1 / 92

MARKSİZM

MARKSİZM. Ahmet Bekmen’den özet. TARİHSEL ARKAPLAN. Sanayi devrimi: Teknolojik dönüşüm Toplumsal sonuçları itirabiyle bir « devrim ». Fabrika salt bir üretim merkezi değil, çözülen kırsal ekonomi nedeniyle kentlere sökün eden kitlelerin buluştuğu yer. TARİHSEL ARKAPLAN.

neorah
Download Presentation

MARKSİZM

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. MARKSİZM Ahmet Bekmen’den özet

  2. TARİHSEL ARKAPLAN • Sanayi devrimi: • Teknolojik dönüşüm • Toplumsal sonuçları itirabiyle bir «devrim». • Fabrika salt bir üretim merkezi değil, çözülen kırsal ekonomi nedeniyle kentlere sökün eden kitlelerin buluştuğu yer.

  3. TARİHSEL ARKAPLAN • İşçi sınıfı: kol gücüne göre çalışıp saat hesabına göre ücretlendirilen «fabrika sakinleri» + Belli bir beceriye sahip olan, kendi küçük atölyesinde birkaç işçi çalıştıran zanaatkar kesim, makinalaşma ve fabrikalaşmanın ardından rekabet gücünü yitirip mülksüzleşiyor ve statüsüzleşiyor. 1840’larda politikleşen kesimin arasında bunlar da önemli bir yer tutuyor.

  4. TARİHSEL ARKAPLAN • 1848 Devrimleri, alt sınıfların kendi yaptıkları devrime (Fransız Devrimi) sahip çıkma kararlılıklarının ürünü. • Alt sınıfların kendi kamusallıklarının oluşturduğu dernekler, birlikler, sosyal, legal, ya da siyasal, gizli örgütlenmeler... • Mülk sahipleri ve mülksüzlerin yaşam alanlarındaki ayrışma. • (Paris’te proleter ve burjuva mahallelerinin ayrışması)

  5. Haussman Planı: Mülksüzlerin «kent merkezinden» dışlanması

  6. Haussman Planı: Mülksüzlerin «kent merkezinden» dışlanması • 1853 yılındanitibarenbirdeğişimingerekliolduğukanısınavarılanParis yenideninşaedildi. • Süreçboyunca, dönemin Seine bölgesivalisi Baron Eugène Haussmann veFransalideri III. Napoléon, sosyalveekonomikyaşamıdoğrudandevletinyönettiğiotoriterbiryaklaşımçerçevesindebirlikteçalıştı.

  7. Haussman Planı: Mülksüzlerin «kent merkezinden» dışlanması • Kent dokusunudüzenli hale getirmek, dolaşımveulaşımsistemlerioluşturmak, planlıbirşekildebitkilendirilenbulvarlarinşaetmekHaussmann'ınplanınınönemliparçalarıydı. • Çıkarılan "seçkinbölge" kanunuileyenibağlantıbulvarıyaratıldı: “Kanunlabirliktealandakitümevleryıkıldı, oturanlardışarıatıldı. Bulvar 'temizlenmiş' oldu."

  8. Camille Pissarro'nun "Avenue de l'Opera" başlıklıtablosu. Tipikbir "Haussmann usulü" Paris Bulvarı.

  9. Engels’e göre Haussmannlaşma, üstüste inşa edilmiş işçi mahallelerinin tam ortasında, uzun, düz ve geniş yollar açma ve onların her iki yanına büyük lüks binalar sıralama,  barikat savaşını stratejik olarak güçleştirme, hükümete bağımlı, özellikle bonapartçı bir inşaat kesimi proletaryası yaratma ve kenti tam anlamıyla bir lüks kenti haline dönüştürme işlevleri görüyordu.

  10. Böylelikle, şehrin bir bölgesini tutup bir diğerine geçmek için meydanı kullanmak gerekmekteydi. Egemenler meydanı tutarak tüm şehre hükmedebilecekti. Ayrıca geniş caddeler olası bir toplumsal kalkışmada barikatların kullanımını zorlaştırmak için tasarlanmıştı.

  11. TARİHSEL ARKAPLAN • Emeğin özgül bir kategori olarak ortaya çıkması. Ücretli emeğin 19. yy. ilk yarısından itibaren kurumsallaşması. • Emeğin toplumsal şekillenişi, • artık ne feodal ilişkiler içerisindeki bazı haklar çerçevesinde, • ne de kırsal ekonominin doğal üretim birimi olan aile ve köy ilişkilerinin doğal dayanışması içinde.

