1 / 12

Kasım 2013

KİLOSU KAÇ PARA?. Hazırlayan. Hüsnü Çeşmeci. Kasım 2013. Geçtiğimiz ay içinde bir Bakanımız (canlı yayında) “Ülke olarak yaptığımız ihracatın getirisi ortalama 1.5 dolar/kg, bu oran Almanya ve Japonya için yaklaşık 4.0 dolar/kg” dedi… Demek ki; “bizim sattıklarımız ağırlıklı olarak

myrrh
Download Presentation

Kasım 2013

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. KİLOSU KAÇ PARA? Hazırlayan Hüsnü Çeşmeci Kasım 2013

  2. Geçtiğimiz ay içinde bir Bakanımız (canlı yayında) “Ülke olarak yaptığımız ihracatın getirisi ortalama 1.5 dolar/kg, bu oran Almanya ve Japonya için yaklaşık 4.0 dolar/kg” dedi… Demek ki; “bizim sattıklarımız ağırlıklı olarak ‘kas gücüne’ dayalı ekonomik değeri düşük ürünler; onların ki ise, ‘beyin gücüne’ (yüksek teknolojiye) dayalı ekonomik değeri daha yüksek ürünler” olmalı. Bu istatistik değerler; onların fert başına düşen milli gelirlerinin bizimkinin üç katından fazla olmasının sebebini, daha kolay açıklıyor. NİÇİN BU KONU SEÇİLDİ? SORU ŞU: ●Bu durumu birey olarak dert ediniyor muyuz? ●Kendi adımıza çözüm üretiyor muyuz?

  3. İHRACAT İHRACAT, DIŞA ARZ VE TALEBİN KESİŞTİĞİ NOKTADIR MAL “Satılabilen her türlü ticaret eşyasına (ürüne)” mal denir. İhracatı, “Bir ülkenin ürettiği malları başka bir ülkeye veya ülkelere satması” olarak tanımlarsak; bir tarafta “satış için dünya piyasasına arz edilen mal”, diğer tarafta “bu mala bedel ödeyerek sahip olmak isteyen” var demektir. DIŞ TİCARET ● Ülkeler, her ihtiyacını kendi topraklarından ve üretiminden karşılayamaz. Ülke vardır tarıma uygundur; ancak, zengin doğal kaynakları yoktur. Ülke vardır zengin doğal kaynakları olmasına rağmen tarıma uygun toprakları yoktur. Millet vardır kaynakları olmasına rağmen bilgi birikimi olmadığından üretemez; millet vardır eğitimlidir, ağırlıklı olarak bilgi ve teknoloji üretir… ● Her ülke, fazladan üretileni diğer ülkelere satarak (ihraç ederek) döviz elde eder ve bu dövizi üretemediği maddeleri “satın alma”da (ithalatta) kullanır. Buna ülkenin DIŞ TİCARET’i denir. Dış ticaretin dengesi (açık veya fazlalık vermesi) doğal kaynaklara, milletin üretkenlik kalitesine, toplumun tüketim alışkanlığına bağlı olarak değişir. Değişmeyen: Bazı ülkelerin “az gelişmiş ülkelerin ‘el emeği ürünlerini / doğal kaynaklarını’ ucuza kapatması, kendi ‘teknolojik ürünlerini’ onlara pahalıya satması” yoluyla sömürmesidir… SADECE MAL SATMAK YETMEZ, NEYİN KAÇA SATILDIĞI DA ÖNEMLİDİR Mal vardır “ekonomik değeri” az olduğundan kilogram fiyatı düşüktür. Bir başka mal vardır “teknolojik ürün” olduğundan kilogram fiyatı daha yüksektir… Örnek: Pahalısından kilogram fiyatı 15 TL olan “kuru incir” ile; ucuzundan ağırlığı 200 gr ve fiyatı 150 TL olan cep telefonunu kıyaslarsak, cep telefonunun kilosu 750 TL eder. Bir diğer ifade ile, biri diğerinin 50 misli daha değerli; üstelik incir yılda bir kere, telefon her beş dakikada bir üretilir. BİR MALIN DEĞERİ: "KİLOSU KAÇ PARA?" SORUSUNUN CEVABI İÇİNDEDİR.

