1 / 18

Maviş’in Paris Güncesi

Maviş’in Paris Güncesi.

ash
Download Presentation

Maviş’in Paris Güncesi

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Maviş’in Paris Güncesi Maviş her yönüyle batılı bir kızdır. Aslen eski bir Ankaralıdır. Biraz da Parisli sayılır. Ne de olsa çocukluğunda, mahalledeki Paris Berber’inde tıraş olmuşluğu vardır babasının. Ve Öykücü’ nün aklına bir kış günü Paris’in yazarlar kahvesinde Maviş düştüğünde; Les Deux Magots’un köşe masasında, belki de Ernest Hemingway’in ya da Jean Paul Sartre’ın bir zamanlar oturduğu sandalyede, kapiçinosunu yudumlamaktadır, kadim dostu Zaman Çelebi’yle…

  2. O zamandan iki yıl, dokuz ay, on gün sonra Maviş dünyaya gelir. Ve soluğu baba ocağında alıp Dilbaz Hala’sıyla Kuğulu Park’ta gezmeye gider bir akşamüstü. Oturduğu masada,ince belli bardaktaki tavşan kanının dumanı tüterken, buğulu gözlerle simidinden küçük ısırıklar almaktadır Dilbaz. Maviş'i derin bir huşu içinde okurken dudağının kenarına muzip bir gülümseme takılıp kalır. Arka masadan eli çenesinde onu süzen bohem ruhlu adamın ise farkında bile değildir. Dilbaz’ın Maviş’i daha doğum kordonu kurumadan gezmeye götürdüğünü duyan Öykücü ise bari ben de kızımı Paris’e götüreyim der. Maviş’in dünyaya gelişinde Ankara kadar olmasa da İstanbul, Bodrum, Budapeşte, New York, Londra, Buenos Aires, Chicago, Sofya, Palermo, Toulouse ve güzel Paris’in izleri vardır.

  3. Baba-kız Paris’e vardıklarında hava günlük güneşliktir. Her zaman kaldıkları müzisyen mahallesindeki şirin pansiyona bavulları atıp keman, kontrbas yapım atölyelerindeki zanaatkârları seyrederek Seine kıyısına doğru yürümeye başlarlar.

  4. Her mevsim severim Paris’i demiş şair. Sevmemek ne mümkün. Hele Eylül’de kuru yaprakların üzerine basıp çıtır çıtır yürümek Saint Germain’e doğru…

  5. Toulouse Lautrec’in figürleri de Paris sokaklarında hâlâ dans etmektedir.

  6. