1 / 34

Geri Kazanılmış Atık Suların Kullanımı ve İzmir’de Uygun Stratejiler

Geri Kazanılmış Atık Suların Kullanımı ve İzmir’de Uygun Stratejiler. “Su ve Suyun Önemine İlişkin Müktesebat” Yrd.Doç.Dr.Süleyman Akdemir. ETİMOLOJİ

lilly
Download Presentation

Geri Kazanılmış Atık Suların Kullanımı ve İzmir’de Uygun Stratejiler

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Geri Kazanılmış Atık Suların Kullanımı ve İzmir’de Uygun Stratejiler “Su ve Suyun Önemine İlişkin Müktesebat” Yrd.Doç.Dr.Süleyman Akdemir

  2. ETİMOLOJİ Türkçedeki “su” sözcüğünün Arapçadaki karşılığı “ma”dır. Bu sözcüğün Arapça- İbranice kökü incelendiğinde harfinin su dalgaları ile ifade edildiği görülür. Söz konusu dalga işaretinin sıvı, su, deniz suyu ve denizde oluşan fırtınalardan meydana gelen kaoslarla belirsizlik ve endişeleri ifade etmek üzere kullanıldığı anlaşılır. Ayrıca denizdeki su anlamının bu şekliyle korku ve bilinmeyen yer ve belirsizlik manalarını taşıdığından Arapçada soru edatları olan “ Ma = Ne?”, “Men = Kim?”, “LiMaza = Niçin?, ne için?”, “Meta = Ne zaman?” sözcükleri söz konusu bilinmeyenleri ve belirsiz soruları ifade etmek için kullanılagelmiştir.

  3. Arapça “Ma” anlamındaki su ile soru edatları arasındaki bu benzerlik insan hayatında suyun belirsiz yönlerini ifade etme bakımından çok önemlidir. Ancak, geçmişte su ile ilgili belirsizliklerin büyük bir kısmının günümüz gelişen ilimleriyle giderilmiş olduğu söylenebilirse de, birtakım belirsizliklerin ve suya dayalı endişe ve tehditlerin devam ettiği gözden uzak tutulmamalıdır. Halen suya dayalı felaketler sürmeye devam ettiği gibi, çevre kirliliğinin ve geleceğimizle ilgili endişelerin başında suyla ilgili sorun ve kaoslar olduğu bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Türkçedeki su ve sıvı sözcüklerinin, Arapça’da bulunan ve sulama anlamına gelen sakaye, saki sözcüklerinden gelmiş olduğu düşünülebilir.

  4. SUYUN ÖZELLİKLERİ Doğal olarak kullanmış olduğumuz suyun varlığı ile ilgili bilimsel gelişmeler ancak Kimya biliminin gelişmesi sonucu anlaşılabilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, su hidrojen denen en küçük atomun yanması ile oluşan bir maddedir. Hidrojen (Yunanca:ὑδρογόνο (İdrogono=su yapan) Osmanlıcamüvellidülmâ = su yapan), element sembolü H olan, 1 atom sayılıametaldir. Standart sıcaklık ve basınç altında renksiz, kokusuz, metalik olmayan, tatsız, oldukça yanıcı ve H2 olarak bulunan bir biatomik gazdır. 1.00794 g/mol'lük atomik kütlesi ile tüm elementler arasında en hafif elementtir. Periyodik cetvelde sol üst köşede yer alır. Hidrojen, evrenin kütlesinin %75'ni oluşturan ve evrende en çok bulunan elementtir.  Hidrojen evrenin kütlece %75'ini, atom sayıca %90'nı oluşturur ve bu oranlarıyla evrende en çok bulunan elementtir. Bu element yıldızlarda, dev gaz gezegenlerinde büyük miktarda bulunur. Moleküler hidrojen bulutları yıldızların oluşumuyla bağlantılıdır.

  5. Hidrojen atomu sekiz yüzlü üzerinde oturan 8 elektron 8 pozitrondan oluşur. Merkezinde elektron veya pozitron vardır. Parçacık 17 en küçük elektrik parçacığından meydana gelir. Bundan 6 tanesi birleşir ve 102 parçacıklı bir parça meydana gelir ve bundan 6 tanesi bir araya gelerek daha büyük parçacık oluşur ve bu yeni büyük parçacıktan 3 tanesi birleşir ve merkezinde bir tane pozitron bulunur ve hidrojen atomunun çekirdeğini oluşturur. Etrafında bir elektron dönerek hidrojen atomunu meydana getirir. Bir hidrojen atomu 1738 parçacıktan oluşur. Hidrojenin yanması ile su oluşur. Kainat hidrojenin birleşmesinden meydana gelen atomlardan yani sudan ibarettir. Bu konu aşağıdaki şekillerden izlenebilir.

  6. Kainat tek tip atomlu hidrojenden oluşur. Yıldızlarda depo edilmiştir. İki hidrojen birleşir Helyum ortaya çıkar (H+H=He + ışık (yüksek enerji) ve çevreye ışık yayar. Işık en büyük hıza aynı istikamette akan enerjidir. Bu enerjiden yararlanılarak, kimyasal enerji, mekanik enerji, elektrik enerjisi elde edilir.

  7. Hidrojen en hafif elementtir. Evrende en bol bulunan elementtir ve ağırlığına göre, evrenin yaklaşık % 90’ınını oluşturur. Yaşam için su, su (H2O) için hidrojen kesinlikle gereklidir ve tüm organik bileşikler bulunur. Hidrojen hafif bir gazdır. Hidrojen atomları birleşerek çok atomlu maddelere dönüşür. 16 Hidrojen atomu birleşerek, bir oksijen atomu elde edilir. Bir oksijen atomu 2 Hidrojenle birleşerek su molekülü oluşur. H2+0= H2O (Su). Ayrıntı için bak: Karagülle, Süleyman, Akevler Sitesi İlmi Makaleler, www.akevlerorg.tr

  8. Organik kimyada bağlar – Her şey hidrojenle başladı. DNA molekülü. Burada her renk bir atoma karşılıktır. Bağ biçimi yüzünden molekül kıvrılarak yükselir

  9. Elementlerin çoğu başka elementlerle etkileşerek bileşikleri oluştururlar. Bir Bileşik, iki ya da daha çok elementin kimyasal olarak etkileşmesiyle sabit oranlarda birleşip tamamen farklı özellikte ürün oluşmasıyla meydana gelir. Örneğin, hidrojen gazı oksijen gazı ile yanarak suyu oluşturur ve suyun özellikleri çıkış maddeleri olan oksijen ve hidrojenden tamamen farklıdır. Su iki kısım hidrojen ile bir kısım oksijenin birleşmesinden oluşur. Suyun bileşimi Türkiye’deki bir musluktan, Amerika’daki Amazon veya Çin’deki Yangtze Irmağından ya da Mars’taki bir buz kapsülünden alınmasına bağlı değildir. Bileşikler, karışımlardan farklı olarak, sadece kimyasal yolla kendisini oluşturan saf bileşenlerine ayrılabilirler.

  10. Su, diğer bütün maddelerden bazı özel farklılıklarla ayrılır. • Suyun en önemli özelliği, (-OH). (+H) şeklinde ikiye ayrılmasıdır. (-OH)’lar bazları, (+H) asitleri oluşturur. Böylece su, tuzları eritme özelliğine sahip bir özellik taşır. Bu sayede diğer cisimler de su içinde hareket etme imkanını bulurlar. Canlıların bedenleri 12 atom ağırlıklı karbon ile 14 atom ağırlıklı azotun örgü halinde dizilmesi ile elde edilir. Bu oluşumda 15 numaralı ve 31 atom ağırlıklı fosfor da önemli rol oynar. Bunların hepsi (-OH) ve (+H) ile de birleşip ayrılırlar ve bu sayede değişik yapıların oluşmasını sağlarlar. Böyle bir özellik başka bir madde de olmadığı için susuz hayat mümkün değildir. • Bu anlatılanlar periyodik tablodan izlenebilir. Bak: e-kimya.com • Susuz hayat olamayacağına dair kapsamlı bilgiler ve makaleler için internet ortamında kısa bir gezinti yeterlidir.

  11. Suyun başka bir özelliği de en çok ısı taşıyor olmasıdır. Bu sayede yaz kış, gece gündüz arasındaki sıcaklık farkları azalır. • Suyun başka bir özelliği donduğu zaman yoğunluğunun artmasıdır. Bu sayede kışın buz su yüzüne çıkar ve suya örtü olur. Alt tarafın donmasını önleyerek su içindeki canlıların yaşamasını sağlar. Bu özellik yalnız suda vardır. Özetle su olmasaydı, hiçbir şekilde hayat olmazdı. • Suyun dördüncü özelliği buharlaşması, bulut haline gelmesi ve daha sonra yağmura dönüşmesidir. Böylece hem su hem de buhar olarak varlığını koruyabilir.

