
SÖZLEŞME ÖNCESİ AŞAMADA TÜKETİCİ HAKLARININ KORUNMASI. SÖZLEŞME ÖNCESİ TÜKETİCİNİN KORUNMASI VE SÖZLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ.
Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author.While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server.
SÖZLEŞME ÖNCESİ TÜKETİCİNİN KORUNMASI VE SÖZLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ
Ancak günümüzde bireysel sözleşme modelinin yerini kütle ya da formüller sözleşme olarak adlandırılan sözleşmeler yer almıştır.özellikle bankacılık,sigortacılık,taşıma gibi alanlarda aynı konulara ilişkin pek çok kimse ile ilerde yapılması planlanan sözleşmelerin içeriği önceden tek taraflı olarak bu gibi kurumlarca hazırlanmakta ve bireysel sözleşme modelinde gerçekleştiği varsayılan müzakerelere olanak tanımaksızın sözleşmenin karşı tarafının önüne konulmaktadır.
9)Tüketicinin, sözleşmenin kurulmasından önce fiilen bilgi sahibi olamayacağı sözleşme şartlarını, aksi ispat edilemeyecek şekilde kabul ettiğini gösteren şartlar,
Mal ve hizmet ifası olan sözleşme çeşitleri ile ilgili olarak Borçlar Kanununda yer alan hükümlerde ayıplı ifaya karşı ilgili tarafları koruyucu hükümler yer almaktadır. Bunlar içinde en genel ve teferruatlı düzenleme satım sözleşmesi için satıcının ayıba karşı tekeffül borcuna dair hükümlerdir.Satım sözleşmesinde ürünü piyasaya sürenle (üretici-yapımcı) bunu tüketiciye ileten (satıcı, sağlayıcı v.s) bu ürünün eksikliklerinden ,bozukluklarından dolayı alıcı tüketiciye karşı özel olarak sorumlu tutulmak istenmiştir.
Borçlunun yasa ya da sözleşme ile öngörülen nitelikleri taşımayan edimi ifa etmesi durumun da eksik ifa söz konusudur. Ayıba karşı tekeffülün kapsamına satılan maldaki maddî ayıplar, hukukî ayıplar ve iktisadî ayıplar girmektedir.Hukukî ayıp, hukukî bir sebepten dolayı alıcının satılan maldan gereği gibi istifade edememesidir. İktisadî ayıplar alıcının maldan beklediği faydalanma ve kullanma imkanını azaltan,kullanılabilse bile malın iktisadî değerini düşüren özelliklerdir.İktisadî ayıpların da maddî ayıplar olarak düşünülmesi gerekir.
Hizmet edimlerinin öngörülen niteliği taşımaması harcanması gereken özenin ölçüsüne göre belirlenir.Borçlanılan özenden sapma hizmet sözleşmesinin ayıplı ifa edilmiş sayılır.Maddi(nesnel) edimlerde borçlanılan edimin öngörülen nitelikleri taşıyıp taşımadığı , bizzat edimin konusunun niteliklerine göre belirlenecek ve edimin konusu yasa tarafından ya da sözleşmede aranan niteliklerine sahip değilse ayıplı ifa sayılacaktır.Ayıplı ifa kavramı ve buna bağlanan sonuçlar BK değişik sözleşme tipleri için özel hükümlerle düzenlenmiştir.Fakat daha öncede belirdiğimiz gibi en geniş düzenleme satım sözleşmesinde yapılmıştır.
I. NİTELİK YÖNÜNDEN KÖTÜ İFADAN SORUMLULUK(AYIBA KARŞI TEKEFFÜL)
Satıcının ayıba karşı tekeffül (ayıbı üstlenme) sorumluluğuna ilişkin düzenlemeler satım hukukunun esas noktasını oluşturur. Satım sözleşmesinde ayıptan söz edebilmek için ayıbın önemli ve gizli olması gerekmektedir.Satıcının ayıptan arındırılmış mal teslim etme borcuna aykırılık halinde satıcı maldaki eksikliği (ayıbı) bilmese bile sorumlu tutulacaktır.
Ayıba karşı tekeffülü düzenleyen yasa hükümleri satıcının teslim ettiği ve bu suretle mülkiyetini geçirdiği satılanın satım amacına ya da sözleşme yanlarının iradesine bakılarak belirlenecek kullanmaya uygun olmasını da esas alır.
Açık ya da örtülü olarak satılana ilişkin bir nitelik bildirimi yoksa satılanın olağan özgüleniş yönünün ve niteliğinin değerlendirilmesi bu kullanmayı ve satılandan beklenebilecek yararlılığı belirlemeği sağlayacaktır.Bu da satıcının ayıba karşı tekeffül borcu ya da satılanın gerekli niteliklerinin bulunmaması nedeniyle tekeffül borcu olarak adlandırılır
Borçlar Kanununun 194 m.sine göre "Satıcı, alıcıya karşı satılanın zikir ve vaat ettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddî veya hukukî bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir." Yani o malın vaat edilen niteliklerinin ya da doğruluk ve ya dürüstlük kuralları gereğince o şeyde bulunması zorunlu niteliklerden birisinin veya bir kaçının olmaması anlamına gelir.Başka bir deyimle satılan maldan ortaya çıkan ve alıcının o maldan tamamen ya da gerektiği gibi yararlanmasını engelleyen eksiklikler ve aksaklıklar ayıp kavramını oluşturur.
