1 / 256

DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİ Çocuklarda Davranış Bozuklukları

DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİ Çocuklarda Davranış Bozuklukları. KRAM. YAYGIN ANNE–BABA TUTUMLARI.

raine
Download Presentation

DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİ Çocuklarda Davranış Bozuklukları

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİÇocuklarda Davranış Bozuklukları KRAM

  2. YAYGIN ANNE–BABA TUTUMLARI

  3. Aşırı sevgi tutumunda, aile çocuğu sevgiye boğucu, onu çok koruyucu ve aşırı kollayıcıdır. Çocukta; bağımlılık ve güvensizlik gelişir. Çocuk, karşılaştığı her sorunda çözüm kapısı olarak anne babaya dayanır, onlara güvenir fakat kendisine güvenmez.

  4. Sevgi yetersizliği ve yokluğu sonucu ise, çocukta kendine ve çevreye karşı güvensizlik ve olumsuz duygular gelişir. Yetersiz sevginin, aşırı sevgiye göre sonuçları daha ağır olmaktadır.

  5. Sıkı Eğitim, çocuğa olur olmaz yasaklar koyma ve yaşanmaz kurallarla çocuğu yetiştirmektir. Çocuk sıkı bir denetim altındadır, en küçük yanılgı ve hatalar bile gözden kaçmaz ve derhal düzeltilmesi istenir. Fiziksel ceza ön planda, çocuklara kendilerini yönetme fırsatı verilmez. Çocuk; kibar, sessiz, uslu ve dürüst olmasına karşın küskün, çekingen, kolay etkilenebilen, huysuz ve aşırı hassas bir yapıya sahip olur.

  6. Gevşek Eğitimde anne- baba, her şeyi hoş görür; çocuktur her şeyi yapar, çocuk özgür olmalıdır anlayışıyla hareket eder. Aşırı gevşek tutumla yetişen çocuk; bencil, sabırsız ve anlayışsız olur.

  7. Aşırı sevgi ve gevşek eğitim tutumu; (sorumsuz kişilik) • Sevgi çocuğa şımartılacak derecede çok verilir ve disiplin yok denecek kadar azdır. • Bu tarz yetiştirilen çocuklar erişkinlik yaşamında sorumluluk taşımayan, hep alıcı bireyler olarak karşımıza çıkar. • Disiplin tarzları ise yalancı bir hoşgörü biçiminde görünse de aslında ailenin güçsüzlüğünün ve yetersizliğinin bir sonucudur. • Böyle çocukların ilerde doyumsuz ve bencil olma olasılığı fazladır.

  8. Aşırı verici ve koruyucubiçimde sunulan sevgi: (Nevrotik Kişilik) Bebek gibi bakılan çocuk, ama çocuktan ileri düzeyde başarı bekleyen tavırdır.

  9. Yetersiz Sevgi ve Aşırı Disiplin: (Saldırgan Kişilik) Yetersiz sevgi, çocuğu kabullenmemektir. Çocuk çoğunlukla aşağılanır ve horlanır. Sıkı eğitim vardır ve disiplin genellikle aşırı cezalarla uygulanır; en küçük hatada cezalandırma (dayak,şiddet) yoluna gidilir. Çocuğun kendine güveni kaybolur, kişiliği hiçe sayılır. Yetersiz sevgi ve sıkı eğitimle yetişen çocuklar; karşı çıkma ve saldırganlık yollarıyla kendilerini kabul ettirmeye çalışırlar ve iç dünyalarını açıklamakta zorlanırlar.

  10. Gevşek Eğitim ve Yetersiz Sevgi: (Pasif Donuk) Çocuğa düşen sevgi ve ilgi payı azdır. Çocuğun eğitimi yetersizdir. Hazır olmadığı çağlarda bağımsızlığa zorlanır. “Saldım çayıra Mevlam kayıra” anlayışı hakimdir.

