1 / 36

VETERİNER KONTROL VE ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ

VETERİNER KONTROL VE ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ. KANATLILARDA SALMONELLOZİS Hazırlayanlar Ali ÖZCAN Ümit KILINÇ Veteriner Hekim Veteriner Hekim ERZURUM-2005. Giriş.

Download Presentation

VETERİNER KONTROL VE ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. VETERİNER KONTROL VE ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ KANATLILARDA SALMONELLOZİS Hazırlayanlar Ali ÖZCAN Ümit KILINÇ Veteriner Hekim Veteriner Hekim ERZURUM-2005

  2. Giriş Kanatlı yetiştiriciliği gerek yurt ekonomisine gerekse halkın beslenmesine katkısı ile günümüzde büyük bir endüstri haline gelmiştir. Türkiye tavukçuluğuna yapılan ilk yatırım, 1930 yılında kurulan Merkez Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’dür. Enstitü 1952 yılında, ABD’den yüksek verimli tavuk ırklarını ithal etmiş fakat hayvanların bakım koşulları konusunda yeterli çalışma yapılamadığından istenilen sonuç alınamamıştır.

  3. Giriş Hayvansal protein açığının kapatılması amacı ile kanatlı yetiştiriciliğine ilgiyi artırmıştır. Tavukçuluk sektörü yılda ürettiği 850.000 ton kanatlı eti ve 10 milyar adet yumurta ile ülkemizin bir numaralı hayvansal protein kaynağı olmuştur. Hayvansal protein açığı, tavuk eti üretiminin artışı ile dengelenebilmektedir. Sektörün yıllık cirosu 2.5 milyar dolar civarındadır.

  4. Tarihçe Salmon ve Smith, 1885 yılında S. cholerasuis’i izole etmişlerdir. Salmonella genusunun ilk patojen serotipi Salmonella typhi Schroeter tarafından 1886 yılında Bacillus typhi olarak adlandırılmış, Warren ve Scoot tarafından S. typhi olarak 1930 yılında isimlendirilmiştir. Salmonella gallinarum’ da ilk olarak Klein tarafından 1889’da bulunmuş ve etkene Bacillus gallinarum adı verilmiş, Retger 1909’da Bacterium pullorum, Bergey ve ark.1925’de hastalık etkenini S. gallinarum, Taylor ve ark. 1952’de S. gallinarum-pullorum olarak tanımlamışlardır . Salmonella enteritidis ilk kez 1888’de Gaertner tarafından izole edilmiş ve Bacillus enteritidis adını almıştır. 1919 yılında ise Castellini ve Chalmers tarafından S. enteritidis olarak isimlendirilmiştir.

  5. İnsan–hayvanlarda hastalık yapan salmonella türleri

  6. İnsan–hayvanlarda hastalık yapan salmonella türleri

  7. İnsan–hayvanlarda hastalık yapan salmonella türleri S. typhi ve S. paratyphi sadece insanlarda S. dublin sığırlarda, S. pullorum ve S. gallinarum kümes hayvanlarında, S. abortus koyunlarda, S. choleraes domuzlara adapte olmuş türlerdir. Konakçıya adapte olmuş bu türler dışında S. typhimurium, S. enteridis, S. infantis, S. heidelberg, S. saint-paul, S. agona, S. derby, S. panama, S. weltevreden, S. virchov türleri hem insan hem de hayvanlarda sıklıkla rastlanan Salmonella türleridir.

  8. SALMONELLALARIN MORFOLOJİK, BİYOKİMYASAL VE FİZYOLOJİK ÖZELLİKLERİ İnsanlardan, hayvanlardan ve çevreden izole edilmiş 2000’nin üzerinde Salmonella serotipi bulunmaktadır. Salmonellalar düz çomakcıklar şeklinde yaklaşık olarak 0.7-1.5x2.0-5.0 nm boyutlarında, iki türü hariç (Salmonella gallinarum, Salmonella pullorum ) peritrik flagellaları aracılığı ile hareketli, sporsuz, kapsülsüz, Gram negatif bakterilerdir.

