1 / 74

dillerin siniflandirilmasi t

Antony
Download Presentation

dillerin siniflandirilmasi t

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


    1. DILLERIN SINIFLANDIRILMASITÜRK DILININ TARIHSEL GELISIMI HAZIRLAYAN MUSTAFA DEMIR

    5. KÖKENLERINE GÖRE DILLER Dillerin tarihi serüvenleri, ailelerinkine benzer. Dillerin akrabaliklarinin saptanmasinda ses sistemi, yapi sistemi, köken bilgisi, söz dizimi, ortak sözcükler gibi dilbilgisi ölçütleri esas alinir. Ayni dil ailesine mensup milletler soy itibariyla akraba olmak zorunda degildir. Farkli milletler de ayni dil ailesine mensup olabilirler.

    9. YAPILARINA GÖRE DILLER I.TEK HECELI DILLER: Bu dillerde kelimeler tek hecelidir. Cümle içinde kullanildiklarinda ek almaz, ses ve sekil degisikliklerine ugramaz. Bütün kelimeler isim, sifat, fiil vs. olabilir. Bir kelimenin görevi de anlami da o kelimenin cümle içindeki yerinden ve vurgusundan anlasilir. Bu sebeple tek heceli dillerde çok zengin bir vurgu ve tonlama sistemi gelismistir. Örnegin Çincede ma sözcügü 'at, ana, azarlamak ve kalin ip' anlamlarina gelir.

    10. II.EKLEMELI DILLER Bu grupta bir veya daha çok heceli kelimeler ve bu kelimelere eklenen ekler bulunur. Kökler sabittir. Bir kelimeden ekler vasitasiyla yeni bir kelime türetilebilir veya eklerle bir kelime geçici durumlara sokulabilir. Eklemeli diller iki grupta incelenir: a.Ön Ekli Diller Ekler kelimeden önce gelir. bî-çare nâ-mert a-normal Dilimizde yer etmis bu sözcükler köken olarak Türkçe degildir. Ilk iki sözcük Farsça, son sözcük Fransizca kökenlidir. b.Son Ekli Diller Ekler kelimelerden sonra gelir. bas-la, bas-lik, bas-kan ev-im, ev-e, ev-ler NOT:Türkçe, eklemeli dillerin son ekli diller grubuna dâhildir.

    11. ÇEKIMLI DILLER Çekimli dillerdeki en belirgin özellik, köklerin sabit olmayisidir. Yeni bir kelime türetilirken veya kelime çekimi yapilirken kökler degisiklige ugrar. Fikir efkâr tefekkür mütefekkir (düsünce) (düsünceler) (düsünme) (düsünür) Aller je vais tu va il va (gelmek) (geliyorum) (geliyorsun) (geliyor)

    12. TÜRK DILININ TARIHÎ GELISIMI VE TÜRKIYE TÜRKÇESI Türk dili, tarihî seyri 1300 yildir kesintisiz olarak izlenebilen eski bir dildir. Bilinen en eski yazili örnekleri 8. yüzyilda Göktürkler tarafindan yazilmis Orhun Abideleri'dir. Dilbilimciler, Göktürklerden önceki dönemlere "Karanlik Dönem" adini vermektedirler. Karanlik Dönem'le ilgili tasnifler, dil bilgisi ölçütleri çerçevesinde yapilamamaktadir. Dolayisiyla Göktürklerden önce Türklerin konustugu diller ve o dillerin gelisim süreci hakkindaki bilgiler tahmine dayalidir.

    13. Bu bilgiler isiginda Türk dilinin tarihi dönemleri söyle siniflandirilabilir: KARANLIK DÖNEM ALTAY DÖNEMI Bu dönemde Ana Altayca olarak adlandirilabilecek bir dil söz konusudur. Japonca, Korece, Tunguzca, Mançuca, Mogolca ve Türkçenin bu ana dilden ayrilarak müstakil bir dil haline geldikleri kabul edilir. Ana Altaycadan, önce Japoncanin ardindan Korece’nin ayrildigi tahmin edilmektedir. Bu ayrilmalarla zaman içinde Ana Altaycanin ikinci evresi olarak nitelendirebilecegimiz Türk-Mogol dil birliginin olustugu düsünülmektedir.,

    14. EN ESKI TÜRKÇE DÖNEMI Türkçenin bu dönemde Ana Altaycadan koptugu ve bagimsiz özellikler göstermeye basladigi kabul edilmektedir. ILK TÜRKÇE DÖNEMI Daha çok Hunlarla iliskilendirilen bu dönemde, Bulgar, Avar, Hazar dillerinin Türkçeden henüz ayrilmadigi düsünülmektedir. Karanlik Dönem'e iliskin siniflandirmalarin mutlak dogrular olmadigini, basta Çin kaynaklari olmak üzere yabanci kaynaklardan edinilebilecek tarihî bilgilerden yola çikilarak yürütülen kuramsal (tahminî) veriler oldugunu bir kez daha hatirlatalim.