  12. SUYUN MİKTARI: Yeryüzünün %70’i sudur. Güneşten gelen ışığı emerek buharlaşır. Bulut olduktan sonra dağlara çarpar ve yağmur olur. Kayaları parçalar, onları kırmızı toprağa (inorganik) dönüştürür. Böylece denizler canlıların yaşamasına elverişli hale geldiği gibi, karalarda da toprak oluşarak kara canlılarının oluşmasını sağlar. Su 0 derecenin altında donar üstünde erir, yüz derecede kaynar. Hayat olayları 10 derece ile 40 derece arasında cereyan eder. Bazlar ve tuzlar ancak bu sayede ayrışıp birleşirler. Daha düşük sıvılıklarda yeter hareket sağlanamaz, daha büyük sıcaklıkta ise daha fazla hareket ettiği için hayat olayları oluşamaz. Güneşin büyüklüğü ve sıcaklığı, yerin güneşten uzaklığı, yerin kendi etrafında dönmesi, yerin güneş etrafında dönmesi, eksen eğimi, öylesine dengeli, düzenli ve ayarlıdır ki, yeryüzünün sıcaklığı bu arada kalır.

  13. Karalar Kuzey yarım kürenin yarısında toplanmıştır. Himalaya - Alp silsilesi ile kutuptan gelen soğuk hava ile ekvatordan gelen sıcak hava karşılaşarak birden soğuyan hava suyunu yağmur halinde boşaltır. Amerika’da güneyden Kuzeye doğru uzanan dağlar ise atmosferin de yer hızıyla dönmesini sağlar. Böyle olmasaydı rüzgarlardan durulamazdı. Suyun bu çözülme özelliği ona temizleme özelliğini verir. Kirleri çözerek temizleme imkanını sağlar. Elbiseler onunla yıkanır. Suyun bedeni ısıtması veya soğutması özelliğinden dolayı bedenimizi yıkarız ve kanın derilere gelip gitmesini sağlarız. Sıcak su önce kanı derilere getirir. Sonra da kovar. Soğuk su ise aksini yapar. Böylece beden içinde de hareketliliği sağlar.

  14. Su Çeşitleri: Sular dört grupta toplanır. Burada bu çeşitlerin sadece kısa açıklamaları yapılacak olup, bunların özelliklerinin tespiti ayrı çalışmalar gerektirmektedir. 1-İçme suları: İçinde insana zarar veren maddelerin bulunamadığı, yararlı maddelerin bulunduğu sulardır. Kaynak ve pınar suları böyledir. Yağmur suları içinde yararlı madde bulunmadığı, deniz suları ise içinde insan vücuduna zararlı maddeler bulunduğu için içmeye elverişli değildir. Hayvanların sularında da buna benzer özellikler aranır. Deniz hayvanları deniz sularını kullanacak şekilde yaratılmıştır. 2- Sulama suları: zararlı maddelerin olmadığı sulardır. Yağmur suları böyledir. Yararlı maddeler olmasa da bitkiler yararlı kısmı topraklardan elde ederler. Yemek pişirmede bu sular kullanılabilir. 3- Yıkama suları: İnsanın derisine zarar vermeyen, bulaşıcı hastalık mikroplarını taşımayan sulardır. Deniz suları böyledir. 4- Atık Sular: Bunlar zararlı maddeleri içerirler. Özel yerlere akıtılması veya depolanması gereken sulardır. Deniz sularına ve akarsulara karıştırılmamalıdır.

  15. Suların Değerlendirilmesi: Eskiden insanlar uygun suların aktığı yerlere gitmişler ve bu gibi yerlerde yerleşmişlerdir. Suların bulunduğu ve atık suların akıtılabildiği yerlerde oturmuşlardır. Günümüzde ise insanlar suları toplamakta, barajlarda depolamakta, boru veya kanallara akıtmakta ve işyerlerinde ve evlerde kullanmaktadırlar. Atık sular da arıtılarak çevreye salınmaktadır. Bu arıtma işi henüz bütünüyle tamamlanmış değildir ve hala çevre kirliliğine sebep olmaktadır. İnsanlığı bekleyen en büyük çevre kirliliği sorunu ile karşı karşıyayız. Suları evlere ve işyerlerine götürdükten sonra atık suları çevreyi kirletmeden nasıl önleyecek ve eski haline nasıl getireceğiz?

