1 / 66

TÜRK HALK EDEBİYATI

TÜRK HALK EDEBİYATI. HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ. Nazım birimi dörtlüktür. Çoğunlukla hece ölçüsü kullanılmıştır. Şiir müzikten ayrılmamıştır. Şiir, saz şairi (ozan) ya da âşık denen kişilerce bağlama adı verilen bir sazla söylenir. Söz kadar ezgi de önemlidir.

burton
Download Presentation

TÜRK HALK EDEBİYATI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. TÜRK HALK EDEBİYATI

  2. HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ Nazım birimi dörtlüktür. Çoğunlukla hece ölçüsü kullanılmıştır. Şiir müzikten ayrılmamıştır. Şiir, saz şairi (ozan) ya da âşık denen kişilerce bağlama adı verilen bir sazla söylenir. Söz kadar ezgi de önemlidir. Şiirlerdeki dil halkın kullandığı, konuştuğu dildir. Bu nedenle sık sık deyimlere ve güzel halk söyleyişlerine yer verilir. Genellikle hece ölçüsünün 7’ li, 8’ li, 11’ li kalıpları kullanılır. Çoğu kez yarım uyak kullanılır. Zaman zaman rediften yararlanılır. Aşk, tabiat, yiğitlik, ayrılık, hasret, ölüm, toplum, din, zamandan şikayet sık sık işlenen temalardır. Sanatlar arasında az da olsa mecaz ve benzetmeler kullanılır. Boy serviye, kaş kaleme, yüz ay’ a, diş inciye, yanak güle benzetilir. Halk edebiyatı şiir alanında gelişmiştir. Düzyazı örnekleri geri planda kalmıştır. Düzyazı türleri arasında halk hikayeleri, masallar, atasözleri ve halk tiyatrosunu sayabiliriz.

  3. Aşık Tarzı EdebiyatA. Biçim Özellikleri • Nazım birimi dörtlüktür. • Hece ölçüsünün 7'li 8'li 11'li • kalıpları kullanılır. • Yarım, Cinaslı Uyak ve Redif • kullanılır. • Dili halkın kullandığı gündelik dildir. • Kendiliğinden bir dildir, içinde halk tarafından benimsenmiş az sayıda yabancı sözcük vardır. • Üslup yalın, açık ve doğaldır. Söz sanatlarıyla süslenmemiştir. • Nazım şekilleri Koşma, Semai, Varsağı, Destan, Türkü. • Nazım türleri Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt, Muamma, Nasihat

  4. B. İçerik Özellikleri • Kendiliğinden bir edebiyattır. Amacı önceden belirlenmemiştir. • Sözlü geleneğe dayanır. Şiirler doğaçtan (irticalen) söylenir. • Şiirlerin özgün adları yoktur. Somut bir edebiyattır. • Şiirle müzik iç içedir. Şiir saz eşliğinde söylenir. Sazın eksiğini söz; sözün eksiğini saz giderir. • Âşıklar aynı zamanda köy köy, kasaba kasaba dolaşır, şiirlerini gittiği yerlerde saz eşliğinde okurlar. Âşıklar köylerden, kasaba ve şehirlerden bir de asker ocaklarından yetişirlerdi. • Konular günlük yaşamdan, halkın sevinç ve acılarından alınmıştır. • Şiirlerin ortak teması: aşk, ayrılık, özlem, yiğitlik, doğa güzellikleri, ölüm, yoksulluk, doğal ve sosyal sorunlar... • Halk edebiyatı ürünlerinin çok azı cönk adı verilen defterlerde toplanmıştır. • Az da olsa mazmun kullanılmıştır.

  5. Âşık Edebiyatı Nazım Biçimleri1. KOŞMA • Aşık edebiyatımızda doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği en sık kullanılan şiir türüdür. • Dörder dizelik bentlerden oluşur. Bent sayısı genellikle 3, 5 arasındadır. • Hece ölçüsünün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11’li kalıbıyla yazılır. • Uyak düzeni genellikle şöyle olur: baba – ccca – ddda... • Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlasını söyler. • Koşmalar dile getirilen duygular ve söylenişlerine göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler alır. Karşılıklı konuşma şeklinde yani "dedim" "dedi" diye başlayan dizelerle de söylenebilir. Bu tür koşmalara "mürâcaa" ismi verilir. Bütün uyakları cinaslı olan koşmalara "tecnis" denir. • Koşmalar konuları yönünden kendi içinde adlandırılmıştır:

  6. a) Güzelleme: • Doğa güzelliklerini anlatmak ya da at, silah, kadın gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan şiirlerdir. Seni terk eylesem kaşları keman Vefası olmayan yârdan nem kaldı Cefalım yok mudur göğsünde iman Divane eyledin arda nem kaldı. Ayrılasın bencileyin eşinden Bir dem sevda gitmez olsun başından Bu ayrılık kıldı beni işimden Arayıp gezerim kârda nem kaldı. (Kayıkçı Kul Mustafa)