    15. B. METINLERLE TAKIP EDILEN DÖNEM ESKI TÜRKÇE DÖNEMI Bu dönem, 8. yüzyildan daha eskiye gidilerek 6. yüzyildan baslatilmaktadir. Eski Türkçe dönemi, Türk dilinin ana devresidir. Türkçenin günümüze kadar izlenebilen bütün kollarinin kaynagi Eski Türkçedir. Bu dönemde yasayan Türkler hangi boya mensup olurlarsa olsunlar, ayni yazi dilini kullanmislardir. Eski Türkçe döneminde (özellikle Göktürklerde) Türkçe, hem ses ve biçim bilgisi hem de söz varligi bakimindan saf ve durudur. Örnegin Orhun Abideleri'ndeki sözcüklerin sadece yüzde biri yabancidir.

    16. Eski Türkçe dönemine ait metinler Göktürk, Uygur ve Karahanli devri eserleri olarak üç grupta toplanir: I. Göktürk Metinleri Günümüze ulasan en eski Türk alfabesi Göktürklere aittir. Göktürkler, kendi icatlari olan 38 harflik bir alfabe kullanmislardir. Bu devirden kalma eserler 250 civarindadir. Bu eserlerin önemlileri, kaplumbaga biçiminde yontulmus taslarin üzerine oturtulan ve sonsuzlugu simgeledigine inanilan Bengü Taslar‘in üzerine yazilmistir. En ünlüleri, Orhun Abideleri olarak anilan Kül Tigin, Bilge Kagan ve Tonyukuk yazitlaridir. Bu yazitlar, Danimarkali bilim adami Wilhelm THOMSEN tarafindan 1893'te çözülmüstür.

    17. Orhun Abideleri, Türk dilinin en eski yazili kaynagidir. Abidelerde Türk milleti, kültürel kimligine sahip çikmaya çagrilir. Tarihten örnekler verilerek, Çinlilerin Türkler üstünde oynadiklari oyunlar anlatilir. Birlik ve beraberlik çagrisi yapilir. Türk dilinin ilk tarih, hitabet ve ani türü örnegi olarak kabul edilir.

    18. UYGUR DÖNEMI Göktürklerin tarih sahnesinden çekilmesiyle 9. yüzyilda Türk dünyasina Uygurlar egemen olmustur. Göktürklerin sahip oldugu mirasin üzerine kurulan bu yeni devletin dili, Göktürklerle hemen hemen ayni idi. Ama Uygurlar, Göktürk alfabesini kullanmadilar. 14 harflik bir alfabe gelistirip onu kullandilar. Bu alfabe uzun bir dönem Türk dünyasinin ortak alfabesi oldu. Uygurlarin dinleri de farkli idi. Onlar Göktürklerin inandigi Gök Tanri dinini birakip farkli dinleri benimsediler. Bu dinlerden Uygurlar arasinda en fazla yayilan ve en çok eser birakan din Budizm'dir.

    19. Uygur Dönemine ait en önemli eserler sunlardir: a. Sekiz Yükmek (Sekiz Yigin): Çinceden çevrilmistir. Budizm'in inanç ve felsefesini anlatir. O dönem Uy­gurlar arasinda çok önemsenmis ve yayilmistir. b. Altun Yaruk (Altin Isik): Çinceden çevrilmistir. Budizm'in mukaddes kitabidir. Burkanciligin (Uygur Türkleri Buda'ya Burkan adini vermislerdi) inanç ve felsefesini ve Buda'nin menkibelerini anlatir.

    20. C.Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hlkayesi (Iyi Düsünceli Sehzadeyle Kötü Düsünceli Sehzade Hikayesi): Burkanciliga ait bir hikâyedir. Iki kardes arasinda geçen mücadeleyi anlatir. d.Irk Bitig (Pal Kitabi): Adindan da anlasildigi gibi bir fal kitabidir. Içinde 65 fal vardir ve her bir fal bir paragraftir. Kitap Uygur dönemine ait olmasina ragmen Göktürk yazisiyla yazilmistir.

