1 / 74

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ. İnsanoğlunun hastalıklara yakalanmamasını veya kısa bir zamanda iyileşmesini sağlayan vücudun savunma sistemine bağışıklık (immün) sistemi adı verilmektedir.

omana
Download Presentation

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

  2. İnsanoğlunun hastalıklara yakalanmamasını veya kısa bir zamanda iyileşmesini sağlayan vücudun savunma sistemine bağışıklık (immün) sistemi adı verilmektedir. • Fakat mikropların sebep olduğu her hastalık için bağışıklık sistemimizin her zaman başarılı sonuçlar elde ettiği söylenemez.

  3. Mikropların oluşturduğu bazı hastalıklardan korunmak için en etkin ve en ucuz yöntem kişilerin aşılanmasıdır. Bu konuda belgeye dayanan bilgilerin en eskisi MS 590 yılında Çin’de hafif çiçek geçiren kimselerin yara üzerindeki kabuk tabakasıyla sağlamların aşılandığını göstermektedir.

  4. 11.yüzyıla ait kayıtlardan Hindistan’da Brahman rahibelerinin yaraların kabuk tabakasını topladıkları, kuruttukları ve kıvrık gümüş tüplerle kişilerin burnuna üfleyerek aşıladıkları anlaşılmaktadır. Aşılanan kişilerden kimi hastalığı hafif geçirirken kimi ağır hastalık geçirmiş, ölenler de olmuştur

  5. Voltaire, Osmanlı ve İran sultanlarının haremlerine sunulacak Çerkez kızlarının bir çiçek salgını sırasında hastalanıp güzelliklerinin bozulmaması için aşılandıklarını yazmıştır. (1733)

  6. Bir bakteri hastalığına karşı geliştirilen ve kullanılan ilk aşı tavuk kolerasına karşı Pasteur tarafından hazırlanılmıştır. • Yine Pasteur şarbon aşısını hazırlamada kullandığı yöntemler ile kuduz aşısını da hazırlamıştır. Osmanlı döneminde II. Abdülhamit Pasteur’a bağışta bulunmuş bu sayede 1887’de İstanbul’da kuduz aşısı üretilmeye başlanmıştır

  7. 1800 lü yıllarda veba, tifo, kolera aşıları • 1900 lü yıllarda tüberküloz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak,hepatit, çocuk felci aşıları geliştirilmiştir.

  8. Bulaşıcı hastalıkların tedavisinde bağışıklık sistemimize yardımcı olan diğer yöntem ise antibiyotik kullanımıdır. Veba, frengi, çiçek, tüberküloz veya difteri gibi hastalıklar antibiyotiklerin keşfiyle rahatça tedavi edilebilir hale gelmiştir. Antibiyotiklerin keşfinde ilk olarak 19. yüzyılın ortalarında Louis Pasteur’ün “bazı mikroorganizmaların diğerlerini öldürdüğü” şeklindeki gözlemi etkili olmuştur.

  9. Daha sonra 1929 yılında Sir Alexander Fleming bakteriler üzerinde çalışırken küf mantarlarının bakterileri öldürdüğünü görmüş bunun sebebini ise küf mantarlarınca üretilen ve günümüzde en yaygın antibiyotik olarak kullanılan ‘penisilin’ olduğunu ortaya çıkarmıştır.

  10. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİ ETKİLEYEN BAZI HASTALIKLAR

  11. GRİP

  12. Birinci Dünya Savaşından sonra ülkemizde İspanyol nezlesi ve daha sonraları grip veya paçavra hastalığı isimleriyle tanınan influenza, eski tarihlerden beriyaptığıbüyük salgınlarla dünyanın her tarafında bilinen bir hastalıktır. 1510’dan 1935 yılına kadar dünya yüzünde pandemi denilebilecek ve çoğu Asya’dan başlayan 30 büyük salgının ortaya çıktığı görülmektedir.

