1 / 144

BÖLÜM 13

BÖLÜM 13. İŞLEVLERİN GELİŞİMİ YENİDEN İYİLEŞMESİ COŞKU HAKİ . . . 423-428 ERHAN ERDEM . . . 428-429,441-442 MİNE BAYDAN. . . 429-436 CANAN FAYDALI . . . 436-441 YALÇIN AKIN DUYAN. . . 442-450.

Download Presentation

BÖLÜM 13

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. BÖLÜM 13 • İŞLEVLERİN GELİŞİMİ YENİDEN İYİLEŞMESİ COŞKU HAKİ . . . 423-428 ERHAN ERDEM . . . 428-429,441-442 MİNE BAYDAN. . . 429-436 CANAN FAYDALI . . . 436-441 YALÇIN AKIN DUYAN. . . 442-450

  2. Nöropsikolojide tartışılan konulardan bir tanesi de gençlerin beyinlerinde oluşan hasarın yetişkinlerden daha fazla olmasıdır. Bu tartışma beynin yapısı ve beynin kapasitesindeki değişimle ilgili olan gelişimin ne kadar olduğu ve nasıl olduğu ile alakalıdır.

  3. Birkaç sorun bizi bu problemleri çözmeye iter. Temel problem yetişkin beyni ve ergen beyni fonksiyon olarak değişmektedir. Fonksiyonlardaki bu ayrım çocukların beynindeki zararın etkilerini gösterir ama yetişkinlerde bu etkiler gözlenmez. Bir gencin beyni kendini sürekli yeniler ve geliştirir. Bu gelişim sürekli değildir fakat bazı durumlarda ortaya çıkar. Temel gelişimlerden ilki 24-25 hafta arasında sinir jenerasyonu tamamlandığında ise ortaya çıkar, diğeri ise ilk yıllarda ortaya çıkar. Bazı araştırmalar sonucunda bunu 21. Haftadan sonra çıktığı bulunmuştur.

  4. Sensöri motor sistemi ilk yıllarda frontal lobda gelişmeye başlar. Beyin zararları büyük etkiler yaratabiliri çünkü diğer beyin alanları zarar görmüş bölgeler için büyük olabilir. Yine de Kertes notlarına göre çocuklardaki aphasia normal olarak travmaya ya da enfeksiyona neden olur halbuki yetişkinlerde kötü sonuçlar yaratır. Bu bölüm beyin gelişim mekanizmasının konteksindeki problemlerin bazıları olarak düşünülür. Bu fonksiyonun keşfi önemli fizyolojik olaylardan biridir

  5. SİNİR KAREKTERİN GELİŞİMİ

  6. Bir insanın beyni yaklaşık 350 gr olarak doğar. Yetişkinliğe ulaşana kadar 1200-1400 gr ulaşır. Ağırlıktaki bu artış doğduklarında ulaşılan nöronlar ile beraber ortaya çıkıyor. Bu gelişim nöronları oluşturan yani doğumdan sonraki 20 yıl içerisinde görülüyor. Onlar arasındaki bağımsızlığın gelişimi 13.2 ve 13.3 deki resimlerde görülmektedir

  7. Nöronların gelişimi önemli çünkü 2. Bölümde gördüğümüz gibi vücuttaki nöronların yaşla beraber geliştiği, büyüdüğü görülmektedir. İlk dönemlerde olan nöron gelişimlerine göre, beyin vücudun alt yapısı olarak düşünülür. Dentridlerdeki gibi ilerlemeler örnek olarak gösterilebilir ya da sayıda azalma olabilir. Bu ayrıca hücreler arasındaki bağın azalmasıyla da ilgilidir.

  8. Bu nöral darvinizmden bahseder. İki komşu nöron çıktılarının birbirleriyle temas ettikleri bölge için genel yargı yaşarlar, halbuki bunlar fazla ve gereksizdirler. • Bu gelişimin aşaması boyunca gelişimin karakteristik özelliklerini beyin gösterir. Beyin migrasyon hücreleri, sinir hücrelerinin gelişimi, liflerin şekillenmesi görevini üstlenir. Sinir uyarılarının sona ermesi hedefe ulaşmak amacıyla beyindeki büyük boşluğu oluşturur. Mekanizma bu bilinmezlikten sorumludur.

