1 / 41

ÖĞRENME KURAMLARI

ÖĞRENME KURAMLARI. Doç. Dr. Hidayet TOK. İnsan ve Öğrenme. İnsan belli gereksinimlerini otomatik olarak Karşılama sistemlerine sahiptir. Refleksler Hemostatik mekanizma- otomatik uyum sürecine Nefes alıp verme Kan şekeri. İnsan davranışların çoğu öğrenilmiş davranışlardır.

chaka
Download Presentation

ÖĞRENME KURAMLARI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. ÖĞRENME KURAMLARI Doç. Dr. Hidayet TOK

  2. İnsan ve Öğrenme • İnsan belli gereksinimlerini otomatik olarak Karşılama sistemlerine sahiptir. Refleksler Hemostatik mekanizma-otomatik uyum sürecine Nefes alıp verme Kan şekeri hidayet tok

  3. İnsan davranışların çoğu öğrenilmiş davranışlardır. • Öğrenme: gözlenebilir, yaşantı ürünü, kalıcı izli davranış değişikliği hidayet tok

  4. Öğrenmeyi etkileyen etkenler • Türe göre hazır oluş: öğrenecek olan organizmanın istenilen davranış değişikliğini göstermek için gerekli biyolojik donanıma sahip olması • uçma hidayet tok

  5. Olgunlaşma: Bedensel zihinsel yönden davranışı öğrenme kapasitesine ulaşmış olması gerekir. • Yaş: Kalem tutması (5 yaş) • Zeka: Belli bir davranışı öğrenmek için belirli bir zeka yaşına ulaşmak gerekir. Öğrenme hızı zeka durumu ile yakından doğrudan ilişkilidir. hidayet tok

  6. Güdülenme: Organizmayı harekete geçiren güç • Genel uyarılmışlık hali ve kaygı: Uyarılmışlık düzeyi bireyin çevresinden gelen uyarıcıları alma derecesi olarak tanımlanabilir. hidayet tok

  7. Fizyolojik durum: öğrenmenin gerçekleşmesşnde bireyin sağlıklı bir fizyolojik yapıya sahip olması • Önceden kazanılmış yaşantılar: öğrenmenin gerçekleşmesinde ön yaşantıların katkı getirici ya da engelleyici rolü vardır. • Pozitif transfer (okul öncesi eğitim), Negatif transfer (F Klaviye) hidayet tok

  8. Bireysel ayrılıklar: Öğrencinin öğrenme hızını, düzeyini, öğrenmeye ilişkin ilgi ve dikkatini, öğrenmenin kalıcılığını etkiler. hidayet tok

  9. ÖĞRENME KURAMLARI Davranışçı Yaklaşım Bilişsel Yaklaşım Sosyal/Yapısalcı Y.

  10. Kuram (teori) nedir ve ne anlama gelmektedir? • Olayların oluş nedenlerini bulmak için öneriler getiren hükümler kümesine kuram (teori) denilmektedir. • Öğrenmede kuramın en önemli işlevi öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini tahmin etmektir. • Öğrenmeye ilişkin tahmin kesinleşirse kuram yasa olmaktadır. • Bilim insanları kuram oluşturmak ve kuramları test etmek için araştırmalar yaparlar.

  11. Öğrenmenin hangi koşullar altında oluşacağını veya oluşmayacağını öğrenme kuramları belirlemekte ve açıklamaktadır. • Bir öğrenme kuramının genelde tüm organizmalarda, tüm öğrenme birimlerinde, okul içindeki ve okul dışındaki tüm durumlarda nasıl oluştuğunu açıklaması beklenir.

  12. Ancak, tüm öğrenme durumlarını açıklayabilen bir öğrenme kuramı henüz yoktur. • Bazı psikologlar ve eğitimciler iki ana grupta toplamaktadır. • Bunlar öğrenmeyi, “uyarıcı ve tepki (davranım)” arasında kurulan bağla açıklamaya çalışan davranışçı kuramlar, bireyin çevresi hakkındaki bilişleriyle ve bu bilişlerin onun davranışlarını etkileme yollarıyla ilgilenen bilişsel alan kuramları ve yapısalcı kuramlardır.