Satıcının ayıba karşı tekeffül borcu, esas itibariyle yan borcu niteliğindedir61. Asıl borç olmaksızın veya asıl borcun sona ermesi halinde yan borç niteliğindeki ayıba karşı tekeffül borcu da sona erer. Ayıba karşı tekeffül borcu, kanunda öngörülmüş olması dolayısıyla kanunî bir borçtur. Satıcı sözleşme ile ayrıca tekeffül etmese bile satılanın ayıbından dolayı sorumludur. Ancak bu sorumluluk kamu hukuku karakteri taşımaz, emredici nitelikte bir kural olmadığından sorumluluğu ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak mümkündür. Satıcının hile ile gizlediği ayıplardan sorumluluğu kaldıran sözleşme hükümlerinden veya alıcının malın kontrolünü engelleyen sorumsuzluk kayıtlarından istifade edebilmesi mümkün değildir. Satıcı satılan maldaki ayıpları bilmese bile ayıba karşı sorumlu olur.Satıcının bu borcu kusura dayanmayan bir sorumluluktur. Alıcının, satıcının sorumluluğu için onun kusurlu olduğunu ispat etme yükümlülüğü bulunmadığı gibi satıcı da satılandaki ayıbın kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat ederek sorumluluktan kurtulamaz.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, “ ayıplı mal” başlığını taşıyan 4. ve “ayıplı hizmet başlığını taşıyan 4/A maddesi kapsamında, ayıplı mal ve hizmetlerin niteliği ile bu tür sözleşmelerden dolayı girişimcinin sorumluluğu ve tüketicinin haklarını düzenlemektedir.
Yasa, getirdiği bu düzenleme ile Borçlar Kanununda belirtilen “lüzumlu vasıflarda ayıp” ve “vaat edilen vasıflarda ayıp” kavramlarına açıklık getirerek, nitelik vaadi deyiminin
Somutlaştırılmasını sağlamıştır. Buna göre, malın ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan nitelikler satıcı tarafından vaat edilmiş sayılacaktır.
“Nitelik” kavramından, alışveriş hayatındaki görüşlere,ya da alıcının satıcı tarafından bilinen veya bilinebilir öznel gereksinimlerine göre, satım konusu malın değeri ya da yararlılığını etkileyen özellikler anlaşılır.
Borçlar Kanununun ayıba karşı tekeffül ile ilgili hükümleri, taraflarca aksi kararlaştırılabilecek, satıcının hilesi olmadığı sürece anlaşma ile sorumluluğu kaldırılabilecek bir nitelik taşımaktadır.
Yeni düzenleme ile de tüketicinin haklarından feragatinin ve satıcının sorumsuzluk kayıtlarının geçersizliğine ilişkin herhangi bir kural öngörülmüş değildir.
3-Ayıp Dolayısıyla Tüketiciye Tanınan Hakların Kullanılması
a) Tüketicinin Yoklama ve İhbar Yükü (Külfeti)Yeni düzenleme ile Borçlar Kanununun ayıplı satım halinde alıcıya tanıdığı haklar genişletilerek, tüketicinin daha etkin bir biçimde korunması amaçlanmıştır.TKHK da bu hususta bir düzenleme getirilmemiş ancak ihbarın 30 gün içinde gerçekleşmesi aranmıştır. Bu yüzden yapılacak yoklamanın da 30 gün içinde gerçekleşmiş olması gereği kabul edilecektir.
Bu düzenlemeye göre alıcıya bir dönme hakkı tanınmış olmaktadır.Tüketici bu durumda 30 gün içinde ayıbı ihbar etmek koşuluyla 2 yıl içinde bu hakkını kullanacaktır.
TKHK”nın ön gördüğü geniş kapsamlı bir değişiklik, satım sözleşmesi dışında parasal çıkar karşılığı mal yada hizmet sunulmasına yönelik işlemlerinde koruma kapsamına alınması olmuştur.
Ayıplığı olduğu bilinerek alınan mallar için tüketici bu korumalardan kararlanamaz. Bununla birlikte tamir edilmiş, kullanılmış ayıplı mal üzerine yada ambalajına kolaylıkla okuna bilecek şekilde “ Özürlüdür” ibaresi koyulmak zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca malın özürlü olduğunun tüketiciye verilecek fiş, fatura, yada satış belgesi üzerinde gösterilmesi gereklidir.
Ayıp yada ayıbın doğurduğu zararlardan dolayı, ayıbın ortaya çıkması daha sonra olsa bile, eğer satıcı daha uzun süreli bir garanti süresi ön görmemişse, dava açma süresinin 2 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Ancak hile olması durumunda yine bu 2 yıllık süre ile bağımlı olunmayacaktır.
Üretici ürün ile ilgili teknik düzenlemede belirtilen tüm belgeleri bulundurmak ve gerektiğinde yetkili kuruluşlara vermekle yükümlüdür.
Bir başka taşınır ya da taşınmaz malın parçasını oluştursa bile tarımsal(temel) doğal ürünler (yeraltı, hayvancılık, balıkçılık), av ürünleri ve işlenerek imal edilen ürünler haricindeki her tür, taşınır ürün kavramına girer ve ürün, piyasaya arz edilmesi hedeflenen tüm ürünleri ifade eder.
AYIPLI (BOZUK) ÜRÜN KAVRAMIMalın piyasaya sunum arzı, makul kullanım şekli ve piyasaya sürüldüğü an ve benzeri diğer hususlar göz önüne alınarak, bir kimsenin o maldan haklı olarak bekleyebileceği güvenliği sağlamayan mal, ayıplı maldır.
Dağıtıcı da sahip olduğu bilgiler çerçevesinde
güvenli olmadığını bildiği ürünleri piyasaya arz edemez. Dağıtıcı, faaliyetleri çerçevesinde, ürünlerin taşıdığı riskler ve bu risklerden korunmak için alınması gereken önlemler hakkında ilgililere bilgi verir. Üreticinin tespit edilemediği durumlarda ve dağıtıcının malı tedarik ettiği kişinin kimliğini bildirmemesi durumunda dağıtıcı, üretici olarak kabul edilir ve sorumlulukları yüklenir.
1.Yapım Hataları
Yapım hataları, ürünün yapımı aşamasında ortaya çıkan hatalardır.Bu tür hatalar o serideki bütün ürünleri etkileyerek, ürünün başlangıçtan itibaren yaralılık niteliğini ortadan kaldırırlar ya da daha önemlisi ürünü tehlikeli hale getirirler.
Üretilen bir malın hatalı olmasına karşın diğer ürünlerin yararlılığının değişmediği ve tehlike oluşturmadığı durumlarda fabrikasyon hatalarından söz edilir. Burada yapım sırasında hatasız olarak üretim ortaya çıkmasına karşılık eksik (ayıplı) bir nitelik taşımaktadır.Zarar gören, fabrikasyon aşamasında ürün güvenliği için gerekli ve beklenebilir önlemleri almayan yapımcıdan, doğan zararın giderilmesini talep edecektir.
