0 likes | 0 Views
Cuma Bozkurt - Belki de Sevemedik
E N D
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Giriş: Kırık Kalp??r At?a?ı: Bir Yolcu?uğa Dav?t Merhaba… Evet, sana sesleniyorum. Benimle aynı göğün altında soluk alıp veren, belki de şu an elindeki bu satırlarla kalbi arasında görünmez bir köprü kurmaya çalışan ruh. Merhaba. Günler, bir nehrin akışı gibi durmaksızın geçiyor, değil mi? Mevsimler, eski bir dostun vedası gibi sessizce değişiyor; dün baharın taze kokusunu taşıyan rüzgâr, bugün belki de sonbaharın hüznünü fısıldıyor kulaklarımıza. Ve bizler… Bizler bu devasa sahnede, zamanın ve değişimin ortasında, aynı tanıdık duyguların gelgitlerinde çırpınan, bazen kaybolan, bazen bulunan ruhlar olarak var olmaya devam ediyoruz. Bu büyük, anlaşılmaz oyunun bir parçasıyız hepimiz; rollerimiz değişse de hissettiğimiz acıların, sevinçlerin, özlemlerin dili hep aynı kalıyor sanki. 1
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Kim bilir, belki sen de çok sevdin bir zamanlar. Öyle çok sevdin ki, kalbinin sınırlarını zorladın, kendini unuttun o sevginin içinde. Belki de tam tersi oldu; hiç sevilmedin, o sıcaklığı, o ait olma hissini hiç tadamadın ve ruhunda kapanmayan bir yara kaldı. Belki birine tüm kalbinle güvendin, ruhunun en gizli odalarının anahtarını teslim ettin ve sonra o güven, tuzla buz oldu, binlerce parçaya ayrıldı. Kırıldın… Hem de nasıl kırıldın. Belki de o kırıklar hala içini acıtıyor, her hatırladığında sızlıyor. Ama her ne yaşadıysak, her bir deneyim, her bir duygu, hayat dediğimiz bu karmaşık tuvalde silinmez bir iz bıraktı. Tıpkı bir ressamın fırça darbeleri gibi, her acı, her mutluluk, kim olduğumuzu şekillendirdi. Aramızda, kırık bir kalbin ağırlığını her gün omuzlarında taşıyanlar var, biliyorum. O kalp, sanki incecik bir cam gibi dağılmış, her bir parçası ruhunun farklı bir köşesine batmış gibi hissedenler… Ve bir de sessizliği seçenler var; acılarını kimseye göstermeyen, gözyaşlarını içine akıtan, kederini kendi içinde büyüten, kimseye yük olmak istemeyen o güçlü ama yorgun ruhlar… Hayatın bize ne getireceğini bilmediğimiz bu sisli, belirsiz yolculukta, hepimiz aslında bir yerlerde kaybolmuş duygularımızı arıyoruz. Belki çocukluğumuzda kalan masum bir sevinci, belki ilk aşkın heyecanını, belki de kaybettiğimiz birinin sıcaklığını… 2
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t O kayıp parçayı bulduğumuzda tamamlanacağımıza inanıyoruz belki de. Bazen durup düşünüyorum; yazmak, neden benim için nefes almak kadar derin, vazgeçilmez bir ihtiyaç? Neden parmaklarım tuşlara ya da kaleme uzanıyor, içimde birikmiş o acıları, o sessiz çığlıkları kelimelere dökmek için bu kadar yanıp tutuşuyorum? Neden ruhumun derinliklerinden gelen o fısıltıları kâğıda aktarmak zorunda hissediyorum kendimi? Cevabı basit aslında: Çünkü bu satırlar sadece bana ait değil. Onlar, senin de hikâyen. Onlar, bizim hikâyemiz. Bu kelimeler, hepimizin içinde bir yerlerde yankılanan ortak duyguların, yaşanmışlıkların bir yansıması. Biz, kendi acılarımızı, kendi sevinçlerimizi anlatırken, farkında olmadan birbirimizin yaralarına dokunuyor, birbirimizin sessizliğine ses oluyoruz. Yazmak, belki de insan olmanın en saf, en ?ltresiz hali. Çünkü kelimeler, yaralı ruhların sığındığı tek limandır. Dikkat et, mutlu bir insanın kalemi kolay kolay titremez. Mutluluk, öyle anlık, öyle ha?f, öyle kendiliğinden bir duygudur ki, çoğu zaman kelimelere sığmaz, onu anlatmaya gerek duyulmaz; sadece yaşanır. O, güneşli bir günde içini ısıtan bir meltem gibidir, tarife gelmez. Ama acı… Ah, o acı… Hayal kırıklığı, özlem, kaybetmenin o dayanılmaz ağırlığı, terk edilmişliğin soğukluğu… 3
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t İşte bu duygular, bizi kaleme sarılmaya iten, içimizdeki o düğümü çözmek için kelimelere sığınmamıza neden olan o görünmez güçtür. Yazmak, içimizdeki okyanusu kâğıda dökmek, ruhumuzdaki fırtınaları dindirmek için bir çabadır belki de. Her harf, acıyla yoğrulmuş bir çığlıktır aslında. “Kelimeler, yaralı ruhların sığındığı tek limandır.” Yalnızlık… Ne derin, ne dipsiz bir kuyu. Bazen insan, bu kuyunun serin karanlığında kaybolup gitmek ister. Kimse duymasın çığlığını, kimse görmesin gözyaşını, sadece kendi sessizliğiyle baş başa kalsın, orada yok olsun ister. Yalnızlık, dünyadan elini eteğini çekmek, kendine ait, kimsenin giremediği, duvarları sessizlikten örülmüş bir dünya kurmak demektir. Ama o dünya, her zaman huzurlu bir sığınak değildir. Kendi başına kalmanın getirdiği o özgürlük hissi kadar, yalnız olmanın kemiklere işleyen o korkunç boşluğu da vardır içinde. Her sabah gözlerini açtığında yatağının diğer tarafının soğukluğunu hissetmek; her akşam başını yastığa koyarken kimsenin sana usulca “İyi geceler” demeyeceğini bilmek… İşte yalnızlık, bu kadar somut, bu kadar acımasızdır bazen. O, en kalabalık anlarda bile insanın içine sızan, ruhunu üşüten bir histir. 4
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Ama durun bir dakika… Yalnız olmanın da kendine has, buruk bir güzelliği yok mudur? Çünkü yalnız insan, en çok kendini dinler, en çok kendini anlar ve belki de en önemlisi, en çok kendini sever. Başkalarından beklediği şe?ati, ilgiyi kendine verir. Kendine sarılır en zor anlarda, kendi gözyaşını kendi siler, kendini teselli eder. Ve bu, çoğu zaman bir başkasından umduğumuz, ama belki de hiç bulamadığımız o sevgi ve ilginin çok daha ötesinde, çok daha saf bir duygudur. Yalnızlığın o sessiz bahçesinde büyüttüğümüz kendimize olan sevgi, belki de en saf, en koşulsuz, en değerli olanıdır. Çünkü bu sevgi, ne bir karşılık bekler ne de bir koşul öne sürer. Sadece vardır; tıpkı nefes almak gibi, sessizce ve derinden. “Yalnızlık, kendi kalbinin sesini duyabildiğin tek yerdir.” Sevmek… Ah, sevmek… İnsanı varoluşunun en derin katmanlarında sarsan, ruhunu yeniden şekillendiren, bazen göklere çıkaran, bazen de yerle bir eden o büyülü, o tehlikeli duygu. Ama tüm acılarına, tüm risklerine rağmen, sevmek güzeldir. Hem de çok güzel. Özellikle de sevilmeyi beklemeden, hiçbir karşılık ummadan, kalbinin en saf haliyle, öylece sevmek… 5
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t O sevdiğin kişi ne kadar uzakta olursa olsun, aranızdaki mesafeler ne kadar aşılmaz görünürse görünsün, o kişi senin hayatına belki de hiç dokunmasa bile, onu kalbinde taşımaya, onu sevmeye devam etmek… Çünkü gerçek sevgi, karşı tarafın varlığına ya da yokluğuna değil, senin kalbinde ona açtığın o özel yere, o silinmez ize dayanır. Belki bazılarımız, ulaşılmaz yıldızlar gibi uzaklardaki birini seviyor gizlice; bazılarımız ise hemen yanı başındaki kişiyi sevmekte, ona kalbini açmakta zorlanıyor. Ama her birimiz, bir şekilde, hayatımızda sevgiye bir yer açıyoruz. Ve o açtılan yer, en çok bizim kendi ruhumuzu besliyor, güzelleştiriyor, zenginleştiriyor. “Sevmek, bazen bir uçurumun kenarında açan çiçektir; koparmaya kıyamazsın, seyretmeye doyamazsın.” İnsanlar… Kadınlar ve erkekler… Bu iki farklı dünyanın arasındaki o ince çizgiler, o derin uçurumlar, o anlaşılmaz farklılıklar, her zaman ne kadar çok konuşuldu, ne kadar çok tartışıldı. Kadınlar daha duygusal deriz, daha kırılgan, daha narin… Oysa bilmeyiz ki, kadınlar aslında hayata karşı en dirençli, en güçlü olanlarımızdır çoğu zaman. Çünkü onlar, içlerinde taşıdıkları o devasa duygu okyanuslarıyla başa çıkmayı, fırtınalarda bile dimdik ayakta kalmayı bilirler. 6