  13. Bunlardan 1743’de olanı neden olduğu ölümler yüzünden 1918 pandemisiyle aynı karakteri göstermiştir. • Araştırmalar 1889-92 de başlamış, 1892’de grip etkeni olarak bakteriler ileri sürülmüştür. Modern bilgiler ise 1933’de Smith, Andrews ve Laidlaw’ın İngiltere’de hasta materyalinden elde ettikleri virüs ile başlamış,

  14. 1934’de Francis bu bulguyu doğrulayarakhastalık esnasında bu virüse karşı özel antikorların oluştuğunu göstermiştir. 1940 yılında A ve B tipi, 1949-50’de C tipi bulunmuştur. 1941’de Hirst tarafından antikorların oluştuğu ispatlanmıştır.

  15. En büyük salgın • Herşey 1918′de sıradan bir Mart sabahı Kansas- Camp Fuston’da başladı. Aşçı Albert Mitchell o gün kendisini kahvaltı hazırlayamayacak kadar bitkin hissediyordu ve ateş, orta derecede boğaz ağrısı ve kas ağrısı gibi grip benzeri belirtilerle sağlık merkezine gitti. Kendisine yatak istirahatı önerildi. Öğle saatlerinde 107 asker hastaydı. İki gün içinde çoğu ciddi zatürre şeklinde ölümcül olmak üzere 522 kişi hastalanmıştı.48 kişinin kaybedildiği bu gelişmede ölüm nedeni zatürre olarak kayıtlara geçmişti.

  16. Aynı şekilde diğer askeri birlikler de aynı salgının etkisi altına girmişti. Hastalığın sebebi olan virüs Avrupa’ya yayıldı ve daha fazla insanı enfekte etti ve hastalık ölümcül ilerlemesini sürdürdü. I. Dünya Savaşı nedeniyle genç erkeklerin gemiler ve eğitimkamplarında toplanması ile hastalık hızla yayıldı ve askeri gruplardan genel topluma ulaştı.

  17. Daha sonra hastalık Atlantiği geçti. Nisan ayında Fransızlar hastaydı, ayın ortalarında Japonlar ve Çinliler, Mayıs ayında da Afrika ve Güney Amerikalılar hastalığa yakalanmışlardı. Philedelphia da hastalanan her 1000 kişiden 158′i, Baltimore‘da 1000 kişiden 148′i ve Washington D.C.‘deki 1000 kişiden 109‘u hayatını kaybetmişti. Büyük şehirler virüs için hedef noktalarını oluşturmuş; Boston’da 1000, Philedelphia’da 4500 (daha sonra 13000′e çıkmış), San Francisco’da 3500 kişi birkaç ay içinde ölmüştü.

  18. 1918 Ekim 22′de San Francisco Board of Supervisors toplu yerlerde maske takma zorunluluğu getiren bir yasayı kabul etti ve San Francisco Chronicle bunu “Maske Takın, Hayatınızı Kurtarın” şeklinde anons etti. Maske influenza’ya karşı % 99 etkiliydi. San Francisco’luların büyük kısmı bu kurala uydu. Kasım ayında influenza aktivitesi azaldı ve vaka sayısı düştü. 21 Kasımda şehirdeki tüm sirenler çaldı ve artık maske takmak gerekmediği bildirildi. Hastalık yenilmiş gibi görünüyordu.

  19. Maske takma zorunluluğunun kalkmasıyla iki hafta sonra grip vakalarının sayısı giderek yeniden artmaya başladı. Maske karşıtları, politikacılar ve halkın bıkkınlığı nedeniyle maske kullanımından vazgeçildi.Amerika 850.000 ölümle hastalıktan en az etkilenen yerdi. Alaska, Nome’daki Eskimo populasyonunun % 60′ı bu hastalıkla birlikte ortadan kayboldu.