  9. SALMONELLALARIN MORFOLOJİK, BİYOKİMYASAL VE FİZYOLOJİK ÖZELLİKLERİ Salmonella’larda Somatik O antijeni > 51 gruba Flagellar H antijeni > 2000 den fazla tiplere ayrılmasını sağlar Kapsüler K antijenleri bulunur.

  10. SALMONELLALARIN MORFOLOJİK, BİYOKİMYASAL VE FİZYOLOJİK ÖZELLİKLERİ Salmonellalarda Dirençlilik Salmonella’lar ısıya dayanıklı değillerdir, 55 oC’de 20 dk da tahrip olurlar. Ancak düşük ısıya oldukça dirençlidirler. Özellikle soğukta saklanan yiyeceklerde uzun süre canlı kalmaları nedeniyle Salmonella’lardan ileri gelen zehirlenmelerde bu dirençlilik unutulmamalıdır. Antiseptiklere ve antibiyotiklere oldukça duyarlıdırlar. Güneşte ve gölgede birkaç gün, oda sıcaklığında 228 gün, yumurta kabuğunda 23 gün, gaitada 1 ay, durgun suda 5 ay, altlıklarda 2-9 ay, kümeslerde 5-6 ay canlı kalabilmektedirler Salmonellalar oda sıcaklığında depolanan süt tozlarında 12 ay, süt ve bitter çikolatalarda ise 18 ay sonra bile izole edilebilmektedir. S. typhimurium ve S. enteritidis’in 23oC de 7 yıl süreyle depolanan dondurmalardan izole edildiği bildirilmektedir. S.gallinarum fenol(1:1000), biklorür de merkür (1:20 000), Potasyum permanganant (1:100) ve formolde (1:50) 3 dk içinde inaktive olur.

  11. SALMONELLALARIN BULAŞMA KAYNAKLARI Son 15 yıldır artmakta olan Salmonellozis, uluslararası halk sağlığı ve ekonomileri tehdit eden önemli bir enfeksiyon olmuştur. İnsan ve hayvanlar Salmonella’nın en önemli iki kaynağını oluştururlar. Salmonella bakterileri homoterm (insan ve memeli canlılar) grubu canlıların intestinal florasında normal bir flora üyesi olarak bulunmazlar. Fakat kuşlar, kaplumbağa ve reptillerin genellikle normal florasında bulunurlar. Epidemiyolojik analizler enfeksiyonun ana kaynağının kontamine olmuş tavuk eti, yumurta ve yumurta ürünleri olduğunu göstermekteyse de primer kaynak hasta insan ve omurgalı hayvanların bağırsaklarıdır. Dışkı ile dışarı atılan Salmonella’lar uzun süre canlılıklarını korumaktadırlar.

  12. SALMONELLALARIN BULAŞMA KAYNAKLARI Bu Salmonella kaynaklarına ait dışkı veya lağım suları yoluyla çevresel kirlenme ve bu yolla su ve gıda kaynaklarının kontaminasyonu söz konusu olduğu gibi, hayvansal gıdaların enfekte olmuş hayvanlardan doğrudan kontaminasyonu da söz konusudur. Diğer taraftan gıda üretiminin her aşamasında önemli bir yeri olan insan, Salmonella kontaminasyonlarında önemli bir faktör olarak yer almaktadır Çiftlik hayvanlarında enfeksiyon, yedikleri kontamine yemlerden, meralardan, su kaynaklarından kaynaklanabileceği gibi çiftlikte taşıma sırasında veya hayvan pazarlarında, mezbahalarda hayvandan hayvana veya insandan hayvana temas yoluyla da gerçekleşebilmektedir.

