1 / 76

DİL GELİŞİMİ

DİL GELİŞİMİ. DİL NEDEN ÖNEMLİDİR?. Konfüçyus ’ a sordular: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?”

Download Presentation

DİL GELİŞİMİ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. DİL GELİŞİMİ

  2. DİL NEDEN ÖNEMLİDİR? Konfüçyus’a sordular: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Büyük filozof, şöyle cevap verdi: "Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adaletyanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!"

  3. DİLİN ÖNEMİ VE FONKSİYONU İnsan sosyal bir varlıktır ve toplum içinde yaşar. Bu nedenle toplumdakidiğer bireylerle ilişki içindedir. Bu ilişkileri kurmak için belirli iletişim araçları gereklidir. Bebekler konuşma dilini kullanmadan önce de iletişim kurabilirler. Ağzını uyarıcıya doğru çevirme refleksi bebeklerde emme ve yemeyle İlgili yeteneğin bir göstergesidir. Çeşitli ağlama türleri acı ağrı, düş kırıklığı ve yorgunluğun belirtisi olabilir. Sözel bir dil olmayan vücut dili; vücut duruşu, yüz ifadeleri, düzgün ya da gergin kaslar, hareket, göz yaşları, terleme, titreme, sallanma gibi davranış ve tepkileri içermektedir. Dil olmaksızın anlamlı insan ilişkileri geliştirmek olanaksızdır.

  4. Dil Dilbilimciler açısından Dil-düşünce ilişkisi Düşünce

  5. Dil-Düşünce ilişkisi • Dil düşünceyi etkilemez • Dil düşünceyi kısmen etkiler • Dil düşünceyi oluşturur • Düşünce dili oluşturur • Dil ve düşünce karşılıklı etkileşerek gelişir

  6. Dil düşünceyi etkilemez • Fodor ( 1983 ) • Dil, bilişsel sistemden bağımsız, doğuştan varolan modüler bir yapıdır • Dentaks, morfoloji ve fonolojiyle ilgili bilgilerin işlemlenmesini sağlar • Diğer modüllerden bilgi alır ancak genel bilgiye penetre olmaz

  7. Dil düşünceyi kısmen etkiler • Vygotsky (1967) • Dil ve düşünce başlangıçta iki bağımsız süreçtir • Çocuk üç yaşına geldiğinde ikisi arasında etkileşim başlar • Erişkinlerin verdiği yönergeleri çocuk düşünce süreçleri olarak içselleştirir • İçselleştirdiği bu konuşma ile davranışlarını düzenler

  8. Dil düşünceyi etkiler • Clark (1998) • Dil bilişsel bir araçtır • Sadece iletişimi sağlamaz, düşünceyi zenginleştirir

  9. Düşünce dili oluşturur • Piaget (1973) • Dil edinimi, bilişsel gelişimle birlikte bir yan ürün olarak gerçekleşir • Duyu ve hareketin sağladığı olanaklarla aşamalar halinde gelişen düşünce, dili ve diğer sembolik temsilcileri oluşturur

  10. Dil düşünceyi oluşturur • Whorf (1956), Pinker (1994) • Dil kavramsal düşünmenin aracısıdır • Dil çevreyi algılamada etkilidir, dünya dilin sunduğu kategorilerle algılanır

  11. Dil düşünceyi oluşturur • Dennett (1991) • Zihin toplumsal-dilsel bir yapılanmadır • Dil zihinsel temsilcileri değiştirerek, yeniden programlayarak, zihni kolonize eder • Dil genlere benzer şekilde fikirler ve kavramların sonraki kuşaklara aktarımını sağlar

  12. Dil düşünceyi oluşturur • Vasanta (2005) • Dil sosyal yapı içinde yerleşmiştir • Günlük konuşmalara çok sayıda görsel-uzaysal bilgi eşlik eder • Bu bilgilerin edinimi, bilişsel gelişimin de özünü oluşturur Örn Kategorileri öğrenen papağanda kısmen soyutlama yetisinin gelişimi

  13. Dil düşünceyi oluşturur • Chomsky (1980) • her dil evrensel bir gramere dayanır • her çocuk fonoloji, anlambilim ve söz dizimini ayırt edebilen en ilkel kural sistemi ile (Dil Edinimi Aracı) dünyaya gelir

  14. Dil düşünceyi oluşturur • bu kural sistemi bebeğin ilk bağırışlarına bile sözdizimi ve anlam katmaya başlar • dil, düşünceye hiyerarşik, üretken, tekrarlı ve sınırsız bir yapı sağlar • bu yapının tekrarı, farklı düşünceleri, düzenlenmiş parçalar olarak görme ve bunlardan karmaşık düşünceler üretme yetisini kazandırır

  15. Dil, düşünce ile etkileşir • Chaika (1989) • dil ve düşünce gerçekliğin algılanma tarzını belirler • gerçeklik, dili şekillendirir • Deacon (1995 ) • Dil bilişsel bir uyum süreci olarak başlar • Genetik özümleme temelinde bilişsel çaba ve kültürün katkısı ile dil ve beyin birlikte gelişir • Sözcüklerin kullanılması beyinde nörobiyolojik değişiklikler oluşturur

  16. DİL VE DÜŞÜNCE Dil ve düşünce, dış dünyayı yöneten kuralları anlama yeteneğini yansıtır; dünyadaki olaylar ve etkileşim sürecinde gelişmektedir. Etkileşimi başlatma, sürdürme ve üründen yararlanma, insanların İletişim kurma, bilgileri anlama, üretme ve ifade etme becerisine dayalı­dır. İletişim kurmanın en önemli aracı dildir. Piaget göre dil gelişimi çocuğun bilişsel gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal bir sonucudur. Bilişsel gelişimin temelinde dil gelişimi değil, dil gelişiminin temelinde bilişsel gelişim yatar. Düşünme ve iletişim aracı olan dil, aynı zamanda bir öğrenme-öğretme mekanizmasının da aracıdır. İnsanın duygu ve düşünce yapısını oluşturan ve şekillendiren dilin, insanoğlunun yaşadığı evreni anlama ve bu anladıklarını diğerlerine anlatma çabasıyla ortaya çıkmış bir olgu olduğu söylenebilir.

  17. DİL DÜŞÜNCE Son tahlil • Dil düşünceyle birlikte gelişir • Yüksek düzey düşünce dil sayesinde gerçekleşir • Dil düşünceyle olasıdır

  18. DİL VE İLETİŞİM "Dil" ve "iletişim" kavramlarıI birbirleriyle ilişkili olmakla beraber eş anlamlı değildirler. Dil işaretten kurulur ve bu işaretlerle bir kişi başkalarına bilgi iletir. İletişim ise, bir organizmanın ürettiği, başkaorganizmalar için anlamlı olan ve böylelikle onların davranışlarını etkileyen sinyallerden oluşur. Hayvanlardaki iletişim sadece davranış ve hareket­lerle olurken insanlarda, bunların yanı sıra, sözcüklerle, dil kullanarak yapılan bir iletişim de vardır. Bunun için de heceler, sözcükler ve cümleler birbirleriyle belli bir ilişki ve sıralama düzeni içinde kullanılıp simgesel bir anlam taşırlar.

  19. DİL GELİŞİMİNDEKİ İLKELER • Çocuğun dil'i öğrenmesi ve kullanması için aşağıdaki ilkelerin göz önünde tutulması gerekir: • Dil gelişimi, çocuğun olgunluğu ile yaşantılarının bir düzen içinde bulunmasına bağlıdır. • Dil gelişimi çocukların bir şeyler söyleyebileceği ve çocukların bir şeyler söyleyebilmek için güdülendiği bir çevrede mümkündür. • Dil gelişimi, yalnız okul ya da aile içinde değil, çocuğun hayatının bütünü içinde düşünülmelidir. • Çocuğun konuşmasının, bir amaca ulaşmak için gerekli olduğu zamanlarda dil gelişimi daha iyi olmaktadır. • Dil gelişimi her yönüyle bireyseldir, bireyin kendine özgüdür.

  20. Dil olmasaydı acaba iletişim nasıl sağlanırdı?

  21. DİLİN TEMEL BİLEŞENLERİ VE KURALLARI Her dilin kendine özgü kuralları ve temel bileşenler bulunmaktadır. Bunlar: Sesbirimler, biçimbirimler, sözdizimi, anlam ve kullanımdır. Sesbirim (Phoneme): Bir dildeki en küçük birimdir. Dile bağlı olarak 20 ile 60 arasında sesbirim olabilir. Sesbirimleri alfabedeki harflerden daha çoktur. Çünkü bazı harflerin birleşimleri farklı sesbirimlerini oluş­turmaktadır. Biçimbirimler(Morp7ıemes): Bir dildeki en küçük anlam birimleridir. "Biçim" ya da "ifade" gibi tek sözcüklerden ya da "yaz-gülü" gibi başka biçimbirimlerin birleşiminden de üretilebilir. Bu birleşimlerin bir kurala göre ve belli bir sırada olması gerekmektedir. Sözdizimi (Syntax): Söz dizimi sesbirimler inin biçimbirimler le, bi­çimbirimlerin sözcüklerle, sözcüklerin de kabul edilebilir bir anlatım oluşturmak için sözcük öbekleri ve cümlelerle birleştiği kurallar sistemidir Örneğin, "Selin okula başladı" şeklinde kurulmuş cümlede kurallı bir dizim söz konusudur.

