1 / 157

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TANIMI VE ÖNEMİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TANIMI VE ÖNEMİ. DAVRANIŞIN TANIMI. Davranış; bireyin herhangi bir durum karşısındaki tepkileridir. Davranış kapsamındaki hareket ve etkinlikler iki başlık altında toplanmaktadır: 1.Görülebilen ve işitilebilen hareketler.

holli
Download Presentation

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TANIMI VE ÖNEMİ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TANIMI VE ÖNEMİ

  2. DAVRANIŞIN TANIMI Davranış; bireyin herhangi bir durum karşısındaki tepkileridir. Davranış kapsamındaki hareket ve etkinlikler iki başlık altında toplanmaktadır: 1.Görülebilen ve işitilebilen hareketler. 2.Zihinsel süreçler ve etkinlikler (duygu, düşünce, algılama gibi)

  3. DAVRANIŞIN TANIMI • Davranış tüm canlılar tarafından sergilenen aktiviteleri kapsar ancak ortaya çıkış şekli farklılıklar gösterir. Örneğin; • Tek hücrelilerde (amip, bakteriler ve mantarlar) uyaranlardan uzaklaşma ya da uyaranlara yakınlaşma • Bitkiler gibi daha üst düzey canlılarda ise (ayçiçeğinin güneşe yönelmesi gibi) refleksler şeklinde ortaya çıkar.

  4. DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TANIMI Ancak “davranış billimlerinin” kendine konu edindiği canlı türü “insandır”Yani insan tarafından sergilenen aktiviteleri kapsar. Bu açıdan davranış bilimlerinin kısa tanımı, “insan davranışlarının bilimsel olarak incelenmesi” şeklindedir.

  5. DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN AMACI Davranış bilimlerinin amacı insan davranışlarını; 1.Tanımak, 2.Anlamak, 3.Tahmin etmek ve 4.Kontrol etmektir (Etkilemek)

  6. ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ Davranış bilimlerinin odak noktasını oluşturan insan günlük yaşantısında çok sayıda organizasyonla ilişki halindedir. Bu ilişki türü bir organizasyonu oluşturmak, bir organizasyonun ürünlerinden yararlanmak ya da belirli bir organizasyonca oluşturulan kurallara uymak şeklinde gerçekleşebilmektedir. Dolaysıyla bu ilişkilerin sonucu olarak organizasyonel bağlamda bir davranış gündeme gelmektedir.

  7. ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ Bu anlamda örgütsel davranış; “organizasyonel yapı içindeki insanların faaliyetleri ile ilgili olarak ortaya çıkan tepkiler”olarak tanımlanmaktadır. Yani örgütsel davranış davranış bilimleri disiplininin uygulamalı bir alanıdır. Bu açıdan bakıldığında örgütsel davranış organizasyon içindeki insan davranışlarının yapı, teknoloji ve dış sosyalsistemle ilişkisini inceleyen disiplin olarak görülmektedir.

  8. İŞLETMELERDE DAVRANIŞ İŞLETMELERİN “DAVRANIŞLARINI ANLAMAK VE ETKİLEMEK ZORUNDA OLDUĞU İNSANLAR 1.İç Paydaşlar a. İşletme sahibi ya da sahipleri b. Yöneticiler c.Çalışanlar 2. Dış Paydaşlar a. Müşteriler b. Hissedarlar c. Rakipler d. Devlet ve hükümet yöneticileri e. Tedarikçiler f. Toplumun diğer kesimleri

  9. İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Organizasyonlar insanlar tarafından meydana getirilmenin ve onlar tarafından çalıştırılıyor olmanın ötesinde yine insanlar için ve insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulurlar. Organizasyonlar bu ihtiyaçları karşılamak için insanları kendine çekebilmeli, onları örgütte tutabilmeli, güdüleyebilmelidir. İşte bu çok önemli kaynağı yönetmek, günümüzde işletmelerin ve kurumların en önemli etkinliklerindendir. Geçmişte insan faktörü her zaman için kolaylıkla bulunabilen ve tükenmeyen bir kaynak olarak düşünülmekteydi. Hatta bugün bile gelişmekte olan ülkelerde buna inanılmaktadır.