Kullanım yönergeleri ile tüketiciyi ürünün tehlikelerine karşı korumak amaçlanmaktadır. Yapımcının ürünün kullanılması hakkında uygun bir şekilde, doğabilecek tehlikeler ve bunlardan kaçınmaların nasıl olacağını yönergeler yoluyla tüketiciye bildirmesi yükümlülüğü kabul edilmiştir. Bu tür bozukluklar öğretide “uyarma, aydınlatma ve kullanım talimatlarında eksiklikler“ olarak da nitelendirilmektedir. Bu gibi yönergelerin eksik olması ya da hiç olmaması durumunda yönerge hatalarından söz edilmektedir.
Bazı tehlikeler ancak ürünün piyasaya sürülmesinden sonra ortaya çıkmakta ve üreticinin bu aşamadan sonra da ürünün kullanımı sürecinde sorumluluğunu sürdürmesi gerekmektedir. Tüketicinin bu tür hataları belirlemesi durumunda, yapımcının gerektiğinde ürünü toplatma ya da gerekli yönergeleri yerine getirmesi zorunluluğu doğacaktır.
Teknolojide ve bilimde gerçekleştirilmiş en son aşamalara göre geliştirilmiş, denenmiş ve bu aşamadan sonra üretilmiş bir ürünün piyasaya sürüldükten sonra kimse tarafından bilinmeyen bazı tehlikeler ve zararlı sonuçlar doğurduğu, daha sonra gelişen bilim ve teknik sonucu ortaya çıkarılabilir. Buna örnek olarak, bir ürünün, en ihtiyatlı ve en uygun koşullarda çalışan bir yapımcı tarafından dahi bilinemeyecek bir başka madde ile tepkimeye girdiğinde, zararlı ve tehlikeli sonuçlar doğurması verilebilir.
Yapımcının bozuk ürünler dolayısıyla sorumluluğu yerine gidilebilmesi için gerekli bir diğer unsur ise ortaya çıkan zarar ile ürünün ayıplı olması arasında bir nedensellik bağının varlığıdır.Bir başka deyişle zarar ayıplı ürün nedeniyle ortaya çıkmış olmalıdır.imalatçının sorumlu tutulabilmesi için zarar görenin ,malın ayıbını, uğradığı zararı ve ayı ile zarar arasındaki nedensellik bağını ispat etmesi gerekir.
İmalatçı/üretici aşağıdaki durumlardan birini ispatladığı takdirde malın sebep olduğu zarardan sorumlu tutulamaz.
YAPIMCININ SORUMLULUĞUNUN ORTADAN KALKMASI
Yapımcı, aranan objektif özen yükümüne uymayarak yapılışında fabrikasyon aşamasında hata olan yada kullanma yönergesi eksik olan bir üründen zararı doğabileceği durumlarda,bu ürünün kullanıcısı açısından tehlikeli bir durumun ortaya çıkmasına neden olur.Yapımcı,işletmesini ne kadar iş dağılımı yapılmış olsa da dolaşım güvenliği yükümlerinin yerine getirilmesi için özen gösterecek biçimde organize etmeli ve buna göre yönetmelidir.Yargıtay da bir kamyonetin bozuk yapım ve montajı nedeniyle yapımcı firmanın zararı giderimle yükümlü olduğunu açıklamış ve yerinde olarak bir fabrikanın doğrudan doğruya imal ettiği malın sebebiyle, fabrikasyon hatasına müsteniden, o malı alan herkese karşı sorumlu olacağını belirtmiştir.Böyle bir durumda zarar gören zararın varlığını ispatlamalıdır.
Ayıplı ürün nedeniyle ortay çıkan, ölüm ve bedensel zarar ile birlikte kullanımdaki diğer mallara verilen maddi zarar nedeniyle sorumluluk için zamanaşımı süresi üç yıl olarak belirlenmiştir.Ayrıca ve her halükarda malın piyasaya sürülmesinden itibaren 10 yıl olarak belirlenmiştir.
KAPIDAN SATIŞ VE MESAFELİ SÖZLEŞMELERDE TÜKETİCİNİN KORUNMASI
GENEL OLARAK TAKSİTLE SATIM SÖZLEŞMELERİ
Batılı ülkelerde özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan, son on yıllarda ülkemizi saran ve Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte hemen tüm dünya toplumlarının içine girdiği “tüketim ekonomisi” sarmalı, bireyin, parasal gücünü aşan bir oranda tüketime katılmasına sebep olmaktadır. Bu sonucun doğmasında da taksitli satışlar önemli bir rol oynamaktadır. Bu tür satışlarda satıcı malı tümüyle yada bir bölümüyle teslim etmekle birlikte, alıcı satış parasını peşin olarak değil belirli aralıklarla ve birden çok taksitlerle ödemektedir. Günlük yaşamda ve ticari yaşamda sıkça karşılaşılan bu sözleşme kredili satış sözleşmesinin bir türü niteliğindedir.
Genel olarak Borçlar Kanununun 222 ve devamı maddelerinde düzenlenen taksitli satıma, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile de değinilmiştir.
TANIM
Borçlar Kanunu taksitle satış sözleşmelerini tanımlamış değildir. Buna karşılık Tüketicinin Korunması hakkında Kanun açısından tüketici işlemi niteliğinde olan bir taksitle satım sözleşmesi, “satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türü” olarak tanımlanmıştır. Borçlar Kanunu tasarısı da bu konuda bir tanım vermiştir. Buna göre “Taksitle satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri satıştır.”
ŞEKİL
Sözleşmelerin belirli biçime uygun olarak yapılması zorunluluğu, tüketicilerin korunmasında bir araç olarak yaralanılan yöntemlerdendir.