  13. Davranışçı Kuramlar • Öğrenme kuramları içinde davranışçı kuramların en büyük etkiye sahip olduğunu söyleyebiliriz. • Öğrenmede davranışçı kuramlardan yararlanma; öğretim öğrencide gözlenebilir davranış oluşturmak üzere tasarlanmalıdır ilkesine dayanmaktadır. • Davranışçılar insan zihninin önceden bilgi işlediğini düşünür. • .

  14. Zihinsel durum gözlenemediğinden davranışçılar, öğretmenlerin öğrencileri zihinsel yönden güçlendirmeleri gerektiği görüşünü savunur. • Bu görüş 20.yüzyılın başlarında ortak eğitim hedefiydi, fakat öğretim çocuklarda istenen sonuç oluşturmayı hedeflemelidir. • Diğer bir deyişle, davranışçılar bilgisayara dayalı öğretim gibi etkili herhangi bir öğretim stratejisinin çocukta ölçülebilir değişiklikler yaratması gerektiğine inanır

  15. Onlar göre, bir ders tamamlandıktan sonra öğrenciler ders öncesi yapmadıkları bir şeyi yapabilmelidir. • Davranışçılıkta en yakından kuramcı B.F. Skinner’dir. Skinner iki tür öğrenme olduğuna inanmıştır. • Bunlar; (1) Klasik koşullanma, (2) Edimsel koşullanma

  16. Klasik Koşullama: etkinin, tepki oluşturmak için organizmaya uygulanmasıyla ilgilidir. • Bir etkinin diğer bir etkiye tepki oluşturması için etki kontrolü ve transferi olduğunda oluşur. • Klasik koşullama Ivan Pavlov’un hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerden sonra literatüre girmiştir.

  17. Klasik koşullanma yoluyla bütün davranışların değiştirilebileceğini savunan psikologlardan biri de Watson’dur. • Watson yürüme, konuşma gibi karmaşık becerilerimizin hep uyarıcı davranım arasında bağ kurma yoluyla öğrenilmiş davranışlar olduğunu ve bütün davranışların klasik koşullama yoluyla öğretilebileceğini savunmuştur.

  18. Hatta düşünmenin bile bu süreç yoluyla analiz edilebileceğini ileri sürmüştür. • Watson, “Bana bir düzine sağlıklı çocuk verin, gelişigüzel seçtiğim her bir çocuğu kendi seçtiğim herhangi bir alanda –doktor, sanatçı, hakim, uzman…- yapacağıma garanti ederim, demiştir. • Hatta koşullanmayla ilgili değişik kavram ve süreçler vardır. Bunlardan başlıcaları; genelleme, geçiş, ayırt etm, deneysel çözümlemedir.

  19. Genelleme: Sobada bir kez eli yanan çocuk, ısı yayıcı ev aletlerinin tümünden korkabilir. Geçiş (Transfer): Geçiş transfer olarak da adlandırılabilmektedir. Transfer olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılabilmektedir. Bisiklet kullanan bir kimsenin motosiklet kullanmayı daha kolay öğrenmesi olumlu transfere örnek gösterilebilir. İki parmak daktilo yazmayı öğrenmiş bir kişinin on parmak daktilo yazmayı öğrenmede çok büyük güçlükler çekmesi de olumsuz transfere örnek olabilir.

  20. Ayırt Etme: Elektriğe çarpılmış bir kişinin çarpılma nedenini araştırması ve tellerin izolesiz olduğunu görmesi sonucunda izoleli tel dışındaki tellere çıplak elle dokunmaması bir ayırt etme örneğidir. Deneysel Çözümleme (Sönme): Deneysel çözümleme sönme olarak da adlandırılabilmektedir. Sönme olayı, öğrenmede tekrarın başlı başına öğrenme şartı olmadığını, davranışların değişmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.