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Her zaman narin, kırılgan bir çiçek gibi görünmeleri gerekmez; içlerinde bir volkan gibi kaynayan sevgiyi, ö?eyi, özlemi, kederi sessizce saklamayı, kimseye belli etmemeyi çok iyi bilirler. Kadınları anlamak zordur deriz sık sık, ama belki de onları anlamak için yapmamız gereken tek şey, yargılamadan, sadece dinlemektir; kalplerinin fısıltılarına kulak vermektir. Erkekler ise daha serttir, daha az konuşur, daha “odunsu”dur deriz. Ama aslında erkekler de tıpkı kadınlar gibi, ruhlarının derinliklerinde sevgiye, şe?ate, anlaşılmaya, ilgiye muhtaçtırlar. Belki bunu ifade etmekte zorlanırlar, belki duygularını göstermek onlara zayı?ık gibi gelir, belki de toplumun onlara biçtiği “güçlü olmalısın” rolü yüzünden hislerini saklarlar. Ama bir sevgiye sahip olmanın, birine ait olmanın, bir kalpte yer bulmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirler. Sevdiği birini korumak, ona sahip çıkmak, onun için her şeyi göze almak isterler. Belki bazen bu sahip çıkma duygusu, kontrolle, kıskançlıkla karışır; belki bazen yanlış anlaşılırlar. Ama o koruma içgüdüsünün, o sahiplenme arzusunun temelinde yatan sevgi, derinlerde bir yerde, her zaman oradadır, sessizce yanar. 7
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Şu koca dünyada, nefes alan her canlının, bir parça da olsa sevgiye ihtiyacı var. Kimimiz bunu dile getiremiyoruz utangaçlığımızdan, kimimiz ise sevginin en temel ihtiyacımız olduğunu kabul etmek istemiyoruz gururumuzdan. Ama hayatın en güzel anları, o beklenmedik sevgiye rastladığımız, kalbimizin ritmini değiştiren o anlar değil midir? Belki bir dostun omzunda ağlarken buluruz o sıcaklığı, belki bir çocuğun gözlerindeki o saf, sorgusuz masumiyette, belki de sevdiğimiz bir insanın gözlerinde kaybolurken, ruhumuzun onun ruhuna değdiğini hissettiğimiz o büyülü anda… Herkesin kalbinde, en derinlerde bir yerde, sevgiye dair bir tohum saklıdır. Ve bu tohum, doğru zamanda, doğru insanla karşılaştığında ?lizlenir, büyür ve insanın en güzel, en merhametli, en şe?atli yanlarını ortaya çıkarır. Belki de hepimiz, hayatın bu karmaşık sahnesinde farkında olmadan bir suç işliyoruz: Kendimizi, bir başkasının gözlerinde kaybediyoruz. O gözlerin derinliklerinde, kendi yansımamızı, kendi anlamımızı bulmaya çalışıyoruz. Ama belki de en güzel, en a?edilebilir suç bu. Sevdiğin birinin gözlerinde kaybolmak, onun ruhunun labirentlerinde dolaşmak, onunla bir bütün olmak, tek bir nefes almak… Eğer bu bir suçsa, ben bu suçu tekrar tekrar işlemeye razıyım. Ömrüm boyunca, o gözlerde kaybolmaya, o ruhun mahkûmu olmaya, o sevginin esiri olmaya gönüllüyüm. 8
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t “Sevdiğinin gözlerinde kaybolmak bir suçsa, ben müebbet yemeye razıyım.” Evet, sevgi… Hayatın en derin, en karmaşık, en anlamlı ve belki de en acımasız duygusu. Bize kim olduğumuzu hatırlatan, içimizdeki o saklı insanlığı, merhameti, şe?ati ortaya çıkaran sihirli bir his. Belki bazen kaybediyoruz yolumuzu, belki bazen sevdiğimizi kaybediyoruz ansızın. Ama unutma ki, her kaybın ardından, içimizde yeni bir sevgi tohumu ?lizlenir mutlaka. Çünkü sevgi, insanın en temel, en vazgeçilmez ihtiyacıdır. Ve bu ihtiyaç, bizi insan yapan, bizi birbirimize bağlayan en güçlü bağdır. Kendini her kaybolmuş, her yalnız, her kırılmış hissettiğinde, lü?en unutma ki yalnız değilsin. Hepimiz bu büyük, bilinmez yolculukta, aynı yollardan geçiyor, benzer duraklarda soluklanıyoruz. Hepimiz, içimizde bir yerlerde aynı acıları, aynı özlemleri, aynı umutları ve aynı sevinçleri taşıyoruz. Bu yüzden, ne olursa olsun, her zaman birbirimize sarılmalı, birbirimizin sessizliğini anlamalı ve sevgiyle dolu kalplerimizi korkusuzca paylaşmalıyız. Çünkü bu acımasız, bu karmaşık dünyada, sevgiye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Ve bu sevgi, bizi en karanlık, en zor anlarımızda bile dimdik ayakta tutabilir; tıpkı fırtınalı bir denizde yol gösteren bir deniz feneri gibi… 9
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bu kitap, işte bu duyguların, bu yolculukların bir atlası. Kırık kalplerin, sessiz çığlıkların, uzak sevdaların, yalnız ruhların ve hiç bitmeyen umutların bir haritası. Belki bu haritada kendi yolunu bulacak, belki de kaybolduğun bir köşede tanıdık bir ize rastlayacaksın. Şimdi, bu yolculuğa birlikte çıkalım… Kalbinin kapılarını arala ve kelimelerin seni götürdüğü yere gitmekten korkma. Çünkü belki de aradığın cevaplar, tam da bu satırların arasında saklıdır. 10
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bölüm 1: Yal?ız?ığın Ses?i? Şarkısı Yalnızlık… Ne kadar basit bir kelime gibi duruyor, değil mi? Sadece yedi harf. Ama içinde taşıdığı anlam, hissettirdiği duygu, dipsiz bir okyanus kadar derin, sonsuz bir evren kadar karmaşık. O, bazen insanın ruhunu usul usul saran soğuk bir sis, bazen de en kalabalık anlarda bile kulakları sağır eden derin bir sessizliktir. Kimi zaman insan, bu derin denizde kaybolup gitmek ister; kimse onu bulamasın, kimse sesini duymasın, sadece kendi içindeki o muazzam boşlukla baş başa kalsın, orada eriyip yok olsun ister. Yalnızlık, sanki görünmez duvarlarla örülmüş, dışarıdan kimsenin giremediği, içeriden de çıkışın pek mümkün olmadığı kişisel bir sürgün yeridir. Her şeyden elini eteğini çekmek, tüm bağları koparmak, sadece kendi içinde, kendi kurallarınla işleyen minyatür bir dünya yaratmak demektir. Ama o dünya… O kendi ellerinle kurduğun, duvarlarını sessizlikle sıvadığın dünya, her zaman huzurlu bir sığınak olmaz ne yazık ki. 11
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Kendi başına kalmanın getirdiği o tarifsiz özgürlük hissi, o dinginlik kadar, yalnız olmanın ruhu kemiren, iliklere işleyen o korkunç boşluğu da vardır içinde. O boşluk, bazen öyle büyür ki, tüm benliğini yutar, seni kendi içinde hapseder. Her sabah gözlerini araladığında, yatağının diğer yarısının buz gibi soğukluğunu hissetmek… Sadece kendi nefesinin sesini duymak odanın sessizliğinde. Her akşam, günün tüm yorgunluğuyla başını yastığa koyarken, kimsenin sana şe?atle “İyi geceler” demeyeceğini, kimsenin rüyalarına eşlik etmeyeceğini bilmek… İşte yalnızlık, bu kadar somut, bu kadar elle tutulur ve bazen de bu kadar acımasızdır. O, sadece ?ziksel bir tek başınalık değil, ruhsal bir kopuş, kalabalıklar içinde bile hissedilen derin bir yabancılık halidir. Düşünsene, etrafın insanlarla çevrili. Kahkahalar havada uçuşuyor, neşeli sohbetler devam ediyor, herkes birbiriyle meşgul. Ama sen, o kalabalığın tam ortasında, görünmez bir cam fanusun içindeymiş gibi hissediyorsun kendini. Sesler sana ulaşıyor ama sanki başka bir boyuttan geliyormuş gibi, hiçbir anlam ifade etmiyor. Gülümsemeye çalışıyorsun, belki birkaç kelime ediyorsun ama ruhun orada değil. Ruhun, o kalabalıktan çok uzakta, kendi yalnızlığının soğuk ikliminde donup kalmış. İşte bu, belki de yalnızlığın en acı veren yüzü: Fiziksel olarak bir arada olup ruhsal olarak milyonlarca ışık yılı uzakta olmak. 12