    21. KARAHANLI METINLERI Karahanlilar dönemi, ayni zamanda Türklerin Islamiyet'e girdikleri dönemdir. Bu yüzden Islamî dönemin ilk edebî ürünleri de bu dönemden kalmadir. Karahanlilar eserlerini Uygur ve Arap harfli Türk yazisiyla yazmislardir. Bu dönem Türkçesi de ufak tefek ayriliklar disinda Göktürk ve Uygur Türkçesiyle aynidir.

    22. Karahanli dönemine alt en önemli eserler sunlardir: a. Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi): 1069-1071 yillari arasinda Yusuf Has Hacip tarafindan yazilarak Dogu Karahanli hükümdari Tabgaç Bugra Han'a sunulmustur. Ahlakî, siyasal ve sosyal konulari içeren bir eserdir. Alegorik (sembolik) bir anlatimi vardir. Devlet, adalet, akil ve kanaati temsil eden dört kisinin konusmalarini içerir. Dil, edebiyat ve kültür tarihimizin en önemli eserlerinden biridir.

    23. b. Divanü Lügâti't-Türk: 1072-1077 yillari arasinda Kasgarli Mahmut tarafindan yazilarak, Abbasi halifesi Ebu'l - Kasim Abdullah'a sunulmustur. Eser Araplara Türkçe ögretmek ve Türkçenin üstünlügünü kanitlamak amaciyla kaleme alinmistir. Kasgarli'nin bu eseri, 7500 Türkçe sözcük ve bu sözcüklerin geçtigi siirler, atasözleri ve ayrica çok önemli ansiklopedik bilgilerle bir sözlükten çok daha fazlasidir. Türk dili, edebiyati, tarihi, folkloru, cografyasi, mitolojisi, yasayis biçimi vs. konularda çok degerli bilgiler içerir. Eserde Türk yurtlarini merkez alan bir de harita bulunmaktadir.

    25. c. Atabetü'l-Hakâyik (Gerçeklerin Esigi): Edip Ahmet Yüknekî tarafindan tahminî olarak 12.yüzyilda yazilarak Dad Sipehsalar adli bir beye sunulmustur. 14 bölüm olarak yazilan bu eserde, dindarligin erdemleri, ahlaklilik, cömertlik, alçak gönüllülük ve bilime deger verme gibi konular islenmistir.

    26. d. Divan-i Hikmet: 12.yüzyilda Hoca Ahmet Yesevî tarafindan yazilmistir. Hikmet, sairin siirlerine verdigi addir. Kitap adini buradan alir. Hikmetler, dinî içerikli siirlerdir. Bu siirler, Anadolu sahasinda ortaya çikan "ilahi"nin ilk örnekleridir. Hoca Ahmet Yesevî'nin hem düsüncesi hem de siirlerindeki anlayis yüzyillar boyu devam etmis, Haci Bektas Veliler, Yunus Emreler bu anlayistan ilham almistir.

    27. ORTA TÜRKÇE DÖNEMI (13.-15. YÜZYIL) Baslangiçta Eski Türkçe döneminden kalma yazi dili gelenegi, bu dönemde de kullanmisti. Ama birbirlerinden oldukça uzak bölgelerde yasamak, elbette dilde ayriligi tetikleyecek çok geçerli bir sebepti. Nitekim simdiye kadar tek bir yazi dili ile temsil edilen Türkçe, önce farkli yazi dilli kollarina zemin hazirlayan bir sürece girdi. Bu süreçte en etkin rol oynayan cografya, Harezm (Bati Türkistan) olmustur.

    28. Burada sekillenen Türkçe (Harezm Türkçesi) Çagatay, Oguz ve Kipçak yazi dillerinin olusmasina ortam hazirlamistir. Anadolu'da Beylikler Türkçesi dönemi yasanmaktayken yukari dogru gidildikçe, Azeri, Türkmen, Çagatay Türkçeleri de sekil bulmaya baslamistir. Dil bilimciler yazi dilinin tarihî gelisimini ele alirken 13.-15. yüzyillar arasi dönemi Kuzey-Dogu ve Bati Türkçesi adi altinda ikiye ayirir.

