1 / 8

efsaneler

efsaneler. İÇİNDEKİLER: Çoban dede efsanesi ILICA söğütlü köyü BALIKLI GÖLÜ EFSANESİ İZMİR GELİN TAŞI VE DEDE TEPESİ EFSANESİ AĞLAYAN KAYA EFSANESİ ŞAHMERAN EFSANESİ. Çoban dede efsanesi

Download Presentation

efsaneler

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. efsaneler İÇİNDEKİLER: Çoban dede efsanesi ILICA söğütlü köyü BALIKLI GÖLÜ EFSANESİ İZMİR GELİN TAŞI VE DEDE TEPESİ EFSANESİ AĞLAYAN KAYA EFSANESİ ŞAHMERAN EFSANESİ

  2. Çoban dede efsanesi Çoban dede Köprüköy bulunmaktadır. Çoban dede efsanesinin anlatıldığı yerde bulunana taşlar bir çobana ve koyunlarına ve birde ejderhaya benzetilmektedir. Efsaneye göre çok eskilerde bir çoban yaşarmış. Bir Ejderha çobanın sürüsüne musallat olmuş ve her geldiğinde bir koyunu alıp götürüyormuş günler sonra azalan sürüsüne üzülen çoban Allaha yalvararak ejderi taş etmesini ve buna mukabil kendisinin bir koç kurban edeceğini söyler. Allah duasını kabul eder fakat çoban kurbanını kesmez bu nedenle de Allah çobanı ve koyunları taş eder.Emre kom Köyü halkının anlattığına göre ise efsane şöyledir.Yavuz Sultan Selim, İran seferine giderken ordu suyu geçemez. Padişah askerin geçebilmesi için oraya bir köprü yapılmasını emreder. Ancak bir türlü köprünün ayağını (temelini) tutturamazlar. Köprü ayağı için nereye temel attılarsa temel tutmaz. Çok yer denerler ama nafile. Orada, Allah'ın ermiş bir kulu olan Çoban Dedede koyun otlatmaktadır. Bakar ki padişahın askerleri köprünün ayağını tutturamıyorlar, askerlerin yanına gider ve onlara : - Şimdi asamı atacağım. Asa nereye düşerse köprünün ayak temelini oraya atınDer ve elindeki asasını fırlatır. Asa köprünün olduğu yere düşer. Askerler köprünün ayak temelini asanın düştüğü yere atarlar, bakarlar ki temel tutmuş. Çoban Dedeye bakarlar, ama Çoban Dedeyi bulmak ne mümkün. Allahın o veli kulu sır olmuştur. Köprü inşa edilir ve asker üzerinden geçer.(Konum olarak bakıldığı zaman Çoban dede Köprüsü tam Pasın Suyu ve Arasın birleşme noktasının üzerindedir.) 

  3. ILICA söğütlü köyü BALIKLI GÖLÜ EFSANESİ Erzurum Ilıca ilçesi güneyinde ilçeye yakın 5-6 km uzaklıkta Söğütlü Köy’ünde Balıklı bir göl vardır.Bu gölde Anadolu’nun fethi sırasında buradaki Türk Akıncılarının savaşta su içerken arkalarından vurularak şehit oldukları ve Allah tarafından balık oldukları söylenmektedir.Bir gün, köyden bir adam gölde tuttuğu balıkları eve getirir ve karısına balıkları kızartmasını söyler. Söyler ama bu balıklar balık değil balık gibi görünseler bile her biri Allah tarafından balığa çevrilen şehit akıncılar. Kadın balıkları tavaya koyar ve kızarmaya başladığında, kızaran balıklar tavadan kaybolur. Adam ve karısı gördükleri durum karşısında hayrete düşerler ve kendilerini korkudan dışarıya atarlar ve göle kadar giderler.Kızartmaya çalıştıkları balıklar sırtları kızarık şekilde gölde yüzmektedirler. O günden sonra bu balıklar kutsal sayılır ve hiç kimse bu gölden balık tutmaz. Göldeki balıkların her birinin muhtelif yerleri yanık gibidir. Bunun tavadaki kızarıklıktan ileri geldiği söylenir.