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Kimsenin senin içindeki o derin boşluğu görmemesi, kimsenin sessiz çığlıklarını duymaması… “En kalabalık anlarda hissedilen yalnızlık, ruhun sessiz isyanıdır.” Ama madalyonun bir de diğer yüzü var, değil mi? Yalnız olmanın, o tek başınalığın kendine özgü, buruk ama eşsiz bir güzelliği de saklıdır içinde. Tıpkı fırtınalı bir gecenin ardından gelen dingin bir sabah gibi… Çünkü yalnız olan insan, en çok kendini dinleme fırsatı bulur. Dış dünyanın gürültüsünden, başkalarının beklentilerinden, yargılarından uzaklaştığında, kendi iç sesini, kalbinin gerçek ritmini duymaya başlar. Kendini keşfeder; korkularıyla, umutlarıyla, yaralarıyla, hayalleriyle yüzleşir. Ve bu yüzleşme, acı verici olsa da insanı büyütür, olgunlaştırır. En önemlisi de yalnız insan, zamanla en çok kendini sevmeyi öğrenir. Başkalarından beklediği o onayı, o şe?ati, o ilgiyi kendine vermeye başlar. Kendi yaralarını kendi sarmayı, kendi gözyaşlarını kendi silmeyi, en zor anlarda kendine sarılmayı öğrenir. Kendi kendine yetebilmenin o muazzam gücünü keşfeder. Ve bu, çoğu zaman bir başkasından umduğumuz, ama belki de hiç bulamadığımız o dışsal sevgi ve ilginin çok daha ötesinde, çok daha köklü, çok daha sarsılmaz bir duygudur. 13
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Yalnızlığın o sessiz, verimli toprağında büyüttüğümüz kendimize olan sevgi, belki de en saf, en koşulsuz, en değerli olanıdır. Çünkü bu sevgi, dış etkenlere bağlı değildir; ne bir karşılık bekler ne de bir koşul öne sürer. O, sadece vardır; tıpkı içimizdeki nefes gibi, sessizce, derinden ve vazgeçilmez bir şekilde. “Yalnızlık, kendine açılan bir kapıdır; o kapıdan içeri girdiğinde, en gerçek dostunla, kendinle tanışırsın.” Peki, neden bu kadar korkarız yalnızlıktan? Neden tek başımıza kalma düşüncesi bile içimizi ürpertir? Belki de toplumun bize dayattığı “birlikte olmak mutluluktur, yalnızlık ise eksikliktir” algısı yüzündendir. Belki de kendi içimizdeki boşlukla yüzleşmekten, kendi karanlığımızla baş başa kalmaktan korkarız. Belki de sevilmeme, terk edilme, unutulma korkularımız, yalnızlıkta daha da belirginleşir. Sebep ne olursa olsun, yalnızlık genellikle kaçınılan, istenmeyen bir durum olarak görülür. Oysa yalnızlık, doğru anlaşıldığında ve doğru yaşandığında, ruhsal bir arınma, bir yenilenme, bir kendini bulma fırsatı olabilir. Tıpkı toprağın nadasa bırakılması gibi, ruhun da zaman zaman yalnızlığa ihtiyacı vardır. Sürekli dış uyaranlara maruz kalmak, sürekli başkalarıyla etkileşim halinde olmak, insanın kendi iç sesini duymasını engeller. 14
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Yalnızlık, bu gürültüyü keser, zihni sakinleştirir ve ruhun kendini onarmasına, yeniden enerji toplamasına olanak tanır. O sessizlikte, gerçekten ne istediğimizi, hayattan ne beklediğimizi, bizi neyin mutlu ettiğini daha net görebiliriz. Kendi değerlerimizi, kendi önceliklerimizi belirleyebilir, başkalarının etkisi altında kalmadan kendi yolumuzu çizebiliriz. Yalnızlık, aynı zamanda yaratıcılığın da beslendiği bir kaynaktır. Pek çok sanatçı, yazar, düşünür, en önemli eserlerini yalnız kaldıkları dönemlerde üretmişlerdir. Çünkü yalnızlık, zihnin özgürce dolaşmasına, hayal gücünün sınırlarını zorlamasına, en derin düşüncelerin ve duyguların yüzeye çıkmasına izin verir. O sessizlikte, ilham perileri fısıldar sanki kulaklara… Elbette, her yalnızlık aynı değildir. Seçilmiş, bilinçli bir yalnızlık ile zorunlu, dayatılmış bir yalnızlık arasında dağlar kadar fark vardır. Sevdiğin birini kaybetmenin ardından gelen o derin, acı veren yalnızlık ya da toplumdan dışlanmanın getirdiği o yaralayıcı yalnızlık, elbette ki ruhu besleyen değil, tüketen bir durumdur. Ama burada bahsettiğimiz, zaman zaman kendi isteğimizle çekildiğimiz, kendimizi dinlemek, kendimizle baş başa kalmak için seçtiğimiz o “kaliteli” yalnızlıktır. Bu tür bir yalnızlık, bizi daha güçlü, daha bilinçli, daha dengeli bireyler yapar. Başkalarına olan bağımlılığımızı azaltır, kendi ayaklarımız üzerinde durmayı öğretir. 15
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t İlişkilerimizi daha sağlıklı bir zemine oturtmamıza yardımcı olur. Çünkü kendi içinde mutlu olmayı başaran, kendi kendine yetebilen bir insan, ilişkilerinde de daha verici, daha anlayışlı ve daha az talepkâr olur. Artık mutluluğu başkasında aramak yerine, kendi içindeki mutluluğu başkasıyla paylaşmayı seçer. “Gerçek güç, kalabalıklar içinde değil, yalnız kaldığında bile dimdik durabilmektir.” Hayatın ironisine bakın ki, bazen en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, en çok korktuğumuz şey olabilir. Belki de hepimizin zaman zaman o yalnızlık denizine dalmaya, o sessizliğin şarkısını dinlemeye ihtiyacı vardır. Belki de o korkutucu görünen boşluk, aslında içimizdeki potansiyeli keşfedeceğimiz, kendimizi yeniden yaratacağımız verimli bir alandır. Yalnız kaldığında neler yaparsın? Belki uzun zamandır okumak istediğin o kitabı eline alırsın, sayfaların arasında kaybolursun. Belki sevdiğin bir müziği açar, gözlerini kapatır ve notaların seni alıp götürmesine izin verirsin. Belki bir ?ncan kahve alır, pencerenin kenarına oturur, dışarıdaki hayatı seyredersin sessizce. Belki uzun bir yürüyüşe çıkar, doğanın sesini dinlersin. Belki de sadece oturur, hiçbir şey yapmadan, düşüncelerinin akışına bırakırsın kendini. Ne yaparsan yap, o anlar sana aittir. 16
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t O anlarda kimseye hesap vermek, kimseyi memnun etmek zorunda değilsindir. Sadece kendin olabilirsin; tüm maskelerinden arınmış, en saf, en gerçek halinle… Unutma, yalnızlık bir son değil, belki de yeni bir başlangıçtır. Kendi içindeki okyanusu keşfetmek, kendi yıldız haritanı çizmek için bir fırsattır. O sessizlikte duyduğun şarkı, belki de hayatının en güzel melodisidir. O şarkıyı dinlemekten korkma. Yalnızlığınla barış, onu kucakla. Çünkü o, sana en değerli hediyeyi verebilir: Kendini… Ve eğer bir gün, o yalnızlık kuyusunun dibinde üşüdüğünü hissedersen, yukarıya bakmayı unutma. Orada, belki de senin gibi kendi sessizliğinin şarkısını dinleyen başka ruhlar da vardır. Ve belki bir gün, o sessizlikler buluşur, o şarkılar birbirine karışır ve yalnızlık, yerini sıcak bir birlikteliğe bırakır. Ama o güne kadar, kendi şarkını söylemekten çekinme. Çünkü senin sesin, senin melodin, bu evrende eşsiz ve değerlidir. Yalnızlığın sessiz şarkısı, belki de en çok sana yakışandır. “Yalnızlığın sessiz şarkısını dinle; orada, kalbinin en derin sırlarını fısıldayan bir melodi bulacaksın.” 17
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bu yolculukta, yalnızlığın farklı yüzleriyle karşılaşacaksın. Bazen seni korkutacak, bazen huzur verecek. Bazen ondan kaçmak isteyecek, bazen ona sığınacaksın. Ama ne olursa olsun, onunla yüzleşmekten çekinme. Çünkü o, senin bir parçan. Tıpkı sevinçlerin, hüzünlerin, umutların gibi… Yalnızlığı anlamak, kendini anlamaktır. Ve kendini anlayan insan, hayatın tüm fırtınalarına karşı daha dirençli olur. Şimdi, bırak yalnızlığın sessiz şarkısı ruhuna dokunsun… Belki de anlatacak çok şeyi vardır sana. 18
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bölüm 2: Uzak Sevda??rın Göl?e?i Biliyor musun, seni özlemediğim tek bir an bile olmadı belki de… Bu, itiraf etmesi zor, kabullenmesi daha da zor bir gerçek. Çünkü özlem, öyle sinsi bir duygu ki, bazen farkında bile olmadan ruhunun en kuytu köşelerine sızıyor, oraya yerleşiyor ve sessizce büyüyor. Onu her zaman bilinçli olarak düşünmüyorsun belki, adını her an anmıyorsun. Ama o, arka planda çalan hüzünlü bir melodi gibi, hayatının fon müziği haline geliyor. Yaptığın her işte, attığın her adımda, güldüğün her anda bile, ince bir sızı gibi eşlik ediyor sana. Bunu ifade etmek, kelimelere dökmek ise her zaman bu kadar kolay değil. Bazı şeyler vardır, öylesine derindir, öylesine kişiseldir ki, sözcükler onları anlatmaya yetmez, kifayetsiz kalır. Dökülse bile kelimelere, içimizde bıraktığı o derin, oyuk iz kadar, o keskin acı kadar bir etki bırakmaz asla. Seni özlemek… O, bazen en sevdiğim şarkıların ritminde saklanmış gizli bir şifre gibi. Hiç beklemediğim bir anda, tanıdık bir melodi çalıyor radyoda ve işte oradasın. 19