  22. DİLİN TEMEL BİLEŞENLERİ VE KURALLARI Anlam (Semantik): Sözcük ve cümlelerin anlamlarıyla ilgilidir. Sözcüklerin düzgün bir şekilde kullanılmasını sağlar. Çocuk söylenişleri aynı ama anlamları farklı olan kelimeleri öğrenir. Örneğin çocuk, yaz sözcüğünün mevsimi mi yoksa yazma eylemini mi ifade ettiğini kavrar. Kullanım (Pragmatik): Dilin günlük kullanımı anlamına gelmek­tedir. Çocuklar yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla konuşurken hangi sözcükleri kullanacaklarını ve ses tonlarının nasıl olması gerektiğini öğrenirler. Kullanım bilgisi aynı zamanda anlamlı bir iletişim kurabilme, bir olayı betimleyebilme, bir şeyi açıklayabilme yeteneği anlamına gelmektedir. Ancak sözcüklerin ve cümlelerin doğru kullanımını bilmek yeterli değil­dir. Bu bilgileri belirli durumlara uygulayabilmek de gerekir.

  23. DİL GELİŞİM KURAMLARI • Psikoloji bilimi dil kazanımıyla ilgili dört ayrı görüş ifade etmiştir. • Bunlar; • davranışçı, • sosyal öğrenmeci, • bilişsel ve • biyolojik (psiko-linguistik) • kuramlarıdır.

  24. DİL GELİŞİM KURAMLARI Davranışçı Kuram Davranışçı kuram, dilin pekiştireç aracılığıyla öğrenildiğini savunur. Skinner'e göre konuşma tıpkı diğer davranışlarda olduğu gibi koşullanma yoluyla kazanılmaktadır. Bebekler sesleri tekrar ederken çevrelerinde kullanılan dildeki kelimelere benzer sesler çıkardıklarında yetişkinler tarafından gülümseme, övgü sözleri ya da kucağa alma gibi davranışlarla pekiştirilirler. Böylece bebekler kendilerini İstedikleri sonuca götüren sesleri ayırt ederek tekrar ederler. Bu tekrarlar Sunucunda da konuşulan dili öğrenmeye başlarlar. Bebeklerin çıkardıkları uygun sesler pekiştirildikçe tekrarlanma olasılıkları artar. Bu görüş dilin sadece çevreden verilen pekiştireçlerle geliştiğini söyleyerek dil kazanımında biyolojik yapının etkisini göz ardı etmesi nedeniyle dil gelişimini bütün yönleriyle açıklamada yetersiz kalmaktadır.

  25. DİL GELİŞİM KURAMLARI Sosyal Öğrenme Kuramı Bandura, dilin taklit ve tekrar aracılığıyla öğrenildiğini savunmaktadır. Sosyal öğrenme kuramına göre çocuklar çevrelerindeki insanların konuşmalarını duyar ve sesleri taklit eder. Ana babalar çocuklarına çeşitli nesneleri gösterip onları adlandırırlar. Çocuklarda bu adları ebeveynlerin söylediği şekliyle tekrarlarlar. Bir başka deyişle onların söylediklerini taklit ederler. Böylece dil, anne babanın model olması, çocuğun taklit etmesi, pekiştireçler ve düzeltici geribildirimlerle kazanılır. Örneğin, çocuğuna yemek yediren anne, yiyecekleri "süt", "ekmek" ve "peynir" diye adlandırarak çocuğuna tekrar ettirir. Çocuğun doğru kelimeleri ödüllendirilir, yanlışlar ise doğru bir şekilde tamamlatılarak tekrar ettirilir. Bu şekilde çocuk taklit yoluyla öğrenmiş olur.

  26. DİL GELİŞİM KURAMLARI Bilişsel Kuram Bilişsel kuram, dilin dış dünyaya ilişkin bilişsel izlenimler yoluyla geliştiğini bu nedenle bilişsel geliş bir sonucu olduğunu vurgular. Piaget, dil ve düşüme arasında çok sıkı bir ilişki olduğunu düşünür. Piaget'ye göre dil bireyin biliş düzeyini yansıtır. Dil önemli bir iletişim aracıdır ama düşünmenin gelişimine katkı sağlamaz. Örneğin sağır bir insan hiç konuşamayabilir ama kavramları geliştirir, sorunlarını çözer. Sağır bir çocuğun mantığı, işiten bir çocuğun mantığıyla kıyaslanabilir ölçüde gelişebilir. Piaget'ye göre, çocuğun duyu-devinim yoluyla düşünceleri gelişmekte, gelişen bu düşünceler konuşmalara yansımaktadır

  27. DİL GELİŞİM KURAMLARI Biyolojik (Psiko-Linguistik) Kuram Dil gelişimini biyolojik ve psikolojik temellerden yola çıkarak açıklayan kuramcılara psiko-linguistik kuramcılar denmektedir. Bu kuram, insanların kalıtsal ve örtük bir dilbilgisel yapıyla doğduklarını, çocukla­rın dili doğumdan sonraki belli bir yaş döneminde öğrenebilmelerinin, bu kalıtsal ve örtük yapıya bağlı olduğunu savunur. En çok kabul gören bu yaklaşım dil gelişimini biyolojik temellere bağlar. Bu görüşün öncüleri, Chomsky ve Lenneberg gibi dil bilimcilerdir. Bu bilim adamları dil gelişimini biyolojik ve psikolojik temellere bağlayarak, çevrenin etkisini de göz ardı etmemektedirler.