  11. Demokratik tutum: En sağlıklı tutum; yeterli sevgi, yeterli disiplin, yeterli eğitim, yeterli hoşgörülü tutumdur. Çocuklara şartsız sevgi gösterilir. Onların kişiliklerine ve bağımsızlıklarına saygı göstermek gerekir. Normal başarı beklemek sureti ile çocukları kabul etmek gerekir. Demokratik anne ve babalar çocukları ile dürüst ilişki içindedir. Onlara sorumluluk verirler. Şefkatli ve tutarlı bir disiplin anlayışları vardır. Bu durumda çocukların kendilerine güveni artar ve daha gerçekçi olurlar.

  12. Hoşgörüsahibi olmak: Anne-babanın çocuklarına karşı hoşgörü sahibi olmaları, çocukların bazı kısıtlamalar dışında, arzuladıkları diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin vermeleri anlamına gelir. Anne-babanın hoşgörüsünün normal bir düzeyde gerçekleşmesi, çocuğun kendine güvenen, yaratıcı, toplumsal bir birey olmasına yardım eder.

  13. Aşırı hoşgörü ve düşkünlük: Aşırı hoşgörü ve düşkünlük çocuğu bencil yapar. O, daima diğerlerinin dikkatini çekmek ve kendisine hizmet edilmesini ister. Böyle çocuklar, ev içinde ve dışında çok zayıf bir sosyal uyum gösterirler.

  14. Reddetme: Reddetme, bir anlamda, çocuğun sağlık hizmetlerini aksatarak, ona düşmanca duygular beslemek şeklinde tanımlanabilir. Bu ortamdaki çocuk yardım duygusundan uzak, sinirli, duygusal kırıklıkları olan diğerlerine özellikle kendisinden küçük ve zayıflara karşı düşmanca duygulara sahip bir birey olabilir.

  15. Baskı altında bulundurma: Anne ve babadan birisi ya da her ikisinin baskısı altında olan çocuk nazik, dürüst ve dikkatli olmasına karşılık çekingen, başkalarının etkisinde kolay kalan aşırı hassas bir yapıya sahip olabilir. Suçlayan, cezalandıran ve sürekli karışan anne-babaların çocuklarının kolayca ağlayan çocuklar olduğu görülür. Baskı altında büyüyen çocuklarda, genellikle isyankar tutumlarla birlikte, aşağılık duygusu da gelişebilir.

  16. Çocuklara boyun eğme: Çocuklarına boyun eğen anne ve babalar, evde onların egemenliğini kabullenen kişilerdir. Bu tür ailelerde çocuklar anne ve babalarına hükmeder ve onlara çok az saygı gösterirler. Bu çocuklar yalnız anne ve babalarıyla yetinmeyip, zamanla ev dışındaki kimselere de egemen olmanın yollarını arayan birer birey haline dönüşürler.

  17. Çocuk ayırma: Bütün çocuklarını eşit düzeyde sevdiklerini söylemelerine rağmen bir kısım anne ve babanın, bazı çocuklarını daha çok sevdikleri gözlenmektedir. Böyle durumlarda anne ve babalar sevdikleri çocukları diğerlerinden ayırarak onları kayırırlar. Aşırı sevgi gören bu çocuklar daha çok anne ve babalarıyla oyun oynamayı yeğlerken akranlarıyla olan ilişkilerinde, saldırgan ve baskılı bir görünüm içindedirler

  18. ÇOCUK PSİKİYATRİSİNDEACİL DURUMLAR Psikiyatrik acil durum insanın düşünce, duygu ve davranışlarında aniden meydana gelen değişiklerle ortaya çıkan patolojik bir tablodur.