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Her notada, her hecede seni hatırlatıyor bana. O an, zaman duruyor sanki, dünya sessizleşiyor ve ben sadece o şarkının ve senin hatıranın içinde kayboluyorum. Şarkılar birer suçluysa eğer, beni sürekli sana götüren, anıların kapısını aralayan o masum görünen notalar birer suç ortağıysa, ben o suçlunun en gönüllü, en çaresiz mahkûmuyum. Çünkü o şarkılar her çaldığında, ne kadar kaçmaya çalışsam da ne kadar unutmuş gibi yapsam da seni yeniden buluyorum karşımda. Her bir notada, ruhumun derinliklerinde yankılanan bir adın var. Ve işte tam o an, tüm savunmalarım düştüğünde, tüm duvarlarım yıkıldığında anlıyorum ki, seni özlemem aslında hiç bitmemiş, hiç küllenmemiş; sadece üzerini örttüğüm küllerin altında, sessizce yanmaya devam etmiş, uygun bir rüzgârı, yeniden alev alacağı o anı beklemiş. “Bazı şarkılar suçludur; seni unu?uğumu sandığım her an, yeniden hatırlatırlar.” Hayat ne garip bir sahne, değil mi? Hepimiz bu sahnede, bize verilen rolleri oynamaya, bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyoruz. Kırık kalplerimizi kimseye göstermemeye çabalayarak, içimizdeki fırtınaları gizleyerek, yüzümüzdeki o sahte, zoraki gülümsemeyi bir an bile kaybetmeden yola devam etmeye çalışıyoruz. Kimileri için hayat, sadece nefes alıp vermekten, günleri devirmekten ibaretken; kimileri için bitmek bilmeyen bir mücadele, çetin bir savaş alanı. 20
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bazılarımız bu savaşta ağır yaralar alıyor, bazılarımız yenik düşüyor, pes ediyor. Bazılarımız ise tüm yaralarına rağmen, inatla direniyor, kazanıyor ya da kazanmış gibi yapıyor. Ama en çok kırılanlar, en derin yaraları alanlar, genellikle en çok direnenler, en çok umut edenler, en çok sevenlerdir. Hani bir zamanlar demiştim ya, “Hepimize yetecek kadar kırılacak kalbim var” diye… İşte bu yüzden demiştim. Çünkü her bir kırık, her bir darbe, beni yok etmek yerine, farkında olmadan daha da güçlendirdi. Her bir yara, bana kim olduğumu, ne kadar dayanıklı olabileceğimi, sevginin ve acının sınırlarını hatırlattı. Çünkü kırılmadan büyümek, yara almadan olgunlaşmak mümkün değilmiş meğer. Acı, insanın en acımasız ama aynı zamanda en bilge öğretmeniymiş. Bize sabrı, kabullenmeyi, a?etmeyi ve en önemlisi de kendimize rağmen ayakta kalmayı öğretiyormuş. O kırıklar olmasaydı, belki de bu kadar derinden hissedemezdim hayatı, bu kadar sıkı tutunamazdım yaşama. İnsanlar… Ne kadar kolay yargılıyorlar birbirlerini, değil mi? Her zaman anlamadan, dinlemeden, empati kurmadan yargılamaya, etiketlemeye ne kadar da meyilliyiz. Herkes kendi acısını en büyük, kendi derdini en derin, kendi hikâyesini en trajik sanır. 21
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Ama kimse, bir başkasının o gülümseyen yüzünün ardında neler sakladığını, hangi fırtınalarla boğuştuğunu, içinden neler geçtiğini bilmez, bilmek de istemez çoğu zaman. Belki sen de böylesin zaman zaman; belki sen de beni anlamadan yargıladın, belki ne hissettiğimi, içimde kopanları bilmeden üzerime geldin hoyratça. Belki sözlerinle, belki suskunluğunla, belki de sadece bir bakışınla kırdın beni defalarca. Ama ben… Ben seni hep a?ettim. Her seferinde, içimde biriken o kırgınlığa rağmen, sana yeniden bir şans verdim. Neden mi? Çünkü seni sevmek, her şeyden önce seni anlamayı, seni olduğun gibi kabul etmeyi gerektiriyordu benim için. Senin kusurlarını, hatalarını, zayı?ıklarını da sevmenin bir parçası olarak gördüm. A?etmek, belki de sevginin en zor ama en gerekli eylemiydi. Çünkü a?etmediğimde, aslında en çok kendimi cezalandırıyordum, o kırgınlığın yükünü taşımak zorunda kalıyordum. Seni a?ederek, aslında kendi ruhumu da özgürleştirdim bir nevi. Seni bu şehirde, bu kalabalık, bu gürültülü ama bir o kadar da anılarla dolu şehirde beklediğim durakların sayısını bile unuttum artık. Her bir durak, ayrı bir umut, ayrı bir hayal kırıklığıydı benim için. Belki de gelmeyeceğini bile bile, içimde küçücük bir umut kırıntısıyla seni bekledim o duraklarda. 22
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Otobüsler geldi geçti, insanlar indi bindi, zaman akıp gitti ama sen hiç gelmedin. Ve bu bekleyiş… Bu umutla hayal kırıklığı arasında gidip gelen, ruhumu yoran ama bir yandan da beni hayata bağlayan bu bekleyiş, içimde büyüyen, kök salan inatçı bir umuda dönüştü. Çünkü bilirsin, umut, insanı en karanlık anlarda bile ayakta tutan, ona nefes aldıran en güçlü duygudur. Bir umutla beklemek, o umut hiç gerçekleşmese bile, insanı canlı tutar, ona yaşama sevinci verir. O bekleyişler, belki de benim hayata tutunma biçimimdi. “Seni beklediğim durakların sayısını unu?um, ama umudumu asla unutmadım.” Şehir… Bu devasa, karmaşık, ruhu olan şehir… Ne kadar çok anı biriktirdik seninle bu şehrin koynunda. Seninle el ele yürüdüğümüz o Arnavut kaldırımlı sokaklar, birlikte kahve içip saatlerce sohbet ettiğimiz o küçük, loş kafeler, yağmurdan kaçıp sığındığımız o eski pasajlar, ilk kez göz göze geldiğimiz o kalabalık meydan… Her şey dün gibi aklımda, o kadar canlı, o kadar gerçek ki… Bazen, sadece o anları birkaç saniyeliğine bile olsa tekrar yaşayabilmek için, zamanın acımasız çarkının geriye doğru akmasını diliyorum içimden. Ama zaman, ne yazık ki hep ileriye doğru akar, asla geriye dönmez. Ve bizler, elimizde kalanlarla, yani o tatlı, hüzünlü hatıralarla yetinmek zorunda kalırız. 23
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Şehrin her bir köşesi, her bir taşı, her bir ağacı, sanki senin bir izini taşıyor üzerinde. Sen her defasında benden biraz daha uzaklaşırken, ben farkında olmadan her defasında biraz daha bu şehre bağlandım, bu şehre kök saldım. Neden mi? Çünkü bu şehirde senden kalanlar var. Senin kokun sinmiş sanki sokaklara, senin sesin yankılanıyor rüzgârda, senin gülüşün saklanmış köşe başlarına. Seni hatırlatan her şey, bu şehrin o eski, yorgun ama bilge ruhunda saklı. Ve ben, o anıları kaybetmemek için, bu şehirden ayrılamıyorum sanki. Bu şehir, bizim yarım kalmış hikayemizin sessiz tanığı. Bir zamanlar, aşkın en saf, en masum haliyle var olduğuna, tüm engelleri aşabileceğine inanırdım. Sadece sevmenin, kalpten, koşulsuz sevmenin, bir insanı mutlu etmeye, bir ilişkiyi ayakta tutmaya yeteceğine inanırdım. Ama hayat, o sert öğretmendir ya, bize bunun her zaman böyle olmadığını, acı bir tecrübeyle öğretir. Aşk, her zaman aradığı karşılığı bulmaz. Sevmek, her zaman sevilmekle sonuçlanmaz. Ve bu, belki de insanı en çok acıtan, en çok yaralayan gerçektir. Bir kalbi tüm çıplaklığıyla ortaya koymak ve karşılığında sadece bir boşluk bulmak… Ama yine de, tüm bu acılara, tüm bu hayal kırıklıklarına rağmen sevmekten vazgeçemeyiz, değil mi? Çünkü sevmek, nefes almak gibi, yemek yemek gibi temel bir ihtiyaçtır ruhumuz için. 24
