1 / 34

KONUŞMA

KONUŞMA. Konuşma, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasına olanak sağlayan dilsel bir beceridir.

yeriel
Download Presentation

KONUŞMA

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. KONUŞMA Konuşma, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasına olanak sağlayan dilsel bir beceridir. Konuşma; toplumsal yaşamın tüm ilişkilerinde, kişilerin en çok gereksinim duyduğu en kolay ve en etkili iletişim yoludur. Kişinin okul ve toplum yaşamındaki başarısıyla konuşma becerisi edinmesi ve bu beceriyi amaca uygun biçimde yaşama geçirmesi arasında güçlü bir ilişki vardır.

  2. Öte yandan demokratik toplumlar; duygu ve düşüncelerini doğru ve etkili aktarabilen, sorunlarını konuşarak çözebilen bireylere gereksinim duyarlar. Kişilerin demokratik toplumun etkin bir üyesi olabilmesi için, doğru ve etkili konuşmayı sağlayan tüm becerileri edinmesi ve bu becerileri konuşma ilkelerine uyarak yaşama geçirmesi gerekir.

  3. Konuşma; zihinde tasarlananları söze dönüştürme ya da sözle gerçekleştirilen, kişiler arasında etkileşim yaratan bir anlatım etkinliği olarak ifade edilebilir. İnsan için temel bir gereksinim olan konuşma; kişinin toplumsal ilişkilerinde, okul ve iş yaşamında başarıyı etkileyen bir beceridir. Özdemir, “Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı” adlı kitabında konuşma becerisine şöyle anlamlar yükler

  4. ... İnsanoğlunu hayvanlardan, öteki canlı yaratıklardan üstün kılan güçlerden biri de akıldır. Ancak akıl yürüterek bulduğumuz gerçekleri, düşünceleri söze dönüştürmedik mi ölü bir sessizlikte kalır bunlar. Dışlaşamaz, insanlara ulaşamaz. Böyle olunca da akıl gelişemez, paslanır. Bunun doğal sonucu olarak, yeni düşünceler üremez. Öyleyse akıl ve düşünme gücümüzü geliştiren, onların verimlerini taşıyan doğurgan bir güçtür konuşma...

  5. Bu yönden söz ya da başka bir deyişle, konuşma, yararlanmasını bilenlerin elinde bugün de en etkili bir araçtır. Bu etkiyi Yunus Emre bir şiirinde şöyle belirtir: Sözünü bilen kişinin Yüzünü ağ ede bir söz Sözü pişirip diyenin İşini sağ ede bir söz. Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Balıla yağ ede bir söz. Kişi bile söz demini Demeye sözün kemini Bu cihan cehennemini Sekiz uçmak ede bir söz.

  6. Bu dizelerdeki “söz” kavramını konuşmayla eşanlamlı sayarak Yunus Emre, cenneti cehenneme çevirecek üstün bir güç buluyor konuşmada. Bu gerçeği tarihin akışı içinde nice devlet ve siyaset adamları da sezinlemiş, yığınları artlarından sürüklemek için değişik amaçlar doğrultusunda yararlanmışlardır konuşmadan. Bunun gibi, kişiler ve toplumlar arasındaki birçok karmaşık, güç sorun da konuşmalar yoluyla çözümlenmiştir. Bir atasözümüzün dediği gibi: “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır.” Kutadgu Bilig’de “İnsanda dilince değişir kader / Ya yurda baş olur, ya başı gider.” sözleriyle anlatılmak istenen düşünce de konuşmanın önemini yansıtır.

  7. Konuşma, duygu ve düşüncelerin sözle aktarılması eylemidir. Bireyin dil yoluyla kurduğu iletişimin bir boyutunu oluşturur. Bu anlamıyla kişiler arasındaki yaşantıların paylaşılmasına olanak sağlar. Çağımızda demokratik yaşamı oluşturmada bir etken olduğu gibi demokratik bir toplumda vazgeçilmeyecek en temel bireysel hak ve görevdir.

  8. Konuşma, eğitimle geliştirilebilen bir beceridir. Doğru ve etkili konuşma; okul türü Öğrenmeyle kazandırılabilen, kişinin gösterdiği çabalarla geliştirilebilen bir beceridir. Bunun için öğrencilerin duygu ve düşüncelerini aktarabilecekleri eğitim ortamları, konuşma becerisiyle ilgi davranışların kazandırılmasında önemli bir işlev üstlenir. Okulöncesi eğitim sürecinden başlayarak öğretmenlerin öğrencilerin yaptıkları sözlü anlatımları; konuşma ilkelerine ve kurallarına uygun dönütlerle düzeltmesi, pekiştirmesi gerekir. “Yüzme suda öğrenilir.” sözünün anlattığı gibi konuşma becerisinin uygulamalı çalışmalarla öğrencilere edindirilebileceği temel bir ilke olarak benimsenmelidir.