  19. Bazen zorlayıcı koşulların ağırlığı, ani ortaya çıkışları ya da bireylerden kaynaklanan nedenlerle sorunun çözümünde ve yeni beliren duruma uyum becerisinde bir yetersizlik görülür. Sorun karşısında kişi başarısız olur. Sorunun çözümündeki bu başarısızlık bireyde anksiyete yaratır. Anksiyete uyum becerisinin daha da bozulmasına yol açar. Giderek artan bir ümitsizlik, panik hali ve hatta depresyon ortaya çıkar. Bu kısır döngü içerisinde birey bozulan ruhsal dengesini yeniden düzenlemek için bir takım ümitsiz girişimlerde bulunur.

  20. Acil müdahaleyi gerektiren durum, önceden psikiyatrik bir tanı ile tedavi edilmiş kişilerde ortaya çıkabildiği gibi o güne değin hiçbir ruhsal sorunu bulunmayan kişilerde de görülebilir. Ya da ağır bir travmatik yaşantıdan sonra ciddi bir ruhsal bozukluk gelişebilir.

  21. Acil servisler, insanların sadece medikal ve cerrahi değil, aynı zamanda psikososyal yardıma en yoğun ihtiyaç duydukları yerlerdir. Kişinin ilk teması acil servisteki personel ile olur. Genellikle hasta, burada hayati tehlikesi olup olmadığı ve bedensel sorunları açısından ele alınır. Ümitsiz, korkuları olan, endişeli biri olarak ele alınmaz. Oysa hastanın duygusal durumu ile de yardıma gereksinimi vardır. Hasta kendine gelmeye başlayınca hasta ile ilişki kurulmaya çalışılmalıdır. Hasta ile insanca ilişkiye girmek, bedensel sorunların yanı sıra duygusal sorunlarına ilgi göstermek, onları açıklamasına yardımcı olmak çok önemlidir. Bu hastanın yaşama dönmesine ve tedavisinin sürmesi için motive olmasına yardımcı olur.

  22. Morrison ve Smith, çocuk psikiyatrisindeki acil durumları, “Çevresindeki belli başlı erişkinlerin de, çocuğa anksiyetesini dizginlemede yardımcı olamadıkları, onun için ego desteği ve kontrolü sağlayamadıkları durumlar” olarak tanımlamışlardır.

  23. Psikiyatrik acil durum kavramını değerlendirirken, çocukların pek çoğunun, normal gelişim sürecinin getirdiği streslere karşı hazırlıksız olabilecekleri, çocuğun tepkisinin yalnızca bir aile krizi olmayıp, gelişimsel streslere bağlı bir tepki gelişebileceği unutulmamalıdır.

  24. Belirtilerine göre çocuk psikiyatrisindeki acil durumları gözden geçirdigimizde ; • Sıklıkla intihar ile birlikte giden depresyon, intihar tehdidi ya da girişimi. • Belirgin anksiyete ve korkular, ani başlayan kekemelikler. • Önü alınamayan somatik yakınmalar, konversiyon belirtileri. • Ani başlayan olağan dışı ruhsal belirtiler. Akut okul korkusu ya da okula gitme direnci. • Adam öldürme, saldırganlık, ani cinsel kontrolsüzlük, yangın çıkarma, uygunsuz durumda tutuklanmalar gibi suça yönelik davranışlar. • Bazen intihar girişimi ile birlikte görülebilen evden, okuldan kaçmalar.

  25. İntihar girişiminde bulunan çocuk gerçekten ölme arzusunda olabileceği gibi, bu davranışı ile çaresizliğini ve umutsuzluğunu dile getirmek amacı da gütmüş olabilir.

  26. Çocuk, yetişkinlerle olan deneyimlerinden sonra; • Ölümü bir savunma olarak kullanmayı, • Başkalarıyla mücadelede kurtarma aracı olarak kullanabilmeyi, • Ölümün başkalarını uyarmak için nasıl kullanılacağını, • Ölümün anlamını öğrenmektedir.