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Kalbimizin en derinlerinden gelen, bastırılamayan bir çağrıdır o. Seni sevmek… Evet, seni sevmek, belki de hayatımda yaptığım en büyük hatamdı. Mantığım “yapma” derken kalbimin peşinden gitmekti. Ama aynı zamanda, bu hata, beni ben yapan, bana kim olduğumu, ne kadar derinden sevebileceğimi, ne kadar kırılgan ama aynı zamanda ne kadar güçlü olabileceğimi hatırlatan eşsiz bir deneyimdi. Ve işte tam da bu yüzden, o hatayı yapmış olmaktan hiçbir zaman pişman olmadım. Çünkü o hata sayesinde büyüdüm, olgunlaştım ve kendimi daha iyi tanıdım. Bazen kendi kendime soruyorum; seni gerçekten, tüm varlığımla sevmek mi istedim, yoksa sadece seni sevme ?krini, o ulaşılmazlığın yarattığı o romantik, o trajik duyguyu mu sevdim? Belki de seninle hiçbir zaman tam anlamıyla birlikte olamamak, bu sevginin en acı ama aynı zamanda en çekici, en güzel yanıydı. İnsan, ulaşamadığı şeylere daha çok bağlanır, onları daha çok arzular, değil mi? Ulaşılmaz olan her zaman daha değerli, daha gizemli gelir. Belki de seni bu kadar çok, bu kadar tutkuyla sevmemin asıl nedeni, seni hiçbir zaman tamamen elde edememek, sana hiçbir zaman tam olarak sahip olamamaktı. O yüzden seni her yerde, her şeyde aradım durdum. 25
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t “Ulaşamadığım bir sevgiye bu kadar bağlanmamın tek sebebi, seni sevmek değil; seni sevmeyi sevmekti.” Şehrin kalabalık sokaklarında yürüyen tanımadığım insanların yüzlerinde aradım seni. Bana benzeyen bakışlarda, senin gülüşünü andıran tebessümlerde… Her defasında, seni bulamadıkça, sana olan özlemim biraz daha büyüdü, biraz daha derinleşti. Ama bu özlem, bu dinmeyen hasret, beni tüketmedi, beni yok etmedi. Aksine, beni besledi, beni hayata daha sıkı bağladı. Çünkü seni sevmek, seni özlemek, seni beklemek, benim için hayatta kalmanın, nefes almanın bir yoluydu. O özlem olmasaydı, belki de hayatın anlamı kalmazdı benim için. Bazı geceler vardır, bilirsin… Ayın gökyüzünde solgun bir ışıkla parladığı, şehrin derin bir uykuya daldığı, sessizliğin tüm benliğini kapladığı o geceler… İşte o gecelerde, seni düşünmekten gözüme uyku girmez. Yatağımda bir o yana bir bu yana döner dururum. Ve tam o anlarda, o tanıdık şarkılar yine başlar zihnimde çalmaya. Her bir melodi, her bir söz, yine seni getirir aklıma. Şarkılar, her bir notasıyla içimde bir yerlere dokunur, unuttuğumu sandığım anıları yeniden canlandırır. Ve ben, her defasında biraz daha eksilirim sanki o anıların ağırlığı altında, ama aynı zamanda o anıların güzelliğiyle biraz daha dolarım. Seni bu kadar çok, bu kadar derinden özlemek, belki de benim bu hayatta işlediğim en büyük suçtur. 26
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Ama ben, bu suçu her gece yeniden işlemeye razıyım. Çünkü seni özlemek, seni sevmek, seni beklemek… Bunlar beni hayatta tutan, bana yaşama gücü veren şeyler. Ve biliyorum ki, ne kadar uzak olursak olalım, hangi şehirlerde, hangi hayatları yaşarsak yaşayalım, bu dünyada bir yerlerde, sen de belki küçücük bir anlığına bile olsa beni düşünüyorsundur. Belki yolda yürürken duyduğun bir şarkıda, belki okuduğun bir kitapta rastladığın bir cümlede, belki de sadece dalıp gittiğin bir anda… İşte bu düşünce, bu küçücük ihtimal bile bana yetiyor. Çünkü bazen, sevdiğin birinin sadece varlığını bilmek, aynı gökyüzünün altında nefes aldığını bilmek bile yeter insana. Belki bir gün, hiç beklemediğimiz bir anda, hayatın o tuhaf cilvelerinden biriyle yollarımız tekrar kesişir. Belki o zaman, bunca yıl beklediğim her şeyin, çektiğim her acının, döktüğüm her gözyaşının bir anlamı olur. Belki o zaman, yarım kalan hikayemiz tamamlanır. Ama o gün hiç gelmese bile, ben seni sevmekten ve bu şehirde, bu anılarla dolu duraklarda seni beklemekten asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü bu sevgi, sadece sana duyduğum geçici bir his değil; bu sevgi, benim kim olduğumun, varoluşumun ayrılmaz bir parçası. 27
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bu şehirde beklediğim her durak, seninle, senin hayalinle dolu. Ve ben, bu duraklarda, belki de son nefesime kadar, seni beklemekten asla yorulmayacağım. Çünkü bazı bekleyişler, kavuşmaktan daha değerlidir belki de… 28
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bölüm 3: Kal?imdeki Fırtına: Sen Bazen, nasıl olduğunu anlamadan, hayatının merkezine birini yerleştirirsin. O kişi, yavaş yavaş, belki de fark ettirmeden, tüm boşluklarını doldurur, tüm eksiklerini tamamlar ve bir bakmışsın ki, senin için nefes almak kadar gerekli, vazgeçilmez bir hale gelmiş. İşte sen… Sen benim için tam da böyle oldun. Bazen fazlaca her şeyim oluyorsun. Bu ifadeyi kullanırken bile içimde bir ürperti oluyor, çünkü bir insanın bir başkası için “her şey” olması, ne kadar tehlikeli, ne kadar kırılgan bir denge aslında. Her şeyim olman, sanki içimde kontrol edemediğim, yönünü kestiremediğim devasa fırtınalar kopmasına neden oluyor. Ruhum çalkalanıyor, düşüncelerim bulanıklaşıyor, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor. Ama tuha?ır ki, bu fırtınanın tam ortasında, gözlerinde, sesinde, varlığında tarifsiz bir huzur da buluyorum. 29
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bu, fırtınanın gözünde olmak gibi bir şey; etrafında her şey yıkılırken, tam merkezde mutlak bir dinginlik hissetmek… Bu durum, benim için o kadar sakıncalı ki… Öylesine tehlikeli bir ipin üzerinde yürümek gibi. Çünkü kendimi kaybetmekten, kendi benliğimi, kendi sınırlarımı senin varlığında eritip yok etmekten ölesiye korkuyorum. Senin varlığın, hayatımdaki her köşeyi, her detayı öyle bir dolduruyor ki, seni düşündüğümde aklımda başka hiçbir şeye, hiçbir kimseye yer kalmıyor. Ne geçmişin hayaletleri ne geleceğin belirsizliği… Sadece sen varsın. Her şeyim olman, beni karşı konulmaz bir güçle sadece sana odaklayan, etrafımdaki her şeyi silikleştiren bir anafor gibi çekiyor içine. Belki de bir insanın, bir başka insana bu denli derin, bu denli koşulsuz bağlanması, kendi varlığını onun varlığına endekslemesi, deliliğin ta kendisidir. Kendim olmayı unutacak kadar, kendi isteklerimi, kendi hayallerimi bir kenara bırakıp, sadece seninle olmayı, senin dünyanda var olmayı istemek… Bu, belki de hayatımda karşılaştığım, göze aldığım en büyük, en korkutucu risk. “Senin varlığın, hem en büyük fırtınam hem de en sakin limanım.” 30
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Ama ne yapayım? Söyle bana, ne yapabilirim ki? Sen, o karşı konulmaz gücünle kalbimin en derinlerine doğru ilerledikçe, ruhumun en gizli odalarına sızdıkça, bu büyük riski almaya değer hissediyorum. Sanki bu risk olmadan, bu tehlike olmadan yaşamanın hiçbir anlamı yokmuş gibi geliyor. Sen yeter ki o kalbimde ol, o en özel yerde kalmaya devam et; varsın gözlerime bir daha uyku girmesin. Varsın gecelerim uykusuz, düşüncelerim sadece seninle meşgul olsun. Geceler boyu tavanı seyrederek seni düşünmek, sabahın ilk ışıklarına kadar gözümü kırpmadan seni hayal etmek… Bunlar artık bir eziyet değil, bir lütuf gibi geliyor bana. O kadar doğal, o kadar kendiliğinden geliyor ki, bir insanın tüm varlığıyla, tüm ruhuyla bir başkasına bu denli bağlanması, onun etrafında kendi küçük, korunaklı dünyasını yeniden şekillendirmesi… Seni düşünerek geçen her gece, aslında içimde ?lizlenen, büyüttüğüm inatçı bir umudun, belki de gerçekleşmeyecek bir hayalin parçası. Ve belki de tam da bu yüzden, göz kapaklarımda tonlarca ağırlık olsa bile, bedenim yorgunluktan tükenmiş olsa bile, bu sevgiyi kalbimde taşımaktan, bu aşkla yaşamaktan bir an bile vazgeçmiyorum, vazgeçemiyorum. Çünkü bu sevgi, benim varoluşumun yakıtı, beni hayata bağlayan en güçlü zincir haline geldi. Uykusuz geceler, bu sevginin ödediğim küçük bir bedeli sadece. 31