Tüketicinin korunması amacına uyun olarak; yeni Borçlar kanunu tasarısı da taksitle satım sözleşmelerinde zayıf tarafı oluşturan alıcıyı korumak amacıyla, sözleşme içeriğine müdahale diyebileceğimiz bir takım hükümler getirmiştir. Bunlardan TKHK md. 6/A f.III c. 2 gereğince satıcı veya sağlayıcı yasada belirtilen ve sözleşmede bulunması gerekli olan bilgileri sözleşmeye koymak ve aralarında akdedilen sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermekle yükümlü tutulmuştur. Buna göre yasa gereği sözleşmede bulunması gerekli hususlar şunlardır :
Bu sayılanların dışında, taksitlerin kıymetli evraka bağlanması halinde her bir taksit için ayrı kıymetli evrak düzenlenmesi ve bunların nama yazılı senet olması; taksitlerden birinin ödenmediği durumlarda kalan borcun istenmesinin belli koşullarla bağlanması; sözleşme koşularının tüketici aleyhine olarak değiştirilememesi; erken ödeme halinde satıcının faiz indirimi yapmak zorunda olması da sözleşmenin kurulması ve ifası aşamalarında tüketiciyi koruyucu önlemler olarak yasadaki yerlerini almışlardır.
Yasa koruyucu tüketicinin korunması amacıyla taksitle satım sözleşmelerinde kıymetli evrak düzenlenmesine bir takım sınırlandırmalar getirmiştir. Buna göre, öncellikle bir kıymetli evrak düzenlenecekse bunun “nama” düzenlenmesi gerekecektir. (md. 6/A,f..III, c. 2) Nama yazılı senet, senette alacaklının adını içerdiği halde onun “emrine” kaydını içermeyen senettir. Bunun önemi senedin devrinde ortaya çıkar. Emre yazılı senetler alacağın temliki kurallarına göre devredilir. Alacağın devrinin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Ancak, devir bayanı ayrı bir kağıda yazılabileceği gibi, ciroda olduğu üzere devredilecek senedin üzerine de yazılabilir. Emre yazılı senedin devri ise senet üzerine yazılacak bir ciro bayanı ve senedin teslimi ile kolayca gerçekleşebilir. Hamiline yazılı senetlerde ise devir, sadece senedin teslimi ile gerçekleşmektedir. Yasa senedin nama yazılı olmasını aramakla, tüketicinin alacağı devralacak üçüncü kişiye karşı da ileri sürebileceği def’i ve itirazlara sahip olmasını sağlamayı amaçlamıştır.
Yukarıda düzenlemelere uyulmaması, yani senedin emre yazılı olmaması yada toplam borç için tek bir senet düzenlenmesi halinde bu senetler geçersiz olacak, ayrıca idari para cezası ile de karşılaşılacaktır.
Genel hükümler gereğince taksitle satım sözleşmesinde alıcı taksitlerden birisini ödemezse, satıcı taksitin ödenmesini isteyebileceği gibi sözleşmeyi feshedebilir de. Taksitin ödenmesini isteyen satıcı, ödeme zamanı belirli olduğu için, ihtara gerek olmaksızın temerrüt faizini de isteyebilir. Ancak sözleşmenin feshinin istenebilmesi, satıcının daha önce fesih hakkını sözleşmede saklı tutmasına bağlı kılınmıştır. Bunun dışında eğer taksitle satım sözleşmesinin konusunu bir tanışır oluşturuyorsa ve satıcı malı mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satmışsa, taksitlerden birisinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkına dayanarak malın kendisine verilmesini de isteyebilir.
Taksitle satım sözleşmelerinde tüketicinin/alıcının karşılaştığı önemli bir sorun da, bu tür sözleşmelerde yer alan, taksitlerden birisinin ödenmemesi durumunda kalan borcun tamamının muaccel hale geleceğine ilişkin kayıtlardır.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ise bu yasanın kapsamına giren taksitle satım sözleşmeleri (keza tüketici kredisi sözleşmeleri: md. 10/.IV) açısından bu kural istisna getirerek, erken ödeme halinde faiz indirimli yapılması gerektiğini hükme bağlamıştır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun md.6/IV gereğince “Taksitli satışlarda; tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeme hakkına sahiptir. Tüketici aynı zamanda, bir taksit miktarından az olmamak şartıyla bir veya birden fazla taksit ödemesinde bulunabilir. Her iki durumda da satıcı, ödenen miktara göre gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür".
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Taksitle satımı düzenleyen 6A maddesinin son fıkrası aynı zamanda kampanyalı satışlarda ve kapıdan satışlarda da uygulama alanı bulacak" Sözleşme şartları tüketici aleyhine hiçbir şekilde değiştirilemez" hükmüyle, tüketicinin taraf olduğu bir taksitle satım sözleşmesi açısından yukarıda belirtilen sakıncaları tüketici lehine gidermiş bulunmaktadır. Maddenin yazılış biçiminden olduğu anlaşılan bu hüküm gereğince, sözleşmede tüketici aleyhine bir değişiklik öngören hükümler yer alamayacak, varsa geçersiz sayılacaktır. Buna karşılık mevcut. hüküm tüketici lehine olan değişikliklerin geçerliliğini ise etkilemeyecektir . Yani örneğin faiz indirimini sağlayacak bir değişiklik sözleşmeye koyulabilecektir.
SÖZLEŞME KOŞULLARININ TÜKETİCİ ALEYHİNE DEĞİŞTİRİLMEMESİ
Kampanyalı satış olarak adlandırılan sözleşmeler TKHK'nın 7. maddesinde düzenlenmektedir. Yasada getirilen tanıma göre kampanyalı satış, "gazete, radyo, televizyon ilanı ve benzeri yollarla tüketiciye duyurularak düzenlenen kampanyalara, iştirakçi kabul edilmesi ve malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan satımdır"(md. 7/I). Kampanyalı satışlarla ilgili olarak çıkarılan yönetmeliğin 2. maddesine göre "bu Yönetmelik hükümleri, kampanyalı satışlar ile kampanyalı satış olarak nitelendirilmeyen ancak, malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan her türlü satışı ve bu satışları yapan gerçek veya tüzel kişilere ilişkin uygulama esaslarını kapsar" demek suretiyle kampanyalı satışa ilişkin kuralların uygulama alanını genişletmiştir.
