1 / 45

SBS VE VERİMLİ DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI

SBS VE VERİMLİ DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI. Psikolojik Danışman Serdar Danış.

tausiq
Download Presentation

SBS VE VERİMLİ DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SBS VE VERİMLİ DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI Psikolojik Danışman Serdar Danış

  2. 2012-2013 öğretim yılından itibaren Ortaöğretime Yerleştirmede tek sınav uygulanacak.· 8.sınıf sonunda yapılacak SBS’nin puanı 100-500 aralığı yerine 100-700 aralığında hesaplanacak.· Şuanda uygulanan sistemde Yılsonu Başarı Puanları, Sınıf Puanlarının oluşumunda %25 civarında etkili oluyordu. OYP hesaplanırken, 6.sınıf Sınıf Puanının %25’i, 7.sınıf Sınıf Puanının %35’i, 8.sınıf Sınıf Puanının %40’ı alınıyordu. Yeni sistemde YBP’nın etkisi artıyor. 6-7 ve 8.sınıf sonunda hesaplanacak Yılsonu Başarı Puanlarının yarısı (%50) doğrudan OYP’ye eklenecek. · YBP hesaplanmasında öğrencinin başarısı diğer öğrencilerle ilişkilendirilmeyecek; yani okuldaki en başarılı öğrencinin başarısından diğer öğrenciler etkilenmeyecek.

  3. YILSONU BAŞARI PUANI (YBP)Öğrencinin derslerden aldığı YILSONU NOTLARI, o derslere ait haftalık ders saati sayısı ile çarpılacak ve AĞIRLIKLI YILSONU PUANLARI elde edilecek.Ağırlıklı Yılsonu Puanının haftalık ders saati sayısına bölünmesiyle YILSONU BAŞARI PUANI hesaplanacak.Puanlama 100 tam puan üzerinden yapılacak.Sınıf tekrarı yapan öğrencilerin YILSONU BAŞARI PUANI, sınıf tekrarı yapılan yıl esas alınarak belirlenecek.

  4. ORTAÖĞRETİME YERLEŞTİRME PUANI (OYP) NASIL BULUNACAK?SBS puanı 100-700 aralığında gelecek. Öğrencinin 100 üzerinden hesaplanmış 6-7 ve 8.sınıf Yılsonu Başarı Puanı , öğrencinin SBS puanı ile toplanacak ve 2’ye bölünecek.Örnek OYP Hesaplama:6.sınıf YBP: 947.sınıf YBP: 888.sınıf YBP: 92SBS Puanı: 640OYP = (94+88+92+640) / 2OYP = 457

  5. İlk başta anne ve babalarımızın çocukları, sonra çocuklarımızın anne ve babası oluruz. Daha sonra anne ve babamızın anne ve babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz.

  6. İlkokul birinci sınıf öğrencilerinin resimleri incelendiğinde, her birinde orijinalite ve üretkenliğin izleri açıkça görülmektedir. Aynı öğrenciler dördüncü sınıfa geldiklerinde ise, tek düzeliğin ve kendini birilerine beğendirme arzularının yoğunlaştığı, elma şekerine benzer, tek tip ağaçlar, tek tip evler, aynı tür insan resimlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Okul öncesi çocuklar daha çok renkler ve görüntülerle düşünmek gibi, dış etkilere daha açık ve çok farklı fantezilere sahiptir. Fakat, okulda bu özellikler bastırılınca, sol beyin, sağ beynin de bazı fonksiyonlarını yüklenmek zorunda kalıyor ve aşırı derecede zorlanıyor. Bu arada, zayıf kalan sağ beyin hırçınlaşınca, çocuklarda birtakım ruhsal dengesizlikler de görülebiliyor.