  16. Çevre Kirliliği: Canlılar, yaşarken dışarıdan besin alırlar. Onu kullandıktan sonra dışarıya atarlar. Atılan şeyler o canlı için zararlıdır. Dolayısıyla o maddelerin o çevreden uzaklaştırılması gerekir. Bunu su yapar. O anda kendi bünyesine alır uzak yerlere götürür, oralara yayar, oralarda yaşayan başka canlılar onu kullanırlar, zararsız hale getirirler. Suyun bunu başarması için kan gibi yeryüzünün her tarafına dolaşması ve akar halde olması gerekir. Örneğin, Kara Deniz’in derinliklerinde böylesi bir akıntı olmadığı için orada hayat yoktur. Su, durgun sularda, havada, karada ve bizzat canlıların bedeninde yayılmış durumdadır. Suların kirlenmesi ile su, hava, toprak ve canlılar da kirlenmektedir. Çağımızda insanlar için sanayi atıkları yoluyla çok daha şiddetli bir şekilde kirlilik yayılmaktadır.

  17. Çevre kirliliğini önlemek ancak suların arıtılması ile mümkündür. Su döngü içinde olduğunsan sular temizlenen her şeyi temizlemiş olur. Demek ki, su döngüsünün başlıca görevleri a) Maddeleri taşıma, b) iklimi dengeleme, c) Çevre kirliliğini önleme, d) Canlıların varlığını devam ettirme ve canlı kalmasını sağlamadır. Bitkiler tohum üretir ve onu bozulmadan saklarlar. Hava ısınınca yağmur ile birlikte tohumlar yeşerirler. Suların buradaki özelliği tohumlara çimlenme emrini vermesidir. Sular denizlere karışıp tüm okyanuslarla birlikte tek bir düzen oluşturdukları gibi, buharlaştığı zaman da hava hareketleriyle kıtalardan kıtalara taşınmaktadır. Karada toprağın derinlerine inmekte canlıların vücuduna girmektedir. Suda meydana gelecek herhangi bir bozulma tüm yeryüzünü etkilemektedir.

  18. Bu kısa açıklamalar, bizi yeni ilmi çalışmalara ve çözümler aramaya götürmektedir. a) Suların kirlilikten korunması ve tüm yeryüzündeki döngüsünün tıkanmadan sağlanması için hem yöresel hem ulusal hem de uluslar arası planlamaya ihtiyaç vardır. b) Suların insanlık düzeyinde bölüşülüp kullanılması için “insanlık anayasası” düşüncesinin geliştirilmesi ve sular bahsinin “insanlık hukuku” nun bir parçası seviyesinde ele alınması gerekir. c) Planlamanın uygulanması maksadıyla sular vakfı kurulmalıdır. Bu vakıf hem yerel hem ulusal hem de uluslararası teşkilatlanmayı göz önünde tutarak yapılanmalıdır. d) Sular vakfı bünyesinde araştırma merkezleri kurularak, titizlikle suların durumu takip edilmelidir.

  19. Bu tebliğde, sular vakfında yer alması gereken ilkeler üzerinde kısaca durmak istiyoruz. Sular vakfı küçük olarak kurulur ve sonuçlar gözlenebilir. Bu aşamada gücümüz buna yeter. İzmir belediyesinin öncülüğünde belediyeler birliği olarak Sular Vakfı kurulacak olursa, su araştırma vakfına da gelir sağlanır. Sular Vakfı bir nevi gider işletmesi olarak düşünüldüğünden Vakfa gelir getiren işletmeler ise Kooperatifler olarak organize edilmelidir. Bir öneri bir örnek üzerinde yapılmalıdır. O öneride sorunlar çözülürse tüm diğerleri üzerinde de kıyas yoluyla sorunla çözülmüş olur.

  20. HUKUKI İLKELER: Yeryüzü İnsanlığındır. Bu nedenle sularda her insanın ayrı bir hakkı vardır. Bununla beraber sulardan yararlanmak için ona emek verilecektir. Dolaysıyla emek verenlerin ayrıca hakları doğacaktır. O halde suların bir kısmı tüm yeryüzünde yaşayan insanlara eşitlik içinde bölüşülürken, bir kısmı ise onu üretenlere pay edilmelidir. Yeryüzündeki bütün sular insanlığındır. Tek bir işletme olarak ele alınabilir. Ulusların sulardan nasıl yararlanacağı belirlenir. Buna göre bol su olan ülkelerin dar su olan ülkelere bir pay ödemeleri gerekir. Sular taşınamıyorsa bedeller ödenmelidir. Böylece yeryüzünde suyu olmayan ülkeler insanlıktan aldığı bedellekendileri tesisler kurarlar ve sularını temin ederler. Bu uygulama aynı zamanda az gelişmişlikteki dengesizliği de ortadan kaldırır.

  21. Sonra ülke içinde her il, ayrı su havzasına sahip olur. Ülkeler arası bölüşme aynen iller arası oluşmaya başlar. Suları bol olan iller suları az olan illere bedel öderler. Sonra her il içinde bucaklar ayrı havuzlar oluşturur, ona göre bölüşürler. Sonunda her semt bir havza kabul edilir. Sular semtlere toplanıp o semtte bölüşme olduktan sonra artan sular ilçelerde toplanacaktır. Sonra bölgelerde toplanacaktır. Sonra da kıtalarda toplanacaktır. Bunun için su boruları ve su kanaları oluşturulmalıdır. İşe semt içinde başlanır, zamanla tüm dünyayı kaplar. Fiziki bakımından su havuzları, su kanalları böylece çözülmeye doğru giderken esas sorun hukuki sorundur. Sular nasıl bölüşülecektir? Önce semtte bölüşülecek, sonra bucakta bölüşülecek sonra ülkede bölüşülecek, sonra da insanlıkta bölüşülecektir.

  22. Önce su tesisleri yapılacaktır. Su kaynaklarında su kanallara aktarılacak pompa sistemleri oluşturulacaktır. Arkasından bunları akıtacak kanallar yapılacak, arkasından suların dağıtımı yapılacak ve sonunda sular kullanılacaktır. Girdiler olarak toprak ve tesis ele alınır. İşletilmesi ayrı işletmelerde yapılır. Biz örnek verirken hep eşitlik sistemini uygulayacağız. İlerde başka kriterlerle farklı miktarlar olabilir. Semtlerde değişik merkezler olacaktır. Ancak hukuki bakımdan bu sular, bucakta tek havuz teşkil edecektir. İl de bir havuz olacaktır. Ülkelerde birer havuz olacaktır. İnsanlıkta da bir havuz olacaktır. Şimdi havuz dediğimizde bunlardan biri anlaşılacaktır.

  23. Su senedinin çıkarılması: Atık sular, sulama sular, yıkama suları içme suları olmak üzere dört ayrı senet çıkarılmalıdır. Bunların havuzları ve kanalları ayrı olmalıdır. Her su havuzu için ayrı su senedi çıkarılmalıdır. Suyun birimi seçilmelidir. İçme suları için bir bardak, yıkama suları için bir kazan, sulama suları için bir ton su birim kabul edilebilir. Atık sular için ise eksi bir ton su birim alınır. Bir ton kirli suyu alana karşılığı para verilir, arıtıp getirene de para verilip satın alınır. Üretim ve tüketim serbesttir. Ancak alıp satma ve depolama sadece vakfa ait olmalıdır. Suların maliyet fiyatları bulunmalıdır. Harcanan emek, tesis kira payları işletme giderleri ve kamu payı hesaba katılmalıdır. Su senetleri suyun maliyetinin iki misli fiyatla satılmaya başlanmalıdır. Satılan miktar kadar senet nüfus başına eşit olarak bölünmeli, satılan miktar kadar su halka bedava dağıtılmalıdır. Bilgisayarda yer alan kişi başına göre hesaba eklenmelidir. Böylece az su kullananlar daha az maliyetle çok kullananlar çok maliyetle kullanmış olurlar. İki misli bedelin biri harcanan emek karşılığıdır. Diğeri de sulardaki ortak insanlık payıdır.

  24. Bedelsiz dağıtılan su belgeleri de piyasada serbest olarak para ile alınıp satılmaya başlanmalıdır. Dolaysıyla arz ve talep kanunlarına göre bir fiyat oluşmalıdır. Su üretenler, suları teslim ettikleri zaman su senedini alırlar. On litre su verirler, 5 litrelik senet alırlar. Senedin alış ve satış fiyatları arasında fark olmamalıdır. Senetlerin para ile değerlendirilmesi ise kasa stoklarına göre yapılır. Kasadaki stokları artarsa fiyatları düşürülür. Kasadaki stoklar düşerse fiyatlar yükseltilir. Su vakfı her hafta o haftanın cari fiyatı ile senet alıp satar. Maliyet fiyatların hesaplanmasında gerek kalmaz. Bucakta bütün semtlere eşit fiyat uygulanır. Tek havuz olarak görülür. Bucaktaki su senedi değeri daha pahalı ise il su senedini alırlar ve bucakta satarlar. Böylece su fiyatları dengelenir. İlle eşit düzeye gelir. İl bucağa o kadar su akıtır. Yahut tersi olur. Böylece tüm insanlıkta sular eşit değerle satılmaya başlanmış olur.

  25. Ayrıca sular birbirine karışacağı için bütün sularda vasıflar aynı olmaya başlar. İnsanlık adeta tek havuz gibi düzenlenmiş olmuş olur. Suların kontrolü ve kalitesi tüm dünyada eşitlenmiş olur. Sular havuzdan havuza geçerken kontrollü geçer. Bugün gelişmiş teknoloji zehirli maddeleri teşhis edebilir. Zehirli madde varsa vana otomatikman kapatılır. Benzer şekilde biyolojik varlıklar da elektronik olarak tespit edilebilir. Bu konu araştırma vakfının konusu olacaktır. Suları satın alınırken de aynı kontroller yapılacaktır. Ayrıca suyun kalitesine göre su bedelleri satın alırken farklı olabilir. Bir su senedine bir litre alınırken o.8 veya 1.2 litre olabilir. Mevcut su tesislerinin işletilip su üretilmesi ayrı bir şeydir. Su tesislerinin yapılması ayrı bir şeydir. Bunun için üretim planları ve projeleri hazırlanmalıdır. Bunun için önce fikirler toplanmalıdır. Kim nerde su olduğunu biliyorsa ve nasıl elde edileceğine dair fikri varsa yazıp araştırma vakfına bildirir. Bu fikirlerin ödüllendirilmesi için vakıfta bir fon ayrılır. Sıralama usulü ile birincisine 1/10, ikincisine 1/11 üçüncüsüne 1/13 olmak üzere dereceler verilir. Bütün iştirak edenler sırada yer alırlar. Ödüller derecelere göre bölüştürülür. Herkes küçük de olsa bir ödül almış olur.

  26. Ondan sonra vakıf tarafından proje yarışı açılır, avan proje hazırlanır, bu projede projenin nasıl yapılacağı yer alır. Avan projeye katılanlara sıralamada aldıkları derece ile ücret verilir. Proje, yalnız emeği azaltma suretiyle ihaleye çıkarılır. Ve ihale usulü ile yapılır. Malzeme vakıf tarafından verilir. İhale projeye göre yapılır. İhaleler mümkün olduğu kadar küçük üniteler halinde yapılır. Projenin uygulanmasında herkesin bir payı olmalıdır. Projenin bedeli vakıflarca karşılanır. Bedel su senedi olarak verilir. Senetler vadeli olur. Hemen suya çevrilemez. Geldiği tarihte suya çevrilebilir. İleri tarihli senetler ucuz satılır. Bu da arz ve talebe göre değerlendirilir. Yani değişik su projeleri yapılır. Projeler hazır bulundurulur. Bunlara da gelecek tarihli su senetleri verilir. Uygulama esnasında alınan proje bedelleri bugün proje yapanlara verilir. Talip çoksa değeri düşer, Talip azsa değer yükselir.

