1 / 80

ÜNİTE 2

ÜNİTE 2. İLKÇAĞ EKONOMİLERİ. İLK MEDENİYETLERDEN KLASİK DÖNEME İLK ÇAĞ EKONOMİLERİ Mezopotamya Mısır Medeniyetin Yayılması Yunan Ekonomisi İlkçağ Ekonomilerinde Değişme ve Gerileme ROMA İMPARATORLUĞUNUN EKONOMİSİ Genişleme Döneminde Roma Ekonomisi

viet
Download Presentation

ÜNİTE 2

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. ÜNİTE 2 • İLKÇAĞ EKONOMİLERİ

  2. İLK MEDENİYETLERDEN KLASİK DÖNEME İLK ÇAĞ EKONOMİLERİ • Mezopotamya Mısır • Medeniyetin Yayılması • Yunan Ekonomisi • İlkçağ Ekonomilerinde Değişme ve Gerileme • ROMA İMPARATORLUĞUNUN EKONOMİSİ • Genişleme Döneminde Roma Ekonomisi • Roma Ekonomisinin Gerilemesi ve Çöküşü

  3. Tarihin başlangıcındaki Sümer toplumundan, Ortaçağa kadar uzanan Roma İmparatorluğuna kadar geçen yaklaşık 3500 yıllık bir süre genel olarak İlkçağ olarak adlandırılmaktadır. • Doğal olarak, bu toplumların bütün özellikleriyle birbirine benzemesi beklenemez. Bunlar arasında büyük farklar olabilir.

  4. Ancak, bütün bu eski çağ toplumlarının en belirgin ve ortak özelliği tarımsal karakterleridir. Marjinal prodüktivitesi çok düşük tarımsal nüfusun, tarım dışı nüfusu besleme kapasitesi ise çok sınırlıydı. • Yine bu toplumların ortak bir özelliği de doğal afetlere, kuraklık v.s. gibi dış etkenlere karşı çok kırılgan olmalarıydı. • Bu ünitede bu çağın toplumlarının iktisadi yapılarını ve özelliklerini yukarıdaki perspektif çerçevesinde ele almış olacağız.

  5. İLK MEDENİYETLERDEN KLASİK DÖNEME İLK ÇAĞ EKONOMİLERİ • Neolitik tarım yöntemleri nüfus kitlelerinin sürekli bir yerleşim alanı oluşturmalarına dünyanın büyük bir bölümünde imkan vermiyordu. • Yalnızca yıllık su baskınlarının tarlaları verimli hale getirdiği bazı nehir vadilerinde sürekli tarım yapılabiliyordu.

  6. Tarımın ilk geliştiği bölgelerden yalnızca iki vadi böyle bir imkanı sağlıyordu: Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki bölge (Mezopotamya)

  7. ve Mısır’ın Nil Vadisi

  8. Ancak, bu bölgelerden yararlanılabilmesi için kanallar, bentler ve göletler yapılmalıydı. Çünkü her iki vadi de hem sık sık su baskınlarına uğruyor, hem de ürünün olgunlaşma döneminde yağmurlar tamamen kesiliyordu. • Öte yandan bu bölgelerdeki nehirler ve vadiler doğal bir ulaşım ve taşıma aracı oluşturuyordu.

  9. Bir kez sulama tesisleri kurulduktan sonra toprağın yüksek verimliliği daha fazla yiyecek yetiştirmeye imkan veriyor ve bu fazlalık hem ticaretin gelişmesini, hem de çiftçilik dışı mesleklerle uğraşan din adamlarının, yöneticilerin, esnaf ve tüccarın ortaya çıkmasını mümkün kılıyordu. • Mezopotamya ve Mısır bu özellikleriyle şehir inkılabının da öncüleri oldular ve ilk şehirlerle birlikte ilk medeniyetler de bu bölgelerde ortaya çıktı.

  10. Mezopotamya

  11. Mezopotamya • M.Ö. 6 000 ile 3 000 yılları arasında ortaya çıkan bir dizi sosyal değişim ve teknik ilerleme küçük neolitik yerleşim yerlerinin şehirlere dönüşmesini sağladı. • Bu dönemde ortaya çıkan en önemli teknik ilerlemeler • yazının icadı, • bakırın eritilmesi ve dökülmesi, • hayvan gücünün saban ve tekerlekli araçlara koşulması, • yelkenli gemilerin ve çömlekçi tekerleğinin bulunmasıydı.