  7. MİLGRAM DENEYİ OTORİTER TUTUM (AŞIRI BASKICI)

  8. 75 voltta adamdan "ahh" sesi çıkar120 voltta adam çok acıyor der.150 voltta denek bağırmaya başlar, deneyin kesilmesini ister. Kalp hastası olduğunu söyler. Devam etmek istemediğini söyler..195 vollta denek beni çıkarın, kalbim sıkışıyor diye durmaksızın bağırır.270 voltta acı içinde ağlamaya başlar..330 voltta durmaksızın yalvarıp durmalarını, kalbinin sıkıştığını söyler.Olayın tüm ciddiyetine karşın deneklerin yüzde altmışından fazlası, karşılarında kalp hastası bir insan olduğunu düşünmelerine rağmen 450 volta kadar elektrik şoku uygulamayı kabul ederler. Emir ve komuta zincirine girilip kesin emirler alınca çok az kişi uygulamayı reddeder.Milgram kendisi deneyini şöyle anlatmaktadır; İ Yale üniversitesinde hazırladığım basit bir deneyle, sıradan bir bireyin bir başka bireye sadece kendisine öyle emredildiği için ne dereceye kadar acı verebileceğini ölçmeye çalıştım. Deneye katılanların çoğu açısından otoritenin baskısı, başkalarını incitme konusundaki temel vicdani güdülerin üstüne çıkmakta idi. Mağdurların acı çekerken attıkları çığlıklar kulaklarını tırmalasa da denekler otoritenin kendilerinden istediğini yerine getirdiler. Otoritenin emirlerini yerine getirir iken en son aşamaya kadar gitmekte bile isteksizlik göstermediler.

  9. Deney sonuçları psikiyatrların öngörülerinin tamamen temelsiz olduğunu ortaya çıkardı. Denek öğretmenlerin %62'si, 450 voltluk üst sınıra kadar öğrencilere elektrik verdiler. Deneklerin çoğunun bunu yapmaktan rahatsızlık duydukları ve hatta deneyden sonra bunu yapabildiklerine inanamadıklarını ifade ettikleri gözlense de, bu durum, sadist olmayan, rastgele seçilmiş sıradan insanların, kendilerine hiçbir fiziksel zorlama yapılmadığı halde, tamamen masum olan başkalarına çok yüksek dozda elektrik verdikleri gerçeğini değiştirmiyordu. . Milgram'ı, insan psikolojisi üzerindeki otorite etkisini ölçmeye yönelik bir deney yapmaya yönelten olay, Nazi Almanyası savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın yargılanıp asılması oldu. Milgram bu gelişme üzerine, Eichmann'ın bir cani değil de, sadece kendisine verilen emirleri yerine getiren bir asker olabileceği konusunu sorgulamak istedi (bkz: adolfeichmann). Daha soyut bir ifadeyle, Milgram, deneyinde, insanların bağlı bulundukları bir otoriteden emir almaları durumunda, hiçbir kişisel düşmanlık beslemedikleri kimselere eziyet edebilip edemeyeceklerini ölçmek istedi.

  10. AŞIRI BASKICI EBEVEYN TUTUMU

  11. Bu tip tutum sergileyen aileler, çocukların mutlak itaat etmesini, istek ve emirlerini tartışmasız yerine getirmesini beklerler. Ancak sonuç istenilenden farklı olmakta; Yanlış yapmaktan korkan, kendisine güveni olmayan, başkalarının etkisinde kalan, çoğu zaman içine kapanık bir kişilik sergileyen çocuklar ortaya çıkmaktadır. Otoriter tutumun en önemli noktası denetimdir. Anne-baba çocuğun tüm davranışlarını sıkı bir şekilde denetler ve her zaman çocuktan daha baskındır. Çocuk ise uysal ve söz dinleyen rolündedir. Bu tutumda çocuğun haklarına, kişiliğine, isteklerine, bireyselliğine yeteri kadar saygı gösterilmez. Otorite bir aile ortamında büyüyen çocuklar genellikle, bağımlı, güvensiz ve pısırık, attığı her adımda yanlış yapmaktan korkan, duygularını önem verilmediği gerekçesi ile dışa vuramayan çocuklardır.

  12. AŞIRI KORUYUCU EBEVEYN TUTUMU İPOTEKLİ KİMLİK STATÜSÜ

  13. Bu tutumda anne-babalar çocuğuna karşı aşırı sevgi ve şefkat göstererek çocuk adına tüm sorumluluğu üstlenirler. Aşırı istenilen, geç kavuşulan, tek çocuk, ilk çocuk, tek erkek veya kız çocuk, en küçük çocuk, geniş bir sülalenin tek erkek çocuğu gibi çocuklar genellikle abartılmış sevginin odak noktası olurlar. El bebek gül bebek büyütülürler. Bu tip bebekler, kucaktan yere indirilmezler. Sınıf ortamına ve arkadaşlarına bir türlü alışamaz ve arkadaş edinemezler ve gölge tipler olarak yaşarlar. Bu tipler sadece aile ortamında kendilerini güvende hissederler. Kalabalıktan hoşlanmaz, paylaşma ve işbirliğinden kaçınırlar. Bir sorun ile karşılaştıklarında anne-babaların yardımı ile bu sorunun üstesinden gelebilirler, güvensizdirler. Sorumluluk almak istemezler, liderlikten kaçınırlar. Bebekleştirme aşırı korumacı yaklaşımın tipik özelliğidir.