  27. Çocuklarda intihar girişimi nedenlerinin başlıcaları ise: • Kaybedilen, çok sevilen objeye kavuşmak için(ana-baba ölümü gibi), • Ölüm ne demektir anlama isteği, • Başkalarını yönetme, onları cezalandırma isteği, • Sıkıntı belirtisi olarak intihar etme, • Öfkenin, suçluluk, depresyonun içe alınması

  28. Ele alınması gereken bir başka acil psikiyatrik durum: Kısa veya uzun süreli anne veya anne yerinde olan yetişkinden ayrılmabebeklerde ve çocuklarda değişik patolojik tepkiler ortaya çıkarabilir.

  29. Çocuklarda okula gitmek istememe okul korkusu olarak adlandırılmaktadır. Çocuk birden bire okula gitmek istemez, zorlamalar karşısında anksiyete duyar, panik içine gider, midesi bulanır, kusar, ağlar, gitmemekte direnir.

  30. Çocuklarda ele alınması gereken acil psikiyatrik durumlardan bir başkası da ani başlayan kekemeliktir. Kekemelik yedi yaşından önce ortaya çıkan bir konuşma bozukluğudur.

  31. Medikal acil psikiyatrik durumlar: Ciddi anoreksiya nervosa, insülin kullanmanın reddedildiği diabet vak’aları, ruhsal sorunların alevlendirdiği fiziksel bozukluklar, çocuğu ilgilendiren önemli ameliyatlar, hastaneye yatış ve kronik, ölümcül hastalıklar.

  32. Bir çocuğun etkilenmesi; a) Çocuğun gelişim düzeyi, b) Çocuğun daha önceki uyum ve yetenekleri, c) Ana baba-çocuk ilişkisinin daha önceki durumu, d) Daha önceki aile dengesi, e) Hastalanma ya da yaralanmanın niteliği, tutulan organ, tedavi koşulları ve süresi, hastalığın yarattığı kalıcı eksiklik ve kısıtlılıklar, f) Çocuk ve ailenin hastalığa verdiği anlam, hastalık öncesi olaylar gibi etkenlere bağlıdır.

  33. Tedavi ve Yaklaşım Çocuk psikiyatrisinde acil tedavi yaklaşımında amaç çocuk ve ailenin duygusal kriz durumunun erken psikiyatrik tedavisidir. Etkin bir kriz tedavisi programı şu koşulları içermelidir: • Krizdeki aile ve çocuğun erken tanısal değerlendirilmesi. • Acil durumu ortaya çıkaran ve onun niteliğini belirleyen belli başlı etkenlerin açığa çıkarılması. • Çocuğun güçlüğünün kısa zamanda ortadan kaldırılması için özgün ve pratik bir yönlendirme ile, ailenin tedavi planı içine etkin olarak katılmanın sağlanması. • Hastane tedavisi gerektiren az sayıda çocuk için psikiyatrik bir merkeze yatırılma olanaklarının bulunması. • Çocuğun ve ailenin izlenmesi ve terapisi için uygun klinik düzenlemelerin yapılması. • Tedavi sürecinin bir uzantısı olarak, ailenin uzun süreli gözetim ve sorumluluğunu üstlenecek kurumun saptanabilmesi yönünden çeşitli toplumsal kurumlar, klinikler ve okulların işbirliğinin sağlanması. • Tedavicilerin çalışma koşullarında, programın gereksinimlerine göre uyarlanabilecek esnekliklerin hazırlanması.

  34. Çocuklarda acil durumların tedavisi; ilaç tedavisi, psikoterapi, çocuğun tedavi merkezlerine ya da devlet kurumlarına yerleştirilmesi, koruyucu aile yanına verilmesini içerir. Burada sözü geçen acil durumların tüm hekimler ve ebeveynlerce iyi bilinmesi ve zamanında müdahale, olası riskleri en aza indirmede ve tedavi etkinliğinin artmasında çok önemlidir. Geciken müdahale tedaviyi daha fazla zorlaştırabilmekte ve kimi zaman sorunların kronikleşmesine neden olabilmektedir.