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t “Sen kalbimde oldukça, gözlerime uyku girmese de olur; çünkü seni düşünmek, en güzel rüyadır.” Bazen durup kendi kendime soruyorum: Neden bu kadar çok? Neden bu kadar derin, bu kadar yoğun, bu kadar her şeyi kapsayan bir sevgi bu? Neden sen, hayatımdaki diğer her şeyi gölgede bırakacak kadar her şeyim oluyorsun? Bazen öyle bir an geliyor ki, varlığınla hayatımın tüm anlamını, tüm dengesini değiştiriyorsun. Ve işte tam o anlarda, o keskin farkındalık anlarında, içimi bir korku kaplıyor. Çünkü bir insanın, kendi varlığının tüm anlamını, tüm mutluluğunu başka bir insana, başka bir kalbe yüklemesi, ne kadar da büyük, ne kadar da tehlikeli bir kumar, ne kadar da kırılgan, pamuk ipliğine bağlı bir şey. Tek bir yanlış söz, tek bir yanlış adım, tek bir beklenmedik veda, tüm o dünyayı yerle bir edebilir. Ama bazen de düşünüyorum ki, o büyük riski almak, o pamuk ipliğine tutunmak, bir insanı en güçlü, en cesur kılan şey de olabilir. Çünkü sevgiden daha büyük, daha dönüştürücü, daha mucizevi bir güç var mı ki şu yeryüzünde? Sevgi, en aşılmaz duvarları yıkacak, en derin yaraları saracak, en imkansız görünen engelleri bile geçecek kadar güçlü değil mi? Belki de bu yüzden, tüm korkularıma rağmen, sana bu kadar bağlanmaktan kendimi alamıyorum. Çünkü senin sevgin, bana bu gücü veriyor, bana her zorluğun üstesinden gelebileceğimi fısıldıyor. 32
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Hayat, ne tuhaf bir nehir… Bazen bizi hiç beklemediğimiz, hiç ummadığımız akıntılara sürükler, hiç tanımadığımız kıyılara bırakır. Seninle tanıştığım o ilk andan itibaren, hayatımın rotası tamamen değişti. Sanki daha önce pusulasız bir gemi gibi bilinmezlik denizinde sürüklenirken, sen benim pusulam oldun, bana yönümü gösterdin. Hayatım artık sıradan, tekdüze değil; daha anlamlı, daha renkli, daha dolu dolu. Sanki seninle tanışmadan önce, ruhumda eksik olan, adını koyamadığım bir şeyler vardı. Ve sen hayatıma girdiğinde, o eksiklikler sihirli bir şekilde tamamlandı, tüm parçalar yerine oturdu. Ama tamamlanan her şey, aynı zamanda görünmez bir bağ, kırılması zor bir bağımlılık yarattı içimde. Her şeyim olman, beni aynı zamanda senden mahrum kalma düşüncesiyle, seni kaybetme korkusuyla baş başa bıraktı. Bunu kendime itiraf etmek zor, biliyorum. Ama ne zaman gözlerinin içine baksam, ne zaman sesini duysam, ne zaman varlığını yanımda hissetsem, dünyadaki tüm karmaşa, tüm huzursuzluklar, tüm korkular bir anda ortadan kalkıyor. Sanki senin varlığın, benim için tüm kötülüklerden koruyan sihirli bir kalkan gibi. Ve bu kalkana o kadar alıştım ki, onsuz nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. “Seninle tamamlandım ama şimdi sensiz kalmaktan korkuyorum.” 33
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Belki de böylesine yoğun, böylesine her şeyi yutan duygulardan kaçınmak gerekirdi. Belki de ara sıra kendimize dönüp, “Biraz geri çekil, biraz nefes al, kendi alanını koru, kendini unutma” dememiz gerekirdi. Ama kalp, o asi, o başına buyruk organ, aklın o mantıklı, o hesapçı kontrolünden bir kez çıktığında, bu kadar rasyonel düşünmek, bu kadar ölçülü davranmak imkânsız hale geliyor. Aşk, insana mantığın o dar kalıplarının çok ötesinde, bambaşka bir bakış açısı, bambaşka bir gerçeklik sunuyor. Ve ben, seninle birlikte adım attığım bu mantıksız, bu büyülü dünyanın tam ortasında, gözlerime uykunun hiç girmemesine, kalbimin her an yerinden fırlayacak gibi atmasına, ruhumun sürekli bir fırtına içinde olmasına razıyım. Sen kalbimde olduğun sürece, dünyanın geri kalanındaki hiçbir eksikliği hissetmem. Hiçbir zenginlik, hiçbir başarı, hiçbir alkış, senin varlığının yerini tutamaz benim için. Her uykusuz geçen gece, her endişeyle beklenen an, sadece senin hayalinle, senin varlığınla dolsun. Çünkü bu, benim için en derin, en huzurlu uykudur belki de; seni düşünmekle geçen, seni hayal ederek başlayan o eşsiz geceler… O gecelerde kurduğum hayaller, belki de gerçek hayattan daha güzel, daha anlamlı. Belki sen de bir gün, benim seni sevdiğim gibi, birini bu kadar yoğun, bu kadar her şeyi unutarak sevecek birini bulursun. 34
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Belki o zaman, benim şu an hissettiklerimi, içimdeki bu fırtınayı, bu korkuyu, bu tarifsiz mutluluğu daha iyi anlarsın. Bir insanın, başka bir insanı nasıl bu kadar çok düşünebildiğini, nasıl onunla nefes alabildiğini, nasıl onun varlığıyla kendi varlığını birleştirebildiğini, bu kadar çok sevmesinin ne demek olduğunu, belki ancak o zaman tam olarak fark edersin. Ama şimdilik, bu sevgi, bu fırtına, benim kalbimin en derin, en saklı köşesinde, sadece bana ait bir sır olarak kalacak. Geceler boyu seni düşünmek, sabahları senin hayalinle uyanmak, gün içinde her an seni aklımın bir köşesinde taşımak… Bunlar, hayatımın en güzel, en anlamlı kısmı haline geldi. Ve belki de tam da bu yüzden, hiçbir şeyin, hiçbir kimsenin bu sevgiyi, bu bağı bozmasına, zedelemesine izin vermeyeceğim. Seninle olan her şey; her an, her dokunuş, her bakış, her paylaşılan sessizlik, her hissedilen duygu, benim için vazgeçilmez, hayatımın temel taşı. Gözlerime bir ömür uyku girmese bile, bu sevgiyi kalbimde taşımaktan, bu fırtınayla yaşamaktan asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü bu fırtına, beni ben yapan, bana yaşadığımı hissettiren şeyin ta kendisi. Ve sen, bu fırtınanın hem sebebi hem de sığınağısın. “Kalbimdeki fırtınanın adı sensin; hem yıkıp geçen hem de yeniden yeşerten…” 35
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bu sevginin beni nereye götüreceğini bilmiyorum. Belki bir gün bu fırtına diner, belki de daha da şiddetlenir. Belki bir gün bu riskin bedelini ağır öderim, belki de hayatımın en doğru kararını vermiş olurum. Ama şu an bildiğim tek bir şey var: Seninle olan bu yolculuk, tüm belirsizliklerine, tüm tehlikelerine rağmen, yürümeye değer. Çünkü seninle atılan her adım, bilinmeze doğru bile olsa, umut dolu. Seninle yaşanan her an, ne kadar kısa olursa olsun, bir ömre bedel. Ve ben, bu ömrü seninle, kalbimdeki bu tatlı fırtınayla geçirmeye razıyım. 36
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bölüm 4: Doku?u?ma?a? Kalp??r Benden gittiğin o an… O anı zihnimde tekrar tekrar canlandırıyorum. Gözlerime son kez bakıp o vedayı fısıldadığın, belki de senin için sadece bir bitiş çizgisi olan, ama benim için tüm dünyanın altüst olduğu o an… Gerçekten neyi geride bıraktığını, hangi enkazı ardında bıraktığını bir an bile düşündün mü? Aramızdaki o görünmez bağın, o ruhsal köprünün, o sessiz anlaşmaların, senin o tek bir adımınla nasıl yerle bir olacağını hiç hesap ettin mi? Belki de senin için sadece bir ayrılıktı bu; bir sonraki durağa geçmeden önceki kısa bir mola, belki de ha?f bir sarsıntı. Ama benim için… Benim için her şeyin sonuydu. Bir ?lmin en can alıcı sahnesinde aniden kopan bir şerit gibi, bir şarkının en güzel yerinde kesilen bir nakarat gibi… Gittiğin zaman, hayatımdan sadece bir bedeni, bir varlığı kaybetmekle kalmadım ben. O gidişle birlikte geleceğimi, umutlarımı, en masum hayallerimi de kaybettim. 37