  14. TUTARSIZ EBEVEYN TUTUMU DAĞINIK KİMLİK

  15. Anne babanın çocuk yetiştirmeye dair farklı düşünceler ve yaklaşımlar içinde olmasıdır. Örneğin baba otoriter, anne gevşek yaklaşımı savunur. Çoğunlukla genç ebeveynlerde ilk çocuğun yetiştirilmesinde ne yapacağını bilememekten kaynaklanan tutum, başka nedenlerle de görülebilir. Anne baba arasındaki tutarsızlıkta her ikisi de kendi yaklaşımının doğru olduğuna inanır, diğerini reddeder.. Davranışını kime göre düzenleyeceğini şaşırır, kendisine gösterilen farklı tutumlar arasında bocalar veya kendine uygun yaklaşımı gösteren ebeveynine yaklaşır, ona her istediğini yaptırır diğerine cephe alır ve ondan uzaklaşır. Davranışlarına farklı tepkiler verildiği için yaptığının doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu, hangi davranışın nerede, ne zaman istendiğini öğrenemez, hareketlerini anne babanın keyifli veya öfkeli oluşuna göre ayarlamaya çalışır, davranışın doğru ve yanlış oluşunu değil ne zaman yaparsa ceza almayacağını düşünür..

  16. MÜKEMMELİYETÇİ EBEVEYN TUTUMU REKABET TUTKUSU

  17. Mükemmeliyetçi anne baba her şeyin en iyisini çocuğundan bekler. Kendi gerçekleştiremediği yaşantıları çocuklarının gerçekleştirmesini ister. Mükemmeliyetçi anne babanın çocuğu sınıfın birincisi ve hatta okulun birincisi olmalıdır. Ayrıca çok iyi resim yapmalı, şarkı söylemeli, iyi konuşmalı, lider olmalı, iyi yüzmeli, koşmalı herkesin parmakla göstereceği örnek davranışlar sergileyen çocuk olmalıdır. Hayır! Böyle ailelerde çocuk asla çocuk olmaz. Çocukluğunu yaşayamaz. Bu tutumda olan anne babalar çocuğu olduğu gibi kabul etmez. Onun her zaman (Numberone) (bir numara) olmasını isterler. Bilgi yönünden iyi yetişmiş olmasını istediği gibi bedensel, zihinsel yönden gelişmesi için özel eğitime tabii tutarlar.

  18. DEMOKRATİK EBEVEYN TUTUMU BAŞARILI KİMLİK

  19. Demokratik ana-baba, çocuğa içten ve derin bir sevgi duyar ve bunu şartsız olarak gösterir. Çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarına hassastır. Davranışlarını ilgi ve anlayışla izler. Otonom benlik iradesine ve sağlıklı uyuma değer verir. Yaşına göre kendisiyle ilgili bazı kararları almaya çocuğu teşvik eder; önemli konularda alınan kararların nedenlerini çocukla tartışır, onun görüşlerine değer verir; sözel alışverişlere olanak sağlar. Hemen her konuda çocuğa iyi bir rehber olmaya çalışır Bu ana-babalar, engelleyici davranmamakta, çocuklarına makul sınırlar içinde özgürlük tanımaktadırlar Demokratik ve güven verici bir ortam da yetişen çocuk , kendine ve çevresine saygılı ,sınırları bilen,yaratıcı,aktif, etkin, girişken, yaratıcı ilişkiler kurabilen, kendine karşı fikirlere saygı duyan, kendi inandıklarını sonuna kadar savunabilen ,atılgan, fikirlerini serbestçe söyleyebilen ve kendine ait fikirleri doğrultusunda hareket eden , kişilik ve davranışları açısından dengeli sorumluluk duyguları gelişmiş, kurallara ve otoriteye karşı körü körüne bağlı olmayan, hoşgörülü ,açık fikirli , anlaşılır, toplumsal ve uyumlu bir birey olarak yetişir