  35. BOŞANMA VE ANNE BABA AYRILIĞI Aile, çocuğun kişilik gelişimi, ruh ve beden sağlığı açısından büyük bir önem taşır. Çocuğun sağlıklı aile ilişkilerinden mahrum kalması, onun duygusal gelişimini etkilediği gibi bedensel ve zihinsel gelişimine de olumsuz etkide bulunur.

  36. Oturmamış bir evliliğin ardından planlamadan dünyaya getirilen bir çocuk beraberinde bir takım uyum ve davranış bozukluklarını da getirecek ve bundan en çok zarar gören de çocuk olacaktır. Diğer insanlarla başarılı ilişkiler kuramaması sonucu, sosyal gelişmede gecikme ve olumsuz davranışlar görülebilir.

  37. Ayrı yaşamaya ya da boşanmaya karar veren aile, birlikte yaşayabilmek için her türlü gayret sarf edilerek sorunun çözümüne çalışıldığını, sonra bu çabaların verimsiz kaldığını, ayrı yaşandığında daha mutlu olunacağını çocuğa söylemelidir.

  38. Çocuğun Yaşayabileceği Davranış Sorunları • Diğer insanlarla başarılı ilişkiler kuramaması sonucu, sosyal gelişmede gecikme ve olumsuz davranışlar görülebilir. • İlk beş yıl içinde anneden mahrum kalmanın suçlu davranış yapısının gelişimine neden olabileceği ileri sürülmektedir. • Anne ve babasının ayrılması sonucu kekeme olan, altını ıslatan, sınıf içinde uyumsuz ve başarısız olan çocuk örnekleri çok sayıdadır.

  39. Anne ve babasının çatışmasına hakem olmak zorunda bırakılan çocukta tedirginlik başlar. • Anne ve babasının ilgisini çekmek için yaramazlık, aşırı hareketlilik ya da aslı olmayan bedensel şikayetler görülmeye başlar. • Anne babadan ayrı yaşamanın ayıp bir olay olduğu düşüncesi ile ya arkadaşlarından saklar ya da yalan söyleyerek anne ve babası ile sürekli birlikte olduğunu anlatmaya çalışır. • Çocuk ancak resimlerinde kendi iç dünyasını mükemmel bir şekilde ortaya koyar. Aile resmi yaparken çocuğuna sarılmış anne ve babayı resmeder, anne ve babasının ayrılığını reddederek resminde “Anneciğim babacığım, sizleri özledim, yanıma gelin!” der. Ya da anne-babasını tümüyle inkar ederek, büyükannesiyle bir güneşi aile resmi olarak çizer veya yüzü ve organları çizilmemiş bir insan resminin anne-babası olduğunu söyler. İç dünyasındaki çatışmaları ifade eder ve var olanı gerçek dışıymış gibi göstermeye çalışarak, kaçma yolunu dener.

  40. Erkek çocuklarda baba otoritesinden, kız çocuklarda ise anneden uzaklaşma görülür. Bozuk aile düzeninden kızların daha fazla etkilendikleri görülür. • Anne ve babanın çocuk önünde kavgaya girişmesi, kendini koruyacağını düşündüğü kişilerin kontrollerini yitirdiklerini görmesini sağlar. • Evlilikte düzen bozulurken “tatlı ve uyumlu bir ortamı” sürdürme çabası çocukta hayatta karşılaşabileceği olaylara karşı bir güvensizlik yaratabilir. • Boşanıldıktan sonra eşler yeni sosyal çevrelere gireceklerdir. Bu çevrelerdeki kişileri çocuk uzakta olan ebeveynin yerine konulan kişiler olarak niteleyeceğinden , yanındaki ebeveyne karşı kızgınlık duyabilir.

