1 / 71

BİLİŞSEL ÖĞRENME KURAMI

BİLİŞSEL ÖĞRENME KURAMI. D avranışçılık akımı algılama, benlik, dikkat, problem çözme vb. karmaşık süreçleri açıklamada yetersiz kalmış ve 1970 ’ lerden itibaren etkisini yitirmeye başlamıştır. Aynı zamanda davranışçılıktan bilişselciliğe geçiş dönemi başlamıştır.

juliet-wise
Download Presentation

BİLİŞSEL ÖĞRENME KURAMI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. BİLİŞSEL ÖĞRENME KURAMI

  2. Davranışçılık akımı algılama, benlik, dikkat, problem çözme vb. karmaşık süreçleri açıklamada yetersiz kalmış ve 1970’lerden itibaren etkisini yitirmeye başlamıştır. Aynı zamanda davranışçılıktan bilişselciliğe geçiş dönemi başlamıştır.

  3. Bilgiişlemekuramı George A. Miller tarafından Edward C. Tolman (1886-1959)’n işaretvegizilöğrenmekuramlarıtemelalınarakortayaatılan, öğrenmeninbirtakımzihinselsüreçlerin, bilişselyaklaşımadayalıbirkuramdır. • Bilgiişlemekuramı, bilgiyitemelöğrenmearacıolarakalmaktaveöğrenmeyibelleksistemiyleaçıklamaktadır.

  4. Araştırmacılar, anlamlı öğrenme, bellek destekleyiciler, problem çözme gibi karmaşık öğrenme biçimlerini incelemeye başlamışlardır. Sonunda bilişsel devrim gerçekleşmiş ve algı, öğrenme, düşünme, akıl yürütme vb. süreçlerin “nasıl olduğu”araştırılmaya başlanmıştır. Bu araştırmalar, öğrenme kavramına yeni boyutlar katan karmaşık bilgilerin üretilmesini sağlamıştır.

  5. Bilişsel kuramcılar öğrenmenin içsel bir süreç olduğu ve doğrudan gözlenemeyeceği görüşünü getirmektedirler. Bu kuramcılar daha çok öğrenmenin doğrudan gözlenemeyen algı, bellek, kavrama, yaratıcılık, hatırlama gibi içsel süreçleri ile ilgilenmektedirler. Bireyde meydana gelen davranış değişikliğini ise içsel süreçlerin dışa yansıması olarak kabul etmektedirler.

  6. Son zamanlara kadar öğrenmenin yaşantı sonucu gerçekleşen ve az çok kalıcı izli olan davranış değişikliği olarak tanımlanması yaygın olarak kabul görmüştür.Bu tanıma göre öğrenmenin üç temel özelliği vardır: 1.Bireyin davranışında bir değişikliğin olması, 2.Bu değişikliğin olgunlaşma,büyüme,uyku, ilaç,yorgunluk vb.etkenlerin etkisiyle değil de yaşantı sonucu meydana gelmesi ve 3.Bu değişikliğin geçici değil de en azından belli bir süre kalıcı olması.

  7. Öğrenme ya da bilgiyi işleme süreci doğrudan gözlenemediğinden, bu süreci somutlaştırmak ve daha kolay anlamamızı sağlamak üzere bir model geliştirilmiştir. “BİLGİYİ İŞLEME MODELİ” adı verilen bu model, öğrencinin merkezi sinir sisteminde var olduğu kabul edilen yapıları göstermektedir. Nörofizyolojik açıklamalara göre öğrenmeyi oluşturan bu yapıların sinirsel bir ağ olduğu ve bilgiyi dönüştüren süreçlerin de elektrokimyasal bir değişme olduğu sanılmaktadır.

  8. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI • Bilgiyi işleme kuramına göre öğrenme olayı, bilgisayarların çalışmasına benzetilmekte, girdilerin işlenip çıktılara dönüştürülmesi olarak görülmektedir. Bilgisayarda yazılanların kaydedilinceye kadar kaldığı bir önbellek vardır.Bu önbelleğin kapasitesi düşüktür.Bir süre yazdıktan sonra yazdıklarınızı “kaydet”komutuyla sürekli belleğe aktarırsınz.

  9. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI • Sürekli bellek kapasitesi, genellikle önbelleğin kapasitesinden yüzlerce hatta binlerce defa daha büyüktür. Sürekli belleğe kaydedilen bilgi,sizin ulaşmanız için orada bekler. İnsan beyni de aynı bir bilgisayar gibi çalışır.

  10. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI • Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınmaktadır? • Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir? • Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır? • Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır?

  11. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI • Bilgiyi işleme kuramı, üç ana bileşenden oluşmaktadır. • 1.BİLGİ DEPOLARI, • 2.BİLİŞSEL SÜREÇLER • 3.BİLİŞBİLGİSİ • BİLGİ DEPOLARI, bilgilerin saklandığı ilk bilgiyi işleme kuramı bileşenidir. Bilgi depoları duyusal kayıt, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek olarak adlandırılan üç bellekten oluşur.

  12. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI • Bilgiyi işleme kuramının ikinci bileşeni olan BİLİŞSEL SÜREÇLER, bilgilerin bir bellekten diğerine aktarılmasını sağlayan içsel zihinsel etkinlikleri içermektedir. • Bilgiyi işleme kuramının üçüncü bileşeni ÜST-BİLİŞ ise, bilişsel süreçlerle ilgili bilgileri ve bunların denetimini içerir.

  13. ÜST-BİLİŞ Bilgiyi işleme modelinin işleyişi

  14. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI • Şekilde de görüldüğü gibi, çevredeki uyarıcılar duyu organları yoluyla alınarak duyusal belleğe kaydedilir. Ardından bu uyarıcılardan dikkat ve algı süreçlerinden yararlanılarak seçilen bilgi kısa süreli belleğe aktarılır. Bu bilgi hemen kullanılmak istenildiğinde davranışa dönüştürülür. Bilgi daha sonra kullanılmak istenildiğinde anlamlı biçimde kodlanarak uzun süreli belleğe aktarılır.

  15. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI • Uzun süreli bellekte saklanan bilgi, gereksinim duyulduğunda kısa süreli belleğe geri getirilir ve davranış olarak gösterilir. Bu bellek sistemi içerisinde bilginin nasıl ve ne zaman akış göstereceği bilişbilgisi ile denetlenir.

  16. BİLGİ DEPOLARI • DUYUSAL KAYIT: Bilgiyi işleme sürecinin ilk aşaması duyusal kayıttır. Duyusal kayıt, çevreden alınan bilginin işleme sistemine girmeden önce kısa bir süre tutulduğu bilgi deposudur. • Duyu organları sürekli olarak çevreden gelen bir uyarıcı bombardımanına maruz kalırlar. • Bireyler sürekli olarak çevrelerinde görsel,işitsel,koku,tat ve dokunma olarak karşılaştıkları uyarıcılardan etkilenirler ve onları alırlar.

  17. DUYUSAL KAYIT Örneğin; sınıftaki öğretmenin sesi, kitaptaki sözcükler, tepegöz ya da projeksiyon cihazıyla yapılan gösteri, bilgisayardan alınan mesajlar, yazı tahtasındaki şemalar, diğer öğrencilerin konuşmaları vb. hepsi birer uyarıcıdır. Böylece uyarıcılar sistemin ilk ögesi olan duyusal kayda ulaşır.

  18. DUYUSAL KAYIT • Bilginin duyusal kayıtta kalış süreci çok kısadır. Bazı yazarlara göre bilgi duyusal kayıtta yarım saniyeden daha az kalmaktadır. Bilginin duyusal kayıtta kalış süresi çok sınırlı olmakla birlikte, duyusal kayıdın alan olarak kapasitesi sınırsızdır.

  19. DUYUSAL KAYIT Duyusal kayıt, kendinden sonraki öğrenme süreçleri için kritik bir öneme sahiptir. Duyusal kayıta gelen bilgi anında işlenmezse çok hızlı bir şekilde kaybolur. Duyusal kayıta gelen sınırsız uyarıcıdan sadece dikkat edilen, öğrencinin beklentilerine, amaçlarına uygun olan az sayıdaki uyarıcı seçilerek kısa süreli belleğe gönderilir. Diğerleri duyusal kayıttan yok olur.

  20. DUYUSAL KAYIT Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde DİKKAT ve SEÇİCİ ALGI süreçleri süzgeç görevi yapar. Bu nedenle aralıksız ve monoton bir biçimde üst üste verilen bilgiler, bireyin dikkat ve algı alanına giremediğinden duyusal kayıttan, henüz kısa süreli belleğe aktarılmadan kaybolmaktadır.

  21. Örneğin; çocuklar tahtadaki şemayı defterlerine çizerken öğretmen bir taraftan şemayı açıklıyorsa, çocukların dikkati şemayı çizmeye verilmiş olacağından, öğretmenin açıklamaları duyusal kayıttan geçip kısa süreli belleğe aktarılamaz. Çünkü öğrenciler aynı anda sadece bir uyarıcı grubuna dikkat edip alabilmekte; diğerlerini elimine etmektedir.

  22. SAME ATTENTIONAL POOL ✗ VOCAL VS SPATIAL X Playing guitar + watching thriller movie XHmWk + TV Xtexting + listening/chatting XChatting + writing paper

  23. Even the most obvious OBJECT could be missed if it does not enter our AWARENESS!!

  24. DUYUSAL KAYIT Duyusal kayda gelen uyarıcılar anında işlenmezse çok hızlı bir biçimde kaybolur. Duyusal kayıdın içerdiği bilgi özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır. Görsel duyular duyusal kayıt tarafından aynı fotoğraf gibi kısa bir süre için kodlanır. Aynı şekilde işitsel duyular da ses kalıpları olarak kodlanır.

  25. DUYUSAL KAYIT • Duyusal kayda alınan bilgi kısa bir sürede işleme sistemine aktarılmaz ise kaybolur ve tekrar geri getirilemez. • Duyusal kayıdın varlığı insan yaşamında kritik bir öneme sahiptir. Birey okuduğu veya işittiği bir cümlenin sonu gelmeden başlangıçtaki sözleri unutsaydı cümleyi anlamlandırması olanaksız olurdu.

  26. KISA SÜRELİ BELLEK Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi,sistemin ikinci ögesi olan kısa süreli belleğe geçer. Bu belleğin kapasitesi oldukça sınırlıdır. Araştırmalar bu belleğin kapasitesinin 5-9 yeni bilgi birimi (sayı, harf, obje, isim vb.) olduğunu göstermektedir. Ancak bireyler GRUPLAMA işlemiyle kapasiteyi fazlalaştırabilirler. Kısa süreli belleğin bilgiyi koruma süresi ise yaklaşık 20 saniyedir.

  27. KISA SÜRELİ BELLEK • Ortalama 20 saniye içerisinde bilgi işlenerek uzun süreli belleğe gönderilmezse unutulur ve unutulan bilgi geri getirilemez.Bu süreyi arttırmanın yolu ZİHİNSEL TEKRAR dır.

  28. KISA SÜRELİ BELLEK • Kısa süreli bellekteki bilgiler etkindir. Bu nedenle anında hatırlanır ve davranışa dönüşebilir. Ancak bu bilgiler, uzun süreli belleğe kodlanmadan araya yeni bilgiler girerse, ya da kodlama için bir çaba gösterilmezse (tekrar veya gruplandırma yapılmazsa) unutulur.

  29. KISA SÜRELİ BELLEK • Kısa süreli bellek sürekli çalışır. Bu özelliğinden dolayı kısa süreli belleğe “çalışan bellek” veya “işleyen bellek” de denir. • Sonuç olarak işleyen belleğe gelen bilgi, ya zihinsel tekrar yoluyla bir süre hatırda tutularak davranış olarak ortaya çıkar,yayirmi saniye içinde unutulur, ya da zihinsel tekrar ve kodlama yapılarak uzun süreli belleğe gönderilir.

  30. KISA SÜRELİ BELLEK Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir. Kısa süreli belleğin bir işlevi sınırlı bilgiyi kısa süreli de olsa depolamaktır. İkinci ilevi ise, bilginin uzun süreli bellekte depolanmasını sağlamak ve bilgiyi uzun süreli bellekten geriye getirerek hatırlamak için zihinsel işlemleri yapmaktır. Bu nedenle kısa süreli bellek, İŞLEYEN BELLEK olarak da adlandırılmaktadır.

  31. KISA SÜRELİ BELLEK Kısa süreli belleğin alan bakımından kapasitesi çok sınırlıdır. Üç yaşındaki bir çocuğun kısa süreli belleği sadece üç birimlik bilgiyi depolayabilmektedir. Yedi yaşına kadar, kısa süreli belleğin kapasitesi beş birime yükselmekte; on yaşından sonra da yetişkinlerde olduğu gibi beş birimle dokuz birim arasında değişmektedir.

  32. KISA SÜRELİ BELLEK Örneğin; öğretmenler, bazen ilköğretimin ilk yıllarında çocukların bir parçayı sesli olarak doğru okuyabildiklerini, ancak anlamını kavrayamadıklarını ifade ederler. Bu durumun nedeni ise, sesli okuma sırasında çocuklar, kısa süreli belleğin kapasitesinin tamamını sözcükleri doğru seslendirme ve telaffuz etmekte kullanmakta, fikirleri anlamak, anlamlandırmak için yer kalmamaktadır.

  33. KISA SÜRELİ BELLEK Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle, sadece sözlü sunuya dayalı derslerde öğrencinin öğrenmesi büyük ölçüde engellenmektedir. Kısa süreli belleğin işlem hacminin sınırlı olması nedeniyle öğrenci hızlı bir biçimde art arda gelen fikirleri anlamlandırıp uzun süreli belleğe göndermeden unutmaktadır.