  4. İZMİR GELİN TAŞI VE DEDE TEPESİ EFSANESİ Güzel İzmir'imizin Bergama ve Dikili ilçeleri arasında Kaynarca denilen büyük bir bataklık varmış. Sazlarla örtülü olan bu bataklıkta pek çok kaynak gizliymiş. Bu kaynaklara düşenler, tabaklanmış deriye dönerlermiş. Vaktiyle bu Kaynarca'nın olduğu yerde bir MEB lekem varmış. Verimli tarlaları, besili hayvanları pek çokmuş. Bu memleketin halkı o kadar zengin olmuşlar ki, ekinlerini ekmek, hayvanlarım otlatmak için başka yerlerden işçi getirip çalıştırıyorlarmış. Fakat gelenler oranın ahlakını bozmuş, halkı baştan çıkarmışlar. Bir gün bu memlekete bir pir gelir, halka neci hatta bulunarak akıllarını başlarına toplamalarını söyler. Bu pirin sözlerine kimse kulak asmadığı gir biç, bir de altın ve gümüş dolu iki kuyunun arasına ekmek su vermemeksizin hapsederler. Pirin haline acıyan bir kız, kimselere görünmeden bu ihtiyara ekmek ve su getirir, onu ölmekten kurtarır. Bir müddet sonra bu kızın düğünü olur. Kırk gün, kırk gece süren eğlencelerden sonra bütün halk sarhoş olur, yerlerde sürünmeye başlarlar. Geçlik yeni evine gitmek için atına biner, yola çıkılır. O bölgenin âdetine göre, geline, köyün hemen yakınında bulunan bir kuyudan üç yudum su içirmek ve aynı kuyunun etrafında üç defa dolaştırmak gebredir. Kuyunun başına gelinir, tam gelin su içeceği sırada o pir karşılarına çıkar ve der ki: . «Durmadan arkamdan yürüyün, sakın arkanıza bakmayın. Yoksa hepiniz taş olursunuz!» Pirin bu sözlerinden korkan halk onun peşine takılır ve koşmaya başlar. Arkalarından müthiş güç*rüştüler kopar, acı çığlıklar atılır. Buna dayanamayan birisi arkasına dönüp bakar. Evlerden suların fışkırdığını, memleketi kara dumanların bürüdüğünü görünce «Yandım.» diye Kendisini yere atıverir. Ne olduğunu anlamak için hepsi arkalarına bakarlar ; pirina sözünü dinlemedikleri için de taş kesilirler. Kurtarmak istediği kızın taş kesilmesine çok üzülen pir, tepeye tırmanır ve fazla gidemeden orada ruhunu teslim eder. Bu hadiseden sonra, kızın taş kesildiği yere Geç lif Taşı, pirin ruhunu teslim ettiği tepeye de Dede Tepesi adı verilir. Kaynarca'daki memleketin batması sırasında baş kaç bir gelin de bir katar deve ile birlikte Çandarlı'ya gidiyormuş. Bu kafile de oldukları yerde taş kesilmiş. Çandırlı yolunda, Demir taş'ın yanındaki Katar Kayalar adını bu hadiseden alıyormuş. O büyük felâket sırasında Kaynarca'dan kaçmak isteyen bir bezirgân Alarga Tepesine sığınır. Bütün eşyası ile birlikte taş olmaktan kurtulamaz. Bugün Alarga tepesinde görülen kayalar, halkın ifadesine göre, birbiri üstüne konmuş bez toplarına ve bir adama benzemekteymiş.