  10. İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Ancak zamanla bu şartlar değişime uğradı. Son yıllarda yapılan çalışmalarda örgütlerin faaliyetlerini sürdürmeleri ve küresel düzeyde rekabet edebilmeleri için bir stratejiye sahip olmaları gerektiği üzerinde durulmakta ve stratejik açıdan insan kaynaklarının değerlendirilmesine çalışılmaktadır. Bu süreçte çalışanlar, “değerlendirilmesi ve geliştirilmesi gereken stratejik bir kaynak” olarak ele alınmaya başlandı.

  11. İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Tüm bu şartlarda, hemen hemen her sektör için geçerli olan yoğun rekabet altında şirketlerin başarılı olması ve ayakta kalabilmesi müşteri kazanabilmeye ve müşteriyi sadık bir kitle haline getirebilmeye diğer bir ifade ile müşteri odaklı çalışmaya dayanmaktadır. Ancak sürekli ürün ve marka bombardımanındaki müşterileri kazanmak ya da mevcut müşterilerle ilişkileri koruyabilmek kolay bir iş değildir.

  12. İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Bu amaçla 2012 yılı için ABD’de yaklaşık yıllık toplam reklam harcaması200 milyar dolar civarındadır. Bu rakam dış paydaş olarak insanı tanımanın niçin önemli olduğunu açıklamaktadır. Dış paydaş olarak insanın önemsenmesinin tarihçesi yeni değildir. Örneğin 1870 yılında “Hadika” gazetesi Türkiye’de ilk defa “tohum ve fidandan” oluşan promosyon vermiştir. Bu rakamlar dış paydaş olarak insanın ne düzeyde önemsendiğinin ve önemsenmesi gerektiğinin kanıtıdır.

  13. İÇ PAYDAŞ OLAN İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ İnsan işletmeye “ruh” veren unsurdur. Diğer üretim faktörleri “gözün görme yeteneğine sahip olması” kadar önemlidir. İnsan faktörü ise; “göze hayat veren ışık” anlamındadır. Göz ne kadar sağlıklı olursa olsun “göze hayat veren ışık” olmadıkça yani karanlıkta hiç bir şeyi göremez. Yani göz görebilmek için nasıl ışığa ihtiyaç duyarsa aynı şekilde firmalar da sahip olduğu diğer unsurlar ne kadar mükemmel olursa olsun insan unsuruna ihtiyaç duyarlar.

  14. İÇ PAYDAŞ OLAN İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Firmaların temininde zorluk çekilen nitelikli elemanlara değer vermeleri ve onların nazı ile oynamaları profesyonelliğin gereği olmaktadır. Çünkü örgütlerin faaliyetlerini sürdürmeleri ve küresel düzeyde rekabet edebilmeleri için duygusal davranma lüksü bulunmamaktadır. Firmalar sadece nitelikli insanlara değil bazen temininde hiç zorluk çekilmeyen, her zaman için kolaylıkla bulunabilen ve tükenmeyen bir kaynak durumunda olan personele de fazlasıyla değer verilebilmektedir. Bu davranışı firmalar bazen sosyal sorumluluk örneği oluşturmak bazen de temininde zorluk çekilen, her zaman için kolaylıkla bulunamayan ve tükenebilen bir kaynak durumunda olan personele mesaj vermek için de sergilerler.

  15. DIŞ PAYDAŞ OLARAK İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Bilgi ve teknoloji çağı olarak adlandırılan 21. yüzyılda toplumsal değişim ve işletme alanındaki gelişmelerle pazar ve pazarlama dengeleri de farklılaşmaktadır. Gelişen teknolojilerle üretim kabiliyetleri artmakta, tüketiciler sürekli yeni marka ve ürünlerle karşılaşmakta ve her alanda değişik kalite, fiyat ve çeşit alternatifi yakalayabilmektedirler. Ayrıca her geçen gün farklılaşan ve çeşitlenen medya karşısında tek bir kanaldan geniş kitlelere ulaşmak düşünüldüğü kadar kolay olmamaktadır.