  13. SALMONELLALARIN BULAŞMA KAYNAKLARI • Salmonellozis hastalığı genellikle mikropla bulaşık yem, gıda, et-kemik unları, ve suların alınması ve ana makinelerinde aerogen olarak meydana gelir. • İnfeksiyonun çıkış, bulaşma ve yayılmasın da portörler latent ve kronik hastalar, rezervuarlar, hayvan bakıcıları, ziyaretciler, yabani kuşlar, civciv ve yumurta taşımada kullanılan kutu ve kaplar, mikroplu embriyolu yumurtadan hazırlanan aşılar, bakım-besleme noksanlıkları, hijyenik koşulların olmaması, insektler, fareler, yem çuvalları ve diğer stres faktörleri önemli rol oynamaktadır. • Etken hastaların gaitaları ve yumurtaları ile dışarı çıkar ve etrafı bulaştırır. Hastalığın bulaşmasında ovarial bulaşma önemli bir yer tutmaktadır Salmonellozisli hasta veya portör hayvanlar yumurtaları ile % 3-35 oranında mikroplu yumurta çıkartmaktadırlar (Vertikal Bulaşma)

  14. SALMONELLALARIN ENFEKTİF DOZLARI Tifo ve paratifo enfeksiyonlarının oluşması için az miktarda mikroorganizma yeterli olduğu halde bir gastroenterit oluşması için fazla miktarda mikroorganizmaya ihtiyaç vardır. Küçük çocuklar ve yaşlılar enfeksiyona daha duyarlıdır. İnsanlar için enfeksiyon dozu genel olarak 104 mikroorganizmadan fazladır ve genellikle 105 mikroorganizmadır Zoonotik Salmonella’ların infeksiyon oluşturabilmesi için 105 mikroorganizma/gram daha fazla olması beklenirken son yıllarda yapılan çalışmalarda bazı gıdalarda 3-10 mikroorganizma düzeyinde dahi hastalık oluşturabileceği ortaya konmuştur.

  15. TAVUK TİFOSU • Tavuk tifosu başta tavuk olmak üzere diğer evcil kanatlıların perakut, akut, subakut ve kronik bir bakteriyel hastalığıdır. • Hastalığın etkeni Salmonella gallinarum’dur. • Salmonellaların genel özelliklerini taşır fakat hareketsizdir. • Bu nedenle flagellar H antijeni bulunmaz sadece somtik O antijeni vardır.

  16. Semptomlar • Hastalığa kahverengi ırklar daha duyarlı olup inkubasyon süresi mikroorganizmanın virulansına, konajçı hayvanın duyarlılığına, çevresel faktörlere göre değişebilmekte olup 4-15 gün arasındadır. • Enfeksiyonun çabuk seyrettiği durumlarada ölümler %50’ye çıkabilir ve önemli bir klinik belirtiye rastlanmaz. • Akut ve subakut olgularda iştahsızlık, durgunluk, fazla susama, ibik ve sakallarda solgunluk, tüylerde kabarma, sıkça soluma ve sarımsı-yeşil bir ishal gözlenir. • Otopside makroskobik bozukluk olarak karacşğer, dalak ve böbreklerde büyüme görülür. • Karaciğer yeşil bir renk almıştır ve üzerinde gri beyaz nekrotik alanlar bulunur.

  17. SEMPTOMLAR • Kronik olaylarda myokartda kanama nekrotik odaklar görülür. • Safra kesesi genişlemiş içerisi koyu kıvamda safra ile dolmuştur. • Yımurtalıklar normal rengini kaybermiş ve kirli sarı-kahverengi bir renk almıştır. • Olguların çoğunda kataral bir enterit tablosu vardır.

  18. Kanatlı tifosunun Karıştırılabildiği Hastalıklar • Klinik ve otopsi bulguları bakımından • Pullorum Hastalığı • Pasteurellozis • Stafilakokkozis • Kolibasillozis • Bazende Newcastle hastalığı ile karıştırılabilir.

  19. Karaciğerde büyüme ve hemoraji

  20. Akciğerlerde deformasyon

  21. Barsaklarda enterit tablosu

  22. PULLORUM HASTALIĞI Hastalığın etkeni S.pullorum’dur Pullorum hastalığı 1900’lü yılların başlarında kanatlı üretim çiftliklerinde yoğun şiddetli ölümlere sebep olan bir hastalık olarak kendisini göstermiştir. 1930’lu yıllara kadar geliştirilmiş olan diağnostik testler, gelişmekte olan birçok ülkede de ulusal eradikasyon proğramlarının yapılmasını sağlamıştır. Batı Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avusturalya ve Japonya gibi pek çok gelişmiş ülkede ticari kanatlı çiftliklerinde bu iki hastalık eradike edilmiştir.