  12. TARİHSEL ARKAPLAN • Böylece, toplumun üretici kesimleri mülklerinden olmakla kalmıyor, daha önceki toplumsal şekillenmede hayatta kalmalarının sağlayan tüm toplumsal ilişkilerden de soyutlanıyor. • Üreticiler hayatta kalmak için sadece ve sadece emek güçlerine bağlı kalıyorlar.

  13. TARİHSEL ARKAPLAN • İngiltere’de 19. yy.ın ilk yarısında en önemli sorun, ücret karşılığı çalışacak olan emekçi kitlesinin toplumun diğer kesimlerinden ayrıştırılması. • «Çalışma disiplini içine girmiş ve ücretinin kaderini emek piyasasının görünmeyen eline bırakmış bir emekçiler kitlesi yaratmak».

  14. TARİHSEL ARKAPLAN • Makinalaşma süreci yedek bir işçi kitlesi yaratıyor. «Yedek işsizler ordusu». • Buna tepki olarak işçiler 18. yy sonu ve 19. yy başında makina kırıcılığına (ludizm) yöneliyor. • Marx bu durumu, işçilerin makinaların kendi aleyhlerine çalışmalarına neden olan toplumsal ilişkileri henüz anlayamamış olması ile açıklıyor.

  15. TARİHSEL ARKAPLAN • Bu tür eylemlere 17. yy.da da rastlanmış fakat o dönemde dokuma tezgahlarını parçalayan mülksüzleşenlerin istekleri cevap bulmuş ve makina kullanımı yasaklanmış. • 18. yy. Ortalarından itibaren bu eylemler idam ile cezalandırılmaya başlıyor.

  16. TARİHSEL ARKAPLAN • Üreticilerin kendi çıkarları doğrultusunda örgütlenmelerine izin verilmiyor. • İngiltere’de 1800’de sendikalar yasaklanıyor. 1825’te tekrar serbest kalıyor. • Fransa’da 1791 tarihli kararname ile işçi ve zanaatkar birlikleri İnsan Hakları Bildirgesi’ne tehdit oluşturdukları gerekçesiyle yasaklanıyor. • Bu sınırlamalara karşın 18. yy. son çeyreğinden itibaren işçi örgütleri, dernekleri, birlikleri gizli ya da açık faaliyet gösteriyor. Dağınık işçi kitleleri bir sınıf olarak örgütleniyor.

  17. TARİHSEL ARKAPLAN • Ütopyacı sosyalistler: • İngiliz Robert Owen, kapitalist toplumun kıyısında, ona alternatif olarak büyüyecek emek eksenli üretim toplulukları projeleri geliştiriyor. • Ortaya koydukları ütopyaların paylaştıkları en önemli ilke kapitalizmin ortadan kaldırılmasıdır. • Kapitalist sistemde, yalnız kötülük bulmakta ve onu israfçı, adaletsiz ve plansız olarak nitelendirmektedirler.

  18. TARİHSEL ARKAPLAN • Fransız Saint-Simon, asalak toprak sahipleri karşısında sanayici ve işçilerin beraber örgütleyecekleri büyük üretim merkezleri tasarlıyor. • Charles Fouriertoplumu özerk kooperatifler federasyonu olarak örgütlemeyi planlıyor. • Owen: Yaşadığıdönemdekierkenkapitalistdüzendeişçilerinyaşadığıyoksulluktanetkilenmişveömrünüişçilerinyaşamkoşullarınındüzeltilmesiamacınaadamış.

  19. TARİHSEL ARKAPLAN • Owen, bu yolda New Lanark’aörnekbirtoplulukkurarakücretlerinveçalışmakoşullarınıniyileştirilmesinin, işçilerkadarişverenlerin de çıkarınaolacağınıkanıtlamayaçalışmış, • Öteyandançalışanlarınçocuklarınaeğitimimkânıverilmesinedairdüzenlemelerebağlıolarakfabrikanınyanındaçağdaşbirköyyaşamıoluşturmuştur. • Kaynak. Acikders.ogr.tr

