1 / 29

Planlamaya Etki Eden Yapay Etmenler

Planlamaya Etki Eden Yapay Etmenler. 1-Yerleşme-çevre yerleşmeler ilişkisi 2-Yerleşmenin mevcut durumu 3-Mülkiyet dokusu 4-Çevre sorunları 5-Korumaya değer alanlar-yapılar, doğal-yapay anıtlar ve imaj. 1-Yerleşme-çevre yerleşmeler ilişkisi.

cyrah
Download Presentation

Planlamaya Etki Eden Yapay Etmenler

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Planlamaya Etki Eden Yapay Etmenler 1-Yerleşme-çevre yerleşmeler ilişkisi 2-Yerleşmenin mevcut durumu 3-Mülkiyet dokusu 4-Çevre sorunları 5-Korumaya değer alanlar-yapılar, doğal-yapay anıtlar ve imaj

  2. 1-Yerleşme-çevre yerleşmeler ilişkisi • Bir kentin gelişmesini etkileyen etmenler çoğu kez kentin dışındaki dinamiklerdir. Pratik Kent akımında da deyinildiği gibi, kent yer aldığı alt bölge ve bölgedeki yerleşmelerle etkileşim içindedir. • Bu nedenle, planlama kurumunun etkin olduğu her ülkede ulusal ve bölgesel düzeyde kentlerin üstleneceği roller yerleşmelerin özelliklerine ve potansiyellerine göre belirlenmekte, bölgesel altyapı ve yatırım öncelikleri ortaya konmaktadır.

  3. DKB Trabzon Alt Bölgesi yerleşmeleri arasında git-gel frekans yoğunluğu

  4. 2-Yerleşmenin mevcut durumu • Genelde kentliye, özelde kentli toplum kesimlerine daha iyi yaşam koşulu ve daha nitelikli çevreler sunmak durumunda olan plancı ve yönetici için kentin var olan üst ve altyapısal stokunun iyi tanınması gereklidir. Bu amaçla; • yerleşmenin mevcut arazi kullanımı, • yapı stokunun mekansal dağılımı ve niteliği, • teknik ve sosyal altyapının dağılımları, kapasiteleri ve nitelikleri gibi veriler planlama sürecinin temel girdileri arasındadır. Ayrıca, • mevcut teknik altyapının (yol, su, kanal, gaz, vb.) kapasitesinin olası yeni gelişme alanlarının getireceği yükleri taşıyıp taşıyamayacağı, dolayısıyla olası gelişme alanlarının kullanıma açılma maliyetlerinin ne olacağı, vb. konularında planlamaya girdi oluşturacaktır.

  5. 3. Mülkiyet dokusu • Kentsel arsadaki mülkiyet çeşitliliği (özel, vakıf ve kamu mülkiyeti) ve kent içindeki dağılımlarının bilinmesi kamu hizmet alanları için yer seçiminde yol gösterici olabilir. Yaşam kolaylaştırıcı kentsel norm ve standartlar açısından uygunsa, okul, dispanser, yeşil alan, vb. sosyal ve kültürel altyapının ve resmi hizmet tesislerinin kamu mülkiyetindeki alanlara yönlendirilmesi plan uygulama maliyetini düşürecektir.

  6. 4. Çevre sorunları • Hava ve gürültü kirliliğinde yerleşme yerinin iklimsel ve topografik verileri kadar kentsel arazinin işlevsel kullanımı ve kullanım yoğunluğu kararları ile ulaşımda tercih edilen sistem (toplu-özel ulaşım) de etkilidir.

  7. Varşova’da iklim koruma sistemi Ostrowski, 1973

  8. Çevre sorunları Çevre açısından koruma-kullanma dengesini benimseyen toplumlarda, planlamaya yön veren hedeflerin, değerlerin biçimlendirdiği planlama böyle bir endişe taşımayan plandan farklı olacaktır. Toplum, çevre sorunlarını en aza indirmeyi amaçlıyorsa, hem enerji tüketimini hem de hava kirliliğini azaltmak için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına, ulaşımda toplu taşıma ve çevre dostu ulaşıma (yaya ve bisiklet) ağırlık vermesi gerekir.