  23. PULLORUM HASTALIĞI Pullorum hastalığı genç kanatlılarda genellikle septisemik ve öldürücü, erginlerde de kronik ve lokalize formlarla seyreder. Enfeksiyona tavuk, hindi, sülün, bıldırcın, güvercin, serçe ve diğer kanatlı hayvanlar duyarlıdır. Kanarya, saka, kumru ve ispinoz kuşlarında da enfeksiyon görülmüştür. Tavuk ve hindiler diğer hayvanlardan, kahverangi ırklar beyaz ırklardan, gençler erginler dişilerden, dişiler de erkeklerden Salmonella enfeksiyonlarına daha fazla duyarlıdırlar.

  24. PULLORUM HASTALIĞI Doğal koşullar altında enfeksiyonun kuluçka süresi, hayvanın yaşı, ırk, mikroorganizmanın virulansı, çevresel koşullara göre değişiklik göstermektedir. Bu süre gençlerde 4-6 gün arasında değişebilmektedir. Yumurtadan enfekte çıkan civcivler zayıf, dermansız, iştahsız, durgun, olup solunum güçlüğü gösterirler ve kısa bir süre içerisinde septisemiden ölürler. Biraz daha uzun yaşayanlar da ise, kloakanın etrafının beyaz ishalle kirlendiği, dehidrasyon ve kanatların düştüğü, nadiren körlük, eklem yangıları ve topallıklar görülebilir.

  25. PULLORUM HASTALIĞI Erginlerde ölüm oldukça azdır. Bunlarda infeksiyon kronik ve lokalize formda seyreder. Böyle hayvanlar gerek yumurtaları gerekse dışkıları ile virulant mikroorganizmayı çıkarırlar. Klinik bulguların çok az veya olmaması nedeni ile enfeksiyonu saptamak ve teşhis koymak genellikle olanaksızdır. Hasta hayvanların bazılarında ishal, durgunluk, susama, ibiklerde solgunluk, yumurta fertilitesinde azalma, zayıf embriyolu yumurta, embriyo ve civciv ölümleri görülebilen semptomlar arasındadır.

  26. PULLORUM HASTALIĞI Otopside, septisemik olgularda önemli bir bozukluğa rastlanmaz. Karaciğer ve kalp üzerinde küçük nekrotik odaklar, akciğerde pnömoni odakları ve apseler görülebilir. Yumurta sarısı genellikle emilmemiştir. Erginlerde, yumurta foliküllerinin koyu sarı kahverengi olması, perikarditis, miyokarditis, kalp, karaciğer ve dalakta küçük nekrotik odaklar bu organlarda büyüme ve karın boşluğunda fibröz bir eksudatın birikmesi görülebilen makroskobik bulgular arasındadır.

  27. Karaciğerde büyüme ve hemorajik alanlar

  28. KANATLILARDA PARATİFO S. gallinarum ve S. pullorum dışında kalan Salmonella etkenlerinin neden olduğu paratifo enfeksiyonlarına en çok 1-10 günlük civcivler hassastır. Akut septisemik enfeksiyonlara bağlı ölüm oranı %15-20 arasındadır. En fazla kayıplar 4-7 günlük civcivlerde görülür. İyileşen civcivler subklinik olarak hastalığı taşırlar ve hassas civcivlere bulaştırırlar. Enfekte hayvanlar zayıf, kabarık tüylü, iştahsız ve bir kenarda biraraya toplanmış haldedirler. Hastalar çok zayıflamış ve dehidre bir halde 6-7 günlükken ölürler. Ergin kanatlılarda belirgin bir semptom görülmez fakat subklinik infeksiyonlar görülür, yumurta üretiminde azalma ve kuluçka kabiliyetinde düşme gözlenmektedir.