  20. İLGİSİZ KAYITSIZ EBEVEYN TUTUMLARI KARGAŞALI KİMLİK

  21. İlgisiz ana-baba çocuğun isteklerine hiç bir denetim ve sınırlama getirmeksizin kabul eden ana-babalardır. Bu tutumun sürekliliği çocuğun gereğinde duygu, istek ve dürtülerini denetleyebilme yeteneğinin gelişimini olumsuz yönde etkileri, vurucu ve kırıcı agresif davranışların artmasına neden olur. İlgisiz ana-baba çocuğunu ihmal hatta psikolojik bakımdan reddeder. Çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarından habersizdir. Nerede, ne yaptığıyla fazla ilgilenmez, varlığından rahatsız olduğundan, çocuğunu çevresinden mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çalışır, ilgisiz ana-baba çocuğuna en az sevgi gösteren ve davranışlarına en az kontrol uygulayan ana-babadır . İlgisiz bir ailede büyüyen çocuğun tek amacı birazcık şefkat alabilmek dikkat çekmek ve varlığını ispatlayabilmektir. Daha ileriki yıllarda ev ortamında bulamadığı ilgi ve sevgiyi dışarıda arayacaktır..

  22. ANNE ÇOCUK BAĞI Filipinler'de yapılan bir araştırma, ilk iki yaşında mutlak ve şartsız ilgi ve sevgi ile yetişen (ve iki yaşını doldurana dek emzirilen) çocukların, ileride çok daha huzurlu insanlar olduklarını göstermiştir Çocuğunuzun bilinçli olmadığı o ilk yıllar aslında bilinçaltının şekillendiği en önemli dönemdir yani “Daha küçük, aklı ermez bir şeye” demeyin

  23. NASİHATÇI BABA” Hal ve tavırlarla örnek olmak, dil ile anlatmaktan çok daha etkilidir Uzun konuşmalar ve öğütlerden çok, davranışlarınızla gösterin doğruları Yoksa çocuğunuz size (benim büyük kızım gibi) “nasihatçi baba” lakabı takabilir Çocuğa "yalan söyleme" deyip ardından hoşlanmadığı biri aradığında "evde yok deyin" demek, "sigara içme yavrum, zararlıdır" deyip kendisi “tüttürmek” ne kadar etkili olabilir ki zaten? Veya "Yavrum, kitap oku, kitap en iyi arkadaştır" diyen bir ebeveyn, evde eline kitap almıyorsa, çocuktaki okuma hevesi artar mı, azalır mı dersiniz? Çocuğa temizlik tavsiye eden erişkin, kendisi geçtiği yerlerde çöp dağları bırakıyorsa, öğütlerinin ne etkisi kalır ki? Oysa çocuklara “otur, kitabını oku, dersini çalış” demeyip, siz de elinize kitabınızı alıp, “haydi hep beraber kitaplarımızı okuyalım” deseniz, o minik “müritleriniz” peşinizden hevesle gelirler Geliyorlar da Hal dili söz dilinden çok daha iyi etki eder Ve hal ve tavırlarınız, sözlerinizi yalanlamasın lütfen

  24. "Çocuklarınızın karınlarını ve zihinlerini doyurduğunuz kadar, ruhlarını da besleyiniz."

  25. "Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır." .

  26. "Çocuklar hayat piyangosunun çok pahalı alınmış biletleridir. Bu bilete büyük ikramiye vurması veya boşa çIkması sizin elinizdedir

  27. ÇOCUK GELİŞİMİNDE BAZI BİLİNMESİ GEREKENLER • **Çocuğun ruh sağlığı hamilelik öncesine dayanır. Anne ve baba adayının birbirini seven, anlayışla yaklaşan çift olmaları önemlidir. Anne-baba, çocuk yetiştirmeye istekli ve gerekli şartlara sahip olmalıdır. Ayrıca çocukların cinsi eğitim, güven duygusu, ailede yeri olma, sevgi, ilgi, şefkat ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamada mes'uliyet hissi taşımalıdırlar. • **Çocuklar anneye bağlı olarak doğar. bu yüzden, iki üç yaşını tamamlayıncaya kadar anne çocuğun yanında olmalıdır. Çalışmak zorunda olan anne, çocuğunu bırakacak kişiyi ve yeri seçerken dikkat göstermelidir. • **Çocuğa oyun yeri ve serbestliğinin sağlanması önemlidir. Çocuk, oyun ile öğrenmeye başlar, çeşitli oyunlarla bilgi ve becerisini arttırır. Oyun, çocuğun zihnini konuşma ve bir iş ortaya çıkarma yeteneklerini geliştirir. Uyum içinde insanlarla ilişki kurmayı ve yardımlaşmayı öğretir. • **Anne-babanın çocuğun eğitiminde fikir birliği etmeleri gerekir. Birinin kızdığı tavıra diğeri övgü yağdırırsa veya hoşgörürse, bu çelişkili tutum çocuğu ruhen dengesiz yapar. Hatta çocuk kimi zaman bu çelişkileri kullanır.