  16. DIŞ PAYDAŞ OLARAK İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Diğer yandan bilişim teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak tüm dünyada e-ticaret hızla gelişiyor. İnternet üzerinden ürünlerin pazarlanıp satılması, bu amaçla fiziksel bir dükkan açmaya kıyasla, çok daha kolay ve ucuzdur. Ayrıca günümüzde, şehir, ülke fark etmeksizin, bir bilgisayar ve internet bağlantısı sahibi olan hemen herkes internetten yapılan satışlarda müşteri potansiyelini oluşturuyor.

  17. DIŞ PAYDAŞ OLARAK İNSANI TANIMANIN ÖNEMİ Tüm bu şartlarda, hemen hemen her sektör için geçerli olan yoğun rekabet altında şirketlerin başarılı olması ve ayakta kalabilmesi müşteri kazanabilmeye ve müşteriyi sadık bir kitle haline getirebilmeye diğer bir ifade ile müşteri odaklı çalışmaya dayanmaktadır. Ancak sürekli ürün ve marka bombardımanındaki müşterileri kazanmak ya da mevcut müşterilerle ilişkileri koruyabilmek kolay bir iş değildir.

  18. İNSANI TANIMANIN ZORLUĞUNU VURGULAYAN SÖZLER • “Başkalarını tanımak bilgeliktir; kendini tanımak üstün bilgeliktir” • “Her şeyi tanıyabiliriz kendimiz hariç” • “Bazı insanlar koca kainatı bilirler de kendilerini bilmezler” • İnsanı tanımak için onunla 70 kg. tuz yemek gerekirmiş. • Hayvanın alacası dışında, insanınki içinde. • Kavun değil ki koklayasın.

  19. İNSANI TANIMANIN ZORLUĞUNA NEDEN OLAN SEBEPLER 1.İnsanın“kainatın küçültülmüş bir örneği” olarak tanımlanması yani Alemin, küçük dünya; ademin büyük dünya olarak bilinmesi. Yani yaratılışında(fıtratında) maddi, manevi, nebati, hayvani tüm boyutların varlığı. 2.İnsanın fiziki yapısının (anatomisinin) anlaşılamayacak kadar konpleks olması 3. İnsanın yaratılış itibariyle ihtiyaçlarının, hislerinin ve arzularının sınırsız ve şiddetli olması

  20. İNSANI TANIMAYI KOLAYLAŞTIRMAK Buna karşılık insanı tanımanın kolay olduğunu ifade eden; “insanları gözünden tanırım”; “insan sarrafıyım” gibi sözler ve buna vurgu yapan hikayeler de mevcuttur. Ancak bu söz, hikaye ve olaylardan da anlaşılacağı gibi insanı tanımak için mutlaka bir takım verilere ihtiyaç bulunmaktadır.

  21. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) İnsanı tanımanın bir bilim dalını gerektirecek kadar zor hatta imkansız olduğunun düşünülmesi “insanı tanımak” için bir takım çalışmalara yönelimleri artırmıştır.İlm-i Feraset, İlm-i Kıyafet, Yüz Okuma, Nefes Analizi ve Astroloji bu çalışmalardan bir kısmını oluşturmaktadır.

  22. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) 1.İlm-i Feraset: Görünen ve açıkça bilinen şekil ve davranışlardan canlının huy ve karakterini anlama ilmi. 2.İlm-i Kıyafet:Bireyin bütün vücudunu değerlendirerek kişiliği anlama ilmi.

  23. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) 3.Yüz Okuma (face Reading); İlm-i Sima (Fizyogrami):Yalnızca yüzdeki özellikleri alıp kişilik tesbiti yapmaya denir. Çok eski dönemlerde bilginler insanların yüz yapısı ile karakteri arasında ilgi kurmaya çalışmışlardır. Bu alan sistemli olarak ilk defa Çin’de gelişmiştir. Robert L.Whiteside ve William F.Burtis fizyografiyi uyguladıkları 1200 denek üzerinde yaptıkları araştırmada insan karakterinin çözümlenmesinde %93 başarıya ulaşmışlardır. General Electric, MCI ve American Airlines gibi tanınmış bir çok şirket bu tekniği insan kaynakları, kariyer planlama, satış artırma, motivasyon, liderlik ve iletişim alanlarında kullanmaktadırlar.

  24. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) İlm-i Feraset, İlm-iKıyafet ve yüz okuma gibi tekniklerden yararlananlar; “Allah’ın insanoğlunun simasındaki hiçbir kıvrımı ve çizgiyi boşuna yaratmadığı” düşüncesinden hareket etmektedirler. İnsan vücudu bu anlamda bir kitap gibidir. Ancak her insanın her kitabı okuması nasıl mümkün değilse herkesin bu ilimlerden hareketle insanı tanıması da mümkün değildir.

  25. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) 4.Nefes Analizi:Kişilere nefes egzersizleri yaptırarak onların nefes alış-verişlerini izlemek ve böylece insanların kişiliği hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla yapılan çalışmalardır. Bu analiz göstergelerine göre; “göğüsten nefes alanlar daha duygusal, karından nefes alanlar ise daha mantıklı karar alabiliyor”

  26. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) 5. Astroloji:Tarihte gök bilimleri ile ilgilenen ilk medeniyetler Sümerler ile Keldanilerdir. Gök cisimlerine tapan bu kavimler yıldızların hareketlerinden ve aldıkları değişik konumlardan hükümler çıkarırlarmış. Astrolojinin temelinin bu inanca dayandığı ifade edilmektedir. Astrolojiye göre insanların davranışlarında burçların etkisi daima hissedilmektedir. Duygular, ahlak ve sağlık gibi olgular açısından burçlar bazen olumlu bazen olumsuz sonuçlara sebep olurlar. Yani yıldızların burçlar sistemindeki konumları uğurlu veya uğursuz dönüşümlerle doludur.

  27. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) İşte uğurlu olduğu tespit edilen veya zannedilen böyle bir zamanda başlanılacak işlerin insana uğur getireceğine inanılır ve buna “eşref saati” denilir. Hemen bütün İslam saraylarında çalışan müneccimlerin uğraştıkları işlerden birisi de “eşref saatini” tespit etmektir. Osmanlı sarayında da “müneccimbaşılık” müessesesi bulunur ve önemli olayların zamanını belirlemede müneccim başı son sözü söylermiş ve işler ona göre yürütülürmüş. Sultan II. Mehmet’in İstanbul’un fethi için müneccimlerin belirlediği eşref saatte sefere çıktığı rivayeti bunlardandır.

  28. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) İstanbul’a su getirmekle Kanuni Sultan Süleyman tarafından görevlendirilen Mimar Sinan’ın Kırkçeşme su kemerlerinin inşaatına başlayacağı gün ile ilgili olarak; “UĞURLU BİR GÜN BELİRLENDİ” ifadesini kullandığı bazı kaynaklarda belirtilmektedir. Yine bir caminin inşaatına başlanacağı günler için Mimar Sinan’ın; “KUTLU BİR GÜNDE VE UĞURLU BİR SAATTE” ifadesini kullandığı da yine bazı kaynaklarda belirtilmektedir. (Diyanet TV.2012 Ağustos)

  29. İNSANI TANIMA İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) Osmanlı mimarisine ait tarihî camilerin avlusundaki kubbeli küçük yapılardan olan Muvakkithanelerin inşa amaçlarından birisi de uğurlu günleri hesaplamaktı. Muvakkithanelerde bu görevleri yerine getirene ise “muvakkit” denirdi. Muvakkitler, kapsamlı bir medrese eğitiminden geçer, astronomi, fizik, matematik gibi fenni ilimlere öğrenci yetiştirir ve müneccimbaşılarca imtihana tabi tutulup seçilirdi. Müneccimbaşı, mübarek ayları hesaplayan, “sefere çıkma, padişahın tahta geçme zamanı” gibi en münasip günleri ayarlayan kişiydi. Saraydaki bilim adamı topluluğundan sayılırdı.