  20. TARİHSEL ARKAPLAN • Fourier, insanlarıntutkularınıolumluyönlereyöneltecekyenibirdüzentasarlamayakoyulur. • Yenidüzen "falanster" denilenbirimlerdenoluşacaktır. Bunlar, ekonomikolduğukadartoplumsalbirliklerdir. • Büyüklüğübeş bin hektarkadarolantoprakparçalarıüzerinde 1600 kadarinsan, tekbirbüyükyapıdayatıpkalkarakyaşayacaklardır. • Salonlar, mutfaklarveyemekevleriortaktır. • Kaynak: acikders.org.tr

  21. Falansterdeişler, Fourier’nin "tutkuyasası" dediğişeyegörebölüştürülecektir. • Buna göreherkesetutkusuna, yeteneğineuygunişlerverilecektir. • Çünküdoğainsanları, çeşitliişlerigörecekbiçimdefarklıyeteneklerledonatarakyaratmıştır. • Herkestutkusunauygunbirişteçalışacağından, falansterdezorunlu, tatsızdeğil; gönüllü, zevklibirçalışmaortamıdoğacaktır.

  22. Buradaüretimaraçlarınınfalansterinortakmalıolmasıöngörülmekte; küçüközelsahipliğe de izinverilmektedir. İşlerinyürütülmesinde "yarışma" yerine, "işbirliği" ilişkisininegemenolacağınadairöngörüsüilesözkonusuyapıtoplumsaluyumvemutluluküzerindenşekillenebilecektir. • Üstelik Fourier, falansterlerin, devrimlevezorkullanılarakdeğil, zenginamaiyiinsanlarınsağduyularınaseslenilerek, gönüllüolarakkurulabileceklerinidüşünmektedir (Kaynak: Şenel, 2001: 109-10).

  23. TARİHSEL ARKAPLAN • 19. yy.da en etkileyici işçi hareketi İngiltere’de gelişiyor. • Kitlesel eylemler sonucu 1819’da dokuz yaşından küçük çocukların çalıştırılmasını engelleyen yasa çıkarılıyor. • 1825’te grev ve sendika hakkını kazanıyorlar.

  24. 19. Yüzyılda bir çocuk işçi: kaynak: timeturk.com

  25. 1838’de iyi örgütlenmiş imza kampanyaları ile Chartist hareket başlıyor. • Herkes için oy hakkı, eşit parlamenter temsil, meclis üyelerine ücret ödenmesi gibi politik taleplerin yanında • 10 saatlik iş günü talepleri ile işçi sınıfı, yasaları salt politik haklar noktasında değil, üretim ilişkilerinin düzenlenmesi konusunda zorladığını gösteriyor.

  26. Horace Vernet: 1848 Berlin Devrimi

  27. Marksizm: Ana temalar • Engels’e göre, Marx’ın düşüncesini oluşturan üç unsur var: • İngiliz Ekonomi Politiği, • Fransız sosyalizmi, • Alman felsefesi

  28. Hegel etkisi • Marx’ın düşünsel ve siyasal serüveni Hegelciliğin sınırları içerisinde başlamıştır. • Hegel felsefesi, evrensel aklı temsil eden Tin’in açılımını/ilerleyişini konu edinir. • Bu nedenle de genç Marx’ı içinde bulunduğu radikal demokrat Genç Hegelciler etkilemiştir. • Ancak aynı zamanda bu aklın devlettemutlaklaştırılıp dondurulmasını içerdiği için Alman muhafazakar-tutucu çevrelerinin başlıca referans noktası olmuş, Mutlakiyetçi Prusya devletine düşünsel kaynak olmuştur.

  29. Hegel etkisi • Genç Hegelciler ise bu mutlakiyetçi devleti eleştirirken başta din olmak üzere bu rejimle iç içe geçmiş tüm yapıları sorgulamaktadırlar. Bu yönüyle liberal demokrat bir akımdır.

  30. Hegel etkisi • Marx başta liberal demokrat eğilimli RheinischeZeitung’un editörlüğünü üstlenmiş, ancak daha sonra Genç Hegelciliğin devlet ve din eleştirisinden sivil toplum eleştirisine kaymıştır. • Yabancılaşma kavramını Hegel’den alır, ancak değişime uğratır. • «Aslen insana ait olan yaratıcı güçlerin, insanın kendi kontrolünün dışında ve insani potansiyelin önünü tıkayacak şekilde kullanılması» olarak tanımlar.

  31. İnsan doğası ve yabancılaşma • Hegelci felsefe, tarihi, insan bireylerin faaliyetlerinin dışında, Tin’in açılımı olarak görür. • Marx için insanın toplumsal olması, ayrı tikel ve tümel var oluşların reddi demektir. • İnsanın bireysel var oluşu sadece toplumsal olarak mümkün olduğu için tikel insanın karşısına konan her tarihsel tümel safsatadan ibarettir. • İnsan anlayışı tarihsel. Tüm tarih, insan doğasının değişiminden ibaret.