  9. Konuşma, metin oluşturma eylemidir. Konuşma, amaca uygun metin oluşturma eylemidir. Konuşmanın verimini belirleyen temel etken, bu metnin konuşma ilkelerine uygun oluşturulması ve konuşma kurallarına göre aktarılmasıdır. Başka bir söyleyişle konuşma, birtakım sözcülerin ses aracılığıyla dinleyene ya da dinleyenlere aktarılması çabası değildir. Bunun için duyguların ve düşüncelerin zihinsel işlemelerden geçirilerek amaca uygun olarak bir metne dönüştürülmesi gerekir. Duygu ve düşünce boyutuyla oluşturulmamış söz yığınları, nitelikli bir konuşma olarak değerlendirilemez. Anlamsız, amaca uygun olmayan sözel aktarımlarla da sağlıklı iletişimkurulamaz.

  10. Başarılı bir konuşma için kişilerin okulöncesi dönemden başlayarak düzeylerine uygun yazınsal ve öğretici metinlerle karşılaştırılması gerekir. Türkçenin söz varlığını, anlatım olanaklarını, kurallarını duyarlıkla yansıtan metinleri anlayarak okuma alışkanlığı kazanmak; doğru ve etkili konuşmanın en etkili yoludur. Kişinin kavramsal yönden gelişmesi, duygu ve düşünce üretme yetisini de besleyen bir süreçtir. Bu bağlamda zihinde tasarlananların söze ve anlamlı bir metne dönüştürülebilmesi için kişinin dilsel olarak öykünebileceği nitelikli yapıtlara gereksinimi olduğu bilinmelidir.

  11. Zihinsel çabalarla oluşturulmuş bir metindeki dilsel birimlerin ses yoluyla dışa vurulması (aktarılması), duygu ve düşüncelerin paylaşılmasına olanak sağlayan bir eylemdir. Konuşmanın bir anlatım etkinliği olarak değer taşıyabilmesi için kişilerin bu eylemin niteliğini etkileyen alt becerileri edinmeleri gerekir.

  12. KONUŞMAYI YAPILANDIRAN ALT BECERİLER Konuşmayı yapılandıran, kişilerin doğru ve etkili konuşabilmeleri için edinmeleri gereken alt beceriler; Türkçedeki seslerin doğru söylenmesi, konuşma sırasında vurgunun anlam yaratıcı işlevinden yararlanma, bir söyleyiş özelliği olarak tonlamadan yararlanma, konuşmada “kavşak” ve “durak” gibi anlam› aydınlatıcı söyleyiş özelliklerinden yararlanma ve akıcılığı sağlayabilmek için uygun durumlarda ulamadan yararlanma biçiminde sıralanabilir.

  13. Türkçenin ses dizgesinin tanınması; seslerin kendi çıkak noktalarında oluşturulması, anlaşılır ve etkili bir konuşma için uyulması gereken önemli bir ilkedir. Seslerin kendi çıkaklarında oluşturulabilmesinde doğru solunumun önemi büyüktür. Ünlü ve ünsüzler; dil, dudak, damak, diş, gırtlak gibi konuşma örgenlerinin açılıp-kapanma, yaklaşıp-uzaklaşma, gerilip-çözülme gibi çeşitli devinimleriyle boğumlandırılır. Ses dizgesinin doğru boğumlandırılabilmesi için konuşma örgenlerinin de her sesin doğru oluşumuna katkı sağlayacak bir işlevi gerçekleştirmesi gerekir.

  14. Tafler (1987)’e göre diyaframla karın boşluğunu kullanarak göğüs altından soluk alıp verme, topluluk karşısında yapılan konuşmanın etkili ve başarılı olmasını sağlar. Çünkü, diyaframdan yapılan solunumda genişleyen akciğerler, içine konuşma etkinliğinde kullanabileceği yeterli havayı alır.

