1 / 80

SİSTEMİK LUPUS ERİTEMATOZUS

SİSTEMİK LUPUS ERİTEMATOZUS. Öğr. Gör. Funda AKDURAN. Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) etyolojisi halen bilinmeyen, patojenik otoantikorların ve immün komplekslerin birçok organda doku hasarına yol açtığı sistemik, kronik, otoimmün, inflamatuar bir hastalıktır (1,2,3).

santa
Download Presentation

SİSTEMİK LUPUS ERİTEMATOZUS

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SİSTEMİK LUPUS ERİTEMATOZUS Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  2. Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) etyolojisi halen bilinmeyen, patojenik otoantikorların ve immün komplekslerin birçok organda doku hasarına yol açtığı sistemik, kronik, otoimmün, inflamatuar bir hastalıktır (1,2,3). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  3. Çok hafif formlarından, major organ tutulumu ile seyreden, önemli morbidite ve mortaliteye neden olabilen sistemik tutulumuna kadar giden geniş bir klinik spektrumu vardır. Alevlenme ve remisyon dönemleri ile seyreder (2,4). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  4. TARİHÇE Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  5. İlk defa M.Ö. 400 yılında Hipokrat tarafından SLE ile ilişkili olabilecek kırmızı deri lezyonlarından söz edilmiş. • M.S. 1200 yılında SLE’ nin ilk tanımı yüzde kırmızı ülserasyon şeklinde olmuştur ve bu lezyona lupus=wolf yani kurt adı verilmiştir. • 1875 yılında Viyanalı doktor Kaposi, lupus eritematozusun ciltteki raşlar kadar tehlikeli yapısal semptomlara yol açtığını belirtmiştir ve SLE’ nin ilk tanımını yapmıştır (5). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  6. 1885-1903 yılları arasında Sir William Osler SLE’ nin cilt tutulumu olmaksızın kalp, akciğer, eklem, beyin, böbrek ve mide ile ilgili semptomlara yol açtığını vurgulamıştır. • 1948 yılında Dr. Hargraves SLE teşhisi için temel olan hızlı bir yöntem geliştirmiştir. Diğer hücrelerin nükleuslarını fagosite eden beyaz kan hücrelerinde LE fenomenini bulmuştur. LE hücresinin keşfi SLE’ nin otoimmün hastalık olabileceğinin ilk göstergesidir (5). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  7. 1982 yılında American Collage of Rheumatology (ACR) tarafından SLE sınıflama kriterleri tanımlanmış ve 1997 yılında güncelleştirilmiştir. • 2004 yılında 10 Mayıs Dünya Lupus Günü olarak kabul görmüştür (5). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  8. EPİDEMİYOLOJİ Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  9. SLE her yaşta ve her iki cinste de görülebilmesine rağmen 20-40 yaşları arasında ve özellikle doğurganlık çağındaki kadınların (%90) hastalığıdır. Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  10. Tanı konduğunda ortalama yaş 30’ dur. Kadın erkek oranı bu yaşlarda 9:1’ dir. • Çocuklarda ve ileri yaşlarda kadın erkek oranı 3:1’ dir. • SLE prevalansı, ülkelere göre değişmektedir. Prevalans 100 000 kişide 4-250 arasında değişmektedir. • İnsidansın ise 100.000 kişide 15-50 arasında olduğu bildirilmektedir (6,7) Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  11. ETİYOPATOGENEZ Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  12. SLE’un etiyopatogenezi, tam olarak bilinmemekle birlikte, multifaktöryel olduğu kesindir. • Genetik, hormonal, immunolojik ve çevresel faktörler etyolojide rol almaktadır (7,8,9,10,11). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  13. 1. Genetik ve İmmün Faktörler • SLE’de önemli rol oynar. Olguların %12’sinde aile bireyleri arasında bir veya birkaç bireyde hastalık söz konusudur • Monozigot ikizlerde gösterilen konkordans, % 24 - 69 oranındayken, dizigotik ikizlerde bu oran, yapılan çeşitli çalışmalarda, % 2 - 9 oranında saptanmıştır. • SLE, multigenetik bir hastalıktır (7,8,9). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  14. SLE’lu hastalarda yapılan genetik çalışmalar, bu hastalığın kalıtımsal bir hastalık olduğunu ve en az 3-4 genin kalıtımda rol oynadığını göstermiştir. • SLE’dan sorumlu genlerin hepsi bilinmemektedir ancak bilinen genler olarak; HLA-DR2, -DR3 sayılabilir (9,11,12). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  15. 2. Hormonal Faktörler • SLE’de Östrojenin, antikor yanıtını arttırdığı, testesteronun ise azalttığı bilinmektedir. Bu hastalığın kadın cinsiyette daha fazla gözlenmesinin bir sebebi olarak düşünülebilir. • Östrojen içeren oral kontraseptifler ve hormon replasman tedavisi alan kadınlarda, SLE gelişme riski 2 kat artmıştır (7,8,9). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  16. Östrodiol T ve B lenfositlerdeki reseptörlere bağlanır, onların aktivasyonunu ve yasam süresini uzatır. Bu da, immun yanıtın uzamasına neden olur (7,8). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  17. 3. Çevresel Faktörler • SLE’da çevresel faktörlerin otoantikor yapımına neden olmak, hücre ölümü yoluyla otoantijenlerin açığa çıkmasını sağlamak gibi çeşitli yollarla katkıda bulundukları düşünülmektedir. • Ultraviyole ışınları, gıdalar, ilaçlar ve enfeksiyon ajanları hastalık patogenezinde rolü olduğu öne sürülen çevresel etkenlerdir. • En önemli faktör enfeksiyonlardır. Enfeksiyon ajanlarından virüsler SLE patogenezinde rolleri konusunda en çok araştırma yapılan çevresel etkenlerin başında gelmektedirler (7,8,9,10,11). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  18. Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  19. (sitomegalovirus) (Epstein-Barr virus ) Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  20. Öğr. Gör. Funda AKDURAN KLİNİK BULGULAR