  28. ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

  29. su içmenin faydaları • Hafızayı kuvvetlendirmek ve hızlı düşünebilmek için özellikle doğal mineralli, pH’ı yüksek olan suların tercih edilmesi gerektiğini belirten Dr. Yasemin Bradley, "Beynimizin yüzde 70 ila 75’i sudan oluşuyor. Yani güçlü bir hafızaya sahip olabilmek ve hızlı düşünebilmek için suya ihtiyacımız var" dedi. "Beynin yüzde 70-75’ini oluşturan su, hafıza için de gereklidir" diyen Bradley, "Su, beyin fonksiyonlarını bir bütün olarak hızlandırır. Su olmadığı zaman beyin daha yavaş çalışır. Susuz beynin, bilgi bulundurma ve hafıza oluşturma kapasitesi olumsuz etkilenir ve bu da beyin fonksiyonları ve hafızaya olumsuz olarak yansır" açıklamasında bulundu.

  30. Düzenli kahvaltı faydaları • Aç olmasanız bile bir şeyler atıştırmalısınız. Eğer böyle yaparsanız, vücut iki ile üç hafta içinde kahvaltı saatine alışıyor. En az bir meyve, lif ve protein bakımından zengin bir besin mutlaka sofranızda olmalı. Kahvaltı, şekeri önlüyor. Düzenli kahvaltı eden kişilerin şeker hastalığı yada obez olma riski daha düşük. Kahvaltı günboyu tok tutuyor. Her gün yenilen kahvaltının iştah ve metabolizmaya olumlu etki ettiğini tahmin ettiklerini belirten uzmanlar kahvaltı eden kişilerin gün boyunca açlığı daha iyi kontrol edebildiğini kaydetti.

  31. Aileiçi şiddet • Prof. Dr. George Gerbner yaptığı çalışmada 1969 yılı sonlarında bir hafta süreyle • TV’nin prime time yayınlarını izlemiştir. Gerbner, bu zaman dilimindeki her 10 • Programın 8’inde şiddet olduğu ve çocukların TV karşısında olduğu saatlerin • şiddetin yoğun bulunduğu saatler olduğu sonucuna ulaşmıştır. Gerbner’in • araştırmasının sonucuna göre; ekranda sergilenen şiddet, genellikle aile bağlarından • uzak erkekler tarafından gerçekleştirilmiştir ve başrol oyuncularının dörtte üçü • erkektir. Özellikleri ise Amerikalı, orta ve üst sınıfa dâhil 25-35 yaş arası ve bekâr • olmalarıdır.

  32. Şiddet üzerine • Grime ve arkadaşları. • Ortalama bir insanın, ergenlik dönemine gelinceye kadar, televizyonda • 200.000 şiddet sahnesi izlediği dikkate alındığında, uzun süreler televizyon • izleyen çocukların ve gençlerin yoğun şiddet eylemlerine şahit olduğu • görülmektedir.

  33. Tv şiddet • “Son Dakika”, “Flaş” gibi ifadelerle televizyon programı • kesilerek yayına başlayan bir haber bülteninde, çok önemli ve dehşet verici bir • haber bekleyen izleyici üzerinde, programın çerçevesi müzikle çizildiği sürece • dehşet verici bir durum olmadığı ve aktarılan haberlerin gerçeklikle ilgisi • bulunmadığı algısı oluşturulur.

  34. Çocuk istediğin gibi değil ; yetiştirdiğin gibi olur.

  35. Öğrenme stilleri kavramı 1960’lı yıllarda ABD’de ortaya çıktı. Bu kavramı ilk ortaya atan Prof. Dr. RitaDunn, çalışma stilleri belirlenen çocukların daha başarılı olduğunu belirtiyor. 40 yılını bu konuyla ilgili çalışmalara ayıran Dunn’ın Öğrenme Stilleri Modeli, dünyanın birçok ülkesinde uygulanıyor. Türkiye’de bazı okullar bu eğitim modelini kullanarak öğrencilerini tanımaya çalışıyor. Ders çalışma şekli, algılama ve öğrenme biçimi tespit ediliyor. Sonuca göre, çocuğun çalışma ortamı yeniden düzenleniyor. Mesela, çalışma masası güneş görecek şekilde cam kenarına yerleştiriliyor, yahut odanın ısısı ve ışığı onu rahat ettirecek biçimde ayarlanıyor. Ya da ödev yaparken müzik dinlemesine izin veriliyor.