    29. Bu dönemde Orta Asya'yla Hazar Denizi'nin kuzeyinde konusulan Türkçeye, Kuzey-Dogu Türkçesi denmistir. Bu dil, 15. yüzyila dek bu adla anilip 15. yüzyildan sonra Kuzey Türkçesi ve Dogu Türkçesi olarak iki farkli koldan gelisimini sürdürmüstür. Anadolu, Azerbaycan, Rumeli, Irak ve Suriye civarinda konusulan Türkçe de Bati Türkçesi adiyla kimlik kazanmistir. Bu dil, tarihî süreç içinde Eski Anadolu Türkçesi, Osmanli Türkçesi ve Türkiye Türkçesi adi altinda üç dönemde incelenir.

    30. Orta Türkçe dönemine ait en önemli eserler sunlardir: Harezm Türkçesiyle yazilmis olanlar Mukaddimetü'l - Edeb: Ebu'l-Kasim Mahmut Zemahserî tarafindan 1127-1144 yillari arasinda yazilmistir. Divanü Lügâti't-Türk'ten sonra Türkçenin tarihî gelisimini gösteren eserlerin basinda gelir. Eserin asil degeri; yer, elbise, ay, yil adlari, inanca ait tabirler, deyimler ve terimlerden ileri gelmektedir. Eser, Türklere Arapça ögretmek amaciyla hazirlanmis bir Arapça - Türkçe sözlüktür. Harzemsahlardan Sultan Atsiz'a sunulmustur.

    31. b.Kisasü'l - Enbiya: Rabguzi tarafindan 1310 yilinda yazilmistir. Eser Kuran-i Kerim'de adi geçen peygamberlere iliskin kissalar, Hz. Muhammed, Dört Halife, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e ait menkibeleri içerir.

    32. c.Muinu‘l-Mürid: Seyh Serif Hoca tarafindan 1313 yilinda yazilmistir. 900 beyitlik manzum bir eserdir. Takma adi Islam olan sair bu eseri, Arapça bilmeyen Türkmenlere Islam fikhini ve tasavvufunu ögretmek amaciyla yazmistir.

    33. d. Muhabbetnâme Hüseyin Harezmî tarafindan 1353 yilinda yazilmistir. 11 nâmeden olusan manzum bir eserdir, içinde kit'a ismiyle söylenmis bazi gazeller ve Farsça parçalar vardir. Sair, arada kendi hayatiyla ilgili bilgiler veren beyitler de söylemistir. Altinordu Devleti'nin önemli sahsiyetlerinden Muhammed Hoca Big adina kaleme alinmistir. Kirk hadisin tercümesinin verildigi eser, ayni zamanda ahlakî unsurlar da içerir. Eserde kullanilan dilin sadeligi de kayda deger bir unsurdur.

    34. Kipçak Türkçesiyle yazilan önemli eserler de sunlardir: a.Kodeks Kumanikus: Yazari ve yazilis tarihi bilinmemektedir. Iki bölümden olusan bir eserdir. 55 yapraktan olusan birinci bölüme Italyan Kisim, 27 yapraktan olusan ikinci bölüme de Alman Kisim denmektedir. Eser, Almanca-Kipçakça ve Latince-Kipçakça sözlükleri kapsamaktadir.

    35. b.Kitabu Gülistan bi’t-Türki: iranli Sair Sadi'nin meshur eseri Gülistan‘in Seyf-i Sarayî tarafindan yapilan tercümesidir. e.Kitabu'l-Idrâk li - LIsanü'l- Etrak: Arap dil bilimcisi Ebu Hayyan tarafindan 1312 yilinda yazilmistir. Misir Kipçakçasi ile ilgili iki bölümden (isimler- fiiller ve dil bilgisi) olusan bir kitaptir. d. Et-Tiihfetü’z Zekiyye fi'I- Lugati't- Türkiyye: 1451 yilindan önce yazildigi sanilmaktadir. Yazari belli degildir. Kipçakça bir dil bilgisi kitabidir. e. Hüsrev ü Sirin: Genceli Nizamî'nin meshur mesnevisinin Türkçe tercümesidir. Eser, Kutb adli bir sair tarafindan Altinordu hükümdari Tini-Bek Han ile esi Melike Hatun adina 1341-1342 yillarinda yazilmistir. 4370 beyitlik manzum bir eserdir. f. El - Kavaninü‘l- Külliye li- Zabti'l-Lugati't-Türkiyye: Yazari bilinmemektedir. Kipçakça bir dil bilgisi kitabidir. Misir'da Türkçeyi ögretmek amaciyla kaleme alinmistir.