  21. Konstisyonel Semptomlar Ateş, kilo kaybı, güçsüzlük gibi genel semptomlarSLE’de gözlenen nonspesifik bulgulardır. • Ateş; aktif hastalığa bağlı olabileceği gibi infeksiyonlarla da ilişkili olabilir. • Kilo kaybı ise yapılan farklı çalışmalarda %9’dan %71’ e varan farklı oranlarda saptanmıştır (13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  22. Kilo alınması ise; genellikle nefrotik sendrom, assit, kullanılan trisiklik antidepresan ilaçlar ve kortikosteroid kullanımı gibi çeşitli nedenlere bağlı olabilir. • Keyifsizlik hissi ve yorgunluk, genellikle hastalığın aktif olduğu dönemde gözlenir. Hastalar, genellikle kendilerini yorgun hissederler. • Ateş, anemi, inflamasyon yanında depresyon, fibromiyalji, emosyonel stresler bu duruma neden olabilir (13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  23. Cilt Tutulumu • Hastalığın herhangi bir döneminde, geçici süre de olsa cilt bulgularının görülme oranı % 70’in üzerindedir. • Cilt muayenesinde; cilt malar raş (Yanak ve burun sırtında düz veya kabarık eritem), diskoid raş, raynaud fenomeni, akral siyanoz, periungual eritem, livedo retikularis ve gövde veya ekstremitelerdeki makulopapuler raşlar açısından incelenmelidir (13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  24. MALAR RAŞ Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  25. Öğr. Gör. Funda AKDURAN DİSKOİD RAŞ

  26. RAYNAUD FENOMENİ Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  27. Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  28. AKRAL SİYANOZ Öğr. Gör. Funda AKDURAN PERİUNGUAL ERİTEM