  9. Bu bağlamda izlenebilecek, bazıları da çelişen politikaların fiziksel plana yansıma örnekleri şunlar olabilir: • Kamusal hizmetleri yaygınlaştırarak yaya erişebilirliği artırmak, taşıt ulaşımını azaltmak. • Kentsel yoğunluğu toplu taşım ulaşım sistemiyle erişilebilen akslarda toplamak (Bkz. Şekil 5) • Özellikle konut alanlarında ‘enerji etkin yöre’ sistemini (enerji ekonomisi sağlayan katlı, bitişik düzen yapılaşma) kullanmak. Ancak, kat sayısını, sosyal sürdürülebilirlik açısından, 4-5 katın üstüne çıkarmamak. • Yapı ölçeğinde ısınmada pasif güneş enerjisinden yararlanma öngörülüyorsa, yapı yoğunluğunu düşük tutmak. Çünkü, gün ışığından yararlanmayı sağlayacak yapılar arası uzaklık, düz arazide ve yapının iki katlı olduğu durumda 6-10 m. iken, Turrent, pasif güneş enerjisi etkin kullanıldığında uzaklığın 22-23 m. ye çıkarılmasını önermektedir.

  10. Ulaşım sistemi tercihinin arazi kullanım kararlarına etkisi Otomobil ağırlıklı ulaşım sistemine sahip • şekilde üniform erişebilirlik ve yerleşim yoğunluğu var. • şekilde, haçvari ana toplu taşım aksı boyunca yoğunluk erişebilirlik ve yüksek, çevredeki düşük erişebilirlikli alanlarda yoğunluk azdır. • şekilde, ring toplu taşıma sistemi ile erişebilirliği yüksek alanlar artmaktadır)

  11. Kentte gürültü kirliliğinin temel kaynağı kentsel işlevler ve ulaşımdır. Bunlardan birincisi arazi kullanım kararlarında işlevsel bölgeleme esası uygulanarak önlenebilir. Ancak, trafik gürültüsü yaygındır ve zorunlu olarak konut alanlarının içlerine kadar girer. Trafik gürültüsünün sorun olacağı ana ulaşım akslarında ve konut alanlarında, gürültüye karşı alınacak önlemler arazi kullanım kararlarını hem işlevsel hem de arazi kullanım yoğunluğu açısından etkileyecektir.

  12. Trafik Gürültüsünün arazi kullanım kararı ile azaltılması yöntemleri Helsinki-Passila’da uygulanan 1. ve 2. yöntemde, gürültü duyarlı arazi kullanımı ile gürültü kaynağı arasında “gürültü yutucu” ya da “gürültü duyarsız” işlevlerle tampon bölge oluşturulur (arazi kullanımı işlevsel ve yoğunluk açısından etkilenir). 3.yöntemde, tasarım ölçeğinde alınan önlem yoğunluğu etkilemektedir.

  13. 5. Korumaya değer alanlar-yapılar, doğal-yapay anıtlar ve imaj • Yaşanabilir bir yerleşmenin koşullarından biri onun okunaklı olmasıdır. Okunaklılık, bir yandan yerleşme ve alt birimlerinin kolay algılanabilir, yönlenilebilir bir örgüye ve belleklerde izi olan referanslar dizgesine sahip olmasına, öte yandan da bu dizge içindeki çeşitliliğe ve yenilenmeye/ değişime açıklığına bağlıdır. • Doğal, kültürel ve tarihsel zenginlikler kentlere ve kent alt bölgelerine okunabilirlik ve anlam veren, diğer bir deyişle “yer kimliği” kazandıran değerli fiziksel öğelerdir. Kent, bölge, ülke ve uluslararası ölçekte ender doğal ve/veya kültürel alanların ve tek varlıkların korunması, değerlendirilmesi kente özgünlük katacaktır. Özellikle post-fordist oluşumda birbiriyle rekabet halinde olan kentler için böylesi bir “özgünlük”, “anlamlılık”, “okunabilirlik” hem planlama hem de kent yönetimi açısından önemlidir.