    36. YENI TÜRKÇE DÖNEMI (15.-20. YÜZYIL) Yeni Türkçe dönemi, Orta Türkçe döneminde yazi dili olusumlarini sürdüren lehçelerin birer edebî dil kimligi kazandiklari dönemdir. Bu dönemi Orta Türkçe döneminden çok belirgin çizgilerle ve tarihle ayirmak güçtür. Ama bu dönemde lehçeler arasinda dil bilgisi farkliliklarini gözlemlemek mümkündür. Bu dönemde Eski Anadolu Türkçesi, yerini Osmanlicaya birakir. Anadolu disinda da Azeri, Türkmen ve Çagatay Türkçelerinin edebiyatlari ortaya çikar.

    37. OSMANLI TÜRKCESI (OSMANLICA) Anadolu, Kirim, Suriye, Irak, Adalar, Rumeli ve Kuzey Afrika'da kullanilan Türk yazi dilidir. Bu dilin en belirgin özelligi, Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren sözcüklerin çoklugu ve dil bilgisi kurallaridir. Bu bakimdan Osmanlica hem Eski Anadolu Türkçesinden hem de Türkiye Türkçesinden önemli farkliliklar gösterir.

    38. Osmanli Türkçesi, Türkçe esas olmak üzere Arapça ve Farsça birçok kelime, sekil ve kurallari içine alan bir yazi dilidir. XIII. yüzyildan XX. yüzyilin baslarina kadar devam eden bu dönemi kendi içerisinde Eski Osmanlica, Klasik Osmanlica ve Yeni Osmanlica olarak üç devreye ayirmak gerekir.

    39. Birinci devre, Osmanli ve Azeri Türkçelerinin bir oldugu 13.-15. yüzyillari içine alan, yabanci dillerden gelen kelimelerin az oldugu anlasilir ve açik Türkçe devresidir. Bu devreye "Eski Anadolu Türkçesi" denmektedir.

    40. On üçüncü yüzyilda karsilastigimiz edebî simalarin basinda, Mevlana Celaleddin-i Rumi (1207-1273) görülmektedir. Bunu takiben oglu Sultan Veled'in (1226-1312) Türkçe manzumeler yazmasi, ayrica Ahmed Fakih'in, dünyanin geçici ve rüya oldugunu konu edinen 83 beyitlik Çarhnâme'si ile Kitâbu Evsâfu Mesâcidü's-Serife adli mesnevileri, bu asirdaki eserlerin basinda gelmektedir. Seyyad Hamza ise ilk defa Yusuf ile Zeliha mesnevisini vermek ve dinî siirler yazmakla bu asrin bir baska simasidir.

    41. Diger yandan tasavvufi ve dinî konulari islemekle birlikte Iran siirinin özelliklerini tasiyan, gazellerinde mazmunlara yer vererek klasik edebiyatin temelini atan ve Divan siirinin ilk temsilcisi sayilan Hoca Dehhani bu asrin kayda deger sairlerindendir. Yine bu yüzyilda Seyyid Battal Gazi'nin hayatini ele alan Battalnâme ile Danismend Ahmed Gazi etrafinda olusan destanî eser Danismendnâme yaziya geçirilmistir ve Hoca Nasreddin ise (1208-1284) keskin zekasiyla asri süslemistir.

    42. Yunus Emre (1204-1320) ise 13. asrin ikinci yarisi ile 14. yüzyila tasan, yalniz devrinde degil, her zaman ve her yerde kendisini kabul ettiren, edebiyatimizin en büyük sairlerinden biridir. Divan'indan baska, Risaletü'n-Nushiyye adli, mesnevi türünde ögretici (didaktik) bir eseri daha vardir. O, eserlerinde ilahi aski, varlik-yoklukla hayat ve ölümü sade ve anlasilir bir Türkçeyle islemistir.

    43. 14. yüzyilda bir önceki asra oranla eserlerin bir hayli çogaldigi görülür. Gerçekte bu yüzyil klasik Türk edebiyatinin kurulus çagidir. Dinî-tasavvufî, ahlakî konular disinda eser veren sairler çogalmis ve din disi mesneviler bir hayli fazla yazilmistir. Manzum ask ve macera hikâyeciligine yer verilmesi, mesnevi tarzinin gelismesinde büyük rol oynamistir.

    44. Ikinci devre, 15. asrin sonundan 19. asrin ortalarina kadar süren devredir ki 15. asrin sonu ile 17. ve 18. asirlari içine alir. Bu dönem, Arapça ve Farsça sözcüklerin Türkçenin içinde yogun olarak görüldügü klasik Osmanlica dönemidir. Dönemin basinda (15. yüzyil) Germiyanli Ahmedî yazmis oldugu "iskendernâme" adli eserini, Yildirim Bayezid'in büyük oglu Emir Süleyman'a sunmustur. Ayrica sairin Çelebi Sultan Mehmet'e sunulmus "Cemsid ü Hursid" adli mesnevisi de bulunmaktadir.