  28. DİL GELİŞİM KURAMLARI Biyolojik (Psiko-Linguistik) Kuram Chomsky (1980), bebeklerin dil edinimine olanak veren bir donanımla dünyaya geldiklerini ve böylece doğuştan getirdikleri dil edinimi yeteneğinin bebeklere konuşmaları dinleme, sesleri ve ses örüntülerini taklit etme olanağı sağladığını ileri sürmektedir. Dil gelişimi, olgunlaşmaya dayalı olan nörolojik değişimlere koşut olarak gerçekleşmektedir. Doğuştan dili öğrenmek için getirilen özel bir mekanizma çocuğun çevresinde konuşulan dili içselleştirmesini, kuralları anlayarak öğrenmesini ve daha sonra da uygun dilbilgisi kuralları ile konuşabilmesini sağlar. Bu mekanizma sayesinde tüm çocuklar aynı aşamalardan geçerek, biyolojik olarak belli bir olgunluk düzeyine geldiklerinde, tıpkı yürümeyi öğrenir gibi konuşmayı öğrenmektedirler. Chomsky'ye göre dilin derin ve yüzeysel olmak üzere iki çeşit yapısı vardır. Derin yapı, yazılı ve sözlü biçimdeki bir cümlenin soyut anlamıyla ilgilidir ve konuşmanın söylemek istediği anlamı, niyeti içerir. Yüzeysel yapı ise, cümlenin gramer özellikleriyle ilgili olup telaffuz edilen sözcükleri içerir. Çocuklar dil öğrenirken önce soyut olarak seslerin anlamlarını kavrar, daha sonra onları yüzeysel yapılar haline dönüştürülürler

  29. VYGOTSY’NİN DÜŞÜNCE VE DİL GELİŞİMİ ÜZERİNE GÖRÜŞLERİ Vygotsky çocukta teorisini kurarken düşünce ve dil üzerine önceden çalışmış diğer teorileri incelemekten ziyade Piaget’e yönelmiştir. Vygotsky Piaget’i çok eleştirmiştir. Bu eleştirilerine rağmen Vygotsky için Piaget’in dil ve düşünce teorisinin önemi çocuk muhakemesini büyüklerinki ile karşılaştırarak sahip olduğu eksiklikleri vurgulamak yerine çocuğun nelere sahip olduğuna odaklanmasında yani ilk kez nicelik yerine niteliğe önem verilmiş olmasında yatmaktadır. Çünkü Piaget ten önce gelişim psikolojisinde var olan düşünce gereği çocukların yapabildiklerini yetişkinlerle kıyaslayarak değerlendiren yaklaşımın Piaget tarafından bozulması ve çocuk düşüncesini kendine özgün nitelikleri ile incelemiş olması başlı başına bir ‘devrim’dir. Gelişim psikolojisi alanına Vygotsky nin kazandırdığı sosyo-kültürel bakış açısının önemi: onun yaşadığı dönemlerde çocuk psikolojisine büyük ölçüde Piaget in de katkılarıyla hakim olmuş olan bilişsel gelişimde ‘genetik’ faktörün ön plana çıkmasına bir tepki içeriyor olmasıdır.

  30. BEN MERKEZCİLİK ÜZERİNE VYGOTSKY VE PİAGET İN GÖRÜŞ FARKLILIKLARI Piaget in Çocukta Dil Ve Düşünce Gelişimi Teorisi İçerisinde Benmerkezcilik Piaget e göre çocukta benmerkezciliğin özellikleri şöyle toparlanabilir. 1)Benmerkezci konuşma yalnızken değil birileri ile etkileşim içindeyken vuku bulur. Yani bu ne demek çocuk küçükken bir toplum içerisindeyken diğer akranları ile bir iletişim kaygısı yoktur. Sadece kendi isteklerini dile getirip cevap beklemez karşısındakinin onu dinleyip dinlemediğini umursamaz. 2)Çocuk benmerkezci konuşmanın yanılsaması altındayken aslında kimse ile doğrudan konuşmaz. 3)Ben merkezci konuşma sesli olup dışsal konuşmanın özelliklerine sahiptir.

  31. BEN MERKEZCİLİK ÜZERİNE VYGOTSKY VE PİAGET İN GÖRÜŞ FARKLILIKLARI Vygotsky’nin Çocukta Dil Ve Düşünce Teorisi İçerisindeBenmerkezcilikVygotsky’nin düşünce ve konuşma gelişim modelinde sosyallikten bireyselliğe doğru bir gidişat vardır.*İlk evre, Vygotsky’nin konuşma gelişim şemasında ‘sosyal konuşma’dır. Vygotsky’e göre konuşmanın amacı bebeklikten itibaren iletişim ve sosyal ilişki kurmaktır.*İkinci evre benmerkezci konuşma olup Piaget’in formüle ettiğinden farklı olarak çocuğun düşüncesine uzun süre eşlik etmez sadece belli durumlarda ortaya çıkar. Benmerkezci konuşma gerginliğin dışa vurulması ve duyguların boşalımı için gerekli ve problem çözümü için planlamadır.*Üçüncü evre ise içsel konuşmadır. İçsel konuşma düşünceyi sesten soyutlar.Yani çocukken konuşarak dile getirdğimiz duygular yaş ilerdedikçe düşünceye dönüşür. Ama düşünce yapısı değişmez.

  32. BEN MERKEZCİLİK ÜZERİNE VYGOTSKY VE PİAGET İN GÖRÜŞ FARKLILIKLARI Piaget e göre benmerkezci konuşma belli bir yaştan sonra kaybolur gider. Fakat Vygotsky’e göre benmerkezci konuşma kaybolmaz sadece içsel bir konuşmaya dönüşür. Piaget’in tersine Vygotsky düşünce ve konuşma gelişim modelinde bireysellikten sosyalliğe değil sosyallikten bireyselliğe doğru bir gidişat olduğunu savunmuştur.

  33. ÇOCUKTA EĞİTİM VE OLGUNLAŞMANIN ROLÜ ÜZERİNE VYGOTSKY VE PİAGET’İN GÖRÜŞ FARKLILIKLARI Vygotsky ‘Bizim Piaget’le ayrıldığımız en önemli nokta onun gelişimle eğitimi birbirinden ayrı konular olarak görmesidir’ der. Piaget’in genetik görüşüne göre çocuk uygun yaşa geldiğinde yaşının gerektirdiği becerileri yerine getirebilir. Ama Vygotsky bazı fonksiyonların çocuk bunları yapabilmek için gerekli yaşa gelse de olgunlaşma ile gerçekleşmediklerine dikkat çeker ve ‘Dilsel çağ adı verilen konuşma ve yazmanın en hızlı geliştiği 6-8 yaşlarında çocuklar için yazma neden daha zordur’ diye sormaktadır. Yazılı konuşma sözel konuşmanın melodik ve ifade edici süregelen kalitesinden yoksundur. Yazmayı öğrenmek için çocuk konuşmanın duyusal yönünden ayrılmalıdır. Çocuğun ketlenmesine yol açan sebep yazma dilinin soyut kalitesidir. Yoksa küçük kasların yada diğer fonksiyonların yetersizliği değildir. Yani Vygotsky’e göre yazma olgunlaşmanın haricinde gelişen ve dışarıdan eğitim alma yoluyla öğrenilen bir süreçtir.

  34. ÇOCUKTA KAVRAM GELİŞİMİ ÜZERİNE VYGOTSKY VE PİAGET’İN GÖRÜŞ FARKLILIKLARI *Piaget çocuklukta edinilen kavramları ikiye ayırır ilki çocuğun programlı herhangi bir eğitim ve yönlendirmeye tabi tutulmadan, içinde bulunduğu yaş gereği kendiliğinden oluşan kavramlardır. İkincisi ise yetişkinler ile yetişkinlerin dünyasının hüküm sürdüğü okulda öğrenilenlerin etkisi ile bilinçli bir şekilde öğrenilen kendiliğinden gelişmeyen kavramlardır. *Vygotsky aslında bu kavramlar arasında Piaget in belirttiği türden bir ayrım yapılmayacağını söyler ve ona göre her iki proses de en başından beri birbirini etkiler ikisi de tek bir prosesin ‘kavram gelişiminin’ parçasıdır. Her yaşta kavram genelleştirme yoluyla bir temsil edici kelime içerisinde şekillenir yaşla beraber kelimenin anlamı evrimleşir. Örnek olarak: çocuk sömürge kelimesini öğrenir ilk başlarda ona pek bir şey ifade etmeyen bu bu kavrama zamanla yeni anlamlar yükleyerek bu kelimeyi geliştirir.