  21. Klasik koşullanma yoluyla insanlar ve hayvanlar doğal olarak tepki gösterdikleri uyarıcılardan farklı uyarıcılara da aynı tepkiyi göstermeyi öğrenirler. Özellikle duygusal tepkiler, korkular ve fizyolojik tepkiler (salya akıtma, ağız sulanması, diz hareketi, göz kırpma, göz bebeğinin ışıklara karşı büyümesi ve küçülmesi) bu yolla oluşur.

  22. Bu açıdan klasik koşullanmanın sınıftaki uygulama alanı çok sınırlıdır. Fakat bu tür koşullanmayı öğrenmeden davranışçılık akımının öğrenme sürecine bakış tarzını ortaya koymak oldukça güçtür.

  23. Pavlov’un getirdiği koşullanma modeli, objektiftir. Davranış ve çevre uyarıcıları açık seçik gözlenebilir ve tanımlanabilir. Bundan dolayı, davranışçılık akımının temsilcileri klasik koşullanma sürecine büyük önem vermişlerdir. • Pavlov, köpekler üzerinde sindirim sistemiyle ilgili araştırma yaparken, köpeğin fizyolojik olarak, yiyecek ağzına girdiği zaman sindirimi başlatan salya salgılaması gerekirken, yiyeceği hatta getiren kişiyi gördüğünde de salya salgıladığını farketmiştir.

  24. Pavlov, köpeğe düzenli olarak, yiyecek vermeden hemen önce zil sesi vermiştir. Bu ilişkiyi çok kere tekrarladıktan sonra, yiyecek vermediği durumlarda da zil sesini duyduğu zaman, köpeğin salya salgıladığını görmüştür. Köpek zil sesine salya akıtmasını öğrenmiştir.

  25. Pavlov, yiyecek ile salya salgılama arasındaki ilişki doğal ve otomatik olduğu için, yiyeceğe“koşulsuz uyarıcı”, salyaya ise “koşulsuz tepki” demiştir. • Yeni uyarıcıya (zil sesi) ise, doğal olarak köpeğin salya salgılamasına neden olmadığı için “koşullu uyarıcı”, zil karşısında gösterilen salya salgılama davranışına ise “koşullu tepki” adını vermiştir. Yiyecek Salya (Koşulsuz Uyarıcı) (Koşulsuz Tepki) Zil + Yiyecek Salya Zil Salya (Koşullu Uyarıcı) (Koşullu Tepki)

  26. Klasik koşullanmanın gerçekleşmesi için aşağıdaki koşulların oluşması gerekir: • Koşullanmanın olması için, öncelikle “yiyecek-salya” örneğinde olduğu gibi, doğal bir “uyarıcı-tepki” bağının olması gerekir. • Koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcıdan hemen önce verilmesi, iki uyarıcının birleştirilmesi gerekir. Pavlov’un deneyinde köpek, zil sesi ile eti birleştirmektedir. • Koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı bağının tekrarlanması gerekir. Ancak, bazı korku yaratan durumlarda tek bir yaşantı da öğrenmeyi sağlayabilir.

  27. Edimsel Koşullama Edimsel Koşullama: Edimsel koşullanma, klasik koşullanmadan farklı olarak bilinçli ve kasıtlıhareketlerimizle ilgilidir. • Davranışların sonuçlarına bakarak yeni davranışlar kazanma sürecidir. • Skinner’e göre, organizmanın davranışları uyarıcılara otomatik bir cevap olmaktan öte kasıtlı yapılan hareketlerdir. • İnsanlar, çevrelerinde karmaşık uyarıcı durumlarıyla karşılaşırlar. • Bu durumda, organizmanın kendisi tarafından yapılan davranış önemlidir. Bunlara operant-edim denir. • Edimler onları izleyen sonuçlardan etkilenir ve onlarla değiştirilir. Bu nedenle, davranış değiştirme işleminde davranışın sonuçlarının kontrol edilmesi ve şekillenmesi gerekir. • Bu kontrol işleminde, en önemli yeri “pekiştirme” tutar.