    45. Dönemin önemli eserlerinden biri de Süleyman Çelebi'nin yazdigi bütün bir Osmanli Türk edebiyatinda varligini sürdüren ve günümüze kadar canliligini koruyabilen "Mevlid (Vesiletü'n-Necat)" adli eserdir.

    46. Dönemin Kuzeydogu Türkçesi alaninda önemli bir isim de Ali Sir Nevâî'dir. Çagatay edebiyatinin en önemli sairi sayilan Nevaî; bilinçli bir dil milliyetçisidir.Türkçenin Farsçadan üstün oldugunu göstermek amaciyla yazdigi "Muhakemetü'l - Lügateyn" adli eseriyle taninmistir.Türk edebiyatinin ilk sairler tezkiresi olan "Mecâlisü'n - Nefâis" de ona aittir.

    47. 15. yüzyilda Anadolu sahasinda Türkçeyi, Arapça ve Farsçaya karsi koruyan bir sanatçi da Necati'dir. O, Divan edebiyatina yerli ve millî özellikler katmistir. Siirlerini atasözü ve deyimlerle süslemis, içten ve duygulu gazelleriyle ün kazanmistir.

    48. 16. yüzyilda Tüm yasami Irak'ta geçmis önemli bir sanatçimiz da Fuzûlî'dir. Fuzûlî, Divan siirinin en lirik sairidir. Genis bir tasavvuf kültürü olan sair, Türkçe siirlerini Azeri sivesiyle yazmistir. Sairin "Su Kasidesi" en ünlü siiridir. "Leyla ile Mecnun" adli mesnevisinde ilahi aski dile getirmistir. Ayrica, "Sikâyetname" onun ünlü mektubudur. Diger eserleri: "Hadikatü's - Süeda, Beng ü Bade, Heft Cam, Sah u Gedâ, Tercüme-i Hadis-i Erbain"dir.

    49. Yüzyilin önemli bir diger ismi de Istanbul'da yasamis olan Baki'dir. Döneminde "Sultanü's-Suara (Sairler Sultani)" olarak taninmistir. Siirlerinde genellikle düsünceye agirlik veren sairin, dili agir ve sanatlidir. Istanbul kadiligi yapan sair, bir söz ustasidir. Kanunî'nin ölümü üzerine terkib-i bent biçiminde yazdigi "Kanuni Mersiyesi" ünlü bir mersiyedir.

    50. Osmanli Türkçesinin 17. yüzyilinda Divan siirinin en büyük övgü ve yergi sairi Nef'î ile karsilasiriz. Nef î'nin dili agirdir; sair kaside türünde çok basarilidir. Türkçe ve Farsça Divan'a sahip olan sairin "Siham-i Kaza" adli hiciv eseri çok ünlüdür.

    51. Bu dönemde didaktik siirin büyük ustasi Nabî'dir. Siirlerinde atasözlerini kullanan sairin rahat ve akici bir dili vardir. Gazellerinde toplum psikolojisini yansitmistir. Hikemî (ögretici) gazeller (Nabi Ekolü) yazmistir. "Hayriyye" adli mesnevisinde ogluna ögütler vermis, deneyimlerini anlatmistir. "Tuhfetü'l - Harameyn" de hac yolculugunu, "Surnâme"de IV. Mehmet'in sehzadeleri için yapilan sünnet dügününü dile getirmistir. Sairin bir baska eseri de "Hayrâbat'tir.

    52. 17. yüzyilin nesir alanindaki en önemli ismi Kâtip Çelebi'dir. Uzun yillar divan kâtipligi yapan yazar; tarih, cografya, bibliyografya, toplum bilim alanlarinda önemli eserler yazmistir. Eserleri: "Cihannü-ma, Fezleke, Kesfü'z - Zünun, Tuhfetü'l - Kibar Fi Esfari'l - Bihar"dir.

    53. 18. yüzyilda ise Nedim, Lale Devrinin zevk ve eglence sairi olarak taninmis; gazel ve sarkilariyla ünlenmistir. Sarkiyi Divan edebiyatina kazandiran sair, mahallilesme akiminin en güçlü temsilcisidir. Halk edebiyatindan da etkilenen sair, hece ölçüsüyle bir kosma yazmistir. Yenilikçi bir sair olarak bilinen Nedim'in en ünlü eseri "Divan"dir.

