1 / 38

ATATÜRK VE ÇEVRE

ATATÜRK VE ÇEVRE. BURAK BİNBOĞA 030070193 KORAY KILIÇ 110070135 SİNEM PABUÇÇU 110070119. DOĞAYLA İLK TANIŞMA. Mustafa Kemal ATATÜRK küçüklüğünden beri doğayla iç içe bir yaşam sürmüştür.

ollie
Download Presentation

ATATÜRK VE ÇEVRE

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. ATATÜRK VE ÇEVRE BURAK BİNBOĞA 030070193 KORAY KILIÇ 110070135 SİNEM PABUÇÇU 110070119

  2. DOĞAYLA İLK TANIŞMA • Mustafa Kemal ATATÜRK küçüklüğünden beri doğayla iç içe bir yaşam sürmüştür. • Babası Ali Rıza Efendi’nin vefatının ardından annesiyle birlikte dayısının çiftliğine yerleşen Mustafa; yeşilliğin, toprağın, suyun ve gübrenin kokusuyla ömründe ilk olarak tabiata ve toprağa karşı bir sevgi duymaya başladı.

  3. Yeşille, toprakla, kuşlarla, böcekle kısacası doğayla iç içe olduğu çiftlik yaşamının Atatürk‘ün kişiliğinin oluşmasında önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. • Çünkü O yaşamı boyunca çiftlikler kuracak, hayvan yetiştirecek ve ağaçlandırmaya büyük önem verecektir.

  4. ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ • Atatürk'ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden birisi de hiç kuşkusuz Atatürk Orman Çiftliği’dir.

  5. A.O.Ç. Müdürlüğü ve 1927'den 1952'ye kadar milletvekilliği yapan Tahsin Coşkan, o yıllarda genç bir ziraat mühendisidir. Atatürk bir gün “Gel Tahsin seni bir yere götüreceğim, fikrini almak istiyorum” der. Birlikte giderler.

  6. Tahsin Bey Ata’nın gösterdiği yere bakar. Burası bataklık, sivrisinek içerisinde, hayvan leşlerinin olduğu berbat bir arazidir. Atatürk, bütün masrafları cebinden olmak üzere burayı bir çiftlik yapmak istediğini söyler. Tahsin Bey: “Paşam buranın ıslahı ya sizin paranızı tüketir, ya da zamanınızı. Neden bu kadar mümbit topraklar varken burayı tercih ettiniz?” der.

  7. Atatürk'ün cevabı kesindir: “Ben en zor alanı yapayım da siz arkamdan kolayları nasılsa yaparsınız.” Tahsin Bey: “Paşam burada bir şey yetişmez pek uğraşmayın” diyerek karşılık verir. Atatürk bunun üzerine: “Tahsin, buraya ziraatçıları getir ve incele, bana da resmi rapor getir.”

  8. Tahsin Çoşkan gereken incelemeyi yaptırır ve “Burada bir şey yetişmez” yazılı ziraatçılar tarafından imzalanmış bir yazıyı götürür. Atatürk yazıyı okur ve kâğıdın yanına aynen şu cümleyi yazar: “Burası Vatan Toprağıdır, Kaderine Terk Edemeyiz”. • Gerçekten bir müddet sonra burası akasyalarla, köknarlarla, çamlarla ağaçlandırılır. Havuzlar yapılır, bütün masrafları da Atatürk tarafından karşılanır.

  9. Tüm yaşamı boyunca en ufak bir sapma olmaksızın inandığı, değer verdiği felsefesi, yeşile olan tutkusu ve özlemi;“Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur, burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu fark etsin.” yönündeki kararlılığı A.O.Ç.’ nin kurulmasında en önemli etken olmuştur.

  10. Bir başka özel neden ise bozkır ortasına kurulmuş başkent Ankara halkının rahatlıkla gidebileceği, nefes alacağı, yaz, kış yeşil kalabilecek bir güzellik oluşturma arzusu ve özlemidir. • Atatürk ayrıca Millet ve Baltacı çiftliklerini de kurmuştur.