  32. İnsan doğası ve yabancılaşma • İnsan doğasına yüklenecek her türlü tarih dışı meziyet spekülasyondan başka bir şey değil. • İnsani eylemin her türlüsünü bireysel fayda motivasyonuna bağlayan liberal yaklaşımlara karşı çıkar. • Bu, zamanın burjuva davranış kalıplarını tüm insanlık tarihine yansıtmaktan başka bir şey değildir.

  33. İnsan doğası ve yabancılaşma • Liberal birey anlayışı, tarihsel olarak toplumsallık kazanmış belirli özellikleri tarih dışı bir şekilde insan doğasına atfetmiştir. • Her türlü toplumsal bağlamdan azade, kendi öz çıkar ve ilgilerinin peşinde koşan insan imgelemi, burjuva bireydir; tarihin belli bir dönemine özgüdür.

  34. İnsan doğası ve yabancılaşma • Tarihsel sürecin değişmez gerçekliğini ÜRETİM oluşturur. • İnsanların tarihi yapabilmek için yaşamlarını sürdürebilecek durumda olmaları gerekir. • Bu da, doğal bir varlık olarak insanın tarihin her döneminde öncelikle ihtiyaçlarını karşılamak durumunda olması anlamına gelir. • Bu, gerçek bireylerin tüm tarih boyunca paylaştığı ortak özelliktir.

  35. Tarih, Tin’in açılımı ile belirlenen bir süreç değil, insanların hayatlarını üretmelerinin esas alındığı bir alandır. • Ancak üretim, tarihin kendisi değil, koşuludur. • İlk tarihsel eylem ihtiyacın giderilmesi değildir. Tarih, ilk gereksinimin giderilmesi sırasında ortaya çıkan sonuçlar itibariyle başlar.

  36. İnsan doğası ve yabancılaşma • Liberal ekonomi politikçilere göre, ihtiyaçların giderilmesi amacıyla oluşturulan toplumsal organizasyonun tarihi, insanlığın da tarihidir: • Avcılık, hayvancılık, tarım, ticaret... • Liberaller ticaretin insan toplumlarının genel refahını sağlayan son aşama olduğuna inanıyorlardı. • Tarihi, insan ihtiyaçları çerçevesinde ve değişen teknolojiye bağlı olarak gelişen toplumsalişbölümü düzenekleri içinde açıklıyorlardı. • Arkaplanda ise bireysel faydanınpeşinde koşan insan birey vardı.

  37. İnsan doğası ve yabancılaşma • Marx ise insan, doğa ve toplum arasındaki ilişkilere odaklandı. • Tarihi insan, doğa ve toplumun karşılıklı etkileşim süreci olarak gördü. • İnsan, ürettiği sürece doğayı tüketen bir varlık değil, üretim insanın doğa ile bütünleşmesi demektir. • Üretim, insanın doğa ile girdiği etkileşimdir. • Bu nedenle insan, doğa ve ürün bir bütün oluşturur. • Doğanın insana katılımı nedeniyle, üretim sürecinde insan da değişir. • İnsan ürettiği sürece değiştiği için her seferinde ihtiyaçları da değişir ve yeni ihtiyaçlar oluşur.

  38. İnsan doğası ve yabancılaşma • Böylece Marx tarihi salt insan ihtiyaçlarının giderilmesi olarak algılayan liberal yaklaşımın karşısında Tarihi insan doğasının değişimi olarak alır. • İnsan doğası tarafından belirlenen, ihtiyaçlarını gidermek için üreten ve işbölümüne giden, bu süreçte doğası hiç değişmeyen bir varlık değil; kendi doğasını üreten bir varlıktır.

  39. Diğer canlılar sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelirken insan fiziksel ihtiyaçlarının ötesinde üretim yapar. • Diğer canlılar doğa ile yaratıcı bir ilişkiye girmek durumunda değil. İnsan ise türsel özelliğini doğa ile girdiği ve sonucu her iki tarafın da değişimi olan bir ilişki sonucunda edinir.