  14. Planlamaya Etki Eden Sosyal ve Ekonomik Etmenler 1. Nüfus ve ekonomik yapı 2. Mülkiyetin parçalılığı 3. Arazi değeri ve emlak pazarı 4. Toplum ve toplum kesimlerinin beklentileri 5. Toplumsal Örgütlülük

  15. 1. Nüfus ve ekonomik yapı • Nüfus artışı, nüfusun demografik, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapıları ve değişimleri, kentteki dağılımları, kent ekonomisinin sektörel yapısı, gelişim hızı ve zaman içinde gösterdiği değişim, ekonomik etkinliklerin kentteki konumları, diğer yerleşmelerle ilişkileri, vb. bilgilerin analizi ve geleceğe yönelik olası gelişme eğilimlerinin bilimsel yöntemlerle saptanması planlama ön çalışmasında önemli yer tutar. Bunlar kentin gelişme formu, kullanıma açılacak ve değişik işlevlere ayrılacak alan büyüklükleri ve bunların mekansal dağılımlarının nasıl olabileceği, vb. konularda plan kararlarını yönlendiren temel bilgilerdir.

  16. 2. Mülkiyetin parçalılığı • Taşınmaz mülkiyeti plan uygulamasını çeşitli biçimlerde etkileyen önemli bir etmendir. Ülkemizde 1960’larda çıkan Kat Mülkiyeti Yasası kentsel alanda mülkiyette çok parçalılığa yol açmıştır. Bu durum kent ve yapı ölçeğinde yenileme ve/veya iyileştirme gibi çalışmalarını güçleştirdiğinden kentlerde çevresel eskime-kirlenme artmaktadır.

  17. 3. Arazi değeri ve emlak pazarı • Kent toprağını kır toprağından ayıran önemli bazı özellikleri vardır. Örneğin, • üzerine belli bir yapılaşma koşulu konmuştur, • sosyal ve teknik altyapı ile donatılmıştır, • kent içinde belirli bir konuma sahiptir. Yani kentsel arsa üzerinde farklılık ve tekelci rantlar oluşmaktadır. Bunun bir sonucu olarak, genelde kent ana ve alt merkezlerinde, ana ulaşım akslarının ve sosyal-kültürel servis alanlarının çevrelerinde, manzara noktaları ve akslarında arazi değerleri diğer kentsel arazilerden daha yüksektir..

  18. Kentsel alanda arazi değer değişimi – Topeka (Kansas) - Merkezi iş alanındaki değer yüksekliği kentin gelişme formuna ve işlevsel özelliklerine göre değişebilir.

  19. Kentsel alanda özel mülkiyetin hakim olduğu ülkemizde, başarılı bir planlama için tutarlı kentsel arsa politikalarının oluşturulması ve ödün verilmeden uygulanması zorunludur. Arsa politikanın genel hedeflerinden en önemlisi emeksiz oluşan değere (kentsel arsa rantına) kentli adına kamunun el koymasıdır. Bu işlem; • çeşitli vergilendirmelerlerantın belli bir oranının kamuya döndürülmesi, • imar haklarının ulusallaştırılması (arsaya yapı yapılması sonucu doğacak değer artışının peşin olarak kamuya ödenmesi) • belediyelerin kent toprağının mülkiyetini önemli oranda ellerinde tutmaları ile gerçekleştirilmektedir.

  20. 4. Toplum ve toplum kesimlerinin beklentileri • Kentli nüfus ekonomik olanaklar, sosyal yapı, yaşam biçimi, dünya görüşü, vb. açılardan farklılıklar gösterir. • Bu nedenle, kentin geleceğine ilişkin beklentilerin farklı olması, aynı amaç paylaşılsa bile amaca erişme yollarında değişik görüşlerin bulunması doğaldır.