  11. YÜRÜYEN KÖŞK • Atatürk bir gün Yalova’daki yazlık köşküne gider. Köşkün yanında bulunan ulu çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bahçıvanı görür ve derhal müdahale ederek, ağacın dallarını neden kestiğini sorar. Bahçıvanın, ağacın dallarının uzayıp, köşkün duvarına dayandığını ve köşke zarar vereceğini ve bu yüzden kesmek istediğini söylemesi üzerine Atatürk, herkesi şaşırtan ve hayrete düşüren bir emir verir. Buna göre, ağacın dalları kesilmeyecek bina kaydırılacaktır.

  12. Görev, İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesine verilir. Köşkün temeline kadar toprak kazılarak, bina İstanbul’dan getirilen tramvay raylarının üzerine oturtulur ve raylar üzerinde kaydırılarak, çınar ağacından 4.80m. uzaklaştırılır. Kaydırılma işlemi 10 Ağustos 1930’da tamamlanır. 71 yıl önce gerçekleştirilen bu olay , Atatürk’ün çevreye verdiği önem ve doğa sevgisinin simgesi olarak tüm insanlığa güzel bir örnek teşkil eder.

  13. SÖĞÜTÖZÜ’NDE BİR KULÜBE • Atatürk çok beğendiği bu yerde küçük bir köy evi, daha doğrusu O'nun deyişiyle bir koliba (kulübe) ve bir çardak için ayırdığı yerde 20-30 söğüt ağacı bulunuyordu; bunları kesmek lazımdı. Daha ilk anda büyük güçlükle karşılaşmıştı; ağaçları bir türlü feda edemiyordu.

  14. Nihayet düşünmüş söğütleri yanlara nakletmenin uygun olacağına karar vermişti. • Kendisi için çok önemli olan bu işi bizzat yapacaktı.

  15. ÖRNEK DOĞA SEVGİSİ • Atatürk yalnız doğayı sevmekle kalmıyor, ağaçları, yeşili, çiçekleri de koruması altına almış bulunuyordu. Bir gün şöyle diyecekti Sabiha Gökçen'e:

  16. “Sabiha! Kızım, ben hayattayken çiçeklerimle kendim meşgul oluyorum. Onlara bakıyorum, baktırıyorum. Biz bakmazsak dilleri var mı bizden su isteyecek, gübre isteyecek, ışıklı bir yer ya da gölgelik isteyecek.”

  17. Bir keresinde de bir dal badem baharını vazo içinde gördüğünde Afet İnan'a yakı- nacaktı: “Bahar gelmiş ne güzel, fakat bu güzel çiçekler meyve vermeden solacak ve sade bizim birkaç günlük göz zevkimizi tatmin edebilecek, ne yazık!”

  18. Çankaya'daki eski köşkün önüne dikilmiş akasya ağaçlarını, bahçıvanın biraz fazlaca budaması bile onu üzüntüye boğmaya yetiyordu.

  19. Çankaya'dan Meclis'e giden yol üzerinde bir tek iğde ağacı vardı o günler... Mustafa Kemal hiç ihmal etmez, arabası o yoldan geçerken, yanında kim varsa onun omuzlarından tutar: “Bak, bu benim iğde ağacım” derdi. O ağaca aşıktı sanki, öylesine severdi onu.

  20. DİYARBAKIR KONUŞMASI • 16 Kasım 1937'de Diyarbakır Vali Konağı’nda verilen özel çayda, Diyarbakır için söylediği şu sözlerde de, doğaya ve tarihi değerlerine verdiği önemi açıkça belirtmektedir.

  21. “Diyarbakır‘ın tarihi kalesinin orta yerinde büyük bir meydan yapılacak ve kaleyi iç taraftan bir sur çevreleyecektir. Bu meydan, aynı zamanda bir park halinde ağaçlandırılacaktır. Buradan kale duvarı boyunca uzanan yola, çeşitli yönlerde caddeler açılacak, caddeler arasında bölünecek olan kısımlar, bugünkü Diyarbakır‘ın mimari özelliklerini üstünde taşıyan avlulu, havuzlu ve bahçeli evler olacaktır.” Yeni Diyarbakır kurulurken ve eski Diyarbakır imar edilerek onarılırken, tarihi değeri olan tek bir eser hırpalanmayacak ve iyi bir biçimde korunacaktır.