  7. b) Taşlama: • Bir kişiyi ya da grubu yermek ya da toplumun aksayan, bozulan ya da yozlaşan yönlerini dile getirmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Değil şimdi ara ile Padişahlık para ile Sikke ile tura ile Muhtaç sanma söze beni Seyrani’ye söyle böyle Ne suçu var ise söyle Şanına düşeni eyle Ayna etme yüze beni (Seyrani)

  8. c) Koçaklama • Kahramanlık, yiğitlik konularını coşkulu bir üslupla savaş ve dövüşleri anlatan şiirlerdir. Kalktı göç eyledi Avşar elleri Ağır ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eyler ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir Belimizde kılıcımız kirmani Taşı deler mızrağımın temreni Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın, dağlar bizimdir Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur Öter tüfek davlumbazlar vurulur Nice koçyiğitler yere serilir Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir (Dadaloğlu)

  9. d) Ağıt • Genellikle ölen kişilerin arkasından söylenen şiirlerdir. Ağıtın İslam öncesi Türk edebiyatındaki karşılığı sagu’ dur. Divan edebiyatında da mersiyeler aynı amaçla söylenen şiirlerdir. Yetim kalmış idin emzik tavında Gamınla kardeştin gençlik çağında Bir gül yeşertmedi vuslat bağında Gönül yaraların hep berat götür De ki Kadir Mevlâm bize ilişme Dünyada sızıyan çıbanı deşme Celâli Baba’dan sorma, söyleşme Bu dertli çobandan bir selam götür (Celali)

  10. MUAMMA: Kapalı bir biçimde anlatılan bir olayın ya da bilginin okuyucu tarafından anlaşılmasını, bunlarla ilgili soruların cevaplandırılmasını isteyen bir tür manzum bilmecedir. Bu ağacın tam on iki dalı var Dallarında meyvesi, gülü var Her dalında otuz yaprak dalı var Dalındaki o yaprağı bil nedir? (yıl - gün) Bir ipim var yedi kazığa bağladım Döşünü gıdıkladıkça o inledi ben ağladım (saz) • NASİHAT: Bir şey öğretmek,bir düşüncenin yayılmasına çalışmak gibi amaçlarla söylenen didaktik şiirlerdir. Ne kadar nasihat etsen kötüye O kişide namus ar olmayınca Çürümüş meyveler gelmez satıya Yaz kıymetli olmaz kış olmayınca Âşık Derdiderya Aklın yetmediği işe karışma Söz gelir altından çıkamazsın ha Varıp bir bilmeze kelam danışma Söner çırası yakamazsın ha Âşık Selman Albay

  11. 2. SEMAİ • Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir, uyak düzeni koşmaya benzer. Dörtlük sayısı en az 3, en çok 5-6’ dır. Kendine özgü bir ezgisi vardır. • Koşmada işlenilen temaların ve konuların hepsi, semaide de kullanılır. (Aşk,sevgi,doğa,güzellik, ayrılık acıları ve ölüm.) • Semai’ nin koşmadan ayrılan yönleri; bestesi, ölçüsü ve dörtlük sayısıdır. İncecikten bir kar yağar Tozar Elif Elif diye Deli gönül abdal olmuş Gezer Elif Elif diye Elif’in uğru nakışlı Yavru balaban bakışlı Yayla çiçeği kokuşlu Kokar Elif Elif diye (Karacaoğlan)

  12. 3. VARSAĞI • Aşık edebiyatının çok yaygın olmayan bir nazım biçimidir. İlk olarak Toroslar’ da yaşayan Varsak boyundan ozanlar tarafından kullanılmıştır. Kendine özgü bir bestesi vardır. Müziğinde ve sözlerinde, meydan okuyan, yiğitlik sezilen, babacan, erkekçe bir hava sezilir. Hece ölçüsünün 8’ li kalıbıyla söylenir. • Varsağının diğer nazım şekillerinden farkı, bestesi ve “bre, hey, behey” gibi ünlemlere yer verilmesidir. Konu olarak hayattan ve talihten şikayet, kahramanlık, yiğitçe yaşama işlenir. Bre ağalar bre beyler Ölmeden bir dem sürelim Gözümüze kara toprak Dolmadan bir dem sürelim Amen hey Allahım aman Ne aman bilir ne zaman Üstümüzde çayır çemen Bitmeden bir dem sürelim (Karacaoğlan)

  13. 4. DESTAN • Destan, dörtlük şeklinde düzenlenen, şekil bakımından koşma gibi, fakat ondan daha uzun bir nazım biçimidir. Dörtlük sayısı sınırlı değildir. Hece ölçüsünün 11’ li kalıbıyla söylenir. • Konu olarak toplumu etkileyen olaylar anlatılır. Yine soylu savaşçılarla, hükümdarların kahramanlıklarını ağırbaşlı, yüce, dramatik bir üslupla, belirli biçimsel kurallara bağlı kalarak anlatan şiirlerdir • Kayıkçı Kul Mustafa’ nın Genç Osman Destanı tanınmış bir şiirdir: İbtida Bağdat’ a sefer olanda Atladı hendeği geçti Genç Osman Vuruldu sancaklar, kaptı sancağı İletti hendeğe dikti Genç Osman

  14. HALK ŞAİRLERİNİN GRUPLANDIRILMASI • Halk şairleri, halk şiirinin yerleşmiş kurallarına bağlı kalmakla birlikte, türlü kültürel nedenlerle dil, anlatım, ölçü kullanımı bakımından farklı yönelişler içine girebilmektedirler. Ayrıca yaşadıkları çevre de onların sanat anlayışlarını farklılaştıran bir etmen olarak karşımızı çıkmaktadır. Halk şairlerini, işte bu gibi noktaları dikkate alarak şöyle ayırıyoruz: 1. GÖÇEBE(GEZGİN) ŞAİRLER Bir yere bağlı kalmadan gezerler. Genellikle eğitim görmedikleri için, Divan Edebiyatı’ndan etkilenmezler. Dilleri sadedir. Hece ölçüsüne bağlıdırlar. Geleneksel şiir anlayışını sürdürürler. 2. YENİÇERİ ŞAİRLER Osmanlılar zamanında askerlik, hayat boyu süren bir meslekti. Orduda görev arasında şairler yetişmiştir. Bunlar, katıldıkları savaşlarla ilgili yiğitlik şiirleriyle dikkati çekerler. Dil, anlatım, ölçü bakımından, göçebe şairler gibi geleneksel şiir anlayışına bağlıdırlar.

  15. 3. KÖYLÜ ŞAİRLER Hayatları köylerde, kasabalarda geçer. Büyük kentlerle ilgileri olmadığı için, kent kültüründen, Divan Edebiyatı’ndan etkilenmeden, halk şiiri geleneklerine bağlı kalmışlardır. 4.KENTLİ ŞAİRLER Genellikle Divan Edebiyatı’nın etkisinde kalırlar. Hem Halk, hem de Divan Edebiyatı tarzında şiirler söylerler. Dillerinde Arapça ve Farsça sözcüklerin oranı yüksektir. Hece ölçüsüyle birlikte aruza da yer verirler. 5. TASAVVUF (TEKKE ) ŞAİRLERİ Tekkelerde yetiştikleri, din ve tasavvuf konusunda eğitim gördükleri için, dilleri, göçebe, yeniçeri ve köylü şairlere göre bazen daha ağırdır. Zaman zaman Divan Edebiyatı’nın dil, anlatım, biçim, ölçü özelliklerini taşıyan şiirler söylerler. Örneğin Yunus Emre bile, aruz ölçüsü ve mesnevi düzeniyle Risaletü’n-Nushiyye adlı bir eser vermiştir.

  16. Aşık edebiyatının en büyük şairleri 16 ve 17’nci yüzyılda yetişti. Bunlar arasında Aşık Ömer, Gevheri, Katibi, Kayıkçı Kul Mustafa, Katip Ali, Karacaoğlan, Üsküdari, Aşık Halil, Aşık Ali, Aşık Mehmed sayılabilir. • 18’inci yüzyılın aşık şairleri arasında ise Kabasakal Mehmed, Levni, Kıymeti, Mecnuni ve Nuri sayılabilir. • Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyrani, Tokatlı Nuri, Erzurumlu Emrah, Ruhsati, Sümmani, Celali, Muhibbi, Dadaloğlu, Beyoğlu, Seyyit Osman 19’uncu yüzyılan aşık şairleridir. • 20'nci yüzyılda ise sönmeye yüz tutan aşık edebiyatı Mazlumi, Kahraman, İrşadi, Mesleki, Talibi, Karamanlı Gufrani, Aşık Ali İzzet ve Aşık Veysel gibi şairlerle bir gelenek olarak varlığını sürdürdü.

  17. AŞIK EDEBİYATININ TEMSİLCİLERİKÖROĞLU • Kimliğiyle ilgili birçok söylenti var. Birincisi, 16 ve 17’nci yüzyılda yaşadı. Yeniçeri ocağından yetişen bir şair. 1578-1590 arasındaki Osmanlı-İran savaşlarına katıldı. Bir tür ordu şairidir. İkinci savunmaya göre, Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir alana yayılmış destansı ve türkülü halk öyküsündeki kahraman Köroğlu. İkinci Köroğlu, Bolu Gerede çevresinde yaşadı. Asıl adı Ruşen. Devlete karşı ayaklandı. Sivas-Tokat yolu üzerindeki Çamlıbel’e yerleşip eşkıyalık yaptı. Ama adil bir eşkıya idi. Bir başka söylentiye göre de, Bolu Beyi’nin seyisi Yusuf’un oğlu Ruşen Ali asıl Köroğlu’dur. Bolu Beyi, babası Yusuf’un gözlerine mil çektirdi. Ruşen Ali, babasını sağaltmak için Aras Irmağı’na götürdü. Ama ilaç olacak köpükleri kendisi içip yiğitlik ve şairlik gücü kazandı. Çamlıbel’e yerleşip babasının intikamını almak üzere Bolu Beyi’ne savaş açtı. Köroğlu hikayesi, Azerbaycan, İran, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Balkanlar’da da bilinir. Yeniçeri aşığı Köroğlu’nin şiirleri dil ve anlatım bakımından öykü kahramanı Köroğlu adına söylenen şiirlerden çok farklıdır. Köroğlu ile ilgili ilk araştırmayı Pertev Naili Borotav yaptı. Cahit Öztelli’nin de Köroğlu-Dadaloğlu ve Kuloğlu adlı yayınlanmış bir araştırması vardır.

  18. KARACAOĞLAN (17. yy) • Halk edebiyatının en ünlü ozanıdır. • Güney-Güneydoğu Anadolu göçebe boyları arasında yaşadığı sanılmaktadır. • Dili katıksız, duru ve özentisizdir; ses ve ahenk açısından olgun bir anlatışı vardır. • Mecaz ve mazmunlara çokça başvurmuştur. • Dil ve ölçü bakımından Divan edebiyatının etkisinden uzak kalmıştır. • Yöresel sözcükleri, deyimleri ve benzetmeleri kullanmıştır. • Şiirlerinde aşk, doğa, ayrılık, gurbet, ölüm vb. konuları işlemiştir. • Özgür bir dünya görüşü ile yerel ve gerçek konulan işleyişi, insancıl aşkları, uçarı yapısı ve yaşama sevinci Karacaoğlan'ı özgün bir şair yapmıştır.

  19. KAYIKÇI KUL MUSTAFA (17.yy) • Yeniçeri ozanlarının en tanınmışıdır. • Halk zevkine bağlı doğal bir söyleyişi vardır. • Genç Osman Destanı adlı eseriyle tanınır. İptida Bağdad'a sefer olandaAtladı hendeği geçti Genç OsmanVuruldu sancaktar kaptı sancağıİletti bedene dikti Genç OsmanEğerleyin kır atımın ikisinFethedeyim düşmanların hepisinSabah namazında Bağdad kapısınAllah Allah deyip açtı Genç Osman…..

  20. AŞIK ÖMER (1621-1707) • Saz aşıklarınca "üstad" diye bilinir. • Divan şiirinin etkisinde kalmıştır. • Hem aruz, hem hece ölçüsünü kullanmıştır. • Şiirlerindeki tema: sevgi, sadakat, iyilik, namus, insanlık,adalet ve merhamet. • Divan ve halk edebiyatının nazım şekillerinin tümüyle şiirler söylemiştir. • Koşma ve semaide başarılıdır. • Günümüze 1500 kadar şiiri kalmıştır. Ela gözlerine kurban olduğumYüzüne bakmaya doyamadım benİbret için gelmiş derler cihanaNoktadır benlerin sayamadım ben

  21. GEVHERİ (17. yy) • Medrese eğitiminden geçtiği sanılmaktadır. • Divan şiirinin etkisindedir. • Şiirlerinde yeni bir biçim, ince bir duyarlılık, incelmiş bir dil vardır. • Hece ile koşmalar, türküler, türkmaniler; aruzla divan ve müstezatlar yazmıştır. • Divânçe (1500'den fazla şiir) • Dost bağının meyveleri erişti Ayva benim alma benim nar benim Çeşmim yaşı ummanlara karıştı Cefakarım sitemkarım var benim • Göster güzelim hüsnüne hayran olayım ben Firkatte iken diline şadan olayım ben (gazelden)

  22. BAYBURTLU ZİHNİ (1798-1859) • Divan şairi olmaya özenmesine karşın halk ozanı olarak ün yapmıştır. • Usta bir taşlamacıdır. • Divan(Gazel ve tahmislerden oluşmuştur.) ve Sergüzeştname (Mesnevi)si vardır. Bad-ı saba dost eline varırsanYa gelsin ya gidek o diyara bizKatip arzuhalim yaz ki cananaAyrılalı düştük ah u zara biz…

  23. DERTLİ (1772-1845) • Halk ozanlarının memurluk yapmış ender tiplerinden birisidir. • Hem aruz, hem hece ölçüsünü kullanmıştır. • Gazel, divan, mersiye, nefes, devriye, koşma, semai, satranç, kalenderi gibi nazım biçimlerini kullanmıştır. • Dertli Divanı adlı eseri vardır. • Telli sazdır bunun adı Ne ayet dinler, ne kadı Bunu çalan anlar kendi Şeytan bunun neresinde?

  24. DADALOĞLU (1785-1868) • Avşar Türklerindendir. • "Hakkınızda devlet vermiş fermanı, ferman padişahınsa dostlar dağlar bizimdir." sözü çok meşhurdur. • Türkü türünün ustasıdır. • Göçebe boylarının direniş öyküsü ve derebeyi-aşiret savaşları şiirinin ana temalarıdır. • Özlü ve içli bir dille yiğitçe seslenişi kaynaştırmıştır. • Yazış bakımından Karacaoğlan ve Köroğlu'nu hatırlatır. • Türkü, semai, varsağı ve destan yazmıştır.