  4. ÜRETME KAPASİTESİ KAS GÜCÜNE DAYALI ÜRETİM ÜRETİM Bilim üretme gibi “beyin faaliyeti” veya işçilik gibi “beden faaliyeti” adı ne olursa olsun, yapılan işin sonunda elde edilene “ürün” yapılan işleme ÜRETİM diyebiliriz. İnsanın “kas gücünü” kullanarak yaptığı parçalama, kaldırma, taşıma vb. “basit işler” vardır. Böyle işlerin yapılmasında beynin fazladan çalışmasına ihtiyaç yoktur. Çünkü, yapılan iş beynin bildiğinin tekrarıdır… "KAS GÜCÜ" NÜN ÜRETİMİ SINIRLIDIR ● İnsan, doğumuyla beraberinde getirdiği “kas yapısını” günlük işlerinde kullanarak ihtiyaçlarını (becerebildiği kadarıyla) gidermeye çalışır. Kasların sahibi için ürettiğinin ekonomik değerinin ne olduğu tartışmalıdır. Çünkü, herkes yaptığının yeterli olduğuna inanır. Şu kadarını biliyoruz ki, insanın kendisi için ürettiklerinin (satışa çıkmadığından) “ihracat değeri” yoktur. ● Üretimde beynin rolü büyüktür. Beyni yeterince kullanmadan yapılan çalışmalar kas gücünün yapabildiği “basit işler”le sınırlı kalır… Başkaları adına kas gücüyle çalışanlara “amele” veya “düz işçi”, daha beceriklilerine ise “kalfa” denir… ● Yapılanları gözlemek, devamlı tekrarlarla beceriyi artırmak, yazılı ve görsel kaynakları izlemek, insanın “kas gücü becerisi”ni artırır. Böyleleri başkaları adına çalışırsa unvanı “usta” dır. Ustalar, kas gücüne bilgi ve tecrübeyi de eklediğinden ürettiklerinin ekonomik değeri düz işçiden fazladır.  Kas gücünün yapabilecekleri bedenle sınırlı olmakla birlikte, üretimin ekonomik değeri beynin daha fazla çalıştırılmasıyla artırılabilir. Yetmez: İş ahlâkı da önemlidir; üretim sadece sayı değildir, doğru da yapılmalıdır… “KAS” MAKİNE DEĞİLDİR; YORULUR, YAŞLANIR. BU SEBEPLE; EMEĞİN BOŞA GİTMEMESİ GEREKİR. DÜZ İŞÇİ KALFA 1 USTA SADECE ÜRETİM DEĞİL, DOĞRU ÜRETİM GEREKİR.

  5. ÜRETME KAPASİTESİ TOPRAĞA DAYALI ÜRETİM İnsanın her gün beslenmek zorunda olması, onu yiyecek bulmaya zorlar. Yiyecek nereden bulunacaktır? Doğal ortamda bulunan bitki ve hayvanlar yiyecek olarak ülke insanına yetmez. Çare; “yiyecek üretmek” veya “satın almak”tır. BİTKİ YETİŞTİRMEK, HAYVAN BESLEMEK UZUN UĞRAŞI GEREKTİRİR ● Sebze-meyve yetiştirmek, hayvan besleyerek ondan et, süt, yumurta almak, “zaman ve emek” isteyen işlerdir… Gelişmemiş ülkelerde “toprağa dayalı üretim” halen “kas gücü”ne dayalı olarak (verimsizce) yapılmaktadır. Sonuç: Bir ailenin bir yılda ürettikleri (gelir olarak) kendilerine yetmemektedir. ● Bireysel kas gücünün ürettiği ile, aynı bireyin “mekanize olarak” aynı birim zamanda ürettikleri kıyaslandığında, farkın büyük olduğu görülecektir. Örnek: ABD’de bir avuç çiftçinin teknoloji kullanarak ürettikleri, az gelişmiş bir ülkede binlerce kişinin kas gücüyle ürettiğinden daha fazladır ve ucuzdur. Bu sebeple: ABD, ihtiyacını karşılayabildiği gibi fazlasını da ihraç etmektedir. ● Toprağa dayalı üretimde coğrafi özellikler önemlidir. Çölde, steplerde vb. yerlerde tarım yapmak zordur, yapılmak istense maliyet yükselir. Hava şartlarına gelince; açık üretimde atmosfer belirleyicidir. Yağmur yağmazsa, dolu vurursa, aşırı sıcak-soğuk olursa tüm emekler / harcamalar boşa gider.  Ülkelerin çoğu çeşitli sebeplerle kendi ihtiyacı olan gıda maddelerini üretememektedir. Parası olan ülkeler gıda maddelerini satın alabilirken, parasız olanların halkları açlıkla yüz yüze kalmaktadır. HER ÜLKE İÇİN “GIDA MADDELERİ” STRATEJİK ÖNEM TAŞIR. BU SEBEPLE; 2 SADECE ÜRETİM DEĞİL, VERİMLİ ÜRETİM GEREKİR.