  41. Anne ve Babaya Öneriler • Anne ve babanın ayrıldıktan sonra uygarca ilişkilerini sürdürmeleri gerekmektedir. • Boşanmanın ne demek olduğu açık bir dille çocuğa anlatılmalı, anne ya da babası hakkında hiçbir zaman kötü bir söz söylenmemelidir. • Anne ve babası eski eşinden öç almak düşüncesiyle çocuğu diğer ebeveyninden yoksun bırakmamalıdır. • Çocuğu sevme yarışı içine girerek, abartılmış bir şekilde eğitilmesine çalışılmamalıdır.

  42. Tartışmalar yaşamın olağan bir parçasıdır. İki insan arasındaki geçimsizliğin belirtisi olan tartışma anlaşmazlığın çözümü için harcanan çabadır. Bu nedenden ötürü “Biraz kızgın olduğumuz için birbirimize bağırıyoruz, ama buna rağmen birbirimizi çok da severiz” gibi bir açıklamadan sonra çocuğumuzun tartışmaya tanık olması faydalı ve yararlı bir yaşantıdır. • Eğer anlaşmazlıklarınızı açığa vurmakta ısrar ederseniz, çocuğunuz ikiliklerle dolu bir dünyada yaşamayı öğrenecektir. İkilik, hissettiği gerçekle, anne ve babanın yaratmak istediği ve onun da inanmış gibi göründüğü dünya arasındaki uyumsuzluktan ileri gelmektedir.

  43. İHMAL VE İSTİSMAR 1985 Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tanımda, çocuk istismarı, çocuğa yönelik bir yetişkin, toplum ya da ülkesi tarafından çocuğun sağlığını, fiziksel , psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen, bilerek ya da bilmeyerek yapılan davranışlar olarak kabul edilmiştir. Davranışın mutlak, çocuk tarafından algılanması veya yetişkin tarafından bilinçli olarak yapılması şart değildir.

  44. Polat (2002) ve Zeytinoğlu (2002)’nun tanımlamaları doğrultusunda istismar: • 0-18 yaş grubundaki çocuğa yönelik, • Bir yetişkin toplum yada ülkesi tarafından, • Çocuğun sağlığını, fiziksel, psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen, • Bilerek ya da bilmeyerek yapılan, • Davranışın mutlak, çocuk tarafından algılanmasının şart olmadığı, • Toplumun kültür değerleri dışında kalan ve uzmanı tarafından da istismar olarak kabul edilen, • Zarar verici kaza dışı veya önlenebilir bir davranışa maruz kalması şeklinde tanımlanabilir.

  45. Çocuk istismarını • ekonomik, • fiziksel, • cinsel, • duygusal istismar, • ihmal olmak üzere beş alt grupta incelemek gerekmektedir.

  46. Ekonomik İstismar Fiziksel Belirleyiciler: Büyüme ve gelişme geriliği, giyimde bakımsızlık veya uygunsuzluk, ellerinde, yüzünde çatlaklar, kimyasal etkenli yaralar, lekeler, fiziksel işlerin etken olduğu yaralanmalar, sürekli hastalanma, sürekli solunum güçlüğü çekme, bedensel şikayetler, halsizlik, enerjisi azalmış görünüm, fiziksel veya tıbbi ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi. Davranışsal Değişiklikler: Nörotik belirtiler (uyku bozukluğu, oyunda kısıtlılık veya ketlenme), dikkat toplamada, ilgi göstermede zorlanma, akademik başarıda bozulma, derslerde uyuklama, derse geç kalma ya da yoğun devamsızlık durumu gösterme, yaşına veya içinde bulunduğu duruma uygunsuz olgunlukta davranma, uçucu madde kullanma, suça eğilimlilik, çalışmak zorunda olduğunu ifade etme, geleceğe ilişkin umutsuz yoğun endişe.