  27. Fazla ayrıntılara girmeden şunu ifade edebiliriz ki, sorun kişilerin keyfi kararları olmadan tüm arz ve talep kanunları ile çözülebilir. Esas kural şudur. İnsanlar çalışırlar, yıllık geçimlerini temin ederler. Artırdıkları zamanlarını, ilerisi için biriktirirler. Bu biriktirme ileride ihtiyaca göre tahmin edilir. Bir kişinin tahminde hata olur. Ama çok kimsenin tahmininde hatalar birbirini götürür, orta değerde hata çok az olur. Bugün öneriler avan projeden önemlidir. Avan proje projeden önemlidir. Proje tesisten önemlidir. Çünkü bugün su sıkıntımız yoktur. Bugünkü sular yetmektedir. Ama bundan 20 sene sonra 50 sene sonra bu yetmeyecektir. O gün sular temin edilemez. Ancak bugünden başlayıp o güne tesisleri hazır hale getirmiş olmalıyız. İhtiyacımız yoksa üretemeyiz.

  28. Şimdi biraz daha müşahhas projelere doğru gelelim. Ülkemiz, Kara Deniz’den gelen rüzgarları alır ve Ak Denizin kuzeyinde bol yağmur ve kar alır. Geldiği yerlerden gereken ağır sanayi tesislere uğramamaktadır. Buharlaştığı yer ise Hint Okyanusudur. Arabistan’ın üzerinden geçmektedir. Anadolu’yu aştıktan sonra Sibirya rüzgarları ile karşılaşıp yağmur haline gelmektedir. Kara Deniz’e bakan yamaçlar çok değişik bitkilerle kaplıdır. Ağaçların yapraklarında çiçeklerinde, köklerinde oluşan birçok organik maddeler toprağa karışmakta oradan da sulara girmektedir. Sular son derece temiz olduğu kadar aynı zamanda şifa kaynağıdır. İnsan için gerekli değişik organik maddeler bulunmaktadır. Oraya gidip sadece içmek sağlık için çok yararlıdır. Deneyen herkes görür.

  29. Bir Kara Deniz sular vakfı kurulmalıdır. Dağlardaki sular kanal ve borularla Kara Deniz’e indirilmelidir. Ayrıca 50 metre çapında ve 100 metre boyunda su torbaları oluşturulmalıdır. Bu torbalar denizin içinde akarsular ile doldurulmalıdır. Değişik ırmakların değişik sularıyla doldurulmalıdır. Bu su günde birer litre içilse bir milyonlu kentin halkına 4 sene yetecektir. Bu su torbası önden ve arkadan bir motor çekecek ülkemizin su ihtiyacı olan ve hatta ülkemizin dışındaki yerlere götürülebilir. Böyle bir vakıf mevcut su dağıtıcılara da zarar vermeyecektir. Onlar getirilmiş olan bu suyu dağıtacaklardır. Halkın alışmış olması da gerekmeyecektir. İzmir’deki su dağıtıcıları bunu çok kolaylıkla kurabilir. İzmir belediyesi veya belediyeler birliği bu konuda öncülük yapabilir Türkiye büyük ırmakların doğduğu yerdir. Türkiye’deki dağlar, belli irtifadan sonra 1.000 veya 2.000 den sonra kullanılmamaktadır. Buradaki suları kanallarla ve borularla toplayabilir ve tesisler kurarak su havzaları oluşturabiliriz

  30. Toplanan bu sularla Türkiye’nin 10 misli büyüklüğündeki Arabistan çölüne akıtabiliriz. Hatta İsrail’e de buradan tesis payı veririz. Böylece büyük bir alan yemyeşil vaha haline gelir. Bugün 200 milyon besliyorsa, belki 1 milyardan fazla nüfusu besler hale gelir. Buradaki ülkelere de toprak bedeli olarak satılan suyun dörtte birini alacaklardır. Buradakiler dünyanın en zengin ülkeleri haline gelmiş olurlar. Yeryüzünde böyle sulama alanlarını bekleyen pek çok çöller vardır. Bunlar açık güneş aldıkları için sulanırsa çok verimli ürünler alınabilir. Bunun nedeni şudur. Sermaye vakıfları kapattırmaktadır. Türkiye’de vakıflar saldırıya uğramıştır. SONUÇ: Dokuz Eylül Üniversitesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Ege Bölgesi Belediyeler Birliği öncülüğünde sular vakfı adı altında yeni yaklaşım ve oluşumlarla yeni uygulamalı örnek çözümler üretilebilir. Geleceğin en önemli sorunlarında birinin oluşumunu engellemek ve bu konuda geç kalmamak için gerekli adımlar geciktirilmeden atılmalıdır.

More Related