  6. ÜRETME KAPASİTESİ SANAYİYE DAYALI ÜRETİM Tarih boyunca “daha konforlu yaşamak ve/veya daha çoğunu daha kolay öldürmek isteyenler” kas gücünün yetersizliğini görmüş, çözüm olarak bilgi üretmeye çalışmış, ürettiği bilgiyle doğadaki maddeleri işleyip yeni “ürünler” elde etmişlerdir. ÜRÜN: "ENDÜSTRİ TESİSLERİNDE HAM MADDELERİN İŞLENMESİYLE ELDE EDİLEN ŞEY"DİR. ● İnsanı diğer canlılardan farklı kılan “kas yapısı” değil, beyin yapısıdır. İnsan beyni doğa kanunlarını, doğadaki maddelerin yapısal sırlarını aşama aşama çözebilecek kapasitedir. İnsan, maddeye ait çözebildiği sırları (ürettiği bilgiyi) kullanarak kendisi için yepyeni araç-gereç yapabilir. Daha önemlisi; insanın her ürettiğinin “sonrası için önemli alt yapı” oluşturmasıdır. ● İnsanın üretebildikleri onu diğer canlılara karşı “baskın güç” yapmaktadır. Şöyle ki: İnsan fil kadar güçlü değilken yaptığı vinç ile filden daha fazlasını kaldırabilmekte, leopar kadar hızlı koşamazken yaptığı otomobille daha hızlı ve sürekli hareket edebiliyor… Örnekler çoğaltılabilir. ● İnsan nesli üretebildikleriyle doğadaki diğer canlılara üstünlük sağlarken; özelde, beynini kullanıp üreten insanlar, beynini kullanmayıp “kas gücünde” kalan diğer insanlara üstünlük sağlamaktadır. Bu bir yaradılış kanunudur… Tarihin son iki yüz yılında (bilhassa Avrupa’da) başlayan “buluş furyası” beraberinde “Sanayi Devri”ni başlatmış ve sanayi ürünleri kas gücünü piyasadan silmiştir. Sonuç: Bazıları zengin olurken, diğerleri fakirleşmiştir. Bu bir ekonomi (üretim) kanunudur… HAM MADDENİN İŞLENMESİNİN SONUCU BİR ÜRÜNDÜR, STANDARTLARA UYGUN İSE KULLANILIR. BU SEBEPLE; 3 GACIRRR GUCURRR SADECE ÜRETİM DEĞİL, KALİTELİ ÜRETİM GEREKİR.

  7. ÜRETME KAPASİTESİ İLERİ TEKNOLOJİYE DAYALI ÜRETİM SENTEZ “Element veya başka maddeleri bir araya getirerek yapay olarak ‘Bileşik Cisim’ler oluşturma” işlemi. Dünya, insanın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde donatılmıştır. Öyle ki; dünya üzerinde bulunan sayısız madde (doğal haliyle) hemen kullanıma hazırken, aynı zamanda “sentezlenmeye” de uygundur. Bunu başarabilen “teknoloji” üretmiş olur. MADDENİN SIRLARINI ÇÖZEBİLMEK ● Teknolojiyi “İnsanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü” olarak tanımlarsak, insanın yaptığı “yaratmak” değildir; çünkü; yaratılmış olan “yaratıcı” olamaz. İnsanın yapabildiği sadece; Yaratıcı Yüce Allah’ın kendisine verdiği beynin kapasitesi oranında, maddenin sırlarını adım adım çözmeye çalışmaktır. ● Yakın tarihe kadar maddenin iç yapısı (atomik ve moleküler yapısı) bilinmiyordu. Bir diğer ifade ile; insan, maddeyi dış yapısı ile tanıyor ve doğal haliyle kullanıyordu. Bazılarının beyinlerini kullanarak maddenin o ana kadar “sır” olan özelliklerini açığa çıkarmaları (bilim üretmeleri), insanın maddeyi başka maksatlarla da kullanmasını sağladı. Örnek: Kum, inşaat malzemesi iken (elementi Silisyum’un özellikleri öğrenilince) kumdan önce cam, sonra da elektronik cihazların ana parçası “chip” yapımı başlamıştır. ● Maddenin sırrını çözebilmek, yeni ürünler elde edebilmek kolay değildir. Kolay olsaydı herkes yapardı. Yapanların “farklılığı” bu sebepledir. İnsan, haddini bilirse ürettikleride insanlığa faydalı şeyler olur. Tersi, canavarlaşmaktır; yani, diğer insanları kitlesel zehirlemek / öldürmek gibi... MADDENİN ÖZELLİKLERİ “NÖTR”DÜR. YANİ; NE MAKSATLA KULLANILDIĞINA GÖRE DEĞİŞİR. BU SEBEPLE; 4 SADECE ÜRETİM DEĞİL, "YAŞATICI" ÜRETİM GEREKİR.