KAMPANYALI SATIŞLAR
KAMPANYALI SATIŞLARDA TÜKETİCİNİN KORUNMASI
Kampanyalı satış sözleşmeleri satış parasının ödenme biçimine göre peşin kampanyalı satışlar ya da taksitle kampanyalı satışlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Bir de bunlara bir kampanya çerçevesinde olmaksızın tüketicinin önce para borcunu ifa ettiği, girişimcinin ise borcunu daha sonra yerine getirdiği tipik ön ödemeli satışlarla bu unsurları içinde barındırmakla birlikte tarafların ifa koşulları üzerinde anlaştıkları diğer ön ödemeli satışlar girer. TKHK’nın 7/V hükmü ve ilgili yönetmeliğin 2. maddesi bu tür satış sözleşmeleri yazılı olmak zorundadır.
Aynı zamanda Yönetmeliğin 6. maddesi ile sözleşmenin içeriğinde yer alması gereken hususlar belirlenmiştir. "Sözleşme Zorunluluğu" başlığını taşıyan bu maddeye göre "Kampanyalı satışlarda satıcı, veya sağlayıcı aşağıdaki bilgileri yazılı olarak bildirmek ve taraflar arasında aktedilen sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermek zorundadır.
Yukarıda sözleşmenin zorunlu içeriği arasında yer alan ön ödeme tutarı ile ilgili olarak getirilen hükme göre, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, ön ödeme tutarı, mal veya hizmetin satış bedelinin yüzde kırkından fazla olamayacaktır (TKHK md. 7/VI). Aynı zamanda kampanyalı satışlarda malın teslim ya da hizmetin ifa süresi on iki ayı aşamaz.
TKHK ‘nın bu konudaki düzenlemesine göre “İlan ve taahhüt edilen mal veya hizmetin teslimatının veya ifasının hiç ya da gereği gibi yapılmaması durumunda, satıcı, sağlayıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici, ithilatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren müteselsilen sorumludur.” (TKHK md. 7/III). Aynı zamanda tüketicinin ödemeye ilişkin tüm edimlerini yerine getirmesi durumunda, malın teslimi ya da hizmetin ifası, ödemenin bitimini takiben en geç bir ay içinde yapılmak zorundadır.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un kampanyalı satışları düzenleyen 7. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kampanyalı taksitle satışlarda yasanın 6/A maddesi hükümleri de uygulanacaktır. Bu konuda taksitle satım sözleşmeleri için verilen açıklamalar burada da aynen geçerli olacaktır.
Buna ilişkin yönetmelik md. 9 hükmü şu şekildedir: “Taksitli kampanyalı satışlarda, tüketici borçlandığı toplam miktarı önceden ödeme hakkına sahiptir. Tüketici aynı zamanda bir taksit miktarından az olmamak şartıyla bir veya birden fazla taksit ödemesinde bulunabilir. Her iki durumda da satıcı veya sağlayıcı ödenen miktara göre gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un kampanyalı satışlara ilişkin 7. maddesinin 4. fıkrasında "Tüketici kampanyadan ayrılmaya karar verdikten sonra kampanyayı düzenleyen, mal veya hizmetin tüketiciye teslim tarihini geçmemek şartıyla tüketicinin o ana kadar ödediği tüm bedeli ödemekle yükümlüdür" demektedir. Buna göre tüketiciye tanınmış "kampanyadan ayrılmaya karar verme" hakkının varlığından söz edilebilecektir. Ancak bu hakkın niteliği hususunda bir açıklık olmadığı için muğlak olan ifade öğretide eleştirilmektedir.
Tüketicinin karşı karşıya kaldığı çeşitli oldu bittilerle kurulan sözleşmeler, tüketicinin korunması gereksiniminin olduğu en önemli alanlardan birisi olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle konusunda uzmanlaşmış pazarlamacıların tüketicilerle yaptıkları işlemlerde satıcıdan kaynaklanan çeşitli pazarlama taktik ve stratejileri ile karşılaşılması bu gereksinimi oldukça belirginleştirmiştir.Yasanın cayma hakkı dediği ancak teknik anlamda bir geri alma hakkı oluşturan bu hakka dayanarak tüketici, mutad satış mekanları dışında gerçekleşen sözleşmelerde verdiği kararı neticesinde satıcı açısından bağlayıcı olan sözleşmeden, belli bir süre içinde, hiçbir gerekçe göstermeye gereksinim duymaksızın kolayca sıyrılabilecektir.
Tüketici kredisi buzdolabı, çamaşır makinesı, mobilya, elektrikli ev aletleri gibi dayanıklı tüketim malları veya tatil, eğitim, konut onarımı, sağlık, düğün gibi hizmete yönelik harcamalara yada otomobil, konut alımı gibi menkul veya gayrimenkul bir malın satın alınması amacıyla kullandırılır.
Tüketici kredisi, tüketiciye
Satın alınacak mal ve hizmetlerin karşılığında bankalar tarafından kullandırılan kredi, doğrudan nakit olarak müşteriye ödenebileceği gibi satıcı firmayla anlaşma sağlandığı takdirde fatura karşılığı doğrudan satıcıya da ödenebilir.
"tüketici kredisi işlem şartları" olarak nitelenen ve tüketici kredisi sözleşmelerinde bulunması gerekli koşullara Yasanın md.10/2 hükmünde yer verilmiştir. Buna göre sözleşmede;
Tüketici kredileri genellikle bir sınırlamaya tabidir. Bankaya, müşterilere ve kullanılacak alana göre farklılıklar gösterebilir.
Her bankada farklı olmakla birlikte tüketici kredilerinin vadeleri 1 ay ile 36 ay arasında değişmektedir. Alınan mal veya hizmetin niteliğine göre çeşitli vade uygulamaları vardır. Örneğin dayanıklı tüketim mallarının alımında vade azami 12-18 ay olduğu halde otomobil alımında 36 aya kadar vade tanınabilmektedir.
Bankalar, tüketicinin bilgilendirilebilmesi amacıyla kredi talep eden müşterilerine aşağıdaki konularda, broşür, bilgi formu, başvuru formu, sözleşme aracılığı ve karşılıklı görüşmelerle bilgi verir.