  25. ERZURUMLU EMRAH (7-1840) • Hem aruz hem hece ölçüsünü kullanmıştır. hece ile yazdığı şiirlerde daha başarılıdır. • Divan şiirine hakim olan halk şairlerimizdendir. • Koşma ve semaileriyle ünlüdür. • Gazel, murassa, muhammes tarzında da şiirler yazmıştır. Gönül gurbet ele çıkma Ya gelinir ya gelinmez Her dilbere meyil verme Ya sevilir ya sevilmez

  26. SEYRANİ (1800-1866) • Tasavvufa ilgi duymuş, hicivleri yüzünden İstanbul'dan kaçmak zorunda kalmıştır. • Aşık ve divan tarzı şiirler yazmıştır. • Sağlam bir dil ve içten bir anlatıma sahiptir. • Seyrani Divanı adlı bir eseri vardır. • Gönül serden geçer yardan geçemezBağlanmış ikrara kavi özlüyümHer sözüm dinleyen özüm seçemezSırat köprüsünden ince sözlüyüm …Seyrani aradım onu her yerdeAşk-ı hakikatle düştüm bu derdeTuttum günahımdan yüzüme perdeRabbim divanında kara yüzlüyüm

  27. AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU (1894-1973) • Şiirlerinde 20. yüzyılın düşünce ve yaşantısını açıkça yansıtmıştır. • Halk şiirine yeni bir doğuş ve soluk getirmiştir. • İnsan, yurt ve toprak sevgisini değişik bir üslupla dile getirmiştir. • Tasavvuf felsefesinin kazandırdığı hoşgörü anlayışı, şiirinin temellerinden biridir. • Küçük yaşta gözlerini kaybetmiştir. • Ahmet Kutsi Tecer tarafından keşfedilmiştir. • Eserleri : Dostlar Beni Hatırlasın, Sazımdan Sesler,Deyişler

  28. 2. Anonim Halk Edebiyatı • Söyleyeni belli olmayan, halkın ortak malı sayılan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır. Halk diliyle söylendiği için dili sadedir. Sözlü geleneğe dayanır. Söyleyeni belli olmayan, halkın ortaklaşa yaratısı olarak kabul edilen tüm ürünleri içeren edebiyattır. • Bu edebiyatın özellikleri Aşık edebiyatıyla aynıdır. Anonim halk edebiyatı türleri nazım ve nesir olmak üzere ikiye ayrılır. • Bu ürünleri; türkü, mani, ninni, destan, tekerleme, bilmece, masal, karagöz, ortaoyunu, atasözü, meddahlık olarak sıralayabiliriz. • Bu ürünlerde aşk, ölüm, hasret, yiğitlik, ayrılık gibi evrensel konular işlenir.

  29. ŞİİR (NAZIM) BİÇİMLERİ 1. Mani • Biçim Özellikleri : Nazım Birimi: Dörtlük ; Ölçü: 7'li Hece ölçüsü; Uyak Dizilişi: a a x a ( x a x aşeklinde uyaklanan da vardır.) • İçerik Özellikleri : •Yazarları belli değildir. • Anlatılmak istenen duygu ya da düşünce son iki dizede bulunur.ilk iki dize son iki dize ile yalnız ölçü ve kafiye bakımından ilgilidir. • Konular : aşk, ayrılık, özlem, ölüm, doğa... • Türleri : Birinci dizesi yedi heceden az olan mâniler de vardır. Dizeleri cinaslı uyaklarla kurulduğu için böyle mânilere “Cinaslı Mâni” ya da “Kesik Mâni” denir.

  30. Bugün al Yarim giymiş bugün al Şad edersen bugün et Can alırsan bugün al A benim bahtiyarım Gönülde tahtı yârim Yüzünde göz izi var Sana kim baktı yârim Can işte canan hani Dert işte derman hani Gönül sarayı bomboş Beklenen sultan hani Sürüne Madem çoban değilsin Ardındaki sürü ne Ben bir körpe kuzuyum Al kat beni sürüne Beni böyle yandıran Sürüm sürüm sürüne Mani Örnekleri

  31. 2. Türkü • Biçim Özellikleri : Nazım Birimi : Dörtlük, Ölçü : 7'li 8'li 11 'li Hece ölçüsü • İçerik Özellikleri : Türkünün yazarı ve söyleyeni belliyse aşık edebiyatı içerisinde değerlendirilir. • Anonim Halk edebiyatının en yaygın türüdür. Kendine özgü bir ezgisi vardır. • Nazım türlerinin tümü türküye dönüştürülebilir. Bunda tek ölçüt ezgidir. • Her konuda söylenebilir. • Ait olduğu bölgelere göre adlandırılır. Varsak boylarının türkülerine "Varsağı", Türkmen türkülerine "Türkmani" denir. • Çoban türkülerine "kayabaşı", dokunaklı bir müzikle söylenenlere "ezgi" denir. • Türkünün asıl bölümüne bend, nakarat bölümüne kavuştak (bağlama) denir.

  32. Türkü Örnekleri HAVADA BULUT Havada bulut yok bu ne dumandır Mahlede ölüm yok bu ne figandır Adı Yemen’dir gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası Muş’tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep nedendir ….. ZEYNEBİM Zeynep bu güzellik var mı soyunda Elvan elvan güller biter bağında Arife gününde bayram ayında Zeynep'im Zeynep'im allı Zeynep'im Beş köyün içinde şanlı Zeynep'im Zeynep'e yaptırdım altından tarak Tara zülüflerin bir yana bırak Zeynep'e gidemem yollar pek ırak

  33. 3. Ninni • Biçim Özellikleri : Nazım Birimi: Dörtlük ; Ölçü: 7'li 8'li 9'lu Hece ölçüsü; Uyak Dizilişi: Genellikle dörtlüğün dört dizesi de birbiriyle uyaklıdır. • İçerik Özellikleri : Bebekleri uyutmak için söylenen bir nazım biçimidir. Her zaman bir ezgi ile söylenir. Anne çocuğuna ilişkin isteklerini, iyi dileklerini, kendi sevincini, üzüntülerini anlatır. Divan-ı Lügati’t Türk’ te “Balubalu” olarak geçer. Dandini dandini danalı bebek Elleri kolları kınalı bebek Benim oğlum nazlı bebek Uyusun da büyüsün ninni

  34. 4. Ağıt • Biçim Özellikleri :Nazım Birimi: Dörtlük; Ölçü: 7'li 8'li 10'lu Hece ölçüsü; Uyak Dizilişi: a a a b, c c c b... • İçerik Özellikleri :Ölen kişilerin ardından duyulan acıyı, üzüntüyü dile getirmek için söylenen şiirlerdir. • Deprem, yangın, sel gibi doğal afetlerle ilgili de ağıtlar yakılmıştır. • Ağıtın yazarı ve söyleyeni belli değilse anonim bir ürün sayılır. • Ağıtın İslamiyet Öncesi Türk edebiyatında karşılığı "sagu", Divan edebiyatında karşılığı ise "mersiye"dir. • İbişimin kazaları Sarıkamış ne aralı        Battın avşar kozaları Kimi ölmüş kimi yaralı  Sarıkamış'ta kırıldı Bunu duymuş var mı ola     Koç yiğidin tazeleri Yalan dünya kurulalı

  35. 5. Destan • Biçim Özellikleri : Nazım Birimi: Dörtlük (Dörtlük sayısı sınırsızdır.) ; Ölçü: 11 'li Hece ölçüsü • İçerik Özellikleri : Toplumu etkileyen olaylar anlatılır. • Doğal destanlarımızın tümü anonimdir. Doğal destanlarımız uzun manzum öykülerdir.

  36. B.AN0NİM HALK EDEBİYATI DÜZYAZI TÜRLERİ 1. Masal • Türk ve dünya edebiyatının en eski ve en yaygın türlerindendir. Hayal gücüyle derlenen ve olağanüstü olaylarla dolu anlatılardır. Yer ve zaman kavramı yoktur. • Temel amaç, insanların düşsel dünyalarını zenginleştirerek insanlara ders vermek, yol göstermektir. • İyiler sürekli yüceltilir; kötüler sürekli cezalandırılır. • Genellikle bir tekerlemeyle başlar. • Masal kahramanları şunlar olabilir: İnsanlar (padişah, keloğlan ...), hayvanlar (yılan, tilki,güvercin...), bitkiler (ağaç, çiçek ...) düşsel yaratıklar (dev, cin, peri...) • Türk edebiyatında La Fontaine'in masalları Şinasi tarafından "Tercüme-i Manzume" adıyla çevrilmiştir.

  37. 2. Halk Hikayeleri • Halk arasında söylenen, söyleyeni belli olmayan hikayelerdir. • Destanla hikaye arasında bir geçiş görevi üstlenmiştir. • Hem destan, hem hikaye, hem de masal özelliği taşımaktadır. • Nesir bölümlerinin arasında nazım parçaları da bulunmaktadır. • Oluştukları çağdaki sosyal yapıyı ve iç mücadeleleri yansıtmaktadır. • Sevgi ve kahramanlık işlenmektedir. • Anlatıcıları okur-yazar, az çok kültürlü kişilerdir. • Kişiler gerçek yaşamdakilere yakındır; olağanüstülükler oldukça sınırlıdır. • Ünlü halk hikayeleri şunlardır: Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Köroğlu Hikayeleri, Battalgazi Hikayeleri...

  38. 3. Fıkra • Genellikle gerçek yaşam olaylarından yola çıkarak hisse kapmayı amaçlayan ve temelinde nükte, mizah, eleştiri ve hiciv öğesi bulunan düzyazı biçimindeki kısacık öykülere denir. • Nasrettin Hoca, İncili Çavuş ve Bektaşi fıkraları bu türün en tipik örnekleridir. ALLAH BİLİYOR               Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış :   -Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanın içini sıyırır, demiş.   Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve :   -Kimin içinin  sıyrıldığını Allah biliyor, demiş. 

  39. 4. Bilmece • Bütün uluslarda örnekleri görülen çok eski bir sözlü Halk edebiyatı türüdür. • Her toplumda hoşça vakit geçirmek amacının doğurduğu yaygın bir biçim ve söz oyunudur • Türk bilmecelerinin çoğu ölçülü, uyaklı, aliterasyonlu, cinaslı bir sanat yapısı gösterir. • Bilmecenin iç özellikleri; değer yargılarını, dünya görüşlerini, akıl seviyesinin üstünlüğünü, günlük yaşayışı şakacı ve nükteci bir şekilde yansıtır.

  40. 5. • Ses ve sözcük benzerliğinden yararlanılarak meydana getirilen yarı anlamlı, yarı anlamsız cümlecik veya sözlerdir. • Çocuk oyunlarında ve masalların girişinde söylenir. Diksiyon eğitiminde tekerlemelerden yararlanılır. • Evvel zaman içinde Kalbur saman içinde Deve tellal iken Pire berber iken Ben annemin beşiğini Tıngır mıngır sallar iken …

  41. 6. Efsane • Bir olayı akıldışı ve olağanüstü yoldan gelişmiş gösteren söylenti. • Efsane türleri: - Tarihi, dini, olağanüstü kişileri, varlıkları ve güçleri konu alan efsaneler - Dünyanın yaratılışını anlatan efsaneler • Tabiat olaylarının meydana gelişini • anlatan efsaneler • Kıyamet gününü anlatan • efsaneler Türk edebiyatında Genç Osman, Boş Beşik, Çoban Çeşmesi, Cennet Dağı gibi efsaneler yıllardır söylenegelir.

  42. ŞAHMARAN • Yoksul bir ailenin oğlu olan Camsab bir gün ormanda bir kuyu dolusu bal bulmuş. Balı çıkarmak üzere kuyuya inen Camsab'ı, bütün balı yukarı çeken arkadaşları aç gözlülükleri yüzünden kuyuda bırakmış. Yalnız başına feryat eden Camsab tam da ümidini kesmişken topraktan iğne deliği büyüklüğünde ışık sızdığını farketmiş. Işığın geldiği deliği büyüten Camsab, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girmiş. Bu bahçede dünyada eşi benzeri olmayan çiçekler, ortasında bir havuz ve çevresinde oturaklar ile bir yığın yılan bulunuyormuş. Havuzun başındaki taht üzerinde insan başlı, süt beyaz vücutlu bir yılan Camsab'a kendi diliyle hitap etmiş; 'Hoşgeldin insanoğlu, çevrendekilerden korkma sen bizim misafirimizsin' Şahmaran Camsab'a türlü türlü yiyecekler ikram edip kendi ülkesine nasıl ve neden geldiğini sormuş. Camsab hikayesini uzun uzun anlatmış... Camsab'ı dinleyen Şahmaran başını sallayıp 'İnsanoğlu nankördür, hilekardır. Küçücük menfaatleri karşısında muazzam zararlarına razı olur' demiş. Şahmaran'ın güvenini kazanan Camsab uzun yıllar bu bahçede yaşamış. Yıllar sonra bir gün Şahmaran'a yaklaşan Camsab, ailesini çok özlediğini söyleyip 'Nolur beni aileme kavuştur' diye yalvarmış. Bunun üzerine Şahmaran kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine ve asla hamama girmeyeceğine dair söz vermesini istemiş. Çünkü Şahmaran'la karşılaşan her kim olursa hamama gittiğinde vücudu pullarla kaplanırmış.

  43. Şahmaran'a söz verip ailesine kavuşan Camsab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmaran'ın yerini kimseye söylememiş ve hiç hamama gitmemiş. Derken bir gün Camsab'ın yaşadığı ülkenin hükümdarı Keyhüsrev hastalanmış. Vezir, hastalığın çaresinin Şahmaran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve herkesin hamama getirilmesini istemiş. Önceleri direnen sonra zorla hamama gotürülen Camsab'ın vücudu hamama girince pullarla kaplanmış. Sonunda da yapılan işkenceye dayanamayarak canını kurtarmak için kuyuyu göstermiş. Hemen kuyunun başına gidilmiş ve Şahmaran dışarı çıkarılmış. Camsab'ı gören Şahmaran 'İşte Camsab nihayet kanıma girdin. Ben insanoğluna itimat edilmeyeceğini biliyordum. Fakat ne çare ki yine aldandım' demiş. Ölüme giderken de Camsab'a 'Beni toprak çanakta kaynatıp ilk suyumu sana içirecekler sakın içme zehirlidir. İkinci suyumu iç gövdemi de hükümdara yedir' demiş Şahmaran'ın söylediklerini harfiyen yerine getiren Camsab ilk suyu vezire içirip ikincisini kendisi içmiş. Etini de hükümdara yedirmiş. Vezir ölmüş hükümdar da kısa sürede iyileşip Camsab'ı veziri yapmış. Efsaneye göre Şahmaran'ın öldürüldüğünü yılanlar bilmemekte. Şahmaran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanların şehri basacağı rivayet edilir

  44. 7. Seyirlik Halk Oyunları Seyirlik halk oyunları adı altında toplanan ürünler şunlardır: meddahlık, kukla, karagöz, orta­oyunu, tuluat tiyatrosu, köylü oyunları. a.Meddah: • Taklitçilikle hikayeciliğin birleştiği tek kişilik halk tiyatro türüdür. • Hikayeler, konularını halkın günlük yaşamından alır. • Anlatılarda, konuşma diline özgü yapı ve sözcük öğeleriyle okumuşluk özentileri göze çarpar. • Sansar Mustafa, Hançerli Hanım, Letaifname bu türün örnekleridir. b.Karagöz: • Bir sanatçının oynattığı gölge oyunudur. • Başlanqıc ve bitiş bölümleri dışında muhavere ve fasıl adlı iki ana bölümden oluşur. • Muhavere, Karagöz ve Hacivat'ın karşılıklı konuşmalarıdır. • Fasıl bölümünde belli bir olay anlatılır. • Abdal Bekçi, Kanlı Nigar, Kanlı Kavak, Yalova Sefası önemli karagöz oyunlarıdır.