  20. İspanyol gribi, halk toplantılarının yasaklanmasına neden olmuştu. Gripten ölenler için toplu cenaze törenleri yasaklanmıştı. Ölenlerin cenazesine çok yakın aile bireyleri katılabiliyordu. • Bazı bölgelerde ilaç satan yerler ve kasaplar hariç, tüm mağazalar ve salonlar saat 19′dan sonra kapatılıyordu. İnsanlara mağazalar ve sokaklarda toplanmamaları, kalabalık gruplar oluşturmamaları söyleniyordu. • 25 milyon insan öldü. Bu virüs tipi ortaya çıktıktan 18 ay sonra etkisini yitirdi

  21. HEPATİT

  22. Bulaşıcı sarılıklar eskiden beri bilinmekte, özellikle savaşlar esnasında görülen çok sayıda olgular asker hekimlerinin dikkatini çekmekte idi. 1940 yıllarına kadar kataral ikter adıyla anılan bu tip hastalıkların safra yollarının bir nezlesi olduğu, bu yolların mukus ile etkileşmesi sonucunda sarılığın oluştuğu düşünülüyordu.

  23. Bununla beraber ölümle sonuçlanan bazı olgularda yapılan incelemeler,olayın safra yollarıyla ilgili olmadığını, karaciğerin harap olmasından ileri geldiğini göstermişti. Ayrıca bazı klinik gözlemlerle bir bölüm sarılıkların iğne ve enjektörlerle bulaşabileceği, bir diyabet kliniğinde saptanmış, yine Güney Amerika’da uygulanan sarı humma aşılarından sonra sarılık olgularının görülmesiyle virüsten kuşkulanılmıştır.

  24. 1942’de Almanya’da hastalığın insandan insana ağız yoluyla bulaştığını göstermiştir. Bundan sonraki yıllarda etkenin kan ve dışkıda bulunduğu, dışkının bakteri geçirmeyen süzgeçlerden süzülmesiyle elde edilen materyalin gönüllülere verilmesiyle hastalığın oluşturulabileceği, çeşitli araştırmacıların çalışmaları ile kesin olarak kanıtlanmıştır.

  25. 1965 yılında Blumberg ve arkadaşları, Avustralya’da bir yerlinin serumunda antijen görmüştür. Ve buna AuAg adını vermişlerdir. Daha sonra bu antijenin hepatitle ilgili olduğu farkedilmiştir. İsmi de Hepatititis B surface antigen (HBsAg) olarak değiştirilmiştir. Bundan sonra 1973 de Hepatit A (HAV), 1977’de hepatit B (HDV), 1989’da hepatit C (HCV), 1992’de hepatit E (HEV) bulunmuştur.

  26. KUŞ GRİBİ

  27. Kuş gribi (tavuk vebası), “influenza” adlı virüsün A tipinin yol açtığı, bulaşıcı bir kuş hastalığıdır. Virüsün B ve C tipleri de bulunmakla beraber yalnızca A tipi, kıtalararası salgınlara yol açabilmektedir. • İnfluenza A virüslerinin 16 tane H ve 9 tane N alt tipi bulunmaktadır. Bunlardan H5 ve H7 virüslerinin hastalık oluşturma gücü yüksektir.

  28. Kuş gribi ilk olarak 1878’de İtalya’da virüsün sebep olduğu salgın olarak bilinmektedir. H5N1 influenza virüsü ise ilk kez 1961’de balıkçıllar arasında Güney Afrika’da tanımlanmıştır.

  29. Yapılan araştırmalar, hastalık oluşturma gücü düşük virüslerin kümes hayvanları arasındaki kısa bir dolaşma süresinin ardından hastalık oluşturma gücü yüksek virüslere dönüştürebildiklerini göstermiştir. ABD’de 1983-84 yıllarında ortaya çıkan bir salgın sırasında, H5N5 virüsü başlangıçta az sayıda ölüme yol açmış ama altı ay içerisinde hastalık oluşturma gücü artmış ve ölüm oranı %90’a yaklaşmıştır.

  30. Bu salgının denetim altına alınabilmesi için 17 milyondan fazla kanatlı hayvan itlaf edilmiştir. İtalya’da ise, 1999-2001 yıllarındaki bir salgın sırasında, H7N1 virüsü 9 ay içinde hastalık oluşturma gücü yüksek bir biçime dönüşmüş ve 13 milyondan fazla kanatlı hayvan itlaf edilmiştir.