  15. • Türkçe; genel olarak yazıldığı gibi konuşulan, konuşulduğu gibi yazılan bir dildir. • Türkçede, yumuşak g’nin dışında yazıldığı gibi söylenmeyen, söylendiği gibi yazılmayan hiçbir ses yoktur. • Türkçe ses yönünden zengin bir dildir. • Türkçenin sesleri gırtlaksılıktan, burunsuluktan kurtulduğu için hırıltılı değil pırıltılıdır. Sesler; boğuk değil, tınılı ve parlak özellik gösterir.

  16. • Türkçenin bütün sesleri renkli, ezgili ve yumuşaktır. • Türkçenin ünlü ve ünsüzlerinin tümü kolayca boğumlandırılabilir, seslerin hiçbiri boğumlanmada zorlayıcı değildir. • Türkçenin yazma, okuma ve konuşmayı kolaylaştıran yalın ve sağlam kuralları vardır.

  17. Kişilerin doğru ve etkili bir konuşma becerisi edinebilmeleri için kendi konuşma seslerine bir kişlilik kazandırmaları beklenir. Konuşan kişi, sesiyle konuşmaya bazı özellikler katarak başarılı bir konuşmanın temellerini kurar. Konuşmacının sesini yönetmesiyle yarattığı bu özellikler şöyle özetlenebilir:

  18. İşitilebilirlik: Söylenenlerin dinleyiciler tarafından anlaşılabilmesini sağlayan temel öge, sesin işitilebilir olmasıdır. Gereğinden fazla alçak ya da yüksek sesle konuşulan bir ortamda duygu ve düşüncelerin etkilice paylaşılması olanaksızdır. Konuşmanın verimli olabilmesi, amaçlanan bir iletişim sürecini yaratabilmesi için öncelikle söylenenlerin anlaşılması gerekir. Bunun için de yapılacak konuşmanın kolayca işitilebilir olması önemlidir.

  19. Açıklık: Konuşmacının kullandığı sözcüklerdeki ünlü ve ünsüzleri tam değerlerini vererek seslendirebilmesidir. Seslerin çıkaklarında oluşturulmas›na özen gösterilmesi, sözcüklerin ve cümlelerin oluşturduğu anlamın açıkça anlaşılabilmesi demektir. Bilinmelidir ki konuşma eylemi, aktarılmak istenen duygu ve düşüncelerin dinleyenler tarafından anlaşılmasıyla/paylaşılmasıyla amacına ulaşır. Açıklık, sözlü anlatımda bu paylaşmayı sağlayan temel bir etkendir.

  20. Doğallık: Sesin konuşma sürecinde içeriği bütünleyen, tamamlayan, içeriğe işitsel renk katan bir öge olarak kullanılmasıdır. Başka bir söyleyişle sesin duygu ve düşüncelerin taşıdığı anlamın (sevinç, üzüntü, kaygı vb.) niteliğine uygun biçimde değşilebilmesidir. Bu değişlimde sesin yapmacık ve zorlama biçimde kullanılması, konuşmanın dinlenebilirliğini ve inandırıcılığını etkiler. Konuşma akışında çeşitli duygu durumları, sesin tınısında yaratılan doğal değşlikliklerle dinleyenlere yansıtılmalıdır.

  21. Konuşma Sırasında Vurgunun Anlam Yaratıcı İşlevinden Yararlanma Doğru ve etkili bir konuşma, vurgunun anlamı belirtici ve anlam yaratıcı işlevlerinden yararlanabilmeyi de gerektirmektedir. Konuşmada bazı heceler üzerindeki farklı ses baskısı, aktarılmak istenen duygu ve düşüncenin doğru kavranmasına olanak sağlar. Her dil, kendi ses dizgesine bağlı olarak kimi heceleri baskılı söyleyişlerle anlamın oluşmasına ortak eder. Yapılan vurguların doğruluğu ve amaca uygunluğu, konuşma ve okuma eylemini dinlenilir ve anlaşılır kılar. Vurgu, konuşma ve okuma sırasında bir hecenin ya da sözcüğün ötekilerden daha baskılı söylenmesidir. Temel işlevi de anlamın oluşmasını, kavranmasını sağlamak; söze duygu değeri katarak dinleyicinin ilgisini uyandırmaktır.

  22. Konuşma ve okumamızı canlandırmak için vurgulama becerisini bilmemiz ve onun gereklerine uygun davranmamız gerekir. Eksik ve yanlış vurgular ya da gerektiği zaman vurgunun yapılmaması, sözün duygu değerinin yitirilmesine neden olur. Dinleyicinin ilgisi dağılır, anlamın kavranması güçleşir. Sesin yarattığı söyleyiş güzelliği ortaya çıkmaz. Bunun içindir ki vurgu, ses ve söyleyiş yönünden önemli bir olaydır. Vurgu; sesi, söyleyişi, sözdeki ezgiyi canlandırır.

