1 / 29

NECİP FAZIL KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK. HAYATI ŞİİRLERİ ŞİİR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ TİYATROLARI İLE DİĞER ESERLERİ BİRKAÇ ŞİİR ÖRNEĞİ. HAYATI.

oistin
Download Presentation

NECİP FAZIL KISAKÜREK

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. NECİP FAZIL KISAKÜREK HAYATI ŞİİRLERİ ŞİİR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ TİYATROLARI İLE DİĞER ESERLERİ BİRKAÇ ŞİİR ÖRNEĞİ

  2. HAYATI • 1903’te İstanbul’da doğdu. Babası Abdülbâki Fâzıl Beydir. İlk ve orta öğretimini İstanbul’da yaptı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne girdi ise de, bitiremeden ayrıldı. Bir ara hükümet hesabına yüksek öğrenim görmek üzere Paris’e gidip Sorbon’a devam etti. Fakat burayı da bitiremedi.

  3. İstanbul’a döndükten sonra bankalarda memur olarak çalıştı. Bir ara Güzel Sanatlar Akademisi ile Devlet Konservatuarında Türkçe Öğretmenliği yaptı. Nihayet memurluktan ayrılarak gazeteci ve yazar oldu.

  4. ŞİİRLERİ • Necip Fazıl Milli Mücadele devri sonlarında tanınmaya başlayan şairlerdendir. Şiirlerini 1922 yılında yayımlamaya başladı. İlk şiir kitabı Örümcek Ağı’nı 1925’te bunu takip eden Kaldırımlarda 1928 de çıktı.

  5. Bundan sonra yayınladığı kitaplar daha önceki kitaplarında çıkmış şiirlerinden yaptığı seçmelerle yenilerini de eklemek suretiyle meydana gelmiştir.

  6. Bu şekilde bastırdığı üç eserinden birincisi Ben ve Ötesi, ikincisi Sonsuzluk Kervanı ve üçüncüsü de Çile’dir. Şiirler birincisinde yazıldıkları yıllara göre sıralandıkları halde ikinci ve üçüncüde konularına göre sıralanmışlardır.

  7. ŞİİR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ • Şair son iki kitabının önsözlerinde bu kitaplarına aldığı şiirlerinden gayrısının kendisi ile artık ilgisi kalmamış olduğunu bildirir. Yine bu önsözlerde ayrıca Ben ve Ötesi’nin yayım tarihi olan 1932’den sonra şiirden çok siyasi ve dini konularla ve bu arada tiyatro eserleri yazmakla ilgilenmesini dikkate alanların kendisine yönelttikleri “Şiiri bıraktığı” ithamını şiddetle rededer ve sanat anlayışındaki değişikliği de şöyle izah eder.

  8. Bu izaha göre; kendisinin fikir ve ideoloji yolundan varmak istediği gaye ile şiirin esas gayesi arasında herhangi bir ayrılık yoktur. Zira şiirde yalnız kendisine değil aynı zamanda Allah’a bağlıdır.

  9. Şair şiir sanatı hakkındaki düşüncelerini daha etraflı bir şekilde Çile’nin sonuna koyduğu poetika bölümünde anlatır. Bu düşünceleri şöyle özetlemek mümkündür.

  10. Şair sınırlı bir duygulanma çerçevesinde kalmayan üstün idrak seviyesine erişen ne yaptığının yanında niçin ve nasıl yaptığını da bilen ve mutlak hakikati arayandır.

  11. Şiirde buna paralel olarak varlığı çeviren sırların ve güzelliklerin yolundan giderek Allahı yani mutlak hakikati arama işidir. Bu işi başarabilmek için şiirin yürüdüğü yol ise en sarp fakat en kestirme yoldur.

  12. Şiiri teşkil eden başlıca iki iç unsur vardır: his ve fikir. Şiir düşüncenin duygulaşmasından ve duygununda düşünceleşmesinden doğar. Yani his ve fikrin esrarlı bir şekilde birleşmesinden doğar.

  13. Böyle bir muhtevadaki şiirin başlıca hususiyet ve mümtâziyeti ise hakikati aramada kullandığı metot dan doğar. Ancak şiirin teşekkülü için sadece gayesinin belli olması bir muhtevaya ve bir metoda sahip bulunması yetmez. Aynı zamanda büyük bir sanat gücü içinde verilmeside gerekir.

  14. Her sanat eserinde olduğu gibi şiirdeki iç ve dış yapılar arasında da bir ahenk sağlanması şarttır. Çünkü bunlar birbirinden ayrılamayacak olan unsurlar aynı bütünün parçalarıdır.

  15. Şiirin mahiyetini iç unsurlarını gayesini yürüdüğü yolun özelliklerini iç ve dış yapıları arasındaki bağlılığı belirttikten sonra şair şiirin, sosyal hayat, din ve müspet ilimler ile olan münasebetlerini ve devletin şairi desteklemesi gerektiği hakkındaki düşüncelerini de şöyle özetler.

  16. Şiir bir cemiyetin yaşayışındaki karışık olaylarla ilgilenerek onun bütün mazisini ihtiva eden, halini gösteren ve istikbalinden haber veren harikulade bir rüyadır.

  17. Şiir sosyal hayatın her sahasına ait bütün davaların, dertlerin, hamlelerin, bunalımların, ihtirasların şair denilen tek bir fert üzerindeki kaynaşma zeminidir. Bu sebeple cemiyet hayatı ile çok yakından ilgilidir.

  18. Dinin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur. Bilen ve bilmeyen her fertle hepimiz bu dünyaya Allahı aramaya, bulmaya, onun sırları ve hikmetleri etrafında körebe oynamaya ve ona ibadet etmeye geldik şeklinde dini görüşlerini belirtir.

  19. Müspet ilimlerin insan ruhunda açtıkları gedikleri ancak şiir kapatabilir. Aksi halde insan, git gide bir robot olmaya mahkumdur. Nitekim 19. Asrın ikinci yarısından itibaren başlayan ruh ve fikir buhranı, şiir ve fikirle doldurulamamasından doğmuştur.

  20. Bütün güzel sanatlar gibi, şiirde devlet eli ile mutlaka müessese haline getirilmelidir. Sanatkar ve şair, geçim derdini düşünmeksizin düşünebilmek, duyabilmek ve yazabilmek için devletten para almalı ve buna karşılık milli kitaplığı zenginleştirecek eserlerini verebilmelidir.

  21. Son devir Türk şiirinin en kuvvetli liriklerinden biri olan şairdeki bu yeni sanat anlayışı, 1932-38 yılları arasındaki dönemde yavaş yavaş gelişir. Bu müddet yerden göklere götüren yolun aranması ile geçer ve nihayet onu ancak tam dini imanla bulunabileceğini anlar.

  22. Şairin, “Sanat” adlı şiirinde bu görüşünü buluruz: • Anladım işi: Sanat Allahı aramakmış. • Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış. • Şeklinde formülleştirdiği bu davranış aslında tasavvufun davranışından başka bir şey değildir. Bu onun şiiri hangi yolla bulacağını ve yazacağını belirtir.

  23. Uzun bir nefis mücadelesinden sonra varıldığı anlaşılan bu noktaya gelebilmek için yayımladığı ilk şiirlerinden başlayarak onun böyle bir alemin varlığını belli belirsiz sezmekten doğan bir takım korkular, vehimler, ürperişler içinde olduğu: zihnen tanrı ile ölümle ölüler, cinler ve perilerle yani “görünmeyen alemle” meşgul bulunduğu açıkça görülüyor.

  24. TİYATROLARI • Necip Fâzılın şiirden sonra en çok emek verdiği sahada tiyatrodur. 1935’te yayımladığı “Tohum” adlı piyesini Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabır Taşı, Para,Nam-ı Değer Parmaksız Salih, Reis Bey, Siyah Pelerinli Adam, Ahşap Konak ve Ulu Hakan İkinci Abdülhamit Han takip etti.

  25. Teknik yönden oldukça kuvvetli olan bu piyeslerde, umumiyetle, birçok şiirlerinde olduğu gibi, zaman zaman maraziliğe kadar varan kuruntu ve korku psikolojisini başarı ile işlendiği ve bazı metafizik düşüncelere de yer verildiği görülür.

  26. DİĞER ESERLERİ • Şair tiyatro kadar olmamakla beraber hikaye (Birkaç Hikaye-Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından) ve hikayelerinden başka şairin Namık Kemal adlı incelemesi de Halkadan Pırıltılar, Büyük Doğuya Doğru İdeolocya Örgüsü, O ki O Yüzden Varız, İman ve Aksiyon, Çöle İnen Nur gibi dini ve siyasi konularda yazılmış eserlerde vardır.

  27. HIRS • Sen kaçan yavru bir ceylansın dağda • Ben peşine düşmüş bir canavarım • İstersen dünyayı çağır imdada • Yeryüzünde bir sen bir de ben varım • Seni korkutacak geçtiğim yollar • Arkandan gelecek hep ayak sesim • Sarıp vücudunu hayali kollar • Enseni yakacak ateş nefesim

  28. OTUZ ÜÇ YIL • Otuz üç yıl... Saatim işlemiş ben durmuşum • Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum

  29. MERDİVEN • Diyorlar bana... Kalsın şiirde, sözde yerde • Sen araştır göklere çıkan merdiven nerede?

More Related