  9. Tıkanıklık tarafından sonuçlanan travma sinir hücrelerinin büyümesiyle parçalanır. Sinir hücreleri zarar gördüğünde bozulur ya da uygun olmayan bir yere doğru hareket eder. Eğer uygunsuz hedefe ulaşırlarsa o zaman fonksiyonları ihlal eden alanda sınıflandırılırlar. Sinir hücresine giden liflerin oluşumu hücrelerden sonra oluşmaya başlar. Doğum öncesi omurga, bel kemiği, doğumdan sonra ise onlar büyümeye başlarlar. Gerçekte korneal omurga kaybı ve onların korneal dalları normalden daha zayıftır. Korneal budamanın tamamlanması ve iki nöron arasındaki bölgenin gelişmesi sinaptik bir dökülmedir. İki yıldan uzun bir sürede genç beyinlerdeki sinapsların sayısında duragan şekilde azalma vardır.

  10. Sinapslar bölgedeki özel hücreler içinde yapılır ve genetik olarak mühendisliğini yapmalıdır. İşitsel ve görsel kortekslerde 4 ayda sinaptik gelişim patlaması olur ve lobun önünde 12 aya kadar korteksler oluşur. Sinaptogenesis görsel korteksin de 7 yaşına kadar tamamlandığı düşünülür ve ön korteksde gelişim devam eder. Beyin yetişkinliğe ulaşınca, sinapsların %50’si sıyrılmalıdır

  11. 3. bölümde görüldüğü gibi başarılı miyelinleşme beyinde yapısal bir olgunlaşma gösterir. Miyelinleşme tamamlandığında aksonlar ve nöronlar olgunluğa ulaşmış olur. Miyelizenin ilerlemesi doğumdan sonra başladığı düşünülür. Bu ilerleme ilk 3 yılda başlar, 15 yıl devam eder ve 60 yıl genişleyebilir. İlk önce miyelinleşme ortaya çıkar, bir aksonun hızı 2 den 50 ms ye artabilir. Buna rağmen ilk duyusal özellikler ve motor bölgeler doğumdan sonraki zaman boyunca kısmen miyelinleşme olur, fakat sensöri motor alanlarda daha önce miyelinleşme görülür.

  12. Korteks ve beyincik arasındaki bağın miyelinleşmesi 2. yılda oluşur. Frontal korteksteki miyelinleşme 6 ve 10 yaşında ortaya çıkarç yazar 8 yaşından daha büyük çocuklarda frontal kortekse zarar verdiğini söyler. Miyelinleşmenin kesilmesi dikkat azalmasına ve cevap yavaşlamasına neden olur.

  13. Kızlar ilk çocuklukta hemisfer üzerinde hızlı bir gelişim gösterir ve erkek çocuklarda hemisferde gelişim daha yavaş olur. Bu durum geç ergenlik döneminde tersine döner. Kız ve erkeklerin beynindeki belirli gelişimse değişimin bazıları aşağıda tanımlanmıştır.

  14. YAPISAL GELİŞİM: MRI KANITLARI

  15. Geçmiş MR çalışmaları gelişim boyunca gözlenen bazı yapısal asimetriler tanımlamışlardır. Örneğin erkeklerin toplam beyin hacminin kızlara göre on kat daha fazla olduğu bulunmuştur; kortikal gri madde artışına katkıda bulunan bir bulgu (Reis, 1996). Ne var ki yapısal asimetri derecesi kız ve erkeklerde benzerdi. Her ikisi de kortikal ve subkortikal gri madde için bir sağ asimetri göstermiş ve omurilik (cerebrospinal) sıvısı için asimetri göstermiştir. Bu yazarlar aynı zamanda toplam beyin hacmi ile; özellikle prefrontal korteksteki gri madde miktarı ile; IQ arasında mükemmel bir pozitif korelasyon bulmuşlardır.

  16. Benzer bulgular Giedd tarafından bildirilmiştir (1996). Beyincik hacminde olduğu gibi, erkeklerde kızlara göre daha geniş beyin hacmi bulunmuştur. 104 sağlıklı, 4-18 yaş aralığında bireylerden oluşan örneklemde, aynı zamanda erkeklerde daha geniş bir pallidus ve putamen görülmüş, kızlarda da daha geniş (caudate?) çekirdek bırakmıştır.

  17. Putamen boyutu yaşla beraber azalmaktadır. Her iki cinsiyette de sol lateral ventriküller ve putamen sağdakinden; Reiss’in çalışmasında (1996) görülen soldaki ile uyuşabilen, asimetrik CSF hacmi; daha genişti. Verilerinde kıyaslanabilir düzeyde değişiklikler olsa da genel olarak, sağ hemisfer sol hemisferden daha geniştir.