  21. Sonuç olarak, • planlama sürecinin daha ilk aşamasında toplumsal uzlaşmaya varmadan plancının ve yönetimin bir amaç ve karar dayatmasına gitmesi plan uygulama sürecinde sorunlar yaratacaktır. • Bu nedenle, daha ilk aşamadan başlayarak planlama sürecine demokratik katılımın, katılım için gerekli ortamının ve araçlarının sağlanması, yasal güvenceye alınmış olması önemlidir.

  22. 5. Toplumsal Örgütlülük • Planlamanın temel amaçlarından biri, bugünkü ve gelecek nesle sağlıklı, nitelikli yaşam ortamları sunabilmek için kentin gelişmesinin yönlendirilmesidir. Ancak bu, günümüzde, halkın tüm sorumluluğu ve yetkiyi belediyeye devretmesi anlamına gelmemektedir. • Çünkü, kentte; beklentileri, öncelikleri, görüşleri birbirinden farklı, hatta bazen çatışan toplum kesimleri vardır. Farklılıkların bireyler olarak ortaya konması yerine, aynı görüşü paylaşanların grup görüşü, beklentileri olarak sunulması onları daha güçlü kılacak, kentte bir baskı grubu haline getirebilecektir. Her platformda temsil edilir konuma geleceklerdir.

  23. Bu nedenle, • genelde, toplumsal örgütlülük (sivil toplum örgütlerinin nitelik ve nicelik olarak gelişmişliği) planlamaya ve kent yönetimine etkin katılım için ön koşuldur. Ancak şunu unutmamak gerekir ki bir kentte değişik ölçeklerde katılım söz konusudur. Örneğin, konut ve çevresi gibi alt ölçeklerde (sokak gibi) örgütlü katılımdan çok birebir katılım daha etkindir. Dolayısıyla, denebilir ki, kent konularının etki alanı genişledikçe bireysel katılımdan örgütlü katılıma doğru bir yönlenme vardır.

  24. Son on yılda, toplumsal örgütlenmede • Yerel Gündem 21 hareketinden de güç alan1 örgütlenme ve katılma çabalarında olumlu gelişmelerin olduğu söylenebilir Ancak, bu konuda ülkemizde yönetim kademesinde çelişkiler de yaşanmaktadır; bir yandan, teknokratlar düzeyinde, Habitat II’nin de etkisi ile demokratik halk katılımından söz edilirken, diğer yandan siyasi irade, yalnızca danışma düzeyinde çok sınırlı bir katılıma olanak veren “Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı” hazırlanabilmektedir • Yerel Gündem 21’in hedefinden ikisi; 1- “… yerel yönetimlerin kendi belde halkları ile katılımcı birsüreci başlatmaları ve kendi kentleri için bir Yerel Gündem 21 konusunda görüş birliği sağlamaları” 2-“… yerel yönetimlerin karar alma, planlama ve uygulama süreçlerine kadınların ve gençlerin etkin olarak katılabilecekleri programlar geliştirmesi ve uygulaması…” dır.

  25. Ülkemizde etkin katılımın gerçekleşmesinin önünde bir dizi engel bulunmaktadır; • “toplum yararı” kavramının toplumumuzda henüz içselleştirilmemiş ve “toplum bilinci”nin yeterince gelişmemiş olması, • örgütlenme konusundaki bilgisizlik, • bürokratik engeller, • 1980’lerde sivil toplum örgütlerine karşı resmi tutumun olumsuz etkilerinin toplumda hala canlı olması, • insanımızda genelde hakim olan “sen-ben anlayışı”, • dar gelirli kentli için geçim mücadelesinin öncelik taşıması, vb. bu engellerden bazılarıdır.

