1 / 37

SOMATİZASYON

SOMATİZASYON. Prof.Dr. Orhan DOĞAN. Tanımı - I. Somatizasyon = Bedenselleştirme Terimi ilk kez Alman psikanalist Wilhelm Stekel kullanmıştır. “ Derinde yatan bir nevrozun bedensel belirtiler aracılığıyla anlatımı ”

joanna
Download Presentation

SOMATİZASYON

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SOMATİZASYON Prof.Dr. Orhan DOĞAN

  2. Tanımı - I Somatizasyon = Bedenselleştirme Terimi ilk kez Alman psikanalist Wilhelm Stekel kullanmıştır. “Derinde yatan bir nevrozun bedensel belirtiler aracılığıyla anlatımı” “Anksiyetenin bilinç düzeyine çıkmasını engelleyen, çeşitli hastalık/belirtileri kapsayan organsal dışa vurumlar” “Psikolojik durumları bedensel duyumlar, işlev değişikleri ve somatik metaforlar biçiminde yaşama, kavramsallaştırma ve dışa vurma eğilimi”

  3. Tanımı - II “Ruhsal-toplumsal sorunları bedensel belirtiler yoluyla anlatma çabası” “Bedensel belirtilerin ruhsal amaçlar için kullanılması” “Kişisel ve toplumsal güçlüklerin bedensel belirtilerle bir yardım arama çabasına dönüşmesi” “Bireysel ve toplumsal sıkıntıların tıbbi yardım arayışına neden olan bedensel dışa vurumları” “Bedensel belirtilerin toplumsal iletişim aracı olarak kullanılması”

  4. Tanımı - III Lipowski’ye göre somatizasyon, “patolojik bulgularla desteklenemeyen bedensel sıkıntı ve belirtiler yaşama, bunları fiziksel bir hastalığa bağlayarak iletişim kurma ve tıbbi yardım arama eğilimi”dir. Tanımlamada tam bir görüş birliği yoktur, etiyolojisi açık değildir.

  5. Özellikleri - I * Açıklanamayan bedensel belirtiler * Duyguların sembolik anlatım biçimi * Bastırılmış içgüdüsel dürtüler * Sıkıntının metaforik dışa vurumu * Sıkıntının kültürel olarak anlatımı * Savunma düzeneği * Bir bozukluğa bağlanma eğilimi * Sorumluluklardan kaçma * Toplumsal iletişim biçimi * Bir bozukluk

  6. Özellikleri - II Bedenselleştirmenin üç boyutu * Yaşantısal: Algılanan bedensel duyumların varlığı * Bilişsel: Belirtilerin bir fiziksel hastalığa bağlanması * Davranışsal: Tıbbi yardım arama çabası Her toplumda ve kültürel grupta görülür, evrensel ve genel bir terimdir.

  7. Özellikleri - III - Disease (hastalık): İnsandan bağımsız olarak bir varlığa ve kimliğe sahiptir. - Illness (rahatsızlık): Bireyin özellikleriyle belirlenen işlevsel bir kategoridir. Buna göre, bozukluk düzeyinde görülen bedenselleştirme “hastalık olmadan rahatsızlık olması”dır(Hastalık olmadan hasta olma).

  8. Tarihçesi - I * Bedenselleştirme “açıklanamayan belirtiler” (AB) olarak daha iyi anlaşılır ve tarih boyunca bilinir. * Önerilen etiyolojik etkenlerde zaman içinde değişiklikler olmuştur. * Yirminci yy.da fizyoloji ve psikolojideki gelişmeler zihin-beden arasındaki etkileşime yeni bir anlayış getirmiştir. * Günümüzde de “zihinden bedene gizemli geçiş” eski çağlardaki gibi bilmece olarak kalır.

  9. Tarihçesi - II Dualizm - İkicilik * Tarih boyunca teknolojik olarak ilkel toplumlar zihinsel ve fiziksel hastalık arasında keskin ayrımda bulunmamıştır. * Eski Yunanlılar zihin ve beden arasındaki karşılıklı ilişkiyi vurgulamıştır. M.Ö. 5. yy.da Socrates’a göre “Ruhsuz bedeni, bedensiz başı, başsız gözleri tedavi etmek uygun değildir.” * Hipokrat hasta-hekim ilişkisine, Galen karındaki organların neden olduğuna dikkat çekmiştir.

  10. Tarihçesi - III * Orta çağda açıklanamayan belirtiler dinsel görüşlerle açıklanmaya çalışıldı. Rönesans bu eğilimi tersine çevirdi. * 1600’lerde MSS daha iyi anlaşıldı, AB beynin bir ürünü olarak görülmeye başlandı. - Willis - Sydenham: Histeri ve hipokondriyazis beynin psikolojik hastalıklarıdır. * 1700’lerde AB’in tanımlamasındaki karışıklar sürdü.