  35. Dil yaşantılar içinde gömülü anlamları edinme sürecidir Süreç (Anne-Çocuk açısından) Basit mimik ve jestlerden oluşan öncül bir dilden, söze dönüşüm

  36. Süreç (Anne-Çocuk açısından) Anne karnı • 6-8 hafta sonra fetusun bellek şablonları gelişmeye başlar • Annenin kalp ve konuşma ritmleri fetusun sinir sistemine kaydedilir Gilmor 1989, DeCasper 1994 • 4,5 ay sonra sese tepki gösterir Kisilevki ve ark. 2003 • Fetal bellekle öğrenilmiş tepkiler, doğumdan sonra bazı davranış formlarında kendisini gösterir

  37. Anne sesi Süreç (Anne-Çocuk açısından) • Doğumdan önce ve doğarken işitme duyusu mevcuttur • Sesuyaranları arasında“diğer erkek seslerine göre kadın seslerini, kadın sesleri arasından annesinin sesini tercih eder (DeCasper ve Spence 1986) • Duyusal uyarana refleks ya da taklitle motor tepki verir

  38. Süreç (Anne-Çocuk açısından) Anne sütü, anne kucağı • Annenin emzirmesi, sarılması, sevmesi, gülümsemesi, altını temizlemesi bebekte hoşnutluk yaratır • Duyumlara eşlik etmeye başlayan his ve duygular bağlanmayı sağlar • Bağlanma (şefkat), temel güven duygusuna, varlığın ve varoluşun • benimsenmesine zemin hazırlar

  39. Anne yüzü Süreç (Anne-Çocuk açısından) • Dış dünyadaki görüntüler arasında ilgisi öncelikle yüzleredirJohnson & Morton, 1991 görsel temsilciler • İlk dakikalardan itibaren karşısındakinin jest ve mimiklerini taklit etmeye başlar motor temsilciler

  40. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 3. Telgrafik konuşma 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Ağlama evresi (0-2 ay): Bu evrede ileriye temel teşkil edecek sesleri bilinçsizce çıkarır. Ağlama yeni doğanın çıkardığı ilk sestir. Ağlama ön­celikli olarak solunum refleksidir. Daha sonraları, sırasıyla gereksinimlerin (açlık, rahatsızlık) ve duyguların (korku, huzursuzluk) sessel anlatımı, oyun ve son olarak da doğal bir tepkinin istemli kullanımı olarak karşımı­za çıkmaktadır. Başlangıçla çocuğun ağlaması bir iletişim aracı, bir dil ola ı ak ortaya çıkmaz. Ağlamanın bir dil olarak ortaya çıkmasını sağlayan ve çocuğun bir iletişim aracı olarak algılamasına neden olan çocuğun çev­resinde bulunan kişilerdir. Çocuğun herhangi bir şekilde ve herhangi bir nedenle ağlaması durumunda annenin tepki göstermesi, jestleri ve mimik-leriyle onun gereksinimlerini saptamaya çalışması, çocuğun bu bağırma işleminin bir ileti (mesaj) olduğunu anlamasına neden olur.

  41. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 3. Telgrafik konuşma 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Babıldama evresi (3-5 ay): Babıldama bir ünlü ile bir ünsüzden oluşan heceleri seslendirebildiği evredir. Örneğin; de, de; ba, ba; da, da; ma, ma gibi. Bu evrede bebekler birçok ses çıkarmakta ve anne-babanın tepkisine göre onları tekrar etmektedir. Babıldamaların çoğu anlamsız­dır. Sağır bebeklerin bile babıldamaları, babıldamanın ses taklidi yoluyla gerçekleşmediğini göstermektedir. Hatta Chomsky'ye göre bu dönem­deki bebekler dünya dillerindeki tüm sesleri çıkarmaktadır.

  42. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 3. Telgrafik konuşma 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay): Konuşma organlarının ol­gunlaştığı evredir. Kullanılmayan sesler giderek yok olur ve ailenin kul­landığı sesler iki yıl içinde ilk sözcükleri oluşturur. Bebekler sıklıkla ba­ba, ma-ma gibi tekrarlanan hecelerle birlikte tek hecelerden oluşan ilk sözcüklerini de söylemektedirler. Bu süreç sırasında aile gülümseyerek, onu ödüllendirerek daha fazla ses çıkarmasını sağlayabilir. Bir yaşına doğru ilk kelimeyi söylerler. Konuşma ve yürüme birbirine eş ya da yakın zamanda olur (12-15 ay arası) Bir yaşından sonra bebeklerin, yü­rümek için çaba göstermesi yüzünden konuşmalarında duraklama görü­lür. Bu duraklama geçicidir.