  8. ÜRETİMLERİN MUKAYESESİ “Toprağa dayalı üretim” ile “ileri teknolojiye dayalı üretim”den birer örnek alarak, ekonomik değerlerini mukayese edelim. DOMATES ÜRETİMİ Gıda üretilmesin, sadece bilgisayar üretilsin demiyorum. Diyorum ki; stratejik gıda maddeleri adam gibi üretilsin, zenginleşmek için de teknoloji ürünleri… Sonuç: Yılda 20 Ton Domates HAZIRLIK DİKİM ÇAPA SULAMA HASAT Aşamalarını yukarıda verdiğimiz “domates yetiştirmek”, yaklaşık altı ay süren “emek yoğun” bir üretimdir. Bir ailenin altı ay boyunca kas gücünü kullanarak elde ettiği bu ürünün 20 ton (20.000 TL) olduğunu varsayalım… BİLGİSAYAR ÜRETİMİ Sonuç: Bir günde en az 20 adet bilgisayar PARÇALARIN HAZIRLANMASI KARTLARIN BASIMI MONTAJ Aşamalarını verdiğimiz “bilgisayar yapımı”, parçaları ve montajı kapalı ortamlarda yapılabilen “beyin gücü” üretimidir. Üretim, kapasiteye bağlı olarak günde 20 adet (20.000 TL) olsun… KAS GÜCÜNÜN ALTI AYLIK GETİRİSİ, BİR GÜNLÜK BEYİN GÜCÜ GETİRİSİ KARŞISINDA DAYANABİLİR Mİ?

  9. BEYİN ÇÖZEBİLİR BEYİN ÇALIŞTIRILIRSA MADDENİN SIRRI ADIM ADIM ÇÖZÜLÜR İlk insan Adem’e yaratıldığında ne telefon verilmiş ne de hemen onu yapabilecek bilgi. Ona verilen; içine sırlar yerleştirilmiş bir dünya ve hiçbir canlıya verilmeyip sadece insana verilen yüksek kapasite de bir beyin. Sırrı çözen telefonu yapar, diğerleri bakar. Telefonun icadı “buluşlar tarihi”nin önemli sayfalarından biridir… İlk telefonlar o günün malzemelerinden metal ağırlıklı ve el işçiliğine dayalı olarak az sayıda yapılabilmiştir. ARAŞTIRMAYA DEVAM Maddeye ait açığa çıkarılan her bir özellik heveslisini yeni araştırmalara yönlendirdi. Telefon sektöründe de olan bu. Araştırmalar sonunda, kabloya bağımlı telefon, uydu bağlantılı “cep telefonu” haline getirildi. Plastiğin keşfi ile, gövdenin metal yerine plastikten yapılmasının yolu açıldı. Böylece; telefonu hafifletmek, küçültmek, şekillendirmek, seri üretimi mümkün olabilmiştir. GELİNEN SON NOKTA Araştırmacılar tatminsiz olup, bulduklarıyla yetinmezler. Bugün gelinen noktada cep telefonu sadece sesi değil, görüntüyü de iletir haldedir… Yarın mı?... Maddenin “dalga hareketi” özelliğinin keşfi, sesin sinyal olarak iletilmesinin yolunu, o da “telsiz telefon” yapmanın kapısını açtı… Üretmek isteyenler “DURMAK YOK, YOLA DEVAM” derken İÇİMİZDE BU GERÇEKLİĞİ GÖRMEZLİKTEN GELENLER VAR.