  11. Tarihçesi - IV * 1800’ler: Hipokondriyazis karındaki organlarda başlar ve tüm bedene yayılır, deliliktir. - Hipokondriyazis ve histeri işlevsel - Charcot hipokondriyazis ve histerinin sinir sisteminin bozuklukları olduğundan emindi. - Bunlar duyum bozukluklarıdır. - AB kümesi Briquet sendromu - 1868’de “nevrasteni” - J. Heinroth: “Psikosomatik” terimi (1818)

  12. Tarihçesi - V * Yirminci yy.: Hızlı geçiş - Charcot’nun öğrencileri: Bunlar MSS’nin bozukluklarıdır ve ruhsal çatışmanın neden olduğu bastırılmış fiziksel enerjiye bağlıdır. - Fiziksel tedaviler yetersizdi ve psikanaliz gelişmişti. - İ. Pavlov otonom sinir sisteminde öğrenme ve koşullanma çalışmalarına temel hazırladı.

  13. Tarihçesi - VI - Cannon duygusal ve nörolojik değişikliklerin etkilerinde kimyasal etkenlerin önemini gösterdi (Kaçma ya da savaşma yanıtı). Bernard homeostazis terimini ortaya attı. - AB’de telkinin güçlü etkisi - Hipnozun konversiyon belirtilerindeki etkisi, bilinçdışı zihinsel süreçlerin rolü - Freud, hipnoz ve serbest çağrışım - AB genel tıp ve nörolojiden psikiyatrinin alanına - Konsültasyon-liyezon psikiyatrisi

  14. ETİYOLOJİK ETKENLER

  15. Psikolojik insan varlığı ve kültür - I AB’ler nasıl oluşturulur? * Katon ve ark.na göre (hipokondriyazis), tarihsel olarak son fenomen “psikolojik insan varlığı”dır ve batı toplumlarıyla sınırlıdır. Psikolojik insan, “duygu durumlarını, içsel güdülenmelerini ve fantazilerini sorgulayan, dış dünyanın içsel dünyaya sahip olduğunu anlayarak dünyayla ilgilenen kişi”dir. * Daha çok batı dışındaki insanlar içsel sıkıntılarını bedensel belirtiler biçiminde gösterir.

  16. Psikolojik insan varlığı ve kültür - II * Racy’nin çalışması Geleneksel Arap gruplarında depresyon belirtileri daha çok GIS, iştah/ağırlık kaybıdır; suçluluk, değersizlik nadirdir. Batılılaştıkça… * Dilin özellikleri - Yeterince gelişmemiş olması - Ruhsal yaşantıları belirten ayrışmış sözcüklerin olmaması - Duyguların daha çok bedensel metaforlarla dile getirilmesi

  17. Psikolojik insan varlığı ve kültür - III * Batılı olmayan kültürlerde içsel sıkıntının bedensel belirtilerle anlatımı cesaretlendirilir. * Modernleşme kabile ve geniş aile bağlarını zayıflatır, bireyselleşmeyi artırır, gelişen birey duygularını söze dökmeye başlar; sıkıntıların anlatımında bedenselleştirmenin yerini psikolojizasyon alır. * Birçok kültüre özgü sendromda bedensel belirtiler belirgindir. * Beden ve zihnin sosyokültürel yapılanması, kişinin duyguyu nasıl hissettiği ve onun nasıl ortaya çıktığı konusunda etkilidir.

  18. Aleksitimi * Aleksitimi, “duyguları söze dökme yetersizliği”dir. * Sifneos ve Nemiah’a göre, aleksitimik kişiler iç dünyalarını tanımlamada yetersizdir. İç dünyaları boş, imgesel ve fantaziden yoksundur. Duygularını somut terimlerle anlatma eğilimindedir. * Aleksitiminin kökeninde nörofizyolojik defekt mi, kültürel etkenler mi önemlidir?

  19. Beden dili * Bedensel belirtiler sembolik anlamlar taşır. * Bazı toplumlar duyguların bedensel anlatımını destekler. Bu belirtilerin genel anlamı kültür tarafından, özel anlamı kişi tarafından belirlenir. * Zamanla kişinin yaşadığı ruhsal sıkıntılar beden diliyle anlatıma kavuşur ve kültür (aile) de desteklediği için sürdürülür. * Beden dilini kullanma aile ve o kültür içinde öğrenilir, geliştirilir. * Ülkemizde durum

  20. Anne-çocuk ilişkisi, psikosomatik aile-I * Basch duygunun filogenetik kökeninde Darwin’in çalışmasını temel alır. Basch’a göre, bebekler 7 farklı duygu durumunu anlatma biyolojik kapasitesiyle doğar. * Anne, bebeğin duygu anlatımına uygun yanıt vererek bebeğin değişen duygu durumlarını tanımasına ve ayırmasına yardım eder. * Çocuk ne hissettiğini tanımlamaya başlar ve sözel kapasitesi bu durumları sözel olarak tanımlamasını artırır.