  5. AĞLAYAN KAYA EFSANESİ Niobe, Lydia kralı Tantolos'un kızı, Thebai kralı Amphion'un ise karısıydı. Çok kibirli ve hırslı bir kadındı. Hepsi birbirinden güzel tam on iki tane çocuğu vardı. Altısı kız, altısı da erkekti. Bundan dolayı kendini öyle beğeniyordu ki Thebai kadınlarının büyük saygı duydukları Tanrıça Leto'yla sadece iki çocuğu var diye alay ediyordu. Niobe daha fazla çocuğu olduğu için tanrıça Leto'dan daha çok saygı görmesi gerektiğini söylüyordu. Letobunları duyunca çok üzüldü. Bunun yanında çok da öfkelenmişti. İki tanrıya ana olan bir kadına hakaret ettiği için Niobenin cezalandırılması nı istedi. Çocukları Artemis ve Apollon'u yanına çağırarak durumu anlattığında iki kardeş Niobe'ye hak ettiği cezayı vermek için derhal harekete geçtiler. Niobeninaltı oğlu Kitheron dağının kayalıklarla örtülü sarp yamaçlarında avlanırlarken Apollo öğle vakti onları kıstırdı ve görünmez okları ile altısınıda yere serdi. Haber duyulunca altı kız kardeş, kardeşlerinin ölülerinin bulunduğu dağa koştular. Fakat yol çok uzundu veonlar oraya ulaşana kadar gece olmuştu. Karanlıkla birlikte Artemis de gök yüzünde parlamaya başladı. Annesini üzen kadının kızlarını görünmez okları ile avladı. Tam dokuz gün hiç kimse dağa çıkıp oniki kardeşin cenazelerini almaya cesaret edemedi. Bu yüzden cenaze törenleri de yapılamadı. Niobe çocuklarının başına gelen bu felaketten dolayı günlerce ağladı kendini yerden yere vurdu. Acısı öyle büyüktü ki çocuklarının öldükleri dağa çıkıp Zeus'tan kendisini kayaya çevirmesini istedi, ve Zeus'ta bu acılı anne'nin isteğini yerine getirip onu çocuklarının cenazesinin başında kayaya çevirdi.

  6. ŞAHMERAN EFSANESİ Günümüzden binlerce yıl önce, bugünkü Tarsus kenti civarlarında yedi kat yerin dibindeki mağaralarda yaşayan yılanlar varmış. Meran adı verilen bu yılanlar, çok akıllı ve iyi yüreklilermiş. Arkadaşlığa, dostluğa, sevgiye büyük önem vererek, barış içinde mutlu bir hayat sürerlermiş.  Meranların başında Şahmeran denilen eceleri varmış.  Genç ve güzel bir kadın olan Şahmeran hiç yaşlanmaz, öldüğü zamanda ruhu kızının vücuduna geçermiş.    Geçmişten günümüze kadar gelen bu efsaneye göre Şahmeran'la karşılaşan kişi Camsab'dır. Yoksul bir ailenin oğlu olan Camsab, evinin geçimini arkadaşları ile odun satarak sağlamaktadır. Bir gün arkadaşları ile birlikte bir kuyu dolusu bal bulan Camsab, arkadaşlarının açgözlülüğü yüzünden kuyunun içindeki bal bitince kuyuda bırakılır. Terk edilen genç cebindeki çakıyı kullanarak burada gördüğü bir deliği genişletir ve daha büyük bir yere geçer. Uyandığında etrafının yılan ve ejderhalarla dolu olduğunu görür. O sırada yarı insan yarı yılan olan Şahmeran yanına gelir ve konuşurlar. Camsab kendisine yapılan ihaneti anlatır. Camsab'ın anlattıklarını dinleyen Şahmeran onu kuyudan çıkaracağını söyler. Fakat gençten ömrü boyunca asla yerini söylemeyeceğine dair söz alan Şahmeran ona yeterli miktarda dünyalık vererek genci kuyudan çıkarır.     Köyüne dönen Camsab, ülkesinin hasta hükümdarının iyileşebilmesi için Şahmeran'ın etinin önerildiğini duyar ve ses çıkarmaz. Bir gün arkadaşları ile sohbet ederken Şahmeran'ı gördüğünü ağzından kaçırır. Arkadaşları tarafından bu olay padişaha ulaştırılır. Padişah Camsab'ı huzuruna çağırarak Şahmeran'ın yerini göstermesini ister. Fakat Camsab bir türlü Şahmeran'ın yerini söylemez. Kendisine altınlar ve vezirlik ünvanı verileceğini duyan Camsab Şahmeran'ın yerini vezire gösterir. Vezir bazı sihirli kelimeleri söyleyerek Şahmeran'ı altın bir tepsi içinde kuyunun dışına çıkarır. Vezir'in adamları Şahmeran'ı öldürür ve onun etini hükümdara yedirirler, hükümdar sağlığına kavuşur. Efsane, Şahmeran'ın insanoğluna olan sadakati ve iyi niyetine karşılık gördüğü ihaneti anlatır.

  7. Bitti!

More Related