1 / 18

1. O ANLATICI A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

1. O ANLATICI A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı. “ Felatun Bey’i tanır mısınız? Hani ya şu Merakî Efendi Zâde Felatun Bey! Galiba tanıyamadınız. Fakat tanınacak bir çocuktur.

hayes
Download Presentation

1. O ANLATICI A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. 1. O ANLATICI A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı “Felatun Bey’i tanır mısınız? Hani ya şu Merakî Efendi ZâdeFelatun Bey! Galiba tanıyamadınız. Fakat tanınacak bir çocuktur. Mustafa Merakî Efendi Tophane’nin Beyoğlu’na civarca bir mahallesinde oturur. Mahallesinin semtini haber vermek olamaz. Semtini anladınız ya? Bu kadarıyla iktifa ediniz. (Felatun Bey’le Rakım Efendi)

  2. 1. O ANLATICIB. Yansız Anlatıcı “Karşıda, perdeleri tamamen inik olan pencerelerin önünde, bütün duvar boyunca uzanan, üzerine halı döşeli alçak bir sedir, ve sedirin köşelerinde pazen yüzlü minderlerle yastıklar, yastıkların üstünde ise fiyango yapılmış sırma işlemeli yağlıklar vardır. Yatağın kenarında başlayıp odanın ortasına kadar yayılan ve orada ufak bir gölcük meydana getiren pıhtılaşmış kanlar bu odada birtakım hadiseler olduğunu söylüyordu.”(Kuyucaklı Yusuf)

  3. 1.O ANLATICIC. Kişisel Anlatıcı • “O Fatih meydanının önünden geçerken meydan kahvelerinde bir sürü işsiz güçsüz softa makulesi adamlar oturuyorlar. Biraz temizce giyindin mi insanın arkasından fena fena bakıyorlar, kimbilir neler söylemiyorlar, insan yolda bile rahat yürütemiyor. Sonra o dükkânların hâli nedir? Adım başında ahçı ve kahve. Erkeklerin işi gücü kahvede, camiin önünde oturup sokağı seyretmek. Dün Tünel’den Galatasaray’a kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. İnsan bir bahçede geziyormuş gibi oluyor. Her camekan çiçek gibi. En âdi eşyayı öyle biçime getiriyorlar ki mücevher gibi görünüyor. Sonra halkı da bambaşka. Dönüp bakmazlar. Yürümesini, giyinmesini bilirler.” (Fatih Harbiye)

  4. 2. BEN ANLATICI “Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum.” (Dokuzuncu Hariciye Koğuşu)

  5. 3. SİZ ANLATICI “Sol ayağınızı bakır sürgüye basmışsınız, sağ omzunuzla da sürme kapıyı az daha iletebilmek için uğraşıp duruyorsunuz. Daracık aralıktan içeriye kenarlara sürtünerek sokuluyorsunuz, sonra koyu cam rengi pürtüklü deriden, oldukça ufak valizini… Hayır, bu olağanüstü halsizliğin tek sorumlusu henüz ağarmakta olan tanın erken saatleri değil, yaşınız bu, bundan böyle bedeninize el koyduğunu anlatmak istiyor size, oysa kırk beşinize yeni girdiniz.”

  6. ZAMAN MASAL: “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir memleket padişahının kırk oğlu varmış… Saatler günlerle, günler haftalarla koşuşmuş, haftalar aylarla, aylar yıllarla yarışmış, oğlanlar büyümüşler. Birer kocaman delikanlı olmuşlar. ”

  7. İç İçe Geçmiş Zaman Diz kapaklarım sızlıyor. İki ay bu odada kalırsak koltuk değneksiz iki adım atamayacağım. Belki kaşıntı virtüozu romatizmayı bu evde kaptı. Baksana, şilte ıslak gibi (elleriyle yoklar). Felaket… Bugün Suzy’ye gidecek miyim? Yaz şuraya. Hep aynı şey. (Matmazel Noralya’nın Koltuğu)

  8. ROMANDA ZAMANIN BELİRLENMESİ 1.“1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucaklı köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karıkocayı öldürdüler.” (Kuyucaklı Yusuf) 2. Öğleden sonra kiracıyı görmek için sokağa çıkmış, dönüşte Beyazıt kahvesine uğramıştı. Bu birkaç saatlik gezinti…” (Huzur)

  9. MEKÂNIN KULLANIMI • 1. İLK TASVİR “Bu dar arka sokak bulunduğu semtin adını almıştır: Sinekli Bakkal. Evler hep ahşap ve iki katlı…” Sinekli Bakkal 2. PSİKOLOJİK ETKİ “Burası ise yalnız gerçek: Çıplak, çirkin, yalnız gerçek!.. Boz toprak dalgaları, alabildiğine uzuyor. Yeknesak ovayı ikiye bölen Porsuk çayı şiddetli bir zelzelenin açtığı bir uzun, bir yılankavi yarık gibidir. Ve tepeler… Ve tepeler., birer urdur. Ve bütün ufkun çerçevelediği alem, ancak, bir ızdırap manzarası ile canlı görünür.”