  43. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay 3. Telgrafik konuşma 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Tek Sözcük Evresi (12-18 ay): Konuşma açısından kritik bir dönemdir. Bu dö­nemde çocuğun ilgisi konuşmaktan çok çevreye yöne­liktir. Çocukların ilk başlarda çıkardıkları tek sözcük­ler çok anlamlıdır ve bir sözcükle her şeyi anlatmaya çalışırlar. Çocuklar özel sesleri tek bir sözcükle kullanarak anlamlı üniteler oluşturacak şekilde birleştirirler. Bunlara morgem denilir. Morgemlerin büyük bir kısmı günlük konuşmalarda kullanılan kelimelerdir. Örneğin bir bebek "şeker" dediğinde bunun "anne bana şeker ver" ya da "şeker istiyorum" anlamında söylediği annesi tarafından anlaşılır. Bir yaşlarında çocukların çoğu, bir ile üç arasında sözcük kullanarak anlaşılabilir bir biçimde konuşurlar. Çocuklar bu dönemde genellikle "bay bay" gibi bazı durumla ilgili tek sözcükleri kullanabilmektedirler

  44. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay 3. Telgrafik konuşma 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Anne yada baba ilk söylenen sözcükler arasındadır. 18 aylık bir çocuğun sözcük dağarcığı 3 İle 90 arasındadır. Bu sözcükler genellikle Nesnelere (araba), hayvanlara (köpek), giysilere (ayakkabı), vücut parçalarına (göz) ya da önemli kişilere (anne) ait adlardır. Çocuğun yeni sözcükler öğrenmesinde ana-babasıyla etkileşiminin rolü büyüktür. Anne Babalar Bu Durumda Neler Yapmalıdır? Beynin sol yarım küresinde konuşma alanı vardır. Bu .ilanda herhangi bir örselenme olursa konuşma eylemi gerçekleşmez. Çocuklar öncelikle sesli harfleri kullanırlar. Temel gereksinimleri için konuşmak zorundadırlar. Bazı kelimelere duygusal anlamlar yükler. Çocuklar ilk kelimeleri 12-15 ay arasında kul­lanırlar ve devamlı olarak tekrarlarlar. İlk kelimeler genellikle isimlerdir. Zamirler en sonra ortaya çıkar başlangıçta cümleleri kelimelerle ifade ederler; örneğin çocuk "su" dediği zaman, "bana su ver" demektedir.

  45. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay 3. Telgrafik konuşma 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Anne Babalar Bu Durumda Neler Yapmalıdır? Bazı aileler çocuklarına zaman ayırarak onlarla sürekli konuşurlar. Konuşma esnasında nesneleri adlandırır ve tekrarlarlar. Çocuğa sorular sorup, kısa cümlelerle iletişim kurmaya çalışırlar. Bütün bu etkileşimler çocukların iki yaşından sonra şaşırtıcı bir şekilde ürettikleri sözcüklerin artmasına neden olur. Beynin sol yarım küresinde konuşma alanı vardır. Bu .ilanda herhangi bir örselenme olursa konuşma eylemi gerçekleşmez. Çocuklar öncelikle sesli harfleri kullanırlar. Temel gereksi­nimleri için konuşmak zorundadırlar. Çocuklar ilk kelimeleri 12-15 ay arasında kul­lanırlar ve devamlı olarak tekrarlarlar. İlk kelimeler genellikle isimlerdir. Zamirler en sonra ortaya çıkar başlangıçta cümleleri kelimelerle ifade ederler; örneğin çocuk "su" dediği zaman, "bana su ver" demektedir.

  46. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay 3. Telgrafik konuşma 18-24 ay 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Telgrafik Konuşma, (İki Kelime / Kelimelerin Birleştirilmesi Dönemi 18-24 ay) Yaşamın ikinci yılında kelime haznesi hızla artar. İki sözcüklü an­latımlar 18- 24 aylıkken başlar. İki yaş civarında çoğu bebek elli kelime kullanırken bazıları daha fazla kullanabilir. 1,5- 2 yaş arası iki kelimeyi peş peşe söyleyerek cümlecikler oluşturur. 2 yaşından sonra iki kelimeyi bileştirerek basit cümleler kurmaya başlarlar. Sözcüklerin sonuna -yor veya -dı eki getirebilirler. "Baba gidiyor", "mama bitti" örneklerinde olduğu gibi kelimeleri birleştirmeye çalışırlar. Telgrafik konuşma, telgraf iletilerinde olduğu gibi, gereksiz sözcük ve bağlaçlara yer verilmeksizin iki, üç ya da daha farklı sayıda sözcüğün anlamlı bir ileti oluşturacak biçimde kullanılmasıyla gerçekleşen konuşmadır. "Baba para ver Tuğçe", "Anne su" örneklerindeki anlatımlar telgrafik konuşma cümle­leridir.