  34. KISA SÜRELİ BELLEK Bu nedenle öğretmenler, açıklamalarını sürekli ve hızla yapmak yerine, öğrencilerin kısa süreli belleklerinde işlem yapmalarına olanak verecek biçimde yavaş, daha çok ara tekrarlara ve özetlemelere yer vererek yapmalıdırlar. Sunular çok kısa, öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci etkileşimi daha çok olmalıdır. Konunun anlaşılıp anlaşılamadığını kontrol edici sorular sorulup cevaplandırılması sağlanmalıdır.

  35. KISA SÜRELİ BELLEK Yerinde ve etkili bir biçimde kullanılacak öğretim araç ve materyalleri kısa süreli belleğin aşırı yüklenmesini önleyecektir. Örneğin; yazı tahtasının, tepegözün, tabloların, grafiklerin, haritaların vb. etkili kullanımı, öğrencinin kısa süreli belleğinin kapasitesini etkili bir biçimde kullanabilmesi için gerekli zaman aralıklarını sağlayacaktır.

  36. KISA SÜRELİ BELLEK Öğretmen, derste çok şey anlatıp öğrencinin çok az öğrenmesine neden olmak yerine, çok önemli şeyleri seçip öğrencilerin tam olarak öğrenmelerini sağlamalıdır.

  37. KISA SÜRELİ BELLEK Sonuç olarak, kısa süreli belleğe gelen bilgi şunlardan biri ile sonuçlanmaktadır: 1. Zihinsel tekrar yoluyla bir süre hatırda tutularak doğrudan tepki üreticilere gönderilir ve davranış olarak ortaya çıkar. Örneğin; rehbere bakıp bir kez telefonu çevirme. 2. Bilgi, tekrarlanmadığında ya da kodlanmadığında 20 saniye içinde tamamen unutulabilir. 3. Zihinsel tekrar ve kodlama (anlamlandırma) yapılarak uzun süreli belleğe gönderilir; hatırlanmak üzere saklanır.

  38. UZUN SÜRELİ BELLEK • Uzun süreli bellek,sürekli bellek deposu olarak kabul edilir. Bir bilginin öğrenilmiş kabul edilmesi için mutlaka uzun süreli bellekte depolanmış olması gerekir. • Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz,ancak bilgi,uygun biçimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse,geri getirmede zorluklarla karşılaşılır.

  39. UZUN SÜRELİ BELLEK • Bilgiler kısa süreli bellekte çok kısa süre kalmasına karşılık, burada uzun süre korunmaktadır. Bilgiyi işleme sürecinin son aşamasını oluşturan uzun süreli belleğin kapasitesinin sınırsız olduğu kabul edilmektedir. Uzun süreli bellek, gerektiğinde kullanılmaya hazır olarak tutulan düzenlenmiş bilgilerin depolandığı bir kütüphaneye benzetilmektedir.

  40. UZUN SÜRELİ BELLEK • Uzun süreli bellekteki bir bilgiyi kullanmak isteyen birey, bu bilgiyi orada bularak işleyen belleğe aktarır, ardından da onu davranışa dönüştürür. Uzun süreli bellekteki bilgilerin hatırlanma süresi, bilginin belleğe depolanma biçimine göre değişir. İyi örgütlenmiş bilgiler çabuk hatırlanırken, diğerleri daha uzun zamanda hatırlanır.

  41. UZUN SÜRELİ BELLEK Uzun süreli belleğin kapasitesi sınırsızdır. Uzun süreli bellek, gerektiğinde kullanmaya hazır olarak saklanan düzenlenmiş, organize edilmiş bilgilerin depolandığı bir kütüphaneye benzetilmektedir. Bu kütüphanenin bilgiye ulaşmayı yani hatırlamayı sağlayacak milyonlarca girişe ve bölmeler arasında da geçişleri sağlayacak bir ağa sahip olduğu düşünülmektedir.

  42. UZUN SÜRELİ BELLEK Bilginin hatırlanmasının büyük ölçüde, materyalin kodlanarak uygun yere yerleştirilmesine bağlı olduğu sanılmaktadır. Tıpkı kütüphanedeki düzenlemede olduğu gibi uygun kodlu bölmelere yerleştirilmiş kitapları aradığımızda uzun süreli bellekten geriye getirip kullanmak çok kolaydır.