    54. Seyh Galip ise Divan edebiyatinin son büyük sairidir. Aruzun yaninda heceyle de siirler yazmistir. Siirlerinde, bir çesit sembolizm olan "Sebk-i Hindî" akiminin etkileri görülür. "Hüsn ü Ask" adli mesnevisinde ilahi ask konusunda kisilerin katlanmasi gereken zorluklari dile getirmistir.

    55. Üçüncü dönem, yani Yeni Osmanlica dönemi 19. yüzyili kapsar. Osmanli Devleti 19. yüzyila yenilesme hareketleri içinde girmistir. Bu yenilesme hareketleri içinde Türk dili ve edebiyatini yakindan ilgilendiren unsur gazeteciliktir.

    56. Ilk çikarilan gazete, devletin resmî yayin organi olan "Takvim-i Vekâyi"dir. Gazetecilik devrin bir baska yönünü verir. Gazete sayesinde halk her seyden haberdar olabiliyordu. Ingiliz William Churchil 1840 yilinda Ceride-i Havadisi, 1860 yilinda ise Ibrahim Sinasi ile Agah Efendi Tercüman-i Ahval'i çikardilar. Bunu Tasvir-i Efkar adli gazete takip etti.

    57. Asrin ikinci yarisindan itibaren Osmanli Türk Edebiyati artik Bati tesirinde, romandan tiyatroya kadar, pek çok eser verecek ve toplum hayatinda gazete büyük yer tutacaktir. Gazetecilik, Türk dilinde sadelesmenin kapisini aralayacaktir. Bu gelisme, Tanzimat döneminin dil ve edebiyat anlayisini belirleyecek ve yönlendirecektir.

    58. Milli Edebiyat Dönemi'ne kadar süren bu asama "Tanzimat Dönemi "olarak adlandirilir. Bu dönemin belli basli isimleri su sekilde özetlenebilir: On sekizinci yüzyil sairi Nedim'e benzer bir söyleyisle Enderunlu Vasif dikkati çekerse de çok basarili degildir.

    59. Keçecizâde Izzet Molla'nin "Mihnet-i Kesan" adli eseri, hiciv sayilabilecek ve daha önceki dönemlerin diline göre sade dille yazilmis bir eserdir. Akif Pasa, devrin yazar ve sairlerinden olup, "Tabsira" ve "Adem Kasidesi" adli eserlere sahiptir.

    60. Tanzimat, Osmanli edebiyatinda Avrupaî bakimdan bir baslangiç noktasi olarak görülür. Avrupaî edebiyatin Tanzimat devrinde Sinasi-Namik Kemal ve Ziya Pasa vardir. Bunlar ilk devri meydana getiren, sair, yazar, gazeteci sahsiyetlerdir. Namik Kemal eski siir geleneginde divan ortaya koyan bir sanatçidir. Fakat Bati edebiyatini tanidiktan sonra romandan tiyatroya kadar edebiyat sahasinda kalem oynatacaktir. Sanatçinin siirde Vatan Nesidesi (Hürriyet Kasidesi); tiyatroda Vatan Yahut Silistre, Gülnihal, Akif Bey, Kara Bela; romanda Intibah, Cezmi adli eserleri vardir.

    61. Sinasi daha çok gazeteci olarak görülür. Gazetede çikan makalelerinden baska, Müntehabat-i Es'ar, Sair Evlenmesi, Durub-i Emsal-i Osmaniyye gibi eserleri vardir. Ziya Pasa bir tarafiyla daima eskiye baglidir. Zafername, Ziya Pasa'nin hiciv üslubuyla yazdigi ve Ali Pasa'yi hedef aldigi bir baska eseridir. Harabat, Defter-i Amal Mukaddimesi diger eserleridir.

    62. Tanzimat Edebiyatinin ikinci devresini Ekrem-Hamid-Sezai Mektebi olusturur. Her üçü de siir sahasinda birlesirler. Recaizade Mahmud Ekrem'in Nagme-i Seher, Yadigar-i Sebab adli siirlerinden baska, Araba Sevdasi adli romani vardir. Abdülhak Hamid'in Hep Yahut Hiç, Belde, Sahra, Makber, ölü, onun diger siir kitaplaridir. Dönemine göre agir bir dil kullanan sair, siirlerinde yeni sekillere yer vermistir.