  28. Edimsel davranıştan sonra pekiştireç gelmezse davranış devam etmez. • Pekiştireç, olumlu ve olumsuz olabilir. • Olumlu pekiştireç davranışı pekiştiren uyarıcıdır. • Olumsuz pekiştireç ise bir uyarıcının geri çekilmesi veya ortadan kaldırılmasıdır. • Edimsel koşullanma kuramında, tepkiden önce etki kullanmak yerine tepkiyi izleyen veya tepkiyle oluşan pekiştireçler kullanır. • Bu pekiştireçler, davranış değişikliği yaratır. Operant koşullanma, istenen davranış değişikliğini teşvik etmek üzere pekiştirme kullanımı içerir.

  29. Klasik koşullanma duygusal yaşantımızda yer alan korku, kaygı ve rahatlama gibi istek dışı davranışlarımızla ilgilidir. • Bu tür şartlanmada kişilerin bilinçli hareketleri söz konusu değildir. • Klasik koşullanmanın hayatta karşılaştığımız öğrenme türlerinin hepsini açıklamaya yeterli olmadığını gören psikologlar, özellikle problem çözme durumlarında öğrenmenin nasıl olduğuna cevap aramışlardır. • Bu konuda temel denilebilecek çalışmaları başlatan E.L. Thorndike’tır. • Thorndike, öğrenmeyi bir problem çözme olayı olarak görmüş ve problem durumunda yapılan çeşitli deneme-yanılma davranışlarından birinin çözüm olduğunu saptamıştır.

  30. Bu davranış, probleminin çözümünün öğrenilmesinde bir araç rolü taşımıştır. Bu tür deneme-yanılma sonunda karşılaşılan problemin öğrenilmesinde “Araçlı Koşullanma”adı verilmiştir. • Thorndike yaptığı çalışmalar sonucunda hazıroluş, tekrar ve etki kanunları diye adlandırılan öğrenme kanunlarını ortaya koymuştur. Bunlar içinde en önemlisi daha sonraki araştırma ve çalışmalardaki rolü bakımından “etki”kanunudur. • Throndike öğrenme kanunlarını genellikle hayvanlar üzerinde yaptığı çalışmalarla geliştirmiştir. • Kapalı kafese yerleştirilen bir kedi, kafesin dışındaki balığa ulaşmak veya kafesten kurtulmak için kafesin içinde sağa, sola koşar; köşelere gider gelir; sıçrar; kafesin parmaklarını ısırır; fakat dışarı çıkamaz. • Fakat dışarı çıkabilmesi için kafesin kapısının açılmasına ve açmayı sağlayan bir kapı mandalına bağlı ipin çekilmesine veya gerdirilmesine bağlıdır.

  31. Kedi, tesadüfen yaptığı hareketler sonucu mandala bağlı ipi gerdirmişse kapı açılmış ve dışarıdaki yiyeceği elde etmiş veya kafesten kurtulmuştur. • Bu deney, tekrar edildikçe, kedinin denem-yanılma hareketlerinin gittikçe azaldığı ve kapıyı kolayca açtığı gözlenmiştir. • Bu deneyler, istenilen sonuca “ödüle”götüren davranışın kalıcı olduğunu (öğrenildiğini) diğer davranışların ise terk edildiğini göstermiştir. • Etki kanununa göre bir davranış haz veren bir sonuca götürürse; o davranış tekrar edilir ve kalıcı olur. • Edimsel (operant) koşullama, yapılan bir davranışın ortaya çıkardığı sonuçlarla ilgili bir öğrenme türüdür. • Edimsel koşullamanın en meşhur temsilcisi “Skinner”dir. Skinner’in öğrenmeyi açıklayışı Thorndike’ın etki kanununun yeni bir yorumlanmış şekli olarak görülmektedir.