  21. Anne-çocuk ilişkisi, psikosomatik aile-II * Anne bu işaretlere uygun yanıt vermede yetersiz kalırsa, ya çocuktaki bazı defektlerden ya da kendi psikopatolojisinden dolayı, çocukta duyguların karmaşasıyla, ayrışmamış bir içsel durum ortaya çıkar (pathosis). * Munichin, bazı ailelerin bedensel belirtiler aracılığıyla iletişim kurma eğiliminde olduğunu öne sürer. Bu aileler duyguları, içsel ve kişilerarası çatışmaları ayırt etmede yetersizdir (psikosomatik aile).

  22. Anne-çocuk ilişkisi, psikosomatik aile-III Psikosomatik ailenin özellikleri - Sınırsızlık: Aile etkileşimleri yoğundur ve sınırları iyi belirlenmemiştir. Üyelerin gizliliği azalmıştır. - Aşırı koruyuculuk: Bireyleşme, özerkliğin gelişmesine engel olur, güçsüzlük duygularına neden olur. - Rijidite: Bu ailelerde kontrol kaybı korkusuyla statükoyu sürdürme ya da değişiklikten kaçınma gereksinmesi vardır (çatışmayı yadsımak, kaçmak). - Çözümsüzlük: Ailenin rijiditesinden dolayı çatışmanın çözümü öğrenilemez. * Bir psikosomatik hastalık ailenin ikincil kazancına hizmet edebilir.

  23. Hasta rolü * Hasta rolü ve hastalık davranışı kavramları bedenselleştirmeyle ilgilidir. Hasta rolü ile: - Hasta sorumluluklarının azaltılmasını ister, - Regresif bağımlılığın onaylanması ile kendisini bir bakıcının ellerine bırakmaya zorlanır, - İyileştiğinde sorumluluklarını üstlenmesi beklenir. * Birincil kazanç * İkincil kazanç

  24. Psikodinamik etkenler - I * Bedensel belirtiler başlangıçta, önceden yaşanan hüznün dışa vurumu olarak kabul edilmiş, * Derinde yer alan bir ruhsal patolojinin görünümü; savunma düzenekleri, çatışmalar ve örseleyici yaşantılar nedeniyle duygusal yaşantıların sözelleştirilememesi üzerinde durulmuş, * Bedensel belirtilerin, yasak dürtü ve isteklerin bilinç alanına çıkmasını engelleyen savunmalar olduğu öne sürülmüştür.

  25. Psikodinamik etkenler - II * Yirminci yy.da yaşam olayları, travma, bedensel belirtiler ve fiziksel sağlık arasındaki ilişki daha iyi anlaşıldı. * Olumsuz yaşam olaylarına yanıt, otonom SS ve endokrin etkinliğin artmasına yol açar; bedenseldir. * Günlük stresörler de seçici algılamayla öğrenilen bedensel belirtiler/yaşantılar yaratabilir. * Stresörler çok, sürekli, etkiliyse, bedensel yanıtlar ortaya çıkar ve öğrenilebilir; psikofizyolojik bozukluklara neden olur.

  26. Psikodinamik etkenler - III * Stresörlere yanıtı baş etme biçimi belirler. Yeterli değilse, inatçı bedensel yanıtlar öğrenilebilir. * Sürekli ve etkili stresörlerle karşılaşan ve baş etme yetisi yetersiz olanlar somatoform bozukluklar açısından tehlike altındadır. Öfke, dürtüsellik, hostilite, izolasyon, güven verici kişilerin olmaması bedensel belirtiler ve somatoform bozukluklar için olumsuz baş etme biçimleridir.

  27. Psikodinamik etkenler - IV * Dış tehditlere karşı “kaçma ya da saldırma” yanıtı doğuştan vardır. * Strese yanıtın fizyolojik yönü iyi çalışılmış olsa da, öznel ve zihinsel yaşantı terimleriyle tanımlanır. * Psikanalistler stresi intrapsişik çatışmaya bağlı olarak değerlendirmiştir. * Bedensel belirtilerin ve ilgili bozuklukların temelinde bir dış uyaranın içsel yanıta döndürülmesi süreci yatar.