  31. Virüsün bulaştığı çiftliklerin karantinaya alınması ve hastalanmış ya da virüs bulaşma riski taşıyan sürülerin itlaf edilmesi, salgınla mücadelenin standart biçimidir. Fazlasıyla bulaşıcı olan grip virüsleri çiftlikler arasında tarımsal ekipman, araçlar, yemler, kafesler ya da giysiler aracılığıyla bile taşınabilmektedir.

  32. Kuş gribi virüsleri, normalde kuşlar ve domuzlar dışındaki türlere bulaşmaz. Fakat virüslerin insanlara bulaşması ilk olarak 1997 yılında Hong Kong’da kayıtlara geçmiştir. H5N1 virüsü 18 insanda hastalığa yol açtı ve bunların 6’sı ölmüştür. Aynı dönemde Hong Kong’un kümes hayvanları arasında hastalık oluşturma gücü yüksek bir kuş gribi salgını olmuştur.

  33. Yapılan araştırmalar sonucunda hastalığın insanlara bulaşmasının nedeninin, virüsün bulaştığı kümes hayvanlarıyla yakın temas olduğu saptanmıştır. Ayrıca üç gün içinde Hong Kong’taki tüm kümes hayvanlarının itlaf edilmesi insanlara virüs geçişi olasılığını düşürürken olası bir kıtalararası salgını engellemiştir.

  34. En Tehlikelisi • 2004 yılının Ocak ayında, Vietnam’ın kuzeyindeki insanlarda H5N1 virüsünün bulunduğu teyit edilmiştir. Ve H5N1 virüsü en tehlikeli olandır.Bu nedenle 2003yılının Aralık ayında Güney Kore’de ortaya çıkıp diğer Asya ülkelerine yayılan H5N1 büyük tehlike oluşturmuştur. Kıtalararası kuş gribi salgınlarının ne zaman ortaya çıkacağı öngörülmemektedir.

  35. 20.yüzyılın büyük kuş gribi salgınları • 1918-1919 -> H1N1 -> 40-50 milyon kişi • 1957-1958 -> H2N2 -> 2 milyon kişi • 1968-1969 -> H3N2 -> 1 milyon kişi • 1977-1978 -> H1N1 -> kıtalararası salgın

  36. İsviçre’li ilaç şirketi Roche’nin virüsü ürettiği söylenmektedir. Aslında bu şirket üretmekten çok karını arttırmak için her türlü imkanı kullanmaktadır. Virüs henüz salgın oluşturmamasına rağmen sürekli salgından bahsedilerek panik havası yaratılmış bu da sağlıklı insanların bile ilaç almasına neden olmuştur. Roche, bu durumdan nasibini almış elindeki ilaç (tamiflu) stoklarını tüketmiş yeni siparişler almıştır.

  37. Türkiye’deki Durum • Ekim 2005 tarihinde Manyas’ta ilk kez kuş gribinin tanımlanmasından sonra Tarım Bakanlığı alınması gereken tedbirleri il ve ilçe tarım müdürlüklerine göndermiştir. Ancak 3 ay sonra kuş gribi salgın halini aldığında hiçbir tedbirin alınmadığı farkedilmiştir. • Son 20 yıla kadar kendi aşısını üretebilen Türkiye, Manisa’da Tavuk Hastalıkları ile ilgili enstitünün, hükümet tarafından ödeneksizlik nedeniyle kapatılmasıyla 9 Ocak 2006 yılında bu özelliğini yitirmiştir.

  38. 16 Aralık’ta Doğu beyazıt’ta ortaya çıkan insan vakalarının kuş gribi olduğu ancak 4 Ocak’ta resmi olarak tanınmıştır. 5 Ocak’ta av yasağı bölgesel olarak ilan edilmiştir.