  45. c.Orta ovunu: • 18. ve 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır. • Seyircilerle çevrilmiş bir alanda belli bir konu çevresinde, yazılı bir metne bağlı kalınmadan oynanan tuluata dayalı oyundur. En önemli kişiler Pişekar ve Kavuklu'dur. • Başlangıç ve bitiş bölümleri dışında muhavere ve fasıl olmak üzere iki ana bölümü vardır. • d.Tuluat Tiyatrosu: Metinli tiyatro ile Orta oyunu'nun birleşmesinden oluşan bir tiyatrodur.

  46. e. Köy Tiyatrosu Geleneği • Kırsal bölgelerde, köylerde görülen, daha çok yöresel yaşamdan konularını alan oyunlardır. • Kökleri geçmişe dayanır. Bolluk,sevgi, savaş, kıskançlık, yoksulluk gibi konular işlenir. • Sözlü gelenek içinde yer alır. Oyunların içeriği ve yapısı, yörelere göre farklılıklar gösterebilir. • Oyuncular genellikle profesyonel değildir. • Kılık değiştirme, kişileştirme, maskeler ve müzik oyun içinde yer alabilir. • Oyunlarda kalıplaşmış sözlerin yanı sıra doğaçlamalar da bulunur.

  47. 8. Atasözü ve Deyimler • Atasözleri halka mal olmuş, söyleyeni belli olmayan, uzun deneme ve gözlemler sonucu oluşmuş özlü sözlerdir. Sav, mesel, tabir, darbı mesel olarak anılırdı. • Ağaç yaş iken eğilir atasözü Orhun abideleri’nde “Yuyka erikli toplağalı ucuz ermiş Yinçge eriklig üzgeli Yuyka kalın bolsar toplağuluk alp ermiş, Yinçge yoğon bolsar üzgülük alp emiş. (İnce ve dayanıksız iken onu büküp toplamak kolay imiş derler. Fakat kalın olursa onu büküp toplamak, kırıp parçalamak güç olur imiş.) şeklinde geçer. • Divan-ı Lügati’t Türk’te “Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur.” atasözü “Tag taga katışmaz, kişi kişigga katışır.” şeklinde geçmektedir. • Deyimler genelde gerçek anlamın dışında kullanılan,en az iki sözcükten oluşan ve bir düşünceyi etkili bir biçimde anlatan kalıplaşmış sözlerdir.

  48. 3. Tekke ve Tasavvuf EdebiyatıA. Biçim Özellikleri • Nazım birimi Dörtlüktür, Beyit halinde söylenmiş şiirler de vardır. • Hece ölçüsünün yanında aruz ölçüsü de kullanılmıştır. • Yarım Uyak ve Redif kullanılmıştır. • Bu edebiyatın konusu Allah aşkı ve “Vahdet-i Vücud” düşüncesidir. Tekke edebiyatı şairlerinin birçoğu, dergahlarda, tekkelerde tarikat öğretisiyle yetişmiş şeyh ve dervişlerdir; hoşgörüyü, ilahi aşkı ve sevgiyi benimsemişlerdir. • Dil bilinçle seçilmiş halkın anlayacağı bir dildir. Bu dil özellikle Yunus gibi ozanlar tarafından bilinçle işlenmiştir. • Dilde Arapça ve Farsçadan gelmiş tasavvuf terimleri yer almaktadır. • Yalın ve özlü bir anlatım kullanılmıştır. Söz sanatlarına başvurulmamıştır. • Nazım Şekilleri İlahi, Nefes, Deme, Devriye, Nutuk, Şathiye, Ayin, Hikmet, Vezn-i Cem; Düzyazı Biçimleri Evliya Menkıbeleri, Efsaneler, Tezkireler (Tarikat büyüklerinin yaşamlarını anlatır.)...

  49. 2. İçerik Özellikleri • Amacı önceden belirlenmiş ilk edebiyatımızdır. Bu amaç, geniş halk yığınlarına tasavvuf düşüncesini benimsetmektir. • İşlenen başlıca konular: Tanrı sevgisi (aşkı), Tanrı'ya varış yolları, dünyanın geçiciliği, nefsin (benliğin) öldürülmesi, ölüm, tasavvuf ilkeleri... • Şiirlerin önemli bir kısmı didaktiktir. Ancak bunlarda bile büyük bir coşku vardır. • Halk edebiyatında hiç aruz kullanmayan sairler: Karacaoglan, Köroğlu, Dadaloglu, Pir Sultan Abdal, Kayıkçı Kul Mustafa, Aşık Veysel

More Related