  30. İNSANI ETKİLEME İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) İnsanı etkilemenin de bir bilim dalını gerektirecek kadar zor hatta imkansız olduğunun düşünülmesi yine insanı etkilemek için bir takım çalışmalara yönelimleri doğurmuştur. Tarihsel süreçte bireyler insanların davranışlarını etkilemek için “etik dışı ve kanunlarla yasaklanan” “subliminal” mesajların kullanımı gibi yöntemlere; büyüye ve Beyin Kontrolü ve Elektromanyetik Dalgalar gibi tekniklere başvurma ihtiyacı duymuşlardır.

  31. İNSANI ETKİLEME İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) Kişinin bilinçaltına“subliminal” mesaj göndermenin bir çok yolu bulunmaktadır. Bunlardan birisi de gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla bilinçaltına itilen 25. karelerdir. Bu şekilde, bilinç-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada yani dış paydaş olan müşterileri etkilemede daha işlevsel olduğu görülmüştür.

  32. İNSANI ETKİLEME İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) Bireylerininsanları etkilemek için “denize düşen yılana sarılır” misali başvurdukları yollardan birisi de “büyüdür”. Ancak büyüyü egzotik mistism (hokus-fokus, muska vs) anlamında düşünmek yanlıştır. Büyü; renk, ses, şekil vs gibi unsurlarla insan psikolojisini etkilemek ve aklı bloke etmektir. İnsanların dertlerine çözüm bulmak amacıyla yanına gittikleri cincinin; “filan kişi size büyü yapmış” demesi de 25. Kare de bizzat büyünün kendisidir.

  33. İNSANI ETKİLEME İLE İLGİLİ BAZI ÇALIŞMALAR (ARAYIŞLAR) Büyününbirgerçek olduğu ifade edilmektedir. Bu ifadeye kanıt olarak “eğerbüyügerçekolmasaydıislamdinionuharamkılmazdı. NitekimKur’an’dakibirayette; ‘büyüvefaloklarışeytandandır’ayetiileri sürülmektedir. “Yapılan bazı araştırmalarda insanların %87’ sininbüyüyeinandığının ortaya çıktığı” belirtilmektedir.Yine OsmanlıPadişahlarınınseferegiderken “tılsımlıgömlek” giymişolmalarıvebugömleklerinTopkapıSarayındasergileniyorolmasıpadişahlarındabüyüyeinandıklarının ve Büyününbirgerçek olduğunun kanıtı olarak gösterilmektedir.

  34. BEYİN KONTROLÜ VE ELEKTROMANYETİK DALGALAR Beyin kontrolü, kişinin ikna ve telkinle istekleri dışında belirlenmiş bir davranışa yönlendirilmesidir. Kişi psikolojik savunma mekanizmalarından mahrum bırakılıp, sahip olduğu inanç ve düşünce yapısı sarsıldığında ikna ve telkine açık hale getirilmiş olur. Bunların yapılabilmesi için beyin yıkama seansları, kimyasallar, elektromanyetik dalgalar gibi yöntemler uygulanmaktadır. Yaşantımızın vazgeçilmezleri arasına giren kimyasallar, elektromanyetik dalgalar ya da diğer uygulamalar, başta beynimiz olmak üzere tüm çevredeki doğal döngüleri etkilemektedir. Örneğin Kimyasal maddeler yardımıyla insanlar halüsinasyonlar görme, canlı, neşeli, güçlü olma gibi hislere dayalı değişimler oluşturulabilmektedir.