  23. Vurgusuz okumalarda anlamlar yeterince aydınlatılamaz. Vurgu ile sözlerine canlılık katmayan bir konuşmacı, ne denli yararlı ve coşturucu konuları ele alırsa alsın, dinleyicileri uyuklamaktan kurtaramaz. Dilimizde vurgu ile ilgili olarak söylenebilecek en genel kural şudur: Türkçe sözcüklerin genellikle son hecesi vurgulanır. Türkçede bu kuralın dışında kalan bazı örnekler de bulunmaktadır.

  24. Tek heceli sözcükler vurgusuzdur. “Kuş, kış, taş, kaş, gel-, gör-, bak-, tak-, dün, çok” gibi tek heceden oluşmuş sözcüklerin söylenişinde vurgu yapılmaz.

  25. Çok heceli sözcüklerin vurguları, genel olarak son hecede yapılır. “Çocuklar, bugün gelecek. Ormanlar, yurdumuzun geleceğidir. Ayşe, okula gidiyor.” gibi çok heceli sözcüklerle kurulan cümlelerde vurgu, sözcüklerin son hecelerinde yapılır.

  26. İki heceli yer adlarında vurgu ilk hecede yapılır. “Ağrı, Bursa, İzmir, Ceyhan, Toros, Rize, Mardin” gibi iki heceli yer adlarının söylenişinde, ilk heceler vurgulanır. Türkçede yer adı olan “Bodrum” ile bir yapının yol düzeyinin altndaki bölümünü anlatan “bodrum”, söyleyişte vurgu ile birbirinden ayrılmalıdır. Yer adında vurgu ilk hecede yapılır (Bod rum), diğerinde vurgu ikinci hecededir (bodrum)

  27. Çok heceli yer adlarında, ikinci hecedeki ses sayısı birincidekinden çok ise vurgu ikinci hecededir. “Çanakkale, İstanbul, Antalya, Malatya, Tekirdağ, Denizli” gibi çok heceli yer adlarında, ikinci heceler vurgulanır.

  28. • Ekler, genel olarak, sözcük vurgularını kendi üzerlerine çekerler. “Kalem, kalemler , kalemlerimiz , kalemlik ; deniz, denizci , denizden, denizcilik ” gibi sözcüklerin sonlarında yer alan eklere vurgu yapılır. Yalnız olumsuzluk eki -me, -ma ; soru ilgeci olan mi , sözcüğe küçültme anlamı katmayan -ce eki; vurguyu kendinden önceki heceye aktarır. “Ali, gelmeyecek. ; Ali geldi mi? ; bence, ulusça, insanca” vb.

  29. • Geniş zamanlı eylem kiplerinde olumsuzluk eki -me vurgulanır. “O beni hiç dinlemez.” vb.

  30. • “ile” sözcüğü ve ek eylemin “i-se, i-di, i-miş, i-ken” çekimleri ek olarak kullanıldığında vurgu, bunlardan önceki hecede yapılır. “benimle, Barış’la; gelirse, mutluysa; gülerdi, severdi; severmiş, gülermiş; severken, gülerken” vb.

  31. • “ki” ve “de” bağlacı, vurguyu kendinden önceki sözcüklere iter. “-ki” ve “-de” eki vurguyu üzerine çeker. “Unutmayın ki çocuklar geleceğimizdir.”, “Sınıfımız da temizlendi.”; “Evdeki hesap çarşıya uymaz.”, “Sınıfımızda birçok başarılı öğrenci var.” vb.

  32. “ki” bağlacının kaynaşmasıyla oluşan “belki, sanki, mademki...” sözcüklerindeki “ki” vurgulanmaz. “belki, sanki, mademki” vb.

  33. Zaman belirten “-leyin” eki, vurguyu kendinden önceki heceye iter. “Sabahleyin buluştuk. Akşamleyin görüştük.” vb.

  34. Yüklemden uzak kalmış özneler cümle vurgusu alır. Vurgu alan öznelerin yazıda virgül ile ayrılması gerekir. Örneğin; Kemal Tahir, Yorgun Savaşçı adlı romanında vatanını kurtarmak için uğraşanlarla, umutsuzluğa düşmüş olanların durumlarını yansıtır.

More Related