  18. Bu son gözlem 1. bölümde beyin görüntüleme tekniklerinin avantaj ve dezavantajlarının tartışıldığı bir uyarıya dikkate çekmektedir: İki beyin yarım küresi tam olarak birbirine benzer değildir. Brüt (gross) pozisyon oldukça verimli bir şekilde tanımlansa da, yapısal durum bireyler arasında büyük çeşitlilik göstermektedir.

  19. Ergenler (12- 16 yaş arası) ve genç yetişkinler (23- 30 yaş arası) ile yapılan bir enlemesine kesitsel çalışmada (Sowell, 1999); genç yetişkinlikte gelişimin dorsal, medial ve orbito frontal kortekste yerleştiği belirtilmiştir. Şunu biliyoruz ki beynin bu parçalarının miyelinizasyonu yaşamın üçüncü on yılında bile gerçekleşmektedir. Sonuçlar ikinci on yılda hala olgunlaşmakta olduğunu önermektedir.

  20. Bu çalışma enlemesine kesitsel olduğundan gruplar arasında (yaşa ek olarak) olgunlaşmadaki farklılıkları ölçen değişiklikler olabilir. Beynin gelişimini gösteren, 4-20 yaş aralığında (2 yıllık zaman dilimlerinde) yapılan boylamsal bir MRI çalışmasında (Giedd,1999), beyaz maddenin zamanla düzenli artış gösterdiği; fakat gri maddenin gelişiminin daha düzensiz olduğu bulunmuştur.

  21. Erken ergenlikte bu en üst düzeye yükselmiştir ve bölgeseldir. Frontal ve parietal lob gelişimi 12 ve 16 yaşta en üst düzeye çıkmış; fakat oksipital lob gelişimi 20 yaşına kadar sürmüştür. Her ne kadar ilk örneklem genişse de (N= 145) üç taramadan daha fazlasına maruz kalan bireylerin sayısı yalnızca 33’tür (Sonuçları etkilemesi açısından göz önünde bulundurulması önerilir).

  22. Son zamanlarda yapılan, etki uyandıran, titiz bir çalışma 5-20 yaşlarındaki kortikal gelişimi açığa çıkarmıştır (Gogtay, 2004). Bu çalışma her iki yılda bir 8-10 yılllık gri madde değişimlerini görüntülemiştir (Sonuçlar 13.1’de görülebilir). Önemli gözlemlerden biri yüksek düzeyli kortikal bağlantılar düşük düzeyli beden duyumları ve görsel korteksten daha sonra olgunlaşır.

  23. Beyin bölgeleri karşılaştırıldığında, filogenetik olarak en eski olanlar en erken olgunlaşmışlardır (piriform korteks, entorhinal korteks gibi). Temporal lob içindeki bölgeler gri madde gelişimi gösteren sonuncu alanlardır. Bu alanların gelişimini gösteren animasyonel bir versiyon burada ulunabilir

  24. BEYNİN GELİŞİMİNDE ÇEVRENİN ETKİSİ

  25. Sinir sistemi işlevsel olduğu çevre tarafından yönetilmektedir. Dış çevreden gelen uyaranlar beynin gelişimini şekillendirmeye ve sinaptik işleyişin etkililiğini değiştirmeye yardımcı olurlar. Nöral gelişimin bu uyarım ve değişimi beyin gelişiminin önemli bir özelliğidir. Bu alandaki çalışmaların çoğu hayvanları yaşamlarının ilk birkaç gününde çevresel uyaranlardan mahrum bırakmak ve bu mahrumiyetin beyin gelişimi ve ilerleyen davranışlar üzeirndeki etkisini incelemektedir.

  26. 1960lardaki çok bilinen Berkeley araştırmalrı; Rosenzweig ve öğrencileri ile de bütünleşen; ratların şu üç koşula yerleştirilmesini içerir: 1) standart bir sosyal koşul (bir kafeste üç rat) • 2)zenginleştirilmiş bir koşul (her kafeste on oniki rat ve onları oyalayacak çeşitli uyarımlar) • 3) verimsizleştiren bir koşul (standart bir kafeste yalnız bir rat) (Rosenzweig 1961,1962).