  35. BEYİN KONTROLÜ VE ELEKTROMANYETİK DALGALAR En tehlikeli olanı ise bazı kimyasal maddeleri almış insanlara belirli komutlar verildiğinde, sorgulamadan belirli süre boyunca komutları yerine getirme isteği oluşmasının gözlenmesidir. Kimyasal etki maddeleri arasında kokuların özel bir rolü vardır. Kokular, insan ruhunu ve psikolojisini güçlü şekilde etkileyen faktörlerdir. Belli bir kokunun insanı belli bir tavır ve eyleme yönlendirilebileceği konusunda çalışmalar devam etmektedir. Bazı mağazalarda belli bir koku yayıldığında mal satışının yüksek seviyelere ulaştığı gözlemlenmiştir.

  36. DAVRANIŞ BİLİMLERİNİ OLUŞTURAN DİSİPLİNLER Gerçekte insan davranışı kesin olarak bir bilim dalının tekeli altında değildir. Farklı disiplinler insan davranışlarının farklı yönlerini ele alır ve inceler. Esas olarak davranış bilimlerinin; sosyoloji, psikoloji ve antropolojinin ortak noktalarından meydana geldiği görüşü ağırlıklıdır. Bu görüşe göre davranış bilimleri Amerikan bilim adamlarının söz konusu üç disiplinin yeni bir gözle algılanmasından ibarettir.

  37. SOSYOLOJİ Sosyoloji, toplum bilimi olarak tanımlanmaktadır. Sosyoloji, toplum içinde yaşayan insanların ilişkilerini, toplumsal kurumları ve grupların bireysel davranışlar üzerindeki etkilerini inceler. Kısaca sosyoloji toplumu (insan grubunu) odak alır ve inceler.

  38. SOSYOLOJİ Sosyolojik açıdan toplum, insanları etkileyen gerçek ilişkiler bütünüdür. Bu ilişkilerden kastedilen insanlar arasındaki fiziksel, ekonomik, hukuksal entelektüel ve duygusal ilişkilerdir. Her ne kadartoplumbireylerdenoluşmaktaise de bireylerintoplamındanfarklıbirbütündür.

  39. SOSYOLOJİ Toplum Kavramına Mozaik Örneği: Mozaik çakıl taşlarından yapılmaktadır ancak mozaik çakılların toplamından ibaret değildir. Çakıl taşları belli sistematikle ve belirli ilişkiler (renk, şekil gibi) dikkate alınarak farklı yerlere yerleştirilerek mozaiğin değişik bir karakter taşıması sağlanır. Bu taşları gelişi güzel bir yere koyduğumuzda taş yığını ortaya çıkar.

  40. SOSYOLOJİNİN TARİHÇESİ Sosyoloji bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkmadan önce çeşitli zaman ve toplumlarda bazı düşünürlerin, bugün sosyolojinin konusu olan alanlarda çalıştıklarını görüyoruz.Bu nedenle toplumsal düşüncenin tarihi insanlığın düşünce tarihi kadar eskidir.

  41. SOSYOLOJİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 570-475 yılları arasında yaşamış olan Herakleitos toplumsal sorunları çözümlemek için “aristokratik” bir yönetimi savunmuştur. Pythagoras, toplumda adaletin gerçekleşmesi için akıl, ruh ve arzular arasında eşitlik ve uyum olması gerektiğini ileri sürmüştür. Aristo’ya göre ise en iyi yönetim biçiminin hangisi olduğunu araştırmak yetmez; ele alınan topluma en uygun, en yararlı yönetim biçimini bulmak gerekir.

  42. SOSYOLOJİNİN TARİHÇESİ Eski Yunan’da toplumsal sorunları çözümlemede politik ve siyasi öneriler üzerinde durulmuştur. Roma’da sorunların çözümü sadece hukuk bakımından ele alınmıştır. Batı dünyası Rönesans’a kadar Hıristiyanlığın skolastik katı felsefesinin etkisi altında bir ilerleme gösterememiştir. Buna karşılık Doğu dünyasında Abbasiler devrinden başlayarak düşüncenin özgürce oluştuğu görülüyor. Ortaçağ düşüncesi “doğrunun zaten mevcut olduğu” düşüncesine ve felsefenin okullarda okutularak öğretilmesine dayanan bir yaklaşımdır.