  47. Fiziksel İstismar Fiziksel Belirleyiciler: Açıklanamayan morluk ve darbeler, yanıklar, kırık, çıkık ve ısırıklar. Davranışsal Değişiklikler: Cezayı hak ettiğini düşündüren ya da gösteren tavırlar, erişkinlerle iletişime girmekten kaçınma, çocuk ağlaması duyduğunda yoğun tepki gösterme, davranışsal olarak uçlarda bulunma. Ebeveynlerinden ve eve geri dönmekten korkma ve ailesinden zarar gördüğünü ifade etme, boş ve donuk bakışlar, çevresine karşı kayıtsız tavırlar, muayene sırasında ağlayarak, tepki vermeme, sorulara çok kısa olarak veya seslerle karşılık verme, yaşına veya içinde bulunduğu duruma uygunsuz olgunlukta davranma, dikkat çekmek için manevralar yapma, sadece yüzeysel ilişkiler kurabilme, gerçek ihtiyaçlarının farkında olamama veya göz ardı etme, bunun yanı sıra sürekli ilgi ihtiyacı.

  48. Cinsel İstismar Fiziksel Belirleyiciler: Oturmakta ve yürümekte zorluk, yırtılmış, lekelenmiş veya kanlı iç çamaşırı, genital organlarda ve anal bölgede ağrı, yanma ve kızarıklık, şişlik, kaşınma, idrar yapma sırasında ağrı, kanama, morluklar, yırtıklar, akıntı, özellikle puberte öncesi cinsel yolla bulaşan hastalıklar, azalmış anal sfinkter tonusu, hamilelik. Davranışsal Değişiklikler : Örneğin, Beden eğitimi dersinde üstünü değiştirmeyi ya da derse katılmayı reddetme, geri çekilme, sürekli hayal kurma eğilimi gösterme, çocuksu davranma ve derslerde dikkat toplamada, ilgi göstermede zorlanma, akademik başarıda bozulma, zayıf akran ilişkileri, evden kaçma davranışı gösterme, bakım veren tarafından ya da başka bir yetişkin tarafından istismara uğradığını belirten ifadeler, intihar eğilimi, uygunsuz cinsel davranışlar, yakın ilişkilerde cinsel yakınlığı ayıt edememe, cinsel davranışlarda artma.

  49. Duygusal İstismar Fiziksel Belirleyiciler: Konuşma bozuklukları, fiziksel gelişiminde duraklama, büyüme-gelişme geriliği, aşırı hareketli veya yıkıcı/zarar verici davranış örüntüsü. Davranışsal Değişiklikler: Stereotipik bozukluklar (Emme, ısırma, sallanma vb.), davranım veya özel öğrenme bozuklukları, nörotik belirtiler (uyku bozukluğu, oyunda kısıtlılık veya ketlenme, uygunsuz ya da olağan dışı korku ifadesi), Psikopatolojik belirtiler (histerik tepkiler, obsesyon ve kompulsiyonlar, fobi ve psikosomatik rahatsızlıklar)

  50. İhmal Fiziksel Belirleyiciler: Büyüme ve gelişme geriliği, sürekli aç olma, temizlik ve giyimde bakımsızlık veya uygunsuzluk, çocuğun nüfus cüzdanının olmaması, tehlikeli durumlarda veya uzun sürelerle ebeveyn kontrolünden yoksun olma (ailenin çocuk hakkındaki soruların yanıtlarını bilmemesi, tutarsız cevaplar vermesi). Fiziksel veya tıbbi ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi, terk edilme ya da evden kovulma, zehirlenme, silahla yaralanma, kazaya uğrama, çocuğun yakınlarının bağımlılık yapan maddeleri kullanıyor olması ve çocuğun bunlara maruz bırakılıyor olması. Davranışsal Değişiklikler: Dilenme, haraç kesme, yemek çalma, okula erken gelip geç çıkma, okula az gelme, sürekli yorgun, halsiz olup ders sırasında uyuklama, yaşına veya içinde bulunduğu duruma uygunsuz olgunlukta davranma, sürekli ilgi ihtiyacı, alkol, madde kullanımı, suça eğilimlilik ve bakım veren olmadığını ifade etme, zorunlu eğitim çağında olduğu halde okula gitmemesi.

More Related