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Seninle birlikte yaşamak, seninle birlikte yaşlanmak için zihnimde kurduğum o renkli, o naif düşler… Hepsi şimdi soluk birer fotoğraf karesine, dokundukça acı veren, kanatan hatıralara dönüştü. Birlikte yürüyeceğimiz o yollar, birlikte keşfedeceğimiz o şehirler, birlikte güleceğimiz o anlar… Hepsi senin gidişinle birlikte birer hiçliğe karıştı. Peki ya sen? Gerçekten benden gittiğinde, ardında bıraktığın o boşluğu doldurabilecek, seni benim kadar derinden, benim kadar içten, benim kadar… benim gibi sevebilecek birini bulabileceğini mi sandın? “Gi?iğinde sadece seni değil, seninle kurduğum tüm hayalleri de kaybe?im.” Seni ben, ruhumun tüm içtenliğiyle sevdim. Sakınmadan, ölçmeden, biçmeden… En derinimde ne varsa, en saf halimle, tüm çıplaklığımla sana sundum kalbimi. Her şeyinle, iyi gününle, kötü gününle, kahkahalarınla, gözyaşlarınla, ö?enle, sükunetinle… Seni bir bütün olarak benimsedim; sadece hoşuma giden yanlarını değil, o gölgede kalan, kimseye göstermediğin, belki kendinin bile sevmediği yanlarını da sevdim. Sen benim için bir anlık bir heves, gelip geçici bir tutku fırtınası değildin asla. Sen, her sabah gözlerimi açtığımda güne başlama nedenimdin. Günün ilk ışıklarıyla birlikte aklıma düşen ilk düşünce, görmek istediğim ilk yüzdün. Ve günün sonunda, tüm yorgunluğumla, tüm karmaşamla sığınmak istediğim tek liman, sarılmak istediğim tek kucaktın. 38
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Sana verdiğim o hesapsız, o koşulsuz sevgiyi, başka bir kalbin, başka bir ruhun sana aynı içtenlikle, aynı derinlikle verebileceğini gerçekten düşünüyor musun? Belki biri gelir hayatına, evet. Belki sana geçici bir sıcaklık sunar, belki birkaç güzel söz fısıldar kulağına, belki bir anlığına kendini yeniden özel, yeniden değerli hissedersin. Ama benim sana verdiğim o köklü sevgiyi, ruhunun en derin katmanlarına işleyen o bağlılığı, sana hissettirdiğim o eşsiz, o benzersiz bağı, başka bir yüzde, başka bir tende, başka bir kalpte bulabileceğini sanma. Çünkü benim sana olan sevgim, sadece bir duygu değil, bir varoluş biçimiydi. Seninle var olmak, seninle tamamlanmaktı. “Benim sana verdiğim sevgi bir okyanustu; başkaları sana ancak bir damla sunabilir.” Seni, kendilerince benimseyecekler, evet, belki. Seni sahiplenmek isteyecekler, sana sahip olduklarını düşünecekler. Seni sevdiklerini söyleyecekler yüksek sesle, belki hediyeler alacaklar, belki romantik jestler yapacaklar. Ama benim gibi, senin o karmaşık, o katmanlı kalbine gerçekten dokunabilecekler mi? O kalbin derinliklerindeki gizli bahçelere girebilecekler mi? Kalbine dokunmanın ne demek olduğunu bilir misin sen? O, sadece ?ziksel bir temas değildir. 39
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t O, ruhunun en ücra köşelerine ulaşmak, en kırılgan, en savunmasız yanına şe?atle yaklaşmak, kimseye açmadığın o kilitli kapıları sabırla çalmak, o sakladığın, belki unuttuğun duygulara usulca sızmak demektir. Seni sen yapan her bir parçayla, her bir anıyla, her bir yarasıyla bir olmak, onları yargılamadan kucaklamak demektir… Sana bunu verdim ben. Tüm duvarlarına, tüm dikenlerine rağmen, kalbine dokundum. Seni sadece o parlak, o gülen yüzünle değil; o endişeli, o korkak, o yaralı halinle de sevdim. Derinlerde sakladığın o küçük çocuğu gördüm, onun başını okşadım. Seni sen olduğun için, tüm kusurlarınla, tüm iniş çıkışlarınla, tüm o karmaşık, anlaşılmaz görünen kırılganlıklarınla sevdim. Ve o kalbe dokunmak, o kalbin atışını kendi kalbimde hissetmek, benim için bu hayattaki en büyük mutluluktu, en değerli armağandı. O anlarda, sanki evrenin tüm sırları bana fısıldanmış gibi hissederdim. “Başkası tenine dokunur belki, ama kalbine benim gibi dokunamaz.” Yapma sevgilim… Yalvarırım yapma. Benden giderken, ardında bıraktığın o sevgi enkazını, o paylaştığımız kutsal anıları, o ruhuma işleyen dokunuşları bir çırpıda hiçe sayma. 40
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Başkasının sana, benim sana dokunduğum gibi, ruhunun derinliklerine işleyecek şekilde dokunabileceğini düşünme. Çünkü bir insanın kalbine dokunmak, onun sadece duygularını anlamak değil; onun ruhunu okumak, onun acılarına sessizce ortak olmak, onun en küçük sevinçleriyle bile içtenlikle coşmak demektir. Onun sessizliğini anlamak, kelimelerin ötesindeki fısıltılarını duymak demektir. Ben, senin o belki de bana hiçbir zaman tam olarak ait olmayan, belki de kapılarını bana hiçbir zaman sonuna kadar açmayacak olan kalbine dokundum. Beni her zaman tam olarak içeri almayan, hep bir adım mesafede duran, belki de bir gün tamamen fethedileceğini umduğum o kaleye, o gizemli kalbe dokundum usulca. Ve bu bana yetti. Senin kalbini tamamen kazanamasam da onun kıyısında dolaşmak, onun sıcaklığını hissetmek, onun bir parçası olabilmek bile benim için yeterliydi. O kadarına bile razıydım. “Ben senin olmayan kalbine dokundum ve o izi kimse silemez.” Şimdi gidiyorsun… Belki de bu yükü daha fazla taşıyamayacağını düşündüğün için, belki de bu sevginin ağırlığı altında ezildiğin için, belki de başka bir limanda, başka bir kalpte daha fazla huzur bulacağını umarak gidiyorsun. Ama unutma ki, seni bu kadar derin, bu kadar katıksız, bu kadar “sen” olarak sevebilen birini bulmak, samanlıkta iğne aramaktan daha zordur. 41
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Belki de hayatın boyunca, bir daha kimse sana bu kadar içten dokunamayacak. Kimse senin içinde saklı kalan o görünmez yaralara, o çocukluk travmalarına, o güvensizliklere bu kadar şe?atle, bu kadar sabırla yaklaşamayacak. Çünkü ben, seni olduğun gibi, tüm paketinle kabul ettim. Hiçbir parçasını ayırmadan, hiçbir koşul öne sürmeden… Seninle geçirdiğim her an, seninle paylaştığım her duygu, sadece ve sadece saf sevgiden ibaretti. Ve şimdi, bu eşsiz, bu benzersiz sevgiyi geride bırakıp gitmek, belki de senin hayatında verdiğin en büyük kayıptır; farkında olsan da olmasan da. Kalbine dokundum ben senin. En savunmasız anlarında yanında oldum, en karanlık düşüncelerini dinledim, en çocuksu sevinçlerine ortak oldum. Seni, olduğun gibi sevdim. Her halinle, her renginle, her kırılgan yanınla, her eksikliğinle, her fazlalığınla… Ve şimdi gidiyorsun, belki de geri dönmemek üzere. Ama şunu bil ki, ben hep burada olacağım. Bu kalp, bu ruh, seni bekliyor olacak. Bu sevgi, zamanla küllenmeyecek, eksilmeyecek, dönüşmeyecek. O, ilk günkü sa?ığıyla, ilk günkü yoğunluğuyla burada, seni bekliyor olacak. Belki bir gün yorulursun o yeni yollarda, belki bir gün canın yanar, belki bir gün seni gerçekten anlayan, kalbine gerçekten dokunan birini ararsın. İşte o zaman, nereye döneceğini biliyorsun. Burada bulacaksın beni. Kalbine dokunan o el, o ruh, hala seni ilk günkü gibi bekliyor olacak. 42
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Çünkü sevgilim, ben senin belki de hiç benim olmayan kalbine dokundum ve onu sonsuza dek benimsedim. O kalp, artık benim de bir parçam. Ve insan, kendi parçasından nasıl vazgeçebilir ki? Bu dokunuşun izi, ne sende ne de bende silinmeyecek. Yıllar geçse de araya mesafeler, insanlar, hayatlar girse de o dokunuşun sıcaklığı, o ruhsal bağ hep orada bir yerde kalacak. Belki zamanla üzerini toz kaplayacak, belki başka anılarla gölgelenecek ama bir gün, hiç beklemediğin bir anda, bir şarkıda, bir kokuda, bir yüzde yeniden hatırlayacaksın o dokunuşu. Ve o an, kalbinin derinliklerinde bir sızı hissedeceksin. İşte o sızı, benim sana dokunan kalbimin sessiz fısıltısı olacak. O fısıltı sana şunu söyleyecek: “Bir zamanlar biri vardı, kalbine dokundu ve o izi hiçbir fırtına, hiçbir zaman silemedi.” “Kalbine dokunan o el, hala seni bekliyor olacak.” 43