  12. Şehirlerin ortaya çıkması, çok sayıda insanın çabalarının koordinasyonunu mümkün kılacak bir sosyal organizasyona gerek gösteriyordu. • Bu işbirliği olmaksızın teknik hünerlerin geliştirilmesi mümkün olamazdı. Daha önemlisi Mezopotamya vadisinin ekimi için zorunlu olan sulama sistemleri büyük ölçekli bir sosyal dayanışma olmaksızın gerçekleştirilemezdi.

  13. Böylece neolitik köyün basit organizasyonu, ilk şehirlerin sosyal hiyerarşisine dönüştü. • Daha 3000’lere gelmeden • köleler, • kiracı çiftçiler, • esnaf, • tüccar, • din adamları • ve yöneticiler ayrı sosyal gruplar olarak ortaya çıktı.

  14. İlk Sümer kayıtları, Mezopotamya bölgesindeki verimli topraklarda bazı bağımsız şehir devletlerinin doğduğunu göstermektedir.

  15. Bu şehir devletleri arasında toprağın ve su kaynaklarının kontrolü için sürekli savaşlar oluyordu. • Ayrıca, bu zengin şehirler, dağlık bölgelerde ve çöllerde yaşayan yarı göçebelerin sürekli saldırısı, tehdidi altındaydı. Bu mücadeleler, Mezopotamya hayatının değişmez bir özelliğiydi.

  16. Uzak mesafeli ticaret Mezopotamya’da önemli ve hayati bir rol oynuyordu. • Madenler, • kereste • ve diğer hammaddeler • Suriye, Kıbrıs, Anadolu ve daha uzak bölgelerden ithal ediliyordu. Ticari koloniler oluşturulmuştu. • Ticaret yollarının korunması ve açık tutulması için savaşlar bile yapılıyordu.

  17. Hukuk kuralları oldukça gelişmiş ticari ilişkilere temel olabilecek ölçüde karmaşık bir düzeye ulaşmıştı. • Tüccar ve temsilcileri, borçlu ve alacaklılar, toprak sahibi ve kiracılar arasındaki sözleşmelerin esasları ayrıntılı şekilde düzenlenmişti. • Gümüş, para şeklinde olmasa bile bir değişim aracı ve değer ölçüsü olarak kullanılıyordu.

  18. Mısır

  19. Mısır • Mısır’ın gelişmesi Mezopotamya’nın gelişmesi ile paralellikler göstermekle birlikte, önemli bir fark vardı. • O da aşılmaz çöllerle Mısır’ın istilalara karşı korunmuş olmasıydı. Bu nedenle barbar istilası Mısır için ciddi bir problem teşkil etmiyordu.

  20. Mezopotamya’da topraklar özel mülkiyet altındayken Mısır’da firavun, tüm Mısır topraklarının sahibiydi. Bu toprakları kullananlar ise kiracı durumundaydı. • Vergiler ya da kiralar tüm ekili topraklardan düzenli bir şekilde firavun adına toplanıyordu. Kamu binalarında binlerce insan çalıştırılıyordu. • Ekonomik hayat merkezi olarak kontrol altındaydı. Ticaret, firavunun adamlarının tekelindeydi. Mezopotamya’da olduğu gibi bağımsız bir zengin tüccar sınıfı doğmamıştı.

  21. Mısır’da üretim, büyük ölçüde merkezi bürokrasi tarafından planlanıyordu. • Bazı değerli mallarda hükümet, tam bir tekel kurmuştu ve üreticiden sabit bir fiyatla satın aldığı bu malları içerde ve dışarıda daha yüksek fiyatlarla satıyordu.

  22. Medeniyetin Yayılması • Mezopotamya ve Mısır kendi özgün medeniyetlerini geliştirirken, yarı göçebe çiftçilik ve hayvancılığa dayanan neolitik köy hayatı dünyanın daha geniş bir alanına yayılmağa başladı.

  23. Avrupa’da Tuna Vadisi’ne kadar, Afrika’nın kuzey kıyısı boyunca İspanya’ya ve Batı Avrupa’nın yakın bölümlerine doğru genişledi. • Amerika bu gelişmeden etkilenmedi. Çok daha sonra Orta ve Güney Amerika’da bağımsız olarak ortaya çıkan tarım, Avrasya ve Afrika’dakinden daha farklı bitkilere ve hayvanlara dayanıyordu.

  24. 4. binyıl boyunca Ortadoğu’da çiftçiler • ürün rotasyonu, • nadasa bırakma • ve hayvan pisliği, kül ve deniz kabukları ile toprağı gübreleme gibi • verimliliği artırmayı sağlayan tedbirleri öğrendiler. • Böylece iki büyük nehir arası vadileri çevreleyen topraklarda daha fazla yiyecek üretildi ve yerleşik bir hayat tarzı yaygınlaştı.

  25. Sürekli köyler teşekkül ettikten sonra ticaret yollarının kesiştiği noktalarda ya da idari ve dini merkezlerde yeni şehirler kuruldu. • Kuzey Mezopotamya’da, Suriye’de, Filistin’de, Anadolu’da ve İran platosunda 4. binyılın sonlarında şehirler görülmeye başlandı.

  26. Yunan Ekonomisi • Yunanistan’ın toprağı dağlıktı. Bu yüzden deniz ana ulaşım yoluydu. Bu coğrafi durum hem Yunanlıları denizciliğe teşvik etmiş, hem de küçük bağımsız şehir devletlerinin teşekkülünü desteklemiştir. • İlk Yunan tüccarları, esas olarak Doğu medeniyetlerinin gelişmiş merkezleri ile Akdeniz çevresinin geri kalmış ülkeleri arasında aracı rol oynadılar. Lidyalılardan öğrenilen para, ticarette büyük bir kolaylık sağladı.

  27. Gümüş paralar yalnız dış ticarette değil, içerde de değer ölçüsü olarak önem kazandı ve Yunan şehirlerinde pazar ekonomisinin ve ihtisaslaşmanın gelişmesini teşvik etti. Atina'da basılmış bir madenî para, üzerinde baykuş simgesi

  28. Yunan tarımında başlangıçta çiftçilik ve hayvancılık, toprak kullanımının ana şekilleriydi. Toprak kıt bir faktör haline geldikçe, verimli otlaklar ekilmeye başlandı ve yalnız dağlık araziler otlak olarak kaldı. • Ancak, elverişli bütün topraklarda ekim yapıldığı halde, pek çok şehir, sakinlerine yeterli hububat arzını gerçekleştiremiyordu.

  29. Bazı şehirler bu problemi ihtisaslaşma yoluyla çözümlediler. Toprakların büyük bir bölümünü bağcılığa ve zeytinciliğe ayırdılar. • Zeytinyağı ve şarap ticareti yoluyla daha fazla tahıl elde edebildiler. Daha sonraki yüzyıllarda zeytincilik ve bağcılık tipi tarım, Akdeniz dünyasının büyük bir bölümüne yayıldı.

  30. Pazar için zeytinyağı ve şarap üreten bölgelerle tahıl fazlası bulunan bölgeler arasındaki değişim, klasik dünyanın ekonomik temelini teşkil etti. • İhtisaslaşmanın büyük önem kazandığı bu ekonomi tipi, hiç şüphesiz şehirlilerin normal olarak yiyecekleri için kendi çevrelerindeki topraklardan yararlandıkları Doğu medeniyetlerinin ekonomik yapısından önemli bir farklılık gösteriyordu.

  31. M.Ö. 800-500 yılları arasında ihtisaslaşma ve işbölümü arttı. Hem iç hem de uluslararası ticaret gelişti ve bunu da para ekonomisinin yaygınlaşması izledi. • M.Ö. 5. yüzyılda Atinalıların Persleri yenmeleri ile Atina’nın altın çağı başladı. Atina tüm Yunan dünyasına hükmeder hale geldi. • Ekonomik olarak da giderek büyüyen iç ticarete ve uluslararası ticarete dayanan bir refah dönemi başladı.

  32. Buğday, kereste, esir ve bazı lüks mallar ithalatı gümüş, zeytinyağı, çanak çömlek ve diğer ihracat mallarıyla karşılanıyordu. • Atina parası, ayarı ve ağırlığıyla uluslararası bir ödeme aracı oldu. Atina barbar devletlerle ve Karadeniz bölgesindeki Yunan şehirleri ile yürütülen çok karlı bir ticarette hemen hemen tekel durumuna geldi. • Şehrin giderek daha bağımlı hale geldiği tahıl ithalatının kesintisiz olarak sağlanabilmesi için çeşitli düzenlemeler yapıldı ve bu ticaret koruma sistemi altına alındı.

  33. Atina’nın ekonomik refahının en önemli nedeni, üretim faktörleri üzerinde etkin bir mülkiyet hakları sistemi kurmayı ve buna uygun bir hukuki çerçeve meydana getirmeyi başarmasıydı. • Atina tipi polis, bir yandan modern iktisadi sistemin temelinde yatan fiyat tayin edici pazarların, öte yandan da uluslararası ticaretin gelişmesinin ilk örneğini vermiş oldu.

  34. M.Ö. 334’te Makedonyalılar, İskender’in önderliğinde, Türkistan, Mısır ve Hindistan’a kadar fetihlere giriştiler. Bütün Yakındoğu’yu ve Ortadoğu’yu ellerine geçirdiler. • İskender’in ölümünden Roma dönemine kadar geçen ve Helenizm dönemi adı verilen bu üç yüzyıllık sürede, Yunan ve Doğu medeniyetlerinin karışmasından oluşan yeni bir medeniyet anlayışı doğdu.

  35. Helenistik Krallıklar

  36. Helenistik çağda ekonominin en göze çarpan özelliği, üretim ve bölüşüm üzerinde Doğu’ya özgü devlet kontrolü uygulamasının benimsenmesiydi. Öte yandan İskender’in fetihleri ile gerçekleşen coğrafi yayılma, Helen dünyasının Hindistan ile doğrudan ticaret ilişkileri kurmasını sağladı. Çin ile ticaret de önem kazandı.

  37. İlkçağEkonomilerinde Değişme ve Gerileme • Buraya kadar İlkçağ ekonomilerinin başarılarını özetledik. Ancak ne kadar başarılı olursa olsun bu ekonomiler eninde sonunda değişme, gerileme ve çöküşün acı tadını tatmak zorunda kaldılar. Bu değişme ve gerilemenin ekonomik nedenleri nelerdi?

  38. Tarımın ortaya çıkışından sonra nüfus önemli ölçüde artmaya başlamıştı. Bu nüfus artışını destekleyici yönde bir ekonomik genişlemenin iki kaynağı vardı: • bir yandan tarıma açılabilecek yeni toprak ve kaynaklar üretime sokuluyordu, • öte yandan da tarımda gerçekleştirilen teknolojik değişmelerle prodüktivite artışı sağlanıyordu. • Fakat bu kaynaklardan birincisinin nihai bir sınırı vardı. Çünkü yeni toprak ve kaynak arzı bir ölçüde sürekli olabilirdi. • Aynı şekilde ikinci kaynağın, yani teknolojik değişmenin, nüfus artışına paralel bir verim artışını sağlayacak ölçüde gelişmesini garanti edecek bir mekanizma mevcut değildi.

  39. Bu nedenlerle artan nüfusa, ekonomik imkanların ayak uydurması bazen başarılı olmuş ve bu ekonomiler önemli ölçüde gelişme gösterebilmişlerdir. • Ancak eski toplumların nüfus artışına her zaman aynı başarılı cevabı verdikleri söylenemez. • Bu yüzden de nüfus artışı ve bunu izleyen azalan verim hadisesi, geçmiş ekonomilerin çöküşünün ilk hazırlayıcısı olmuştur.

  40. ROMA İMPARATORLUĞU’NUN EKONOMİSİ • Roma İmparatorluğu’nun çekirdeğini oluşturan Roma şehir devleti başlangıcında aristokratik bir karakter arz ediyordu. • Roma toplumu, başında bir kral ve yönetimi elinde bulunduran askeri patrici zümresi ile küçük toprak sahipleri, kiracı çiftçiler, esnaf ve tüccarın meydana getirdiği pleb sınıfından meydana gelmekteydi.

  41. Roma şehir devleti önce diğer İtalyan şehirlerini egemenliği altına aldı. En büyük siyasi rakibi Kartaca’yı bertaraf ettikten sonra bir Akdeniz imparatorluğu haline geldi. • Böylece bir şehir devletinden bürokratik bir imparatorluğa geçilmiş oldu. Aşağı yukarı İlkçağ’da oluşan bütün uygar dünya, Roma’nın hakimiyeti altına girdi.