Müşterinin talebi halinde banka ile müşteri arasında imzalanan kredi sözleşmesi veya müşterinin imzaladığı taahhütnamenin bir fotokopisi müşteriye verilir.
Tüketici kredisi sözleşmesi veya taahhütnamesinde aşağıdaki hususların bulunması gerekir.
Genel hükümler çerçevesinde gerçekleşecek başvuru yolları da çoğunlukla yararlı sonuç vermemekte, bazen de bu yollar baştan kapatılmış olmaktadır. Sonuç olarak tüketici görünümündeki bir hukuk öznesinin,bu tür bir işlemden dolayı korunmasını sağlayacak mekanizmaların işletilmesinin ne denli haklı ve yerinde olduğu birkez daha ortaya çıkmaktadır.
Bu deyimden sanki tatilin bir devresinin sözleşmenin konusunu oluşturduğu ya da kişinin tatilini devreler halinde gerçekleştireceği gibi bir anlam çıkabilir.Ancak burada söz konusu olan tatilin değil,taşınmazın belli devrelerle tatil için özgülenmesidir.
Devre mülk hakkı ve devre mülk sözleşmesi Kat Mülkiyeti Kanununda düzenlenmektedir(md.57-61)Yasada devre mülk hakkının ancak konut (mesken) niteliğinde olan bağımsız yapılarda ya da kat mülkiyetine veya kat irtifakına çevrilmiş yapılarda söz konusu olacağı belirtilmiştir.
Anılan yasada getirilen düzenlemelere göre,konut olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortaklarından herbiri lehine bu yapı veya bağımsız bölümlerden yılın belirli dönemlerinde yararlanma hakkı kurulabilir.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa devre mülk hakkı sahibi bu hakkın kullanımını başkalarına bırakabilir.
“Devre Tatil Sözleşmesi” başlıklı 6/B maddesinde
Denilerek bu sözleşmeye tek bir madde ayrılmış,maddenin ikinci fıkrasında ise devre tatil sözleşmelerine ilişkin usl ve esasların Bakanlıkça belirleneceği hükmü getirilmiştir.
Devre tatil sözleşmesi yasada düzenlenen sözleşmelerin çeşitli unsurlarını içinde barındıran atipik karma bir sözleşme niteliğindedir.Bu anlamda içinde kira,satış,hizmet sözleşmesinin unsurlarını barındırmaktadır.
Taraflardan birisinin bu belirtilen unsurların birden fazlasını yerine getirmekle yükümlü olduğu diğer tarafın ise bütün bunlara karşılık tek bir edimde bulunma (genellikle bir miktar para ödeme) borcunun söz konusu olduğu bu tür karma sözleşmeler kombine sözleşmeler olarak adlandırılmaktadır.
Bu durumda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6/B maddesi ve sözleşme ile ilgili olduğu oranda aynı yasanın diğer hükümleri,uygulanacak bir hüküm bulunmadığı zaman ise belirtilen sözleşmelere ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır (TKHK md. 30).
-Sözleşme en az üç yıllık bir süreyi kapsamalıdır.
-Sözleşmede belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem belirlenmelidir.
-Sözleşme bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içermelidir.
-Sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunluluğu vardır.
-Sözleşme ya da sözleşme grubu yazılı biçimde yapılmalıdır.
Tüketicinin hakkı sözleşmede üstlenilen edimleri talep etmek ve en önemli borcu da kararlaştırılan bir miktar parayı ödemek olacaktır.
Bu anlamda sözleşmede belirlenen süre içinde taşınmazdan,sözleşmede belirlenen hizmetlerden ve sözleşmede belirtilen ortak yerlerden yararlanmayı talep edebilecektir.
Bunlara karşılık devre bedelini ödemeden başka,somut sözleşme ilişkisine göre farklı olmakla birlikte;genel olarak kullanım şeklini bildirme,çeşitli yönetim ve bakım giderleri gibi giderleri ve sözleşmeye göre ayrı bir bedel karşılığı elde edilebilen hizmetlerin bedelini ödeme borçlarından söz edilebilir.
Bu anlamda girişimcinin önemli hakkı sözleşmede kararlaştırılan devre tatil bedelinin ödenmesini istemektedir.
En önemli borcu ise devre tatil konusu taşınmazı sözleşmeye uygun bir biçimde tüketiciye kullandırma borcudur.
Daha önce söz edilen ve devre tatil sözleşmesine ait usul ve esasların Bakanlıkça belirleneceğine ilişkin TKHK 6/B II hükmüne dayanılarak çıkartılan yönetmeliğin 5. maddesinde sözleşmede bulunması gereken bir takım unsurlar sayılmıştır.
Buna göre sözleşmede şu hususlara yer verilmelidir:
b)Sözleşme konusu hakkın niteliği,kapsamı ve kullanım koşulları,
c)Sözleşme konusu taşınmazın fiili durumu ve yeri,taşınmaz inşaat halinde ise fiili durumu ve makul bir tamamlanma tarihi,
d)Taşınmazın tamamlanmasına veya tamamlanamadığı hallerde yapılmış olan her türlü ödemenin,yasal faiziyle birlikte iade edileceğine dair bir taahhüt,
f)Taşınmazın bakım ve onarımının,yönetimve idaresinin ne şekilde olacağına ilişkin açıklamalar,
g)Sözleşmenin süresi ve sözleşme konusu hakkın kullanılabileceği dönem,
ı)İktisabın sözleşmede belirtilenler dışında herhangi bir ek ödemeye ve yükümlülüğe yol açmayacağına ilişkin bir kayıt,
j)Sözleşme konusu hakkın devir veya takas edilmesinin mümkün olup olmadığı,
l)Tarafların sözleşmeyi imzaladığı yer ve tarihe ilişkin bilgiler,
Bu bilgilerin sözleşmede bulunmaması hali için ön görülen yaptırım ise yönetmeliğin 7. maddesinde belirtilmiştir.