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bölüm 5: Sarhoş Bir Sevda Sen… Ah, sen! Nasıl anlatsam seni? Kelimeler yetersiz kalıyor, cümleler kifayetsiz… Sen, kalbimin en tatlı sarhoşluğu, ruhumun en kaygısız, en pervasız düşlerisin. Hayatın omuzlarıma yüklediği onca ağır yükün, onca kederin, onca anlamsız koşuşturmacanın arasında, sen kalbime ansızın dolan bir nefes oldun. Tıpkı uzun, yorucu bir günün ardından içilen ilk kadeh şarap gibi… Yavaş yavaş damarlarıma yayılan, tüm gerginliğimi alan, dünyaya pembe gözlüklerle bakmamı sağlayan o tatlı, o baş döndürücü sarhoşluk gibisin. Kafamın en güzel olduğu, tüm dertlerin, tüm kaygıların sihirli bir değnek değmişçesine kısa bir süreliğine de olsa buharlaşıp kaybolduğu o anlar vardır ya hani… İşte sen, tam olarak o anların vücut bulmuş halisin. Sen, kalbimin o en keyi?i, en tasasız, en “kafası güzel” halisin. Seninleyken her şey daha renkli, daha parlak, daha canlı görünüyor gözüme. 44
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Gri bulutlar dağılıyor, güneş daha sıcak parlıyor, en sıradan melodiler bile ruhumu okşayan birer senfoniye dönüşüyor. Hayatın o katlanılmaz ağırlığı, o boğucu monotonluğu, senin varlığınla birlikte ha??iyor, yerini kanat çırpan bir kelebeğin zarafetine bırakıyor. Gözlerimi kapattığımda ve tüm dünyanın o bitmek bilmeyen gürültüsünü, o anlamsız uğultusunu susturduğumda, zihnimin karanlık dehlizlerinde parlayan tek bir ışık oluyorsun. Aklıma gelen, ruhumu okşayan tek güzel şeysin. Belki de tam da bu yüzden, senin varlığın, senin hayalin bile bana dünyanın en güzel, en masum sarhoşluğunu yaşatıyor. Düşüncelerimi, o endişeli, o kuruntulu düşüncelerimi alıp, sanki pamuk şekerinden yapılmış bulutların üzerine bırakıyor; uçsuz bucaksız bir huzura, tarifsiz bir dinginliğe taşıyor beni. Seninle sarhoş olmak, dünyanın en güzel bağımlılığı belki de. “Seninle sarhoş olmak, ayılmak istemediğim en güzel rüyaydı.” Senden daha kalpsizini, daha vurdumduymazını, daha duvarları yüksek olanını bulana kadar favorim sensin… Ne kadar ironik, ne kadar çelişkili geliyor kulağa, değil mi? Kalpsizliğin o soğuk, o itici ikliminde seni favori ilan etmek… 45
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Belki de seni bu kadar derinden, bu kadar vazgeçilmez bir şekilde sevmemin asıl sebebi tam da bu; o görünürdeki sertliğin, o umursamaz tavırların ardında sakladığın o kırılgan, o ürkek ruhu görebilmem. Her ne kadar o kalbini demir parmaklıklar ardına saklamaya çalışsan da ben o parmaklıkların arasından sızan ışığı, içindeki o saklı iyiliği, o merhameti görebiliyorum. Hayatın, insanlara acımasızca dağıttığı o darbelerin, o hayal kırıklıklarının ardından, kendini korumak için ruhunun etrafına ördüğün o kalın, o aşılmaz sandığın duvarları fark ediyorum. Ama ben, o duvarlardan korkmuyorum. Aksine, o duvarların ardında kalan, kimsenin görmediği, belki senin bile farkında olmadığın o gerçek seni seviyorum. Senin kendini savunmaya aldığın, gardını hiç düşürmediğin, belki de kimseye, en yakınlarına bile göstermediğin o incinmiş, o yaralı yanını seviyorum. İçindeki o kalpsizlik gibi görünen, o mesafeli duruşun ardında saklanan sevgiyi, şe?ati, anlaşılma özlemini hissediyorum. Sevilmeye ne kadar layık olduğunu, ne kadar değerli olduğunu görüyorum. İşte bu yüzden, senden daha kalpsizini, daha duvarları kalın olanını bulana kadar, bu karmaşık, bu zor ama bir o kadar da gerçek halinle bile favorim sensin. Çünkü ben, sadece gördüğüme değil, hissettiğime de inanıyorum. 46
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t “Senden daha kalpsizini bulana dek favorim sensin; çünkü duvarlarının ardını sadece ben gördüm.” Öyle bir sevişi vardı ki onun… Ah, o sevişi anlatmaya kelimeler yetmez. O, sadece ?ziksel bir eylem, tensel bir temas değildi. O, ruhların birbirine dokunması, kalplerin aynı ritimde atması, sessizliklerin bile anlam kazanmasıydı. Kimi zaman sadece derin bir bakışta gizliydi o seviş; gözlerimizin içinde kaybolduğumuz, sanki evrenin tüm sırlarının o an bize fısıldandığı o büyülü anlarda… Kimi zaman narin bir dokunuştaydı; parmak uçlarının tenimde bıraktığı o ürkek ama sıcak izde… Kimi zaman da belki de sadece yan yana oturduğumuz, hiçbir şey konuşmadığımız ama her şeyi anladığımız o derin, o anlamlı sessizlikteydi. Bu seviş, öyle bir derinlikteydi ki, kelimelerin o sığ sınırlarını aşıyor, mantığın o dar kalıplarına sığmıyordu. Kelimelerin ifade edemediği ama ruhumun en derinlerinde hissettiğim, iliklerime kadar işleyen, sanki bir ömür sürecekmiş gibi gelen bir histi. Evet, bir ömürdü o seviş… Bir ömür sürecek kadar derin, köklü ve unutulmaz; ama aynı zamanda bir göz kırpımı kadar kısa, anlık ama bir o kadar da yoğun ve anlamlı. Sizlere ömür… 47
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Bu ifadeyi kullanırken bile, o anların ne kadar değerli, ne kadar eşsiz olduğunu anlatmaya çalışıyorum aslında. Herkesin hayatında belki de sadece bir kez tadabileceği, herkesin kendi ruhundan bir parçasını bulabileceği, herkesin birazcık olsun kendinden bir iz göreceği türden bir sevgiydi bu. İçinde kaybolduğumuz, benliğimizi unuttuğumuz ama aynı zamanda kendimizi yeniden, en saf halimizle bulduğumuz, belki de en savunmasız, en gerçek halimizle birbirimizin karşısına çıktığımız o eşsiz seviş… Öyle bir sevgi ki bu, insanı eksik yanlarından yakalayıp tamamlayan, ruhundaki tüm boşlukları dolduran, onu yeniden bütün hissettiren sihirli bir iksir gibi. Belki de işte tam da bu yüzden, seninle olan, seninle ilgili olan her şey, her an, her duygu bana bir ömür gibi geliyor. Çünkü sen, hayatımdaki her şeyin anlamını, her duygunun tanımını baştan yazıyorsun. Seninle birlikteyken zaman kavramı anlamını yitiriyor; bir an, bir ömre bedel olabiliyor. “Öyle bir sevişi vardı ki, bir ömür gibiydi; hem kısacık hem sonsuz…” Seninle olmak, bilinmez bir diyara doğru heyecan verici bir yolculuğa çıkmak gibi. Rotası belli olmayan, her an yeni sürprizlerle dolu, nereye varacağı kestirilemeyen bir macera… 48
Belk? de Sev??e?ik -1 Cuma Bozk??t Kendini yolda bulmak, yolun karşına çıkardığı her engeli, her güzelliği, her zorluğu cesaretle kucaklamak gibi. Bazen tökezleyip düşmek, dizlerini kanatmak ama sonra yeniden ayağa kalkıp yola devam etmek gibi. Bazen sisli yollarda kaybolmak, yönünü şaşırmak ama sonra içindeki pusulaya güvenerek yeniden doğru yolu bulmak gibi. Bazen de hiç beklemediğin bir anda, yolun kenarında açmış rengarenk bir çiçek gibi kendini, kendi özünü bulmak gibi… Seninle olmak, her anın dolu dolu yaşandığı, her duygunun en uçlarda, en derinlerde hissedildiği, inişli çıkışlı ama asla sıkıcı olmayan bir serüven. Kalbimin o en keyi?i, en “kafası güzel” halisin sen, çünkü seninle birlikteyken hayatın omuzlarıma bindirdiği o ağır yükler ha??iyor sanki. Omuzlarımdaki görünmez ağırlıklar kalkıyor, sırtımdaki kambur düzeliyor. Her şey daha berrak, daha renkli, daha yaşanabilir, daha katlanılabilir oluyor. Belki de seninle birlikte olduğumda, hayatın o acımasız gerçeklerinden, o sorumluluklardan, o endişelerden bir süreliğine kaçıyorum. Ama bu kaçış, suçluluk duyduğum bir kaçış değil; aksine, ruhumu dinlendiren, beni yenileyen, bana nefes aldıran en güzel, en masum kaçış. Çünkü seninle olan her an, her saniye, bu karmaşık, bu zorlu hayatta kalmak için, mücadeleye devam etmek için bana verilmiş bir neden, bir güç kaynağı. 49