  36. ABD’de yayımlanan iki kitap ise, genel kanının aksine, ev ödevinin çocuğa hiçbir katkısı olmadığını, bu yüzden çocuğun ailesine bile vakit ayıramadığını anlatıyor, dersten başını kaldıramayan öğrencinin hobileriyle ve sporla ilgilenemediğine dikkat çekiyor. TheCaseAganistHomework (Ev Ödevine Karşı Dava - Sara Bennett) ve TheHomeworkMyth (Ev Ödevi Efsanesi - AlfieKohn) isimli kitaplarda, zorla ödev yapmanın çocuğun psikolojisini olumsuz etkilediği iddia ediliyor.

  37. insanların kapalı, yağmurlu ve bunaltıcı havalarda isteksiz, enerjisi azalmış, morali olumsuz etkilenmiş, içe dönük ve karamsar bir tablo çizdiklerini, aşırı sıcaklarda ise çabuk sinirlenme, çatışma artışı, yorgunluk ve isteksizlik görüldüğünü söylüyor ve ekliyor: “Açık, temiz ve bol güneşli bir havanın insanları pozitif etkilediğini ve enerji artışıyla morali de yükselttiği söylenebilir. Ancak bu ısı artışı insan bedeninin uyum yapmakta zorlandığı 40 derecelere yaklaştığında uyum sorunları yaratmaya başlamaktadır. Bu nedenle aşırı sıcaklar çalışma isteksizliğini beraberinde getirebilir. Kapalı havalarda ise hormonal değişimlere bağlı olarak yoğun isteksizlik duyguları ön plana çıkmaktadır.”Bu gibi durumlarda insanlar işleri ertelemeye, yavaşlatmaya, sabah işe geç gelmeye başlayabiliyorlar. Bu birkaç hafta sürebileceği gibi kış ve yazın meydana geldiyse mevsim sonuna kadar da sürebiliyor. İlkbahardaki durumada bir süre sonra organizmanın adapte olması bekleniyor.

  38. Kendini Doğrulayan Kehanet ''Rosenthal Etkisi'' • Bir insana 40 gün deli dersen deli olur« • Sakınan göze çöp batar« • "Aklıma gelen başıma geldi«

  39. Harvard UniversitesiprofesorlerindenRobert Rosenthal1969 yilinda bir ilkokulda arastirmayapmayiplanladigi zaman, psikoloji tarihinde donum noktasi olacak bir bulguyla karsilasacagini bilmiyordu. sonraki ilk on yilda bu konuda 345, yirmi yilicerisinde de 464 arastirma daha yapildi ve hepsi benzer sonuclargosterdi. Bu arastirmasonuclarinagoreogretmeninogrenci ile beklentisi ne yonde ise, ogrenci o beklentiyi dogrucikartiyor. Ogrencilerinin ustun zekaliolduguna inanan ogretmenler de, ogrencilerininsiradan veya siradisiolduguna inanan ogretmenler de haklicikiyor.

  40. Bir cicekcikizlahanimefendiyiayiran, ona yapilan muameledir”

  41. ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

  42. Erkekler sadece ilgi duydukları şeyleri öğreniyorlar.Kızların erkeklere göre akademik açıdan motivasyonları daha yüksek.Her 10 erkekten biri müzikli ya da sesli ortamda çalışmayı seviyor.Erkek öğrenciler daha az aydınlatılmış, kız öğrenciler ise daha iyi aydınlatılmış ortamlarda çalışmayı tercih ediyor.Hem kız, hem erkek öğrencilerin çoğu masa başında ve düzenli çalışmaktan yana.100 erkek öğrenciden 13’ü masada çalışmanın konsantre olmalarını engellediğini belirtiyor.Her 3 kız öğrenciden biri akşam saatlerinde ders çalışmayı tercih ediyor.Kız öğrenciler daha çok tek başına çalışmayı, erkek öğrenciler de grupla çalışmayı seviyor

  43. Katılımlarınız için teşekkür ederiz.

More Related