Bu süre içinde eksiklik giderildiği taktirde,cayma hakkı için 6. maddede öngörülen süre,eksikliği giderici bilginin yazılı olarak tüketiciye ulaştırıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar.
Bu halde tüketici bedel,cezai şart tutarı veya tazminat adı altında hiçbir ödemeyle yükümlü tutulamaz;yaptığı ödemeler varsa bunlar da sona erme tarihinden itibaren 10 gün içinde kendisine iade edilir.”
Tüketicinin korunmasında en önemli husus tüketicinin aydınlatılması ve bilgilendirilmesidir.
Devre tatil sözleşmeleri için de bu konuda önemli bir adım atılmış ve sözleşme kurulmadan önce tüketicinin devre tatil konusu taşınmaz ve tatil olanakları ile ilgili olarak vaat edilenlerin neler olduğunu,bunun karşılığında kendi yükümlülüklerinin nelerden ibaret olduğunu görme olanağı tanınmıştır.
Daha sonra yapılacak olan devre tatil sözleşmesinde taraflar aksini kararlaştırmadıkça ve mücbir sebebler dışında,broşürde yer alan şartlarda değişiklik yapılamayacaktır.
Bu broşürde hangi hususların yer alması gerektiği de aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilmiştir.
a)Sağlayıcı ve malikin ism,unvan,açık adres,telefon ve varsa diğer erişim bilgileri,
b)Taşınmazın bakım ve onarım,yönetim ve idaresinin ne şekilde olacağına ilişkin açıklamalar,
c)Sözleşme konusu hakkın kullanılması karşılığı olarak tüketici tarafından ödenecek bedel,vergi,harç gibi zorunlu yasal giderler ve genel idari masrafların ne şekilde hesaplanacağına ilişkin açıklamalar,
e)Taşınmaza ve sözleşmeye ilişkin daha fazla bilgiye nasıl ulaşacağına dair açıklamalar.
Tüketiciyi koruyan en önemli araçlardan birisi de tüketiciyi koruyan geri alma hakkıdır.
TKHK devre tatil sözleşmeleri içinde bu hakkı tüketiciye tanımamış, ancak dolaylı olarak yasada tanınmayan bu hak yönetmelik aracılığı ile tüketiciye verilmiştir. Daha önce sözedilen yönetmeliği 6.maddesine göre tüketici, “Sözleşmenin her iki tarafça imzalanmasından itibaren 10 gün içinde hiç bir sebep göstermeksizin ve hiç bir hukuki ve cezayi sorumluluk üstlenmeksizin cayma hakkını kullanrak sözleşmeden dönebilir.” metin içinde “dönebilir” denmesine ve başlıkta “cayma hakkı” kullanılmasına karşılık, burada anlatılmak istenen tüketiciye bir geri alma hakkının tanındığıdır.
Tüketiciye tanıınan haklardan feragat etmesine yol açacak sözleşme hükümleri ile tüketicinin karşı yanını oluşturan girişimcinin sorumsuzluk kayıtları, olağan çerçevede ve genel hükümler gereğince geçerlidir. Ancak tüketicinin kornması yasası anlayışını iinde barındıran pek çok batılı ülke düzenlemesinde tüketici sözleşmeleri için bu tür kayıtların geçersizliğine ilişkin hükümler sevketmişlerdir.
-PAKET TUR SÖZLEŞMELERİ UYGULAMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK
AMAÇ:
Madde 1-Bu yönetmeliğin amacı, paket tur sözleşmelerine ilşkin usul ve esasları düzenlemektir.
KAPSAM:
Madde 2-Bu yönetmelik paket tur, paket tatil veya paket seyahatler gibi isimler altında, ulaştırma, konaklama ve bunlara yardımcı sayılmayan diğer turistik hizmetlerin en az ikisini birlikte herşeyin dahil olduğu fiyatla satılan veya satış taahhüdü yapılan ve hizmeti 24 saatten uzun bir süreyi kapsayan veya gecelik konaklamayı içren sözleşmelere uygulanır.
Madde 3- Bu yönetmelik 23.2.1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 31. ve bu Kanuna 4822 sayılı Kanunla eklenen 6/c maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar:
Madde 4- Bu yönetmeliği uygulanmasında;
a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
b) Bakan: Sanayi ve Ticaret Bakanını,
c) Seyahat Acentası: Kâr amacıyla turistlere ulaştırma, konaklama, gezi, spor ve eğlence imkanları sağlayan,onlara turizimle ilgili bilgiler veren,bu konuya ilişkin tüm hizmetleri gören ticari kuruluşları,
e) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığda yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyetleri ,
f) Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya meslek faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri,
ifade eder.
Madde 5- Paket tur başalmadan önce, paket tur sözleşmesinini yazılı olarak yapılamsı vebu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur.
Sözleşmede;
a) Sözleşme taraflarının isim, ünvan, açık adres, telefon ve varsa diğer erişim bilgileri,
c) Paket tur sırasındaki duraklama yerleri ve nakil bağlantıları dahil turun güzergahı, ulaşım araçlarını cinsi, konaklama yeri ve sınıfı, bunların süreleri, yemek öğün sayısı varsa rehber ve ücreti ile paet tura dahil diğer hizmetlere ilişkin bilgiler,
d) Paket tur öncesi ve paket tur sırasındaki fesih koşular,
e) Seyahat acentasının kusur veya sözleşmeye kısmen ya da tamamen uymaması hallerinde ödeyeceği tazminat ile ödenmiş olan paranın iadesine ilişkin bir taahhüd,
g) Paket turun Türk Lirası olarak vergiler dahil fiyat ve ödeme şekli,
h) Vadeye göre faiz ile birlikte ödenecek Türk Lirası olarak toplam satış fiyatı,
ı) Faiz miktarı, faizin hesaplandığı yıllık oran ve sözleşmede belirtilen faiz oranının yüzde otuz fazlasının geçmemek üzere gecikme faizi oranı,
j) Peşinat tutarı,
k) Ödeme planı,
l) Borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları , yer alır.