  47. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 3. Telgrafik konuşma 18-24 ay 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. (24-60 ay/ 2-5 yaş) İlk Gramer Süreci (24-60 ay/ 2-5 yaş) 2,5- 3 yaş civarında çocukların kelime dağ kelime sa­yım yaklaşık olarak 1000'i bulur Gramer yapısı hızla gelişir. Konuşma çok akıcı olmasa da üç-dört ya da daha fazla kelimeyle cümleler kurulur. Daha sonra konuşulan dilin tüm gramer özellikleri kazanılır. Özne, fiil, sıfat, uygun şekilde sıralanmaya başlar. Zamirler göreceli olarak daha geç 2,5 yaşın­da "ben" ve "sen" zamirlerinin anlamlarını anlamaya başlar. Çocuklar ben" zamirini daha önce ve daha çok kullanmaktadır. 3 yaşında da za­mirleri sürekli olarak kullanmaya başlar. "Sen ve o" zamirlerinin kullanı­lışı toplumsallaşma belirtisidir. Her cümlenin özne ve yüklemi vardır ve çok az bir dilbilgisi yanlışı görülür. Çocuğun konuşması, söz dizimi açısından hala yetişkin konuşmasından farklıdır. Örneğin, o güzel bir bebek, oku kitabımı, baba nerede, beni bakkala götür gibi.

  48. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) 2. Tek sözcük evresi 3. Telgrafik konuşma 18-24 ay 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. (24-60 ay/ 2-5 yaş) Çocuklar 3 yaşlarında büyüme hataları adı verilen kuralların yanlış genellemeleriniyapabilirler. Bu durum, aşırı kurallaştırma veya eksik kurallaştırma ŞEKLİNDEolabilir. Aşırı kurallaştırma, kuralları ilişkili olan ve olmayan bütün durumlara uygulama eğilimidir. Örneğin, anne uçakta çocuktan susmasını istemiştir. O sırada çocuğa herhangi bir şey isteyip istemediğini soran hostese de cevap vermez. Eksik kurallaştırma, kuralları yalnızca öğrenilen örnekle sınırlı olarak kullanma eğilimidir. Örneğin, bir çocuğun yalnızıca evdekilere günaydın deyip, kreşteki öğretmenine günaydın dememesi. 4-5 yaşları arasında cümleler ortalama dört-beş sözcükten oluşur. Üzerinde, altında, içinde, üstünde, aşağı, burada gibi yer belirten kelimeleri ve edatları kullanabilirler. 5-6 yaşlarındaki çocuklar, altı-sekiz sözcükten oluşan cümleler kurarlarken, 6-7 yaşındaki çocukların konuşmaları yetişkinlerin konuşmalarına benzemektedir.

  49. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenme ve Olgunlaşma Genel olarak olgunlaşma ve öğrenmeyle ilgili öğeler, ço­cuğun ilk dil gelişiminde önemli rol oynarlar. Çocuğun dili akıcı bir şekilde kullanabilir bir hale gelmesi için bir olgunluk düzeyine gelmesi ve nitelikli bir öğrenme sürecinden geçmesi gerekir. Sosyo-Ekonomik Durum Çeşitli araştırmalar, yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerden gelen çocukların, fakir ailelere kıyasla, cümle uzunluğu, soru sayısı, ke­lime haznesi bakımından daha üstün olduklarını göstermiştir. Bu fark kısmen, daha yüksek bir zeka seviyesine bağlanabilirse de, eşit zekaya sahip çocuklarda bile, yüksek sosyo-ekonomik gruplardan gelen çocuk­ların daha elverişli ortamlarda yetiştikleri söylenebilir. Ana-babasıyla daha uzun süre birlikte olan çocuk düzgün konuşur. Sosyo-ekonomik düzeyi daha yüksek olan aileler iyi konuşmaya daha çok önem verdikle­rinden çocuklarına daha iyi model olurlar ve çocuklarının çabuk ve düz­gün konuşabilmesi için çaba harcarlar.

  50. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Konuşmaya Teşvik Kendileriyle konuşulan ve ilgi gösterilen çocuklar, konuşmak için cesaretlendirilirler. Okulöncesi çocuğa kitap okunduğunda, TV seyret­mesine izin verildiğinde ve oyun guruplarına sokulduğunda konuşmak için daha çok cesaretlenmektedir. Çocuk söylediği sözcük anlaşılmadığı ya da komik görülüp gülündüğü zaman konuşma cesareti kırılır. Bu yüzden çocukların konuşmada yaptıkları hatalara gülmemek, onlarla alay edilmesini önlemek gerekir. Cinsiyet Bazı araştırmalar, ilk dil gelişiminde konuşma miktarı, konuşmada kullanılan kelime çeşidi, cümlenin gramer yönünden doğruluğu gibi konularda kızların erkeklerden ilerde olduklarını göstermiştir. Erkek çocuklar her zaman kızlara göre daha geride kalırlar. Onların cümleleri daha kısa ve daha çok yanlışlı, sözcük dağarcıkları ise daha kısırdır.

More Related