  28. Psikodinamik etkenler - V * Bir kişinin yaşam stresörünü nasıl algıladığını belirlemede kültürün önemi vardır. * Freud’dan bu yana bedenselleştiren hastalarda çocukluk çağı travmaları ve dissosiyatif belirtilerin önemi vurgulanmıştır. - Bu bozukluklar dissosiyatif bozukluklarla birlikte mi sınıflandırılmalıdır? - Dissosiyasyonun MSS’nde ortaya çıkan fizyolojik değişikliklerle ilgisi var mıdır?

  29. Öğrenme, bilişsel/davranışsal - I * Bedensel belirtilerin çoğu temel olarak bir bedensel duyum ya da endişeden ortaya çıkar. * Endişe ve anksiyete fizyolojik/davranışsal/ duygusal alanlarda odaklanmayla sonuçlanır; bunlar özgün algıyı sürdürür ya da artırır. * Fizyolojik ya da minör patolojik nedenler başlangıçta önemli olabilir; zamanla belirtiler anksiyete ve diğer ruhsal ve davranışsal etkenlerle sürdürülür.

  30. Öğrenme, bilişsel/davranışsal - II Beden duyumlarının bazı nedenleri - Majör patoloji - Minör patoloji - Ruhsal süreçler . Sinüs taşikardisi, benign minör aritmi . Yorgunluğun etkileri . Aşırı yemenin etkileri . Uzamış hareketsizliğin etkileri . Anksiyetenin otonomik etkileri . Uyku eksikliği

  31. Öğrenme, bilişsel/davranışsal - III Bedensel duyum ve endişenin açıklanmasını etkileyen hastalık yaşantısı - Önceki hastalık ve tedavi yaşantısı - Çocuklukta konsültasyon - Okula gitmeme - Erişkin yaşamda fiziksel hastalık - Tıbbi konsültasyon deneyimi - Aile ve arkadaşlarda hastalık - TV, gazetelerdeki açıklamalar - Hastalık ve onun tedavi bilgisi

  32. Öğrenme, bilişsel/davranışsal - IV Bedenine yönelik bir tehdit algılayan kişiyle ve durumla ilgili bazı özellikler şunlardır: 1. Mizaç, bir çocuğun duyusal sistemlerde odaklaşma düzeyini etkileyebilir. 2. Çocuk ve gençlerin bedensel yakınmalarını anlatım biçimi A-B’larınınkine benzer. 3. Psikiyatrik bozukluklar bedensel duyumlarda artışla birliktedir. 4. Stresle yetersiz baş etme becerileri stres yanıtını genelleştirmeye öncülük edebilir. 5. Olumsuz erken yaşantılar psikobiyolojide değişikliklere neden olabilir.

  33. Psikobiyolojik etkenler - I Algılama ve biliş * Bedenselleştiren kişiler, bazı fizyolojik süreçleri algılamada daha düşük eşiğe sahiptir. * Belirtilerinin biyolojik bir temeli olmamasına karşın, bunları gerçek olarak algılar. - Dikkat dış uyaranlardan iç uyaranlara yönelmiştir. - Uyaranlar arasından kişisel inancına, zihinsel yapısına, sağlık bilgisine uygun olanları seçer ve algılar.

  34. Psikobiyolojik etkenler - II Abartma * Bedenselleştiren kişilerde duyum, bilişsel değerlendirme ve davranış arasında karşılıklı etkileşim ve güçlendirme vardır (somato-sensory amplification). * Bu durum seçici algı ve fiziksel duyumların abartılması ile birleşerek beden duyarlılığının artmasına ve uyaranların aşırı algılanmasına yol açabilir.

  35. Diğer etkenler * Genetik Kesin kanıt yoktur, rolü olabilir. * Çevre Dış stresörlerin etkisini azaltmada sosyal desteğin önemi gösterilmiştir. * Psikoimmünoloji Sitokinlerin önemli olabileceği üzerinde durulmaktadır. * Beyin görüntüleme Frontal lob ve başat olmayan hemisferde metabolizmada azalma

  36. SONUÇ * Bedenselleştirme kavramı günümüzde de belirsizliğini ve gizemini korumaktadır. * Açıklanamayan fiziksel belirtilerin etiyolojisi tam olarak bilinmese de, çoklu etiyolojik etkenlere bağlı olduğu kabul edilir. * Açıklanamayan fiziksel belirtilerin etiyolojisinin açıklanması için fizyolojik, patolojik ve ruhsal değişikliklerin etkileşimi incelenmelidir. * Kültürel, öğrenme, bilişsel ve psikobiyolojik etkenlerin daha önemli olduğu söylenebilir.

  37. AÇIKLANAMAYAN BELİRTİLERİN OLMADIĞI BİR YAŞAM DİLEĞİYLE

More Related