  42. Büyüyen imparatorluğun askeri temelini genişletme çalışmaları, pleb zümresinin de giderek artan ölçüde askeri kadrolara girmesine ve böylece siyasi temsil hakkına kavuşmasına yol açtı. • Ancak siyasi yapı demokratik bir nitelik kazanmadı. Zenginleşen plebler, devletin idaresinde patricilerin arasına katılarak etkinlik kazanabildi. Böylece siyasi yapı aristokrasiden oligarşiye dönmüş oldu.

  43. GenişlemeDönemindeRomaEkonomisiNüfus • İmparatorluğun nüfusu 2. yüzyılda en yüksek düzeyine ulaşmıştı. Bu tarihten itibaren Batı Roma’nın yıkılışına kadar nüfus düştü. İmparatorluğun son döneminde kronik bir nüfus yetersizliği olduğuyla ilgili kanıtlar çok fazladır. • İmparatorluğun nüfusu 2. yüzyılın ortasında 60 milyon civarındaydı. Ortalama nüfus yoğunluğu 16 kişi idi. İtalya, imparatorluğun en yoğun nüfuslu bölgesi olmakla birlikte nüfusu 6 ya da 8 milyonu aşmıyordu.

  44. Ölüm oranı yüksek, hayat süresi kısaydı. Yetişkinler için ortalama hayat süresi 30-35 yıldı. çocuk ölüm oranı çok yüksekti. Nüfusun büyük bir bölümü kırsal bölgelerde yaşıyor ve toprakta çalışıyordu. Gelirler geçimlik bir düzeyde bulunuyordu.

  45. Tarım • İmparatorluk nüfusunun büyük bir bölümü tarımla uğraşıyordu. Tahıllar yaygın üretimi yapılan ürünlerdi. İmparatorlukta deniz yoluyla yürütülen uzak mesafeli ticaret, mahalli ihtisaslaşmaya imkan veriyordu. • İmparatorluğun genişlemesiyle yeni fethedilen bölgelerden Roma’ya bol ve ucuz olarak hububat akması üzerine İtalya’da karlı olmaktan çıkan tahıl üretiminin önemi azalırken, geniş alanlar hayvancılığa ayrılmış, verimli topraklarda ise bağcılık ve zeytincilik önem kazanmıştı. • Tarımsal ihtisaslaşmanın diğer önemli bir örneği Sicilya, Kuzey Afrika ve Mısır’daki buğday tarımıydı. Bu bölgelerin tahıl tarlaları, Roma ve İstanbul’u besliyordu.

  46. Teknik açıdan Roma tarımı geriydi. Kölelik yeniliği önleyici bir faktördü. Ancak işgücü fazlalığının emekten tasarruf sağlayıcı yenilikleri gereksiz kıldığı söylenemez. Aksine imparatorluğun son döneminde şiddetli bir işgücü kıtlığı çekiliyordu. • İtalya’nın kırsal nüfusu büyük ölçüde kendi sahibi ya da kiracısı oldukları toprakları işleyen bağımsız köylülerden oluşuyordu. Pön Savaşları ve özellikle de Anibalin seferleri, bu sosyal yapıda önemli bir değişmeye yol açtı.

  47. Askeri seferlere katılan köylüler topraklarını terk ederek tarım yapmaktan vazgeçtiler. Böylece zenginler, bu toprakların büyük bir bölümünü Latifundia (geniş topraklar) denen çiftliklerine kattılar. • Bu büyük işletmelerde piyasaya dönük olarak kar amacıyla üretim yapılıyor ve işgücünün büyük bölümü kölelerce sağlanıyordu.

  48. İmparatorluk döneminde de küçük üretici köylü nüfus azalmaya devam etti. Onları topraklarından koparacak bir sefer yoktu. Ancak ağır vergileme aynı etkiyi yaptı. • İmparatorlukta temel vergi ekili arazi üzerindeydi. Şartlara göre nominal değeri değişmeyen sabit bir miktar olarak tespit edilmiş olan bu vergi, ürün hava şartları ya da insani tahribatla yok olsa da ödenmeliydi.

  49. Enflasyonun, sabit bir verginin reel olarak değerini düşürmesi beklenebilirdi. Ancak 3. ve 4. yüzyıllardaki enflasyon, artan ölçüde ayarı bozulan gümüş paralardaydı. • Vergiler ise değeri değişmeyen altın para ile tarh edilmişti. Böylece köylüler, altın olarak sabit kalan vergiyi gümüş parayla değerlendirildiğinde daha fazla olarak ödemek zorundaydılar.

More Related