  40. İnsan doğası ve yabancılaşma • İnsan üretirken doğayı kendisine, kendisini de doğaya katar. İnsan ile doğa arasındaki ilişki bir bütünleşme ilişkisidir. • İnsanlar bu ilişkiye «emek» aracılığıyla girerler. İnsanlar ancak emek aracılığıyla türsel bir varlık olduğunun bilincine varırlar.

  41. İnsan doğası ve yabancılaşma • İnsanın özgürlüğünün temel şartı ise onun bu türsel özelliği ile ilgilidir: ihtiyacın ötesinde ve evrensel üretim yapabilme. • İnsan emeği ihtiyaçlar çerçevesinden sıyrılıp artan bir şekilde toplumsallaşarak evrenselleştiği müddetçe insan özgürleşme potansiyeli taşır.

  42. İnsan doğası ve yabancılaşma • Yani insani özgürleşme, emeğin özgürleşmesi ile ilişkilidir. Sınıflı toplumlar ise bunun tersidir. • Çünkü sınıflı toplumlar, üretim araçlarına sahip olanlar ve olmayanlar temelinde kurulmuştur. • Ürünler, üretim araçlarına sahip olmayan doğrudan üreticilerin emeklerinin sonucudur. • Üretim aracı sahipleri bu ürünleri mülk edinmekte, böylece insan ve ürünü arasındaki dolaysız ilişki bozulmaktadır. • Emek sahibi, kendi ürünü üzerindeki kontrolünü yitirmektedir.

  43. İnsan doğası ve yabancılaşma • Bu yabancılaşmanın da temelidir. • Üretimin ve onun sonucu olan ürünün, insani zenginleşmeye değil, yoksunlaşmaya vesile olmasıdır. • Temelinde emeğin meta haline gelmesi vardır. • İnsanın kendi türü, doğa ve toplumla girdiği ilişkinin merkezi kategorisi olan emek ücretlihalegeldiğinde, üretim de insani potansiyelin açığa çıkartılması için değil, temel ihtiyaçların giderilmesi için gerçekleşmeye başlar.

  44. İnsan doğası ve yabancılaşma • Üretim, özgürleşmeye değil, mecburiyete göre tanımlanmaya başlanır. • Emek sahibinin yaşam koşulları giderek sefilleşir. «yarattıkça sefilleşir». • Kendi varlığını kattığı doğa, mülk sahibinineline geçer. • Emeğin ürünü, kendisinin karşısına, onu zenginleştiren değil, yoksullaştıran ve yoksunlaştıran ayrı bir varlık olarak dikilir.

  45. İnsan doğası ve yabancılaşma • Kişinin kendi emeğine yabancılaşması, kendi türüyle, doğayla ve toplumla olan ilişkisini de etkiler. • Yabancılaşma zora dayalı ve özel mülkiyetin kurallarına göre düzenlenen çalışmanın sonucunda ortaya çıkar. • Kendi emeğine yabancılaşan insan, insanı insan yapan evrensel üretim yapabilme yetisinden yoksun bırakıldığı için kendi türüne de yabancılaşmış olur. • Süreç zincirleme işler. • İnsan-doğa ilişkisi de sekteye uğrar.

  46. İnsan doğası ve yabancılaşma • Ürünün bir meta haline gelmesiyle insan ile doğa arasındaki bütünleşme ilişkisi de tersine döner. • Doğa artık insanın kendi benliğine katacağı bir unsur değil meta üretmek için tüketilmesi gereken bir hammaddedir. • Yabancılaşma insanların kendi aralarındaki ilişkilerde de ortaya çıkar. Kendi emeğini meta olarak algılayan insan diğer bireylerinkini de öyle algılar. Birey, topluma yabancılaşır.

  47. İnsan doğası ve yabancılaşma • Hegel, burjuva sivil toplumunun bireylerin ayrı mecralardaki çıkar arayışlarının ortaya çıkardığı parçalanmışlık karşısında devletin bütünlüğü tekrar sağlayacağını düşünmekteydi. • Tarihsel sürecin parçalı hali, devlet katında yeniden ve daha aşkın bir bütünlük kazanacaktı.

  48. İnsan doğası ve yabancılaşma • Hegel’e göre: İnsan toplumları ilk baştaki bütünlüklerinden (tez) ayrılmış, parçalı bir yapıya bürünmüş (anti-tez); devlet bu bütünlüğü daha ileri bir derecede sağlayacak (sentez). Yabancılaşma, devlette aşılacak. • MarxHegel’itersyüz eder. Marx’a göre devletin kendisi bir yabancılaşma ürünüdür.

More Related