  27. Rosenzweig ve diğerlerinin (Halloway,1966; Diamond 1967 ) çalışmalarında zenginleştirilmiş koşuldaki ratlar diğerlerinden daha çok enzimik aktivite ve dendritik dallanma, daha büyük hücre gövdesi ve daha çok sayıda nöral bağlantı (dendritic spines?) göstermiştir. Bu değişimler ratlar zenginleştirilmiş koşulda günde iki saat süreyle korunmasız kaldığında gözlenmiştir. Sonuçlar daha sonra bilişsel düzeye yayıldı; Zanginleştirilmiş koşuldaki ratlar artan kompleks faaliyetlerde verimsizleştirilmiş koşuldaki ratlardan daha iyi performans gösterdi (Renner ve Rosenzweig, 1987).

  28. Bu yeni ve tartışmalı sonuçlar çocuklarımızda neler olabileceği yönündeki spekülasyonları arttırdı(Bu tür çalışmaların verileri sonraki paragrafta aktarılmıştır). Ne var ki, Renner ve Rosenzweig bu zengin bilişlerin uzun sürmediğini ve verimsiz ratların bu düzeyi yakaladığını belirtmişlerdir

  29. Deneysel olmayan beşeri bir çalışmada , Skeels(1966) yetimhanelerden alınıp mental enstitülere yerleştirilen çocukların, zeka geriliği olduğuna dair kanıtlar olsa da burada normal zeka seviyesi geliştirdiklerini görmüştür. Bu farklılığın açıklaması, yetimhaneden alınan çocukların daha entelektüel bir çevreye taşınmasının beyin aktivitelerini uyarmasıdır. Fakat uyarıcıların birlikte çalıştığı net mekanizmalar belirsizdir.

  30. Çeşitli alternatif açıklamalar mevcuttur: • beyin özerk olarak gelişir fakat çevresel uyarıcıların hızlı seviyede işlev göstermesi gerekmektedir; 2)beyin ileri seviyede gelişim için gerekli uyarım seviyesine ulaşana kadar özerk bir şekilde gelişir; 3) sinir sistemi özerk bir biçimde gelişmez fakat sürekli uyarıcı almalıdır. Tüm bu hipotezler işlevsel geçerlilik fikrine dayanmaktadır; sinir sistemi gelişimi boyunca tamamen işlevsel hale gelene kadar uyarılmayı gerekmektedir

  31. Havanlardaki beyin gelişiminin en çok araştırılmış alanlarından biri görsel sistemin de gelişimi olmuştur. Hayvanlar görsel ve binoküler olarak, karanlıkta bırakılarak veya her iki gözkapağı kapatılarak görme duyusundan yoksun bırakıldıklarında görsel korteks hücrelerinin %70’i protein sentezinin ve küçük dentritlerin dengesini bozmuştur; fakat yoksunluk ilerleyen gelişimde hücre anomalilikleri oluşturmaz.

  32. Kapalı göz koşulunda monoküler yoksunluk, birkaç hafta sonra gözler açıldığında körlük etkisi yapacak ve normal görüşte uzun süreli etkiler yaratacaktır. Yoksunluk ne kadar erken ve görsel anormallik meydana getirmesei gereken zaman ne kadar kısa olursa anormalliğin şiddeti o kadar artacaktır. Aynı zamanda gözlerin işlevsilliği arasında bir derece yarışma görülebilir. Beş ay boyunca bir gözü ile görsel yoksunluk yaşatılan bir hayvan tek gözü hareket ettiği zaman; açık olan bir gözüyle %6 oranında tepki vermesi gerekirken; %31 oranında hücre tepkisi verdiği görülmüştür.

  33. Fonksiyonel Asimetrinin Gelişimi

  34. MR sonuçları çocukluk döneminde beyinin asimetrik olarak geliştiğinin kanıtıdır. Ayrıca belirli psikolojik fonksiyonların gelişiminde çocuğun hayatındaki önemli olayların etkisinin olduğu ve belirli bir yaşta tamamlandığı da kanıtlanmıştır. Lenneberg ve ünlü kitabı Dilin Biyolojik Temeli (Biological Foundation of Language)’nde dilin fonksiyonel lateralizasyonun (belirli bir fonksiyonun beynin belirli bir lobunda olması) çocuğun dili kazanmaya başladığı dönemde başladığı ve ergenlikte tamamlandığını söylemiştir.