    63. Tanzimat'in ikinci devresini Edebiyat-i Cedide olarak adlandirilan Servet-i Fünun Edebiyati takip eder. Bu dönemde dilin yabanci dillere ait kelime ve tamlamalarla oldukça agirlastigi, özellikle düz yazida Fransizcanin cümle yapisinin etkisi görülmektedir. Siirde Tevfik Fikret ile Cenab Sehabeddin, nesirdeyse Halid Ziya, Hüseyin Cahit Yalçin bu dönemin önemli sanatçilarindandir.

    64. TÜRKIYE TÜRKÇESI Bati Türkçesinin bugün içinde bulundugumuz üçüncü dönemidir. Türkiye Türkçesi teriminden, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî dili olan ve bugün çok genis bir alanda kullanilan Türk yazi dili anlasilir.

    65. Milliyetçiligin dil ve edebiyatla iliskisi, 1911'de Selanik'te çikmaya baslayan "Genç Kalemler" adli dergi ile kurulmustur. Derginin basinda Ömer Seyfettin ve Ali Canip bulunmaktadir. "Milli Edebiyat" adi ilk kez Genç Kalemler'de kullanilir. Ömer Seyfettin ve arkadaslarinin (Z.Gökalp, A.C. Yöntem) konusma dilinden yeni bir yazi dili yaratma amaciyla Genç Kalemler dergisinde baslattiklari Yeni Lisan hareketi bu dönemin baslangici olarak kabul edilir.

    66. Yeni Lisan makalesinde bu hareketin amaci, "Millî bir edebiyat meydana getirmek için önce millî bir dile ihtiyaç vardir. Bu dil, konusulan dil, yani Istanbul Türkçesidir. Yazi diliyle konusma dili birlestirilirse millî bir edebiyat ancak o zaman dirilecektir. Bunun için de yapilacak tek sey, dilde Türkçenin kurallarini geçerli kilmak olacaktir." seklinde özetlenmektedir. Türkçenin sadelesmesinde de önemli bir yeri olan Yeni Lisan hareketinin gerçeklesmesinde bugün de geçerligini sürdüren ilkeler benimsenmistir.

    67. Bunlardan bazilari sunlardir Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren dil bilgisi kurallari ve bu kurallarla yapilan bütün tamlamalar kaldirilmalidir. Dilimize Arapça ve Farsçadan girmis kelimelerle yapilacak yeni isim ve sifat tamlamalari, Türkçenin kurallarina göre yapilmalidir.

    68. Yazi diliyle konusma dili arasindaki büyük ayriligi kaldirmak için yazi dili konusma diline yaklastirilmali, Istanbul konusmasi, yazi dili olmalidir. Bu ilkelerden yola çikarak taklit degil, yeni ve millî bir edebiyat meydana getirilmelidir.

    69. "Türkiye Türkçesinin gelismesi içinde Yeni Lisan hareketinden sonra en genis çalisma Dil inkilâbi'dir. 1928'de Lâtin alfabesinin kabulü, 1932'de Mustafa Kemal Atatürk tarafindan Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu)'nin kurulusu bu hareketin önemli halkalaridir. Bu devrede Türkçeye devlet eli uzanmis ve Türkçelesme hareketi devletin destegi ile yürütülmüstür.

    70. Bu hareketin ana hedefleri sunlardir: Yeni Lisan hareketinden sonra da Türkçede kalmis bazi yabanci gra­mer sekillerini ve kelimeleri dilden atmak, Dili, milleti birlestiren, millî kültür etrafinda toplayan önemli bir varlik olarak görme fikrini genisletmek, Türkçeye, yapi ve özelliklerine uygun bir gelisme zemini hazirlamak,

    71. Türkçeyi egitim dili hâline getirmek, Türkçeyi, ilim ve kültür dili hâline getirmek, Türkçeyi bir bilim dali olarak inceleme ve arastirma konusu yapmak, Dile yeni kelime katacak kelime türetme yollarina islerlik kazandirarak, bu yolla dili zenginlestirmek.

    72. Dil inkilâbi ile Türkçede, 1940'li yillardan itibaren bir tasfiyecilik (anlastirma) hareketi görülür. Zaman zaman Türkçenin tabiî gelismesinin önünü tikayan bu tasfiyecilik hareketi artik hizini kaybetmistir. bugün Türkiye Türkçesi yeni bir tehlike ile karsi karsiyadir. Bu da Bati kökenli kelimelerin kullanilisinin gittikçe artmasidir.

More Related