  10. ÜRETMEYENLER ÜRETEMEYENLER BEYİN SERVETİNİ "CARCUR" EDENLER Her ülkede; yönetim biçiminden, eğitimsizlikten, alışkanlıklardan, imkânsızlıklardan kaynaklanan sebeplerle insanların bir kısmı “üretemez - üretmez”... Sebebi ne olursa olsun, üretmeyenlerin oranı yüksekse, o ülkenin geleceği karanlıktır… VE DİĞERLERİ Bilinçli Olarak Üretmeyenler BEYİN, “İNSANA YÜK OLSUN” DİYE VERİLMEMİŞTİR. TEMBEL HIRSIZ ALKOLİK FIRSATÇI KUMARBAZ İnsan sadece kendine karşı değil, içinde yaşadığı topluma karşı da sorumludur. Kapasitesi varken üretmeyen insan “asalak”tır; çünkü onlar, başkalarının ürettiğini tüketmeyi “akıllılık” kabul ederler. Böylelerinin sayısını azaltmak (alt yapılarını çökermek) gerekir… Bunun için bireysel mücadele gerekli ise de yetersiz kalır. Sonuç alıcı mücadelenin yolu “doğru sistem, doğru yönetim”den geçer… HEPSİ BU KADAR DEĞİL, BAŞKALARI DA VAR İstese de Üretemeyenler VE DİĞERLERİ BECERİKSİZ İŞSİZ ÇARESİZ KORKAK CÜMBÜŞCÜ İnsan vardır istese de üretemez; çünkü, içinde bulunduğu toplumun alışkanlıklarından dolayı üretme becerisi / kültürü oluşmamıştır. Sorun; genetik değil, sistem ve yönetim sorunudur. Sorun genetik olsa idi, ortaçağın ilkel Avrupalısı bugünkü üretkenliğine ulaşamaz; yine, dönemin üretken Müslümanları bugünkü zavallı durumuna düşmezdi… Özetle: Üretim, toplumsal taleple başarılabilir …

  11. BİTİRİRKEN Üç kıtanın merkezi bu coğrafyada 600 yıl süren imparatorluk kurmuş bu milleti rahat bırakmak istemeyenler olacaktır. Çünkü; “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar… ”(Kur’an 2/120) DÜNYANIN EN ZOR COĞRAFYASINDA “TEHDİT” VE “FIRSATLARI” AYNI ANDA YAŞIYORUZ Bilgi üretmenin ve bilginin “teknolojik ürünler”e dönüştürülmesinin ihracatta parasal karşılığının büyük olacağını biliyoruz. Ancak; paradan daha önemlisi, üretilen teknoloji ile “dışa bağımlılığın” azalacak olmasıdır. Teknolojinin ülke güvenliğine katkısına gelince: Kendi silah sistemlerini geliştiremeyen ülkeler başkalarının tehditlerine karşı koyamazlar… Ülke sevgisi “Ben ulusalcıyım” gibi “hamasi laflarla” değil, üretmekle ve üreteceklerin önünü açmakla gösterilebilir. “Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp…” “Kim ilim öğrenme arzusuyla bir yola girerse, Allah bu sebeple ona Cennet’e giden yolu kolaylaştırır.” (HADİS) “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet (…) hazırlayın…” Son yıllarda yapılan atılımlarla silah ihtiyacımızın % 65’ini kendimiz karşılıyor hale geldik, yetmez. Gelişmiş ülkeler kriz sebebiyle AR-GE bütçelerini kısarken, ülkemiz AR-GE bütçesini misli misli artırıyor, yetmez... Her şey para değildir. Ayağımıza “pranga olan” her ne varsa, tek tek çözmemiz de gerekiyor. Bunların başında ihmal edilmiş “insan stoku”muz var… İnsana “manevi yatırım” da yapmak şarttır; çünkü, işin içinde “gönül insanı” yoksa sonuç alınamaz. Çözüm: FAYDALI OLANI DOĞRU ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEKTİR. DİKKAT! Bu Toplum Homojen Değil Fazla iyimser olma… İçimizdeki bir kesimin ve dış müttefiklerimizin(!) hâli belli… Karamsar da olma... Yapılanlar, neler yapılabileceğinin ispatıdır… YOLA DEVAM. “Tamam” diyorsan vatanını sevenlerden olursun… TEBRİKLER Sen Oku Üret Dinle Düşün Araştır

  12. Herşeyin görevini doğru yaptığı dünyada İnsanın da görevini doğru yapması beklentisiyle Sağlık ve mutluluklar dilerim. Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Hüsnü Çeşmeci

More Related