  35. Bu sonuç beyninin sağ veya sol lobunda lezyonlar görülen çocuklar üzerinde yapılan eski araştırmalardan yararlanılarak elde edilmiştir, dil gelişiminde çocuk 2 yaşına kadar lezyon yaşadıysa gecikme görülmüştür. Lezyon yaşamamış diğer grupta ise dil gelişimi normal olmuştur (Basser 1962). Yetişkin ve ergenlerde dil bozuklukları beynin sol yarım küresindeki lezyonlarla ilişkilendirilmiştir, fakat argo bozuklukları ise beynin sağ lobunda yaşanan lezyonlarla ilişkilendirilmiştir. Lenneberg hangi dilin seçileceği kazanılacağı konusunda beyinin lateralizasyonu sırasında hassas bir periyodun olduğunu öne sürmüştür.

  36. Fakat, Krashen (1973) tarafından beynin lateralizasyonu incelenmiş ve doğumdan sonra bir lob bir konuda uzman hale gelmeden önce diğerinin bu işlevi gerçekleştirebilecek şekilde beynin loblarının birbirine eş olduğunu öne sürmüştür. Krashen’e göre laterazlizasyonda krtik dönem 5-6 yaşlarında tamamlanmaktadır.

  37. Eğer sağ lob lezyonları 5 yaşından önce oluşursa, çocukta konuşma bozuklukları gözlenirken, eğer hasar 5 yaşından sonra oluşursa, normal konuşma için sol lob fonksiyonel asimetrisi gelişimi tamamlanarak konuşmada herhangi bir bozukluk görülmez. Krashen ayrıca işitsel uyaranlardan mahrum kalan ve normal dil gelişimi gerçekleştiremeyen genç bir kız hakkında da çalışma gerçekleştirmiştir.

  38. Beyin lezyonları ve gelişme literatürü bu hipotezlerden birine uymalıdır. Bir grup ünlü deney serisinde, Dennis ve Whitaker (1977) ve Woods(1980) bebeklik döneminde sağ yarım küre lezyonlarının konuşma bozukluklarına, ilerleyen yaşlarda olduğundan daha fazla neden olduğunu ortaya koymuşlardır. Daha kesin bir zaman dilimi konuşma bozukluklarının 1 yaşından önce sağ veya sol yarım küre fark etmeksizin, 1 yaşından sonra ise sadece sol yarım kürede lezyon görülürse ortaya çıktığını bulan Riva ve Cazzamiga tarafından belirlenmiştir.

  39. Diğer yazarlar sol yarım küre lezyonlarının 5 veya 6 yaşından sonra oluştuğunda büyük oranda konuşma bozukluğu ortaya çıkaracağını belirtmişlerdir (Vargha-Khadem et al. 1985). Gençlerde bu derecede adaptasyonun olmasının sebebi gelişiminin ilk yıllarında beynin ‘plastik’.(yenilenebilir) olmasıdır. Nelson’a göre (1996), sinirsel plastiklik “en iyi düşünce beyin ile çevre arasındaki kurnazca danstır. Spesifik olarak beynin deneyimle şekillenmesi ve karşılık olarak bu yeniden şekillendirilmiş beynin yeni deneyimleri kucaklamasıdır”.

  40. Asimetrinin oluşması için kritik dönemi belirten başka bir bilgi kaynağı ise hemisferoktomi çalışmalarıdır, hemisferoktomide beynin bir yarım küresi genellikle büyük bir tümör oluşumu gibi medikal sebepler yüzünden çıkarılmıştır. Yetişkinlerde, sol hemisferoktomi güvenilir şekilde ve sıklıkla ileri derecede konuşma bozukluğuna yol açmaktadır (Gott1973; Searleman 1977). Fakat çocuklarda sol hemisferoktomi nerdeyse tamamen konuşma fonksiyonun geri kazanımı ile ilişkilendirilir (Searlemann 1977).

  41. Bu durum bir hemisferoktomi örneği ve önemini göstermektedir. Tahribatsız çalışmalar fonksiyonel gelişme kalıpları için benzer gelişimsel yollar belirtirler. Örneğin, dikotik (sağ ve sol kulağa farklı seslerin verilmesi) dinleme çalışmaları kelimeler için tipik sağ kulak avantajının özellikle 5 ve 13 yaş arası (Berlin 1973) yaşla beraber arttığını(Bryden ve Allard 1978) göstermektedir. Ayrıca farklı işitsel uyaranlar için farklı asimetri gelişimi şekilleri görülmektedir örneğin duymada sağ kulak avantajı 4 yaşından itibaren görülmektedir.