  43. SOSYOLOJİNİN TARİHÇESİ DoğudünyasındaAbbasilerdevrindenbaşlayarakdüşünceninözgürceoluştuğu dönemde toplumsal sorunlarla ilgilenen düşünürler olarak Farabi ve İbn-i Haldun göze çarpmaktadır. Farabi’ye göre toplumun mutluluğu doğruluk ve hakiki iyiliğin kaynağı olan “faal akıl” ile birleşmekle olur. İbn-i Haldun ise ilk defa devlet ile toplum ayrımını yapan düşünürdür.

  44. SOSYOLOJİNİN TARİHÇESİ Sosyolojinin bilimsel bir disiplin olarak gelişmesi ve felsefeden ayrılması ise 19. Asrın başında başlamıştır. Bu anlamda sosyolojinin öncüleri olarak Saint Simon, Auguste Comte ve Karl Marx dikkat çekmektedir. Modern sosyolojinin kurucuları ise, Emile Durkheim, Herbert Spencer ve Max Weber’dir. Modern toplum kuramcıları da Talcot Persons ve Robert Merton’dır.

  45. İNSAN DAVRANIŞLARINI ETKİLEYEN SOSYOLOJİ KURUMLARI 1.Aile 2. Din 3.Ekonomi 4.Eğitim 5.Kültür

  46. AİLE İnsanın hayata gözlerini açtığı ve üyesi olduğu ilk sosyal gruptur. Bu grubun üyesi olduğu dönemde hafızası boş olduğu için gördüğü ve duyduğu her söz ve davranışı daha uzun süreli kalacak şekilde kopyalamaktadır. Aile ortamındaki çevresel uyaranlar, açıklamalı ve mantıklı tartışma ortamı ve iletişim çocuğun zihinsel gelişmesini ve dil gelişimini destekleyebilmektedir. Yine aile ortamında çocuk hedefli çaba gösterilmesi onların psikolojik gelişimini etkilemektedir.

  47. AİLE Bunun yanısıra çocuğa atfedilen değerler yani çocuğun aile içindeki yeri de yine çocuğun zihinsel gelişmesini etkilemektedir. Ailelerin sosyo ekonomik ve kültürel yapıları ile ilgili olan “bağlılık” kavramı da bu açıdan önem taşımaktadır. Bir taraftan yakın aile bağları ve bağlılık kültürü kişilerarası dayanışma sağlarken diğer taraftan da çocuk üzerindeki bağımlılık baskıları çocukların özerklik yönelimlerini engelleyebilmektedir.

  48. DİN Din bir toplumda insanlar için bazı davranış kuralları ve standartlar koymakta ve bu kuralları olağanüstü nitelikte, ancak etkili olan yaptırım türleriyle desteklemektedir. Toplumlar değişik kültürel özlelliklere sahip olduğu için din de her toplumda farklı biçimde karşımıza çıkmaktadır.

  49. EKONOMİ Ekonomi toplumsal bilimlerin bir bölümüdür ve bir bilim dalı olarak, toplumdaki ekonomik olaylarla ilgilidir. Bu ekonomik olaylar, ekonomik davranış ve eylemleri içerir. Ailelerin çocuk yetiştirmesinde ortaya çıkan sorunların daha çok ekonomik düzeyin yarattığı koşullardan kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Yani ekonomik yapı ile davranış arasında bir ilişki bulunmaktadır.

  50. KÜLTÜR Kültür, bir toplumun üyesi olarak insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek-görenek, benzeri yetenek ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür. Kültürel olarak yapılanmış davranışlar insanların kendini içinde buldukları ekonomik, politik, yasal, dini, etnik, eğitimsel, teknolojik ve endüstriyel çevrelerden ayırır. Kültürel farklılıklar, doğal olarak, farklı kişilik, benlik ve karakter yapılarının oluşumuna kaynaklık eder.

More Related