  39. Kuş gribi geri mi dönüyor? 03.05.2012 Bilim adamlarının yaptıkları araştırmada ilginç bulgulara rastlandı. Yapılan bilimsel araştırmanın sonucu, kuş gribinin mutasyona uğramış bir türünün memeliler arasında da kolay yayılabileceğini ortaya çıkardı. Bilim insanlarının laboratuvar hayvanı olarak kullandığı ve kuş gribi virüsünü insanlar kadar kolay kapan bir tür gelincik üzerinde yaptığı araştırma, ABD'deki Wisconsin Üniversitesi'nde gerçekleştirildi. MEMELİLERİ TEHDİT EDEBİLİR Araştırma ekibini yöneten virüs uzmanının açıklamasına göre, kuş gribinin memelileri tehdit eder hale gelmesi için birkaç değişim geçirmesi yeterli ve bunun için illa ki laboratuvar ortamında uygun şartların oluşturulması gerekmiyor, virüs bu mutasyonları kendi başına da geçirebilir.

  40. AİDS

  41. AİDS İngilizce’de edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu anlamına gelen Acquired Immune Deficiency Syndrome sözcüklerinin baş harfleriyle oluşturulmuş bir hastalık adıdır. “Sendrom” kavramı hastalıkta görülen belirtiler bütününü anlatır; “Bağışıklık yetmezliği” virüslerin saldırısına karşı vücut savunmasının azaldığını anlatır. “Edinilmiş” kavramı ise hastalığın kalıtsal olmadığını, yani genlerle taşınmadığını belirtir.

  42. Aids ilk defa 1981 yılında ABD de homoseksüel erkekler ve damar içi madde bağımlılarında saptanmıştır.

  43. AİDS’İ başlatan ve organizmanın direncini bu kadar azaltan etkenler nelerdir? • Mayıs 1983′e değin bu konuda birçok varsayım öne sürüldü. Daha sonra Paris’teki Pasteur Enstitüsü’nden Luc Montagnier hastalığa bir virüsün yol açtığını açıkladı ve bu etkeni lenfadenopa-ti virüsü (LAV) olarak adlandırdı.

  44. Aynı dönemde ABD’de Ulusal Kanser Enstitüsü’nden Robert Gallo “insan T hücreli lösemi virüsünü” (HTLV-3) ayrıştırmayı başardı. LAV ve HTLV-3 aynı virüsün iki farklı türüydü; Amerikalı ve Fransız araştırmacılar arasında uzun süren tartışmalar sonunda bu virüs HIV {Human Immune Deficiency Virus-İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) olarak adlandırıldı ve türlerine 1983 yılında HIV-1, ve 1986 yılında HIV-2 denildi.

  45. Virüsün hayvansal kökenli olduğu, Afrika’da yaşayan bir koç ya da maymun türünde konakladığı düşünülmektedir. Bu virüsün küçük değişinimler (mutasyon) geçirerek insan türüne uyum sağladığı ve hastalığa yol açtığı sanılır.

  46. Hastalığın ilk görüldüğü günden günümüze kadar geçen sürede HIV enfeksiyonu özelliklede HIV1 enfeksiyonu tüm dünyada hızla yayılmıştır.2004 yılı verilerinde tüm dünyada 40 milyon HIV ile enfekte olguya ulaşıldığı göze çarpmaktadır.Bu rakamın 25.4 milyonu sahra altında kalan Afrika ülkelerinde yaşamaktadır

  47. Yanlızca 2004 yılında 5 milyon yeni HIV ile enfekte yeni olgu saptanmış,yaklaşık 3 milyon kişi AİDS hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmiştir.Hastalığın özellikle kadınlar ve 15-35 yaş arasındaki gençler arasında hızla arttığı gözlenmektedir. • Afrika dışında özellikle Latin Amerika,Doğu Avrupa(Ukrayna,Özbekistan) ve Asya(Çin) hastalığın hızla yayıldığı bölgeler arasında bildirilmektedir.

  48. SARS

  49. SARS (Severe acute respiratory syndrome) akut solunum yolu yetersizliği sendromu olarak tanımlanmıştır.

  50. İLK NEREDE VE NE ZAMAN ? • Vietnamın başkenti Hanoi’de 26 şubat 2003 yılında ateş, kuru öksürük, kas güçsüzlüğü ve boğaz ağrısı olan erkek hasta hastaneye yatırılmış.Dört gün sonra solunum zorluğu çekmesi ve vücudundaki trambosit oranının azalması nedeni ile yoğun bakıma kabul edilmiş.    

More Related