  42. . Aynı zamanda duygusal tonlama algısında sol kulak avantajı 5 yaşından itibaren görülmeye başlanır (Saxby and Bryden 1984). Sözlü uyaranlar karşı üstün sağ görsel alan algısı da 4-5 yaş civarında, yüzsel anlatımda yaygın sol görsel alan üstünlüğü 5-8 yaşları arasında ortaya çıkar. (Broman 1978; Witelson 1977). Çocuklarda dil gelişiminde ERP ler solda sağda olduğundan daha büyüktürler (Segalowitz ve Berge 1995).

  43. Çalışmalar fonksiyonel asimetrinin gelişiminin 5-6 yaşlarında-Krashen’in görüşleri destekleyecek biçimde- tamamlandığını ortaya koymaktadır. Doğada dile ait olmayan diğer asimetrilerin gelişimine ne anlam vermeliyiz? Doğumda fonksiyonel lateralizasyonun olup olmadığının kanıtı var mıdır?

  44. Bu soru bebeklerin kafalarını daha çok sağa çevirdiğini ortaya koyan farklı çalışmalarda dile getirilmiş ve kısmen cevaplandırılmıştır. Bebekler daha çok sol eleriyle uzanmaya sağ elleri ile kavramaya yatkındır benzer el asimetrisi sağ elini kullanan yetişkinlerde de görülür (Ramsay 1980). Bu asimetri henüz iki aylık bebeklerde bile görülmektedir (Caplan ve Kinsbourne 1976). Anne ve bebeğin davranışsal asimetrisinde olağandışı bir benzerlik görülür, anneler bebeklerine sol kolları ile sarılmayı tercih ederler (Sieratzki ve Woll 1996)

  45. Yazarlar bu durumu annenin bebeğin duygusal iletilerini kendi sol taraflarından görsel olarak almayı tercih etmelerine bağlamaktadırlar. Bu bilgi, teorinin de tartıştığı, duygusal uyaranları alma konusunda özelleşmiş olan sağ yarım küre ile ilgilidir. Bu açıklamanın kesinliği kanıtlanmış değildir fakat hala devam eden tartışmalar Zaidel (1996) ve Turnbull ve Matheson (1996) ‘da bulunabilir

  46. Nörolojik Görüntüleme ve Fonksiyon Gelişimi

  47. Neredeyse bütün çalışmalar fonksiyonel asimetrinin gelişimi konusunda cerrahi operasyon geçirmiş yada beyin lezyonları yaşamış insanlarında yardımıyla kesin bir zaman aralığı sunmaktadır (sağlıklı çocuklarda ise tam bir performans testi uygulanamamıştır). Bu ünlü çalışmalar yapıldığı sırada kullanımda olmayan MR tekniğinin gelişimi ile araştırmalar farklı fonksiyonların çocukların gelişimi sırasında yarım küreleri farklı bölümlerini uyardığını ortaya koymuştur (Stiles et al 2003- 2005).

  48. Psikometrik olarak, mekânsal çalışan hafıza 4 yaşından ergenliğe kadar gelişim göstermektedir (Luciana ve Nelson 1998), 8 ile 11 yaş arasındakiler mental döngü testlerinde benzer sonuçlar göstermektedirler (Booth et al 2000) ve 11 yaşındakilerde yüzsel tanımlama yetişkinlerde olduğuna göre daha zayıftır. Seçici dikkat ve çalışan hafıza ortaokul yıllarına kadar gelişimi sürdürmektedir (Barrett ve Shepp 1988; Gathercole 1998).

  49. Nörolojik görüntüleme sonuçları bu farklılıkların bazılarını ortaya koyar. Örneğin Thomas et al. (2001) yüzsel testlerde yetişkinlerde sol amigdala aktivasyonu gerçekleşirken 11 yaşındaki çocuklarda bilateral aktivasyonun gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Dil öğrenme sürecinde ise, bilateral aktivasyondan sol aktivasyona doğru bir geçiş vardır.

  50. Sol lateralizasyon yaşla birlikte artar. Holland et al (2001) 7 ile 18 yaşları arasında küre sözel akıcılıkta sol yarım daha etkinken çocuklarda sağ yarım küre aktivasyonun daha etkin olduğunu bulmuştur. Çocuklar ayrıca özellikle psikolojik testler sırasında uygun olmayan tepkiler vermeye elverişli yapıda bulunmaktadırlar. Tepkiler bastırıldığında ise çocuklarda tipik olarak yetişkinlerde etkin olan pre-frontal lobda daha az aktivasyon görülür (Bunge et al 2002)

More Related