  32. Koşullanma süreci bugün geçerliliği koruyan önemli öğrenme yollarından biridir. • Edimsel koşullama, klasik koşullamadan farklı olarak bilinçli ve kasıtlı hareketlerimizle ilgilidir. • Davranışların sonuçlarına bakarak yeni davranışlar kazanma sürecidir. • Skinner’e göre, organizmanın davranışları uyarıcılara otomatik bir cevap olmaktan öte kasıtlı yapılan hareketlerdir. • İnsanlar, çevrelerinde karmaşık uyarıcı durumlarıyla karşılaşırlar. Bu durumda, organizmanın kendisi tarafından yapılan davranış önemlidir. Bunlara “operant” (edim) denir. Edimler onları izleyen sonuçlardan etkilenir ve onlarla değiştirilir. Bu nedenle, davranış değiştirme işleminde davranışın sonuçlarının kontrol edilmesi ve şekillenmesi gerekir. • Bu kontrol işleminde en önemli yeri “Pekiştirme”tutar.

  33. Skinner, organizmanın içinde ne olup bittiğiyle hiç uğraşmamış, daha çok organizmanın davranış dağarcığını etkileyen ve onunla ilişkili çevre koşullarıyla ilgilenmiştir. • Skinner öğrenmeyi, uyarıcı ve davranım arasında bir ilişki kurma işi olarak görür. Bu ilişkide davranım – uyarıcı sırası önem taşır. • Skinner’e göre, dikkatle gözlendiği zaman organizmayı olumlu bir sonuca götüren davranışları kalıcı olur. İnsanlar, davranışları sonunda olumlu sonuç alıcı bir durumla karşılaşırlarsa, o davranışın yapılması sıklığı artar. • Davranışın tekrar edilme sıklığını arttıran davranıştan sonra gelen uyarıcılara “pekiştirici uyarıcılar”denir. • Davranıştan sonra pekiştirici uyarıcının gelmesi veya verilmesi işlemine “pekiştirme”denir.

  34. Davranıştan sonra, • Ortaya çıkan durumlar (uyarıcılar) bu davranışın ilerde yapılma olasılığını artırıyorsa buna “olumlu pekiştirme”denir. • Davranışın yapıldığı ortamda bulunan, negatif (olumsuz) uyarıcı kaybolur. Buna “olumsuz (negatif) pekiştirme”denir. Olumsuz uyarıcının ortadan kalkmasına neden olan davranışın yapılma sıklığı artar. • Negatif (olumsuz) uyarıcı gelir veya uygulanır. Davranışın yapılma sıklığı azalır. Bu işleme “Ceza”denir. • Davranışın yapıldığı ortamda var olan olumlu uyarıcı kaybolur, veya ortamdan çekilir. Davranışın yapılma sıklığı azalır. Bu da bir tür ceza işlemidir.

  35. DAVRANIŞ Davranışın Sonucu Hoşa gidici uyarıcı Hoşa gitmeyen uyarıcı PEKİŞTİREÇCEZA Olumlu Olumsuz I.tip ceza II.tip ceza Hoşa gidici Hoşa gitmeyen Hoşa gitmeyen Hoşa gidici uyarıcının uyarıcının uyarıcının uyarıcının verilmesi ortamdan verilmesi ortamdan çekilmesi çekilmesi DAVRANIŞ TEKRAR EDER DAVRANIŞ ZAYIFLAR VEYA DURUR

  36. PEKİŞTİRME ÇEŞİTLERİ Pekiştirme iki türlüdür: (1) Olumlu pekiştirme, (2) Olumsuz pekiştirme. • Olumlu Pekiştirme: Bir davranış yapıldıktan sonra sonuç alınması, onu bir ödül veya hoşa giden bir durumun izlemesidir. Okulda iyi not alma, evde anne-babasının memnunluğunu veya teşekkürünü getirirse bu bir olumlu pekiştirmeye örnektir. Sınıfta muziplikler yaparak arkadaşlarının beğenisini kazanmak da bir olumlu pekiştirmedir. Öğretmenin bir bakışı bile, yapılan bir davranış için olumlu bir pekiştirici uyarıcı rolü oynayabilir. • Olumsuz Pekiştirme: Bu tür pekiştirmede rahatsızlık veren bir uyarıcının, hoşa gitmeyen bir durumun sona erdirilmesi veya ondan uzaklaşılması esastır. Bu durumda, kişinin yaptığı bir hareket kendisini nahoş bir durumdan kurtarıyorsa, veya kişiye nahoş bir durumdan kaçınmayı sağlıyorsa buna olumsuz pekiştirme denir.

