Download
1 / 11
110 likes | 368 Views
“Tanrı, balık tutmayla geçen saatleri, yaşam süresinden eksiltmez…” Asur Atasözü. BOZKIRIN BALIKLARI. - Bir yere gidip balık yesek?. Tabii, tabiii; ultra lüks bir balık restoranına gidebilirsiniz.
E N D
“Tanrı, balık tutmayla geçen saatleri, yaşam süresinden eksiltmez…” Asur Atasözü
- Bir yere gidip balık yesek? Tabii, tabiii; ultra lüks bir balık restoranına gidebilirsiniz. Kulağının arkasından spiral kablolar, içinden kim bilir neler geçen bir “Valet”ye toz da, kuş da konmaz aracınızı verip, “ambiance”a dalabilirsiniz.
Lord gibi garsona, “feci anlarmış” gibi bakışlarla balıkları sorup, en allengirik isimlisini parmağınızla menüden göstererek seçebilir, yıllardan beri sabah akşam onu yermişiniz havalarında, ağzında altmış dört dişi varmış gibi sizi dinleyene önerebilirsiniz. Beklerken: “buraya rezervasyonsuz gelinmez”, “beni çok iyi tanırlar”, “böyle ortamların repertuarları seçkindir” gibi laflar ederken, aslında ipinizde olmayan müziğe bir şef edasıyla eşlik edebilirsiniz. Paçalarınızdan kalite akabilir. Acayip şekilli bıçakla kılçıkları temizlerken, gelmeden önce Google’dan baktığınız Mark Twain’in A.B.D.’nin güney eyaletlerindeki sosyo-linguistik etkilerini irdeler, balığı öldürmemek için limona, nefesiniz kokmasın diye de soğana el sürmezsiniz.
Dizlerinizin üzerinde ak peçete, tatlandırılmış kahvenizle doğal yaşamdan bahseder, dişlerinizin arasındaki maydanozla karizmayı çizersiniz. Ve bambaşka bir balık da gelse fark etmeyeceğiniz yemeğin hesabı için morarmış bir suratla kredi kartının şifresini girerken: “nefisti” falan der, içinizden de: “yandım anam” diye geçirirsiniz.
Bozkır şehri Ankara’dasınızdır. - Bir yere gidip balık yesek?
İki kafadar, artık tozdan rengi belli olmayan aracınızla Çay Yolu restoranlarında değil, Ankara’ya kırk beş dakika ötedeki çay yolundasınızdır.
Tepenizden nesli tehdit altındaki “Mısır Leş Akbabası” uçup bir kayadan sizi izlerken, ortalık kurbağa sesinden geçilmezken uzun uzun kumların üzerinde yürür, ardından da Tom Sawyer ve Huckleberry Finn gibi balık tutarsınız. Iggy Pop’un söylediği gibi: “Balık düşünmez; çünkü balık her şeyi bilir…” ve balığı siz tutmazsınız, çünkü balık tutulmayı da bilir. Hemen o akarsuda balıkları temizler, eski bir gaz ocağının üzerine defalarca kumla temizlenmiş tavanızı koyar, “taze mi?” diye asla sormayacağınız balıkları pul biber ve tuzla harmanlanmış unda kızartırsınız.
Toparlanırsınız; bülbüle kendi sesini dinleterek vedalaşır, cebinizde bozkırda topladığınız midye kabukları, saçlarınızda ılgın, içinde acımasız insanların yüzdüğü betondan akvaryuma doğru yola çıkarsınız
Ve aracı sağa çekip, yaşam ile ölüm arasında durursunuz; bir at gibi, bir koyun gibi, bir inek gibi, bir köpek gibi düşünürsünüz. Pazar günü bir Café’de sağa sola feci kesikler atmak yerine, termosunuzda kahveyle Kesikköprü’ye yürüme hayalleri kurar, bir Ankara Düşü’nün sonunda daha, yaşamın en paha biçilmez lezzetlerinin, paranın geçmediği - şifresinin “zahmet” olduğu ortamlarda beklediğini bir balık gibi bilirsiniz… düş hekimi yalçın tom ergir & mehmet huckleberry ertüzün http://www.ergir.com müzikler: the folks (dave grusin) bülbül sesi (ortamında kayıt) arizona dream (goran bregovich)