  43. UZUN SÜRELİ BELLEK Uzun süreli bellekte bilgi ŞEMA adı verilen yapılar içinde depolanmaktadır. Şemalar, birbirine bağlı olan fikirler, ilişkiler ve işlemler setidir. Diğer bir deyişle şema, bir olayı, bir kavramı ya da beceriyi anlamak için rehber ya da biçimdir. Bir durumu, bir öyküyü, ders kitabındaki bir konuyu, sınıfta işlenen bir dersi anlatmak için uygun şemayı seçmek ve ayrıntıyı bunun içine yerleştirmek gerekir. Uygun şemayı bulmaksızın herhangi bir şeyi anlamaya çalışmak, tıpkı yeni gittiğimiz bir şehirde haritasız yol bulmaya benzer.

  44. UZUN SÜRELİ BELLEK Yeni şemaların doğru bir biçimde oluşturulabilmesi için öğretmenlerin almaları gereken önlemler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları: Özellikle küçük yaşlardaki çocukların öğretiminde ve öğrenci hangi yaşta olursa olsun tamamen yeni oluşacak öğrenmelerde somut görsel uyarıcılar kullanılarak öğrencilerin yanlış anlamaları ve yanlış şema oluşturmaları engellenmelidir. Örneğin; denizi hiç görmemiş bir çocuğun denizi öğrenmesi, denize ilişkin doğru şema geliştirmesi için film, video, slayt, poster vb. göstermek, sözel açıklama yapmaktan daha etkili bir öğretme-öğrenme etkinliği olacaktır.

  45. UZUN SÜRELİ BELLEK Sık sık öğrencinin öğrenme eksik ve yanlışlarını belirleyerek, zaman geçirmeden öğrencilerin bunları düzeltmelerini sağlamak gerekir. Bu nedenle ünite sonlarında değerlendirme yapılması, öğrencilerin doğru şemalar oluşturarak sonraki öğrenmelerini bunların üzerine kurması açısından önemlidir. Okul öncesi yıllarda çocuklar ne kadar çok yaşantı kazanırsa, o kadar çok şema geliştireceklerdir. Bu durumda daha çok şemaya sahip olan çocuklar, okul öğrenmeleri bakımından üstünlüğe sahi olacaklardır.

  46. UZUN SÜRELİ BELLEK Öğrenmenin oluşum sürecine göre, öğrencinin ön öğrenmeleri, yeni öğrenmelerini hazırlayıcı ya da mümkün kılıcıdır. Bu nedenle öğretmen, öğrencinin yeni bilgiyi kazanmasını sağlarken, yeni bilgiyi içine yerleştireceği, ilişkilendireceği önceki bilgisiyle ilgili şemalarını harekete geçirmesi gerekir. Böylece yeni öğrenilecek bilgi öncekine dayalı olarak, ilişkilendirilerek öğrenilmiş ve anlamlı öğrenme gerçekleştirilmiş olur.

  47. UZUN SÜRELİ BELLEK • Uzun süreli bellekte birçok farklı bilgi bulunur; hatta doldurmaya yaşamımız yeterli değildir.AncakKSB.te olduğu gibi,USB.e bilgi hızla girmez,biraz zaman ve güç gerekir. • Uzun süreli belleğin üç temel bölümden oluştuğu söylenebilir. • Bunlar anısal,anlamsal ve işlemsel bellektir.

  48. ANISAL BELLEK • Anısalbellek,kişisel yaşantıların depolandığı bölümdür. Belirli bir zaman,yer ve olaylarla ilgilidir. • Özyaşamsal bellek olarak da adlandırılır. Anılar güç sarf edilmeden öğrenilir. Fakat anıların birbirine karışma eğilimi vardır. Bu nedenle bilgiyi geri getirmede zorluk çekilir. Ancak önemli ve travmatik olaylar ayrıntılı hatırlanır. Olağan ve sürekli yinelenen olayların anımsanması zordur, çünkü yeni olaylar öncekini bozabilir.

  49. ANLAMSAL BELLEK • Anlamsal bellek, uzun süreli belleğin kurallar, genellemeler, kavramlar, problem çözme, dil bilgisi gibi genel bilgilerin yer aldığı bölümdür. Okulda öğrenilenlerin çoğunluğu bu bellekte tutulur.

  50. İŞLEMSEL BELLEK • İşlemsel bellek,belli bir işlemin nasıl yapıldığına ilişkin bilgilerin saklandığı bellek bölümüdür. İşlemsel bellekte işlemlerin basamaklarının oluşması uzun zaman alır,ancak oluştuktan sonra anımsanması çok kolaydır.Dikiş makinesi kullanma,basketbol oynama,yüzmeyi öğrenme vb. ile ilgili kuralların,işlem basamaklarının saklandığı bellek işlemsel bellektir.

More Related