  29. KANATLILARDA PARATİFO Paratifo olgularında ilk 4 gün içinde ölen civcivlerde septisemiden başka bir lezyon görülmez. 5 günlükten sonraki ölümlerde karaciğer, dalak ve bazende akciğerler üzerinde nekrotik alanlar görülebilir. Bazı hayvanlarda bilhassa diz eklemlerinde artritis görülebilir. Enfeksiyonun erken dönemlerinde değişen derecelerde enteritis, daha sonraki dönemlerde ise sekumda kazeöz materyale rastlanabilmektedir.

  30. TEŞHİS • Hasta veya ölmüş hayvanlardan alınan marazi maddelerden laboratuvar muayeneleri ile teşhis yapılır. • Pullorum hastalığı için taşıyıcı ve hasta hayvanları tespit amacıyla alınan kan serumlarından lam-aglutinasyon testi yapılır.

  31. TEŞHİS • McConkey Agarda Salmonella spp. kolonisi

  32. KONTROL ve TEDAVİ Kanatlı sürülerinde Salmonella infeksiyonlarını kontrol etmek için, uygun dezenfeksiyon ve temizlik, haşere ve kemirgenlerin kontrolü, bakteriyolojik kontroller, antibiyotik tedavisi, probiyotikler, aşılamalar, önerilmiştir. Bununla birlikte yinede kanatlıların Salmonella enfeksiyonlarının kontrolünde özel bir etkiye sahip aşı yoktur ama Pek çok ülkede kanatlı tifosu için canlı ve inaktif aşılar mevcut olmakla birlikte en çok S. gallinarum’un stabil 9R olarak bilinen canlı aşısı kullanılmaktadır. Bu aşının koruma süresi kısa olup 25-30 gün kadardır. Tavuk tifosunun kemoterapotiklerle tam bir tedavisi yapılamamaktadır. Bu nedenle damızlık sürülerde tip antijeni ile kan testleri yapılmalı ve taşıyıcı olanlar elden çıkarılmalıdır. Pullorum ve kanatlı tifosunda en iyi kontrol metodu enfekte kanatlıların eradikasyonudur.

  33. KONTROL ve TEDAVİ Nurmi konsepti olarak bilinen bir yöntemde; kuluçkadan yeni çıkan civcivlerin; annelerinden ayrı olmaları, etkili temizlik ve dezenfeksiyon sebebiyle, yetişkinlerin bağırsak florasına sahip olmadığı, civcivlerin yaşlılara göre Salmonella ile daha kolay enfekte olabileceği, yetişkinlerin bağırsak florasının, tavuk dışkısı, secal içerik veya bunların anaerobik kültürleri vasıtasıyla civcivlerin kursağına, içme suyuna ve yemlerine ilave edilebileceği veya kuluçkadan yeni çıkan civcivlere aerosol şeklinde verilebileceği ve yapılan uygulamayla civcivlerin 103-106 dozundaki Salmonella’ya karşı dayanıklı hale geleceği açıklanmıştır.

  34. KONTROL ve TEDAVİ Aşı uygulanmamış ELISA testte pozitif bulunan veya bakteriyolojik izolasyon ve identifikasyon sonucu S. enteritidis saptanan sürüde; gerekli sanitasyon ve medikasyon tedbirleri uygulanır ve bu sürüden yaşam boyu alınacak yumurtaların fumigasyon ve egg-dipping uygulamasını takiben kuluçkalanmasına izin verilir.

  35. KONTROL ve TEDAVİ Salmonellozis etkenleri günümüzde Enroflaksasin, Danoflaksasin, Gentamisin, Amoksilin, Kanamisin, Trimetophrim-Sulfamethaxasol gibi antibiyotiklerine duyarlıdırlar fakat etkenlerin antibiyotiklere duyarlılıkları değişeceğinden en iyisi antibiyogram testinden sonra tedaviye devam edilmesidir.

  36. TEŞEKKÜRLER

More Related