  26. Ancak, • yerel yönetimler sistematik ve stratejik yaklaşımlarla (planlama süreci ile bütünleştirmek gibi) katılımı bilinçli olarak teşvik ederlerse zorluklar zaman içinde aşılabilir. • Etkin katılım yerel yönetim kurumunun (başkanı, meclis üyeleri ve teknokratlarıyla) sorumluluk üstlenmesini, katılımı küçük bir grubun tercihine ve sorumluluğuna bırakmak yerine toplumun değişik kesimlerini teşvik edecek yöntemleri geliştirmelerini gerektirir. Bu nedenle toplumda farklı bilgi ve bilinç düzeyinde olanlar için yararlanılan yöntemler farklı olabilir. Katılım genelde 3 kategoride gerçekleşir; 1-Bilgilendirme (toplumun yerel yönetimin konuya bakış açısı, olanak ve kısıtları hakkında bilgi aktarılması), 2- Öğrenme (yerel yönetimin toplumu dinlemesi ve görüşleri konusunda bilgilenmesi) 3- Alış-veriş (belirlenen konularda çözüme yönelik görüş iletişimi, uzlaşma).

  27. Bu konuda başka ulusların deneyimlerinden birkaç örnek verilebilir • Norveç’te 1987 de başlayan “Kadından Yana Yerel Planlar” projesi, yerel imar planlama sürecine kadınların konut çevresinden ekonomik politikalara dek çeşitli konulardaki bakış açılarını katabilmeyi amaçlamaktadır. • İngiltere-Camden’da belediyede oluşturulan ‘Halk Danışma Kurulu’ sorunun etkisinin yaygın-lığına göre, parsel ve sokak ölçeğinden kente kadar uzanan çeşitli ölçeklerde halk katılımını sağlayıcı düzenlemeleri üstlenmektedir • Habitat II Kongresinde ödül alan, Tilburg (Hollanda) uygulaması da; Kent yönetimi, ‘kalite standardı’ kavramına bağlanmıştır. Ölçülebilen bu standardın göstergeleri; konut, güvenlik, trafik, çevre, vb. dir. Mahallelerin durumu bu göstergelere göre puanlanarak ortalamaya göreli konumları belirlenmiştir. Yönetimsel amaç, gelişmemiş göstergeler açısından mahalleleri iyileştirmektir. Kent yönetimi her mahalle için çeşitli konularda hazırladığı projeleri ve tahsis edilebileceği bütçeyi mahalleliye sunmakta ve seçimi mahalle sakinlerine bırakmaktadır.

  28. bu örneklerde • katılmayı doğrudan halkın isteğine bırakmayıp, halkı katılıma zorlayan, oluşacak kentsel çevrenin olumluluklarının/olumsuzluklarının sorumluluğunu onlarla paylaşmaya yönelen örneklerdir. • Ayrıca, Norveç örneğinde, katılımcıların sistemli biçimde eğitilmeleri önemli bir noktadır. Eğitim düzeyi ve yerel demokrasi geleneği yüksek olan bir ülkede bile “her kesimin katılımı” eğitimi gerektiriyor ise ülkemizde konunun çok daha ciddi ve kapsamlı ele alınması gereği açıktır.

  29. Ayrıca, • katılımın gelişen, olgunlaşan bir süreç olduğunu unutmamak gerekir. Belki ilk aşamada, halka bilgi verme ve verilen bilginin halkça alınması/özümsenmesi ile başlayabilir. Ama zaman içinde, uygun ortamlar hazırlanırsa bireyler ve gruplar da konuşur duruma gelebilir. Kendi görüşlerini kent yönetiminde, planlama sürecinde olumlu yansınmalarını görerek katılıma heveslenmeleri beklenir. Anlamlı halk katılımının yerel yönetimlerin zaman ve mali kaynaktan ekonomi yapmalarını sağladığı düşünülürse yerel yönetimlerin bu konuda atacakları adımlar sonuçta yönetimin işlerliğini ve kentlinin refahını arttıracaktır.

More Related