Madde 6- Sözleşmede öngörülen fiyat ve koşullar değiştirilemez. Ancak, liman ve havaalanına iniş vergileri gibi harç, vergi ve ücretler ile döviz kurlarından kaynaklana fiyat değişkliklerine bu hüküm uygulanmaz
Seyahat acentası, paket turdan önce, yukarda verilen nedenlerle meydana gelen fiyat artışını tüketiciye derhal bildirir. bu durumda tüketici herhangi bir tazminat ödemeden sözleşmeden dönme hakkını kullanır ya da değişikleri ve fiyat üzerindeki etkisini açıkça belirten ek sözleşmeyi kabul eder.
Madde 7- Tüketici, paket turadevam etmesinin mümkün olmaması durumunda, hareketten en az 7 gün önce seyahat acetasına niyetini bildirerek rezervasyonununu, paket tur açısından tüm koşulları yerine getiren bir üçüncü kişiye devredebilir. Bu durumda, paket turu devreden ve devralan, sözleşmeye taraf seyahat acentasına karşı bakiye tutarın ve söz konusu devirden doğan tüm ilave masrafların ödenmesinden müteselsilen sorumludurlar.
Madde 8- Seyahat acentasının sözleşmeyi feshetmesi halinde tüketici uğradığı zarar oranında tazminat hakkına sahip olur. Ayrıca, seyahat acentası, tüketicinin o güne kadar yaptığı tüm ödemeleri ve tüketiciyi borç altına sokan tüm belgeleri 10 gün içinde tüketiciye iade eder
Bilir Kişi
İl Hakem Heyeti
İlçe Hakem Heyeti
9
7
10
4- Kabul
11- İade/Ödeme
6- Red
5- Heyet Sonucu
2- Red
3-Şikayet Dilekçesi
1-Şikayet
Tüketici Şikayeti ve Kurumlar ile İlişkisi
(Tümdengelim)
Tüketici Mahkemesi
Malın Fiyatı
Kanun:
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (23.02.1995)
Yönetmelik:
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği (01.08.2003)
Madde 5 —Tüketiciler ile satıcı ve sağlayıcılar arasında çıkan uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla veya tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilecek kararları almak üzere il ve ilçe merkezlerinde hakem heyetleri kurulur.İl hakem heyetleri il merkezi sınırları içinde, ilçe hakem heyetleri ise ilçe sınırları içinde görevli ve yetkilidir. Başvurular, tüketicinin mal veya hizmeti satın aldığı veya tüketicinin ikametgahının bulunduğu yerdeki hakem heyetine yapılır.Büyükşehir statüsünde bulunan illerde kurulan il hakem heyetleri, mal ve hizmet bedeli Bakanlıkça her yıl Aralık ayı içinde tespit ve ilan edilecek tutarın üzerindeki uyuşmazlıklara bakmakla görevli ve yetkilidir. Bu bedelin altındaki uyuşmazlıklara büyükşehir belediyesi sınırları dahilinde kurulu ilçelerdeki hakem heyetlerince ikinci fıkrada belirtilen esaslar uyarınca bakılır.Hakem heyetleri; görev, yetki veya çalışma kapsamı dışında kalan başvuruları doğrudan ilgili kuruluşlara veya hakem heyetlerine intikal ettirir.
Hakem Heyetleri Başkan ve Üyeleri
Madde 7-Hakem heyetleri, başkan dahil 5 üyeden oluşur. Heyetin başkanlığı illerde Sanayi ve Ticaret il Müdürü veya görevlendireceği bir memur, ilçelerde kaymakam yada görevlendireceği bir memur tarafından yürütülür.
Diğer üyeler şunlardır:
a) Belediye başkanının görevlendireceği uzman bir personel,
b) Baronun mensupları arasından görevlendireceği bir memur tarafından yürütülür.
c) Tüketici örgütlerinin seçecekleri bir üye,
d) Satıcının tacir olduğu uyuşmazlıklarda ticaret ve sanayi odasının ya da bunların ayrı ayrı örgütlendiği yerlerde ticaret odasının, satıcının esnaf ve sanatkar olduğu uyuşmazlıklarda, illerde esnaf ve sanatkarlar odalarının görevlendireceği bir üye.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri
İl Hakem Heyeti
İlçe Hakem Heyeti
Başvurular,
* Tüketicinin mal veya hizmeti satın aldığı satıcının bulunduğu yerdeki hakem heyetine yapılır.
* Kapıdan satışlarla ilgili uyuşmazlıklarda ise, tüketicinin bulunduğu yerdeki hakem heyetine başvurulur.
* Tüketicinin ikametgahı ile satıcının bulunduğu yerin farklı olması halinde, tüketici başvurusunu, ilgili hakem heyetine intikal ettirilmek üzere, ikametgahının bulunduğu yerdeki hakem heyetine de yapabilir.
Büyükşehir statüsünde bulunan illerde
Malın Fiyatı
İl Hakem Heyeti
İlçe Hakem Heyeti
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği, Md.5
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri
(Çalışma Usul ve Esasları )
Başvuru
derdestlik: Açılmış davanın devam etmekte olduğu, henüz karara bağlanmadığını anlatmak için de kullanılır.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği, Md.12
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri
(Çalışma Usul ve Esasları )
Karar Süresi
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği, Md.13
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri
(Çalışma Usul ve Esasları )
Bilgi ve Belge isteme Yetkisi
Hakem heyeti uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgesi taraflardan, ilgili kurum ve kuruluşlardan isteyebilir.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği, Md.22
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri
(Çalışma Usul ve Esasları )
Kararın Bildirimi
Madde 24
-Kararlar, alındığı tarihten itibaren 3 gün içinde taraflara yazılı olarak bildirilir.
Kararın ilanı
Madde 25
-Hakem heyetlerince alınan kararların taraf ve sonuçlarını gösterir listeler, illerde il müdürlüklerinde, ilçelerde kaymakamlıklarda duyuru panolarında aylık olarak ilan edilir.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği, Md.13
Büyükşehir statüsünde bulunan illerde kurulan il hakem heyetleri, mal ve hizmet bedeli Bakanlıkça her yıl başında belirlenecek tutarın üzerindeki uyuşmazlıklara bakmakla görevli ve yetkilidir.