  22. İLK DERNEKLER • Atatürk çevre ile ilgili ilk kanunları çıkarttırmış ve çevre koruma hareketinin önemli temsilcileri olan “Himaye-i Escar Cemiyeti (Ağaçları Koruma),” “Himaye-i Hayvanat Cemiyeti (Hayvanları Koruma)”, “Türkiye Ormancıları” gibi sivil toplum kuruluşları oluşturulmuştur.

  23. ATATÜRK ÇİÇEĞİ • Atatürk Çiçeği, hepimizin bildiği yaprakları yeşilden kırmızıya dönen bir çiçektir. Birçoğumuz çiçeğe bu ismin Türkler tarafından verildiğini sanır. Oysa Amerikalılar Atatürk'ün eşsiz doğa sevgisine hayran kalmış ve o yıllarda geliştirilen bu çiçeğe “Atatürk Çiçeği” adına vermişlerdir.

  24. ATATÜRK’ÜN HAYVAN SEVGİSİ • Doğayı bu denli seven Atatürk’ ün hayvan sevgisi de muazzam derecede idi. Alev ve Can adında iki tane köpeği Hacı adında yaralı bir kargası vardı. Mustafa Kemal'in yaşamında en önemli hayvan, hiç şüphesiz “Foks” adındaki köpeğidir. Foks, Atatürk'ün en sevdiği hayvan olarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde her zaman el üzerinde tutulmuş, ona her zaman büyük özen gösterilmiştir. Atatürk'ün yatak odasında, karyolasının ayakucunda kendisi için özel olarak diktirilen bir minderde yatarmış. En önemli görüşmelerinde bile hep onun yanında olurmuş.

  25. Atatürk Orman Çiftliği'nin veterinerleri, Foks'un ölüsünü gömmezler. Atatürk'ün köpeği olduğu için, derisini yüzüp içini doldurarak bir vitrine yerleştirirler.

  26. SON ÖZLEMİ • Mustafa Kemal bir sahil çocuğu olduğu için denizi çok severdi. Fakat son hastalık günlerinde özlemini duyduğu yer, bir çam ormanlığı idi. Buna yol açan, kendisine hediye edilmiş, bir ormanlık ve çayırlığı gösteren tablodur.

  27. Bu tabloya; yattığı yerden uzun uzun bakar ve yanına gittiğimiz zaman: “Afet, bana memleketimizin ormanlık güzel yerlerinden tanıdıklarını anlat. Oralara gidelim, ağaçlar altında dolaşabileyim, basit bir hayata kavuşalım. Son arzum yaz kış yeşil duran ağaçlar arasında olmaktır” diyen acılı hasta sesi hala kulaklarımda yankılanıyor.

  28. Ankara’yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti yapan ve bir bozkır kasabasında modern bir şehir kuran Atatürk, bu yönüyle de, günümüzdeki, şehircilik, çevre ve tabiat güzelliği kavramlarına, 1920’li yılların şartları içinde ışık tutan bir dehadır. Bu kavramların bilinmediği ve konuşulmadığı o yıllarda, şehircilik uzmanlarını getirterek, Cumhuriyetin başkenti Ankara’yı düzene sokan, ağaç diktiren, bulvarlar açtıran, Çiftliği kuran Atatürk, diğer yönleriyle olduğu gibi, bu yönüyle de her zaman örnek alınması gereken bir önderdir.

  29. KAYNAKÇA • http://www.derki.com/kritik/item/25-ataturk-ve-cevre • http://www.eyd.cevreorman.gov.tr/dokuman/ataturk_64sf.pdf • http://www.ataturkdevrimleri.com/yazi-561-ataturk-un-cevreye-verdigi-onem.html • http://www.enyesilankara.org/atacevre.html • http://berkantayhan.blogcu.com/ataturk-orman-ciftligi/3524052 • http://www.baktabul.net/ataturk-kosesi/167854-ataturkun-kopegi-ataturk-ve-kopegi-foks-ataturkun-kopeginin-resimleri-hakkinda.html?langid=12

More Related