  37. Olumsuz uyarıcılar bir davranışı durduran, rahatsızlık ve acı veren durumlardır. Böyle durumlardan kaçınmak ve kaçmak belli davranışların yapılmasıyla mümkün olur. • Öğretmenin kaş çatması ile karşı karşıya gelmemek; anne-babayı üzmemek, harçlığın kesilmesini önlemek için bir öğrencinin ders çalışmayı sürdürmesi “olumsuz bir pekiştirme” örneğidir. Bunu yanında okulu sevmeyen bir çocuk ondan kurtulmak için problem çıkarma gibi disiplin bozucu hareketler sürdürebilir. Bu da bir olumsuz pekiştirmedir. Bu örnekte, okul öğrenci için nahoş bir uyarıcıdır. • Bu noktada, ister olumlu, ister olumsuz olsun pekiştirme terimi, daima bir davranışın yapılma sıklığını artıran bir durum için kullanılır. • Davranıştan sonra meydana gelen durumların zamanı da davranışların yerleşmesi ve bastırılmasında önemli bir yer tutar.

  38. PEKİŞTİRME TARİFELERİ Pekiştirme genelde “sürekli”ve “aralıklı”olmak üzere iki türlü yapılır. Aralıklı pekiştirmenin, pekiştirmeler arası geçen zamanı, ikisi ise pekiştirmeler arası davranış sayısı ile ilgili olmak üzere dört tür değişik uygulanış şekli vardır. SÜREKLİ PEKİŞTİRME: İnsanlar yeni davranışları öğrenirken, yaptıkları her davranışın sonucunu öğrenmek eğilimi taşırlar. Yapılan her doğru davranışın pekiştirilmesine sürekli pekiştirme denir. • bu tür bir pekiştirme özellikle yeni davranışların kazanılmasında ve becerilerin hatasız olarak yapılmasının sağlanmasında çok önem taşır. • Davranış öğrenildikten sonra aralıklı pekiştirmek daha yayarlıdır. Sürekli pekiştirilen davranışlar bir kez pekiştirilmezse hemen sönebilir. Ayrıca sınıfta sürekli pekiştirme yapmak mümkün değildir, hem çok zaman alır, hem bir öğrenci ile aynı şekilde uğraşmak çok güç olur. Ayrıca öğrencilerin pekiştirme almadan bazı davranışları kendi kendilerine yapmaları beklenir. Bu nedenle, pekiştirmelerin –yeni öğrenmeler dışında- aralıklı yapılması daha yararlıdır.

  39. Okul öğrenmelerinde tüm öğrencilerin davranışlarını sürekli pekiştirmek mümkün değildir. Ayrıca pekiştireç çok sık verilirse değerini yitirir ve pekiştireç olma özelliğini kaybeder. Bu nedenle pekiştireçler belli aralıklarla verilir. Bu uygulamaya aralıklı pekiştirme denir. ARALIKLI PEKİŞTİRME: pekiştireçler ya pekiştirmeler arasında geçen süreye veya pekiştirmeler arasındaki davranış sayısına göre verilir. Bunlardan birincisine zaman aralıklı, ikincisine ise oran aralıklı pekiştirme tarifesi denir. • Zaman Aralıklı Pekiştirme: Bu tür pekiştirmede, pekiştirmeler arasında geçen süre önemlidir. Zaman aralıklı pekiştirme kendi içinde; (a) sabit zaman aralıklı, (b) değişken zaman aralıklı, olmak üzere ikiye ayrılır. Sabit Zaman Aralıklı Pekiştirme: Sabit zaman aralıklı pekiştirmede, pekiştireçler belli zamanlarda verilir. Memur maaşları, günlük yövmiyeler, öğrenciler için teneffüsler, her hafta aynı gün aynı saatte sınav yapılması, haftanın belli saatlerinde serbest faaliyetler bu tip pekiştiremelere örnektir. Sabit zaman aralıklı pekiştirmede, pekiştirecin gelmesine yakın zamanda davranışlar sıklaşır, sonra azalır. Bu tür pekiştirmeye örnek olarak, öğrencilerin yazılı ve sözlü sınavlardan önce çalışıp, sonra çalışmamaları verilebilir. Çoğunlukla en son gün çalışmaya başlarlar. Sınavdan sonra çalışmenın hemen kesilmesi mümkündür.

  40. Değişken Zaman Aralıklı Pekiştirme: Bu pekiştirme değişik zamanlarda yapılır. Pekiştireçlerin ne zaman geleceğinin önceden yordanması zordur. Fakat geleceğine inanılırsa, buna bağlı hareketler sürekli yapılabilir. Öğrenciler, beklenmedik zamanlarda bir öğrencinin sözlü sorulara verdiği cevaba iyi not aldığını gözlerse; bu durum, bazı öğrencileri sınıfa her zaman hazırlıklı gelmeye yöneltir. Değişken zaman aralıklı pekiştirme, en etkili davranış kazandırma yollarından biridir. Öğrenciyi sürekli uyanık tutar. Pekiştireçler beklenmedik zamanda verildiği için, sürpriz niteliğindedir. Öğrencide pekiştireç beklentisi olduğu sürece istenilen davranışı gösterir. Ancak pekiştireçler arasındaki süre uzarsa, öğrencinin pekiştireç beklentisi kaybolup, davranışı gösterme sıklığı azalabilir. 2. Oran Aralıklı Pekiştirme: Bu pekiştirmede pekiştireç, gösterilen davranış sayısına göre verilir. Oran aralıklı pekiştirme de kendi içinde “sabit” ve “değişken” olmak üzere ikiye ayrılır. Sabit Oran Aralıklı Pekiştirme: Bu pekiştirmede kaç davranıştan sonra pekiştireç verileceği bellidir. Örneğin; işçilere parça başı ücret verilmesi bu tür pekiştirmeye örnek gösterilebilir. Okulda öğrencilere yaptıkları her ödev için not veya yıldız verilmesi, doğru yanıtladıkları her 5 problem için tam puan verilmesi, sabit oranlı pekiştirmedir. Bu durumda öğrenciler yaptıkları doğru davranış sayısını arttırarak istediği kadar pekiştireç alabilirler. O halde belli sayıda davranıştan sonra pekiştirmenin yapılmasıdır. Pekiştireçlerin verilmesi planlanmış belli sayıda davranış gösterilmesine bağlıdır. Öğretmen yeni öğrettiği konuda çok problem çözdürerek alıştırma yaptırmak istiyorsa, bu tarife çok etkili çalışır. Pekiştirmeden sonra davranışlarda azalma ve durma görülebilir. Bir işte parça başı çalışmak bu tür pekiştirme tarifesine örnek olarak gösterilebilir. Değişken Oranlı Pekiştirme: Bu pekiştirmede ise, kaç doğru davranışa pekiştireç verileceği belli değildir. Öğretmenin bir seferinde 5 problemi doğru çözeni, diğer seferinde 7 problemi doğru çözeni ödüllendirmesi bu tür pekiştirme tarifine örnek verilebilir. Değişik sayıda davranış gözlendikten sonra pekiştirmenin yapılmasıdır. Değişken oranlı pekiştirme tarifesinde öğrenci ödevi için, daha çok zaman harcamak durumundadır. Değişken aralıklı ve değişken oranlı pekiştirmelerin karışımyla elde edilen davranışların söndürülmesi çok güç olmaktadır. Değişik pekiştirme yaklaşımları kişinin davranışlarının hızı üzerinde etkilidir. Oranlı pekiştirmelerde kişi verilen işleri hızla yaparak önerilen pekiştireçleri elde edebilir. Diğer bir önemli nokta da davranışın kalıcılığı ile ilgilidir. Sürekli pekiştirmeler çabuk sönmeye yatkındırlar sabit aralıklı tarifelerde çabuk sönme görülür. Ayda bir kez belli zamanlarda yapılan sınavlardan sonra öğrencilerin çelışma temposunda bir duraklama görülebilir.

More Related