  29. LİVEDO RETİCULARİS Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  30. Bunlar içinden SLE ile en güçlü bağlantısı olan lezyon; malar raştır. SLE’de en sık görülen lezyonlar; • % 40 oranında malar raş, • % 24 oranında alopesi, • % 19 oranında oral ülserlerdir (13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  31. Malar raş; özellikle güneşle ortaya çıkan, yanak ve burun üzerindeki eritamatoz lezyonlardır. • Malar raş skar bırakmaz • Klasik kelebek tarzı malar eritem, hastaların sadece 1/3’ünde gözlenirken, gövdenin üst kısmındaki yama tarzında makulopapüler raş ve güneşe maruz kalan boyun kol ve bacakların ekstansör yüzeyleri gibi alanlarda gözlenen raşlar daha sıktır (13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  32. Alopesi; kısmen saçlı derideki inflamatuar değişikliklerle ilişkilidir. • Saç tellerinde incelme hastalık aktivitesi ile ilişkili olabileceği gibi; kullanılan kortikosteroidler, siklofosfamid,azotioprin gibi ilaçlarla gelişebilir. Bunun ayrımını yapmak çok güçtür (10,12). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  33. Kas İskelet Sistemi Tutulumu • SLE’de genellikle hafiften ağıra kadar değişen özellikte, intermittan poliartrit gözlenir. • En çok el, el bileği ve dizlerde gözlenir. • Eklemlerde hassasiyet, yumuşak doku şişliği ile karakterizedir. • El ve ayaklarda deformiteler, ancak % 10 oranında gözlenir. • Romatoid artritten farklı olarak, eroziv değildir (7,9,11,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  34. Ellerde ulnar deviasyon ve kuğu boynu deformitesi, eklem dışı nedenlere bağlı olarak gelişir. • Artrit ve artralji gezicidir ve genellikle 24–48 saatte düzelir. Genelde, asimetrik tutulum mevcuttur. • Ayak bileği dirsek, omuz, kalça tutulumu nadirdir. • Sabah tutukluğu dakikalarla ölçülebilecek kadardır. • SLE’de monoartikuler tutulum söz konusu ise, mutlaka septik artrit düşünülmelidir (7,9,11,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  35. Böbrek Tutulumu • SLE' de renal tutulum "Lupus Nefriti" olarak tanımlanmaktadır. Lupus nefriti, SLE’ nin en ciddi klinik bulgularındandır. • Hastalığın ilk bölümünde, infeksiyon ve nefrit en önemli mortalite nedenleridir. • Birçok hastada asemptomatik oldugu için, SLE süphesi olan her hastaya, idrar analiziyapılmalıdır. • Renal hastalık insidansı, erkek ve bayan hastalarda eşittir. Hastaların % 85’inden fazlası, 55 yasın altındadır (3,7,11,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  36. Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  37. Noktüri ve yeni gelişen hipertansiyon renal tutulum yönünden uyarıcıdır. Klinik takiplerinde hastalardan; • Tam idrar tetkiki, • 24 saatlik idrarda esbach, • İdrar mikroskopisi, • Üre ve kreatinin değerleri istenmelidir (3,7,11,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  38. Lupus nefriti Dünya Sağlık Örgütü tarafından sınıflandırılmıştır. • SLE’ li hastalarda idrar yolu enfeksiyonu sıktır ve NSAİİ’ lere bağlı olarak azotemi görülebilir (3,7,11,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  39. Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  40. ABD'de, SLE ile yetişkinlerin yaklaşık % 35 oranında hastalığın ilk 10 yıl içinde gelişen nefrit oranı toplam % 50-60 olarak tahmin edilmekte ve bu sonuç klinik kanıtlar ile desteklenmektedir. • Nefrit prevalansı beyazlara göre Afrikalı Amerikalılar ve İspanyollarda anlamlı derecede yüksek olduğu ve erkeklerde kadınlara göre daha yüksek olduğu ifade edilmektedir. • Böbrek hasarı beyaz olmayan gruplarda gelişme olasılığı daha yüksektir. • SLE hastalarında sağkalım tanıdan sonra 10 yılda tanı sonrası 5 yılda yaklaşık %95 ve %92 olarak bulunmuştur. • Lupus nefrit varlığı önemli ölçüde Afrika kökenli Amerikalılarda daha düşük sağkalıma neden olmakta ve 10 yılda yaklaşık % 88 hayatta kalma şansını azaltmaktadır . Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  41. Pulmoner Bulgular • SLE’ de plevra ve akciğer tutulumu sıktır. En sık plörezi gözlenir. • Plevral hastalık değişik serilerde % 30-60 arasında rapor edilmiştir. • Plörezi, tek yada iki taraflı olabilir. Plevral sıvı, eksuda karakterindedir. • SLE’ de nefrotik sendroma veya konjestif kalp yetmezliğine bağlı transuda tarzında plevral sıvı gözlenebilir (9,11). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  42. Lupus pnömonisi, alveolar hemoraji, büzüşen akciğer sendromu, pulmoner emboli ve pulmoner hipertansiyon diğer pulmoner tutulum şekilleridir. • Akut lupus pnömonisinde prognoz kötüdür ve mortalite % 50’ dir. • Ateş, öksürük, hemoptizi, dispne ve radyolojik olarak interstisyel infiltrasyonlar ile karekterize tablodur. • Klinik olarak pnömoniden ayırt edilmesi zordur (9,11). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  43. Kardiyovasküler Bulgular • Perikardit en sık görülen kardiak tutulum şeklidir. • Miyokardit, miyokardite bağlı aritmi, ileti defektleri, kapak lezyonları (en sık mitral kapak), endokardit, koroner arter tutulumları olabilir. • SLE’deki mortalite ve morbiditenin önemli nedenlerinden biriside ateroskleroza bağlı koroner arter hastalığıdır (12,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  44. Aterosklerozun nedeni açık değildir. • Steroid kullanımı, hiperlipidemi, renal tutulum, hipertansiyonun yanı sıra damarlarda biriken immün komplekslerin oluşturduğu inflamasyona bağlı olarak aterosklerozun gelişebileceği gösterilmiştir (11,12,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  45. Hematolojik Bulgular • Anemi, lökopeni, trombositopeni, lenfopeni, pıhtılaşma ve fibrinolitik sistem anormallikleri SLE’ nin sık görülen bulgularındandır. • Anemi olguların % 80’ inde saptanmaktadır. • Eğer hastalar immunsupresif tedavi veya steroid almıyorsa lenfopeni immünolojik aktiviteye bağlıdır. • Lökositoz, enfeksiyonu veya steroid kullanımını yansıtır (7,8,9). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  46. İdiopatik trombositopenik purpura (İTP) SLE’ nin ilk bulgusu olabilir. • Splenomegali hastaların % 10-20’ sinde ortaya çıkar. • Lenfadenopati SLE’de sık gözlenir (7,8,9). 23 yaşında kadın hasta. Sağda aksiller lenfadenopati (ok) izlenmektedir. Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  47. Nöropsikyatrik Tutulum • SLE’nin psikolojik, periferal ve santral sinir sistemi tutulumunun nöropsikyatrik lupus (NPSLE) olarak adlandırılması kabul edilmiştir. • 1999 yılında ACR tarafından; romatolog, nörolog, psikyatrist, nöropsikolog ve hematologdan oluşturulan bir komite tarafından 19 farklı nöropsikyatrik durum tanımlanmış (Anksiyete bozukluğu, Serebrovasküler hastalık, Myastenia Gravis, Psikoz v.s) (13,14). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  48. Baş ağrısı, nonspesifiktir ve en sık gözlenen bulgudur. • Kognitif disfonksiyon, baş ağrısından sonra en sık görülen bulgulardandır. • Aniden başlayan psikoz, daha önceden bilinen psiyatrik öykü veya presipitan bir nedenin olmaması hastada NP-SLE düşündürmelidir (12,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  49. Gastrointestinal Tutulum • Gastrointestinal semptomlar, SLE’de sıktır. • Boğaz ağrısı ve oral ülserler sıktır. • Disfaji, hastaların % 2-6’sında mevcuttur. • Faranjit ve özafajit gözlenebilir. • Akut karın ağrısı ile başvuran hastaların % 6’sında peptik ülser mevcuttur ve genellikle kullanılan ilaçlara bağlıdır (11,12,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

  50. Assit hastaların % 8 ile 11’inde gözlenir. • Barsakları tutan vaskülit, perforasyon,iskemi, kanama ve sepsis gibi yaşamı tehdit eden durumlara neden olabilir. • Hepatomegali hastalarda, % 10-31 oranında ve nekropside % 50 oranında gözlenir (11,12,13). Öğr. Gör. Funda AKDURAN

More Related