  10. Mekan ve Psikoloji • “Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum.” (Dokuzuncu Hariciye Koğuşu)

  11. MEKAN VE BAKIŞ AÇISI • ERENKÖY “Başımızın ucunda, tâ uzaklara kadar sıralanarak ötüşen ağustos böcekleri, bütün erenköyünü uzun bir ses zinciriyle çeviriyordu. Sıcak bir rüzgâr. Sanki ilkbahardan yaza geçilen mevsim çizgisinin üstündeyiz, etrafımızda gizli bir coşkunluk var.” “Odaya Erenköy akşamları doluyordu. Her şeyin uzaklaştığı saat. Güneş ve renkler çekiliyor. Haziran, öğle vakti.Erenköy yanıyor, Erenköy terliyor.”

  12. ANLATIM TEKNİKLERİ • Tasvir • Mektup • Özetleme • Geriye dönüş • Montaj • Leit motiv • Diyalog • İç diyalog • İç monolog

  13. Tasvir Çeşitleri “ Bu oda bir eski zaman odasıydı. Pencelerin önünde boy minderleri, iki yan erkân minderleri, köşelerde ayrıca ince pamuk minderler, çifte yan yastıkları, onların üstünde ayrıca ince pamuk bir yastık.” (Miras) “Otelin yan tarafında üçüncü kata kadar yükselen, ince bir tuğla vardı. Biraz eğri haliyle bu manasız duvar her dakika yıkılacakmış gibi duruyordu. Eğer o olmasa bu ufacık bahçe böyle kuyu gibi derin ve korkunç olmayacaktı. ” (Miras)

  14. ÖZETLEME TEKNİĞİ “O akşam Sabiha Hanım’ın misafirleri olduğu için Rabia bir şey söylemedi. Ertesi akşam cesaret edemedi. Emine’nin pek az sokağa çıkması, belki komşuların eve pek seyrek gelmesi, Tevfik geldiğinden ona haber vermedi. Konak Rabia’nın öğleden sonra gelmesine dikkat etmedi. Bir hafta bu durum sürüp gitti. ” (Sinekli Bakkal)

  15. GERİYE DÖNÜŞ TEKNİĞİ • “Ali Rıza Bey, Babıali yetişmelerinden bir mülkiye memuru idi. Otuz yaşına kadar dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı. • Belki ölünceye kadar orada kalacaktı. Fakat kızkardeşiyle annesinin iki ay arayla ölmesi onu birdenbire İstanbul’dan soğutmuştu. Suriye’de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu.”

  16. MONTAJ TEKNİĞİ Kitapları o gece okumaya başladım. Ve o geceden başlayarak Yeni Hayat’ta bazı sahnelerin, bazı ifadelerin, bazı hayallerin ya bu kitaplardan ilhamla yazıldığını ya da doğrudan onlardan alındığını gördüm. …Birkaç örnek vereyim: “Melekler insan denen halifenin yaratılışındaki sırra ermediler.” İbni Arabi, Fususü’l- Hikem “Biz can yoldaşı, yol arkadaşlarıydık, biz birbirimizi koşulsuz destektik.” Neşati, Dahilerde Çocuktu.

  17. İÇ DİYALOG “ Bana gelince öyle, sana gelince şahikalarda sallanan namus bayrağısın sen. Erkeksin çünkü. Değil mi Samim Bey? Siz de aynı fikirdesiniz değil mi? Hayır, siz daha mahirsiniz. Beni müdafaa edemezsiniz abime karşı?” (Yalnızız)

  18. İÇ MONOLOG / KONUŞMA “ Yazık pastayı kestiğimi görmeyecek. Pastam dokuz katlı. Pastamız yani. Çünkü artık nikâhlandım. Artık böylece “biz” oldum. “ben” demeyi unutmayacak mıydık? ‘ben’ yok, ‘biz’ var. Pis burjuva kızı! Unutamaz mısın ikide bir ‘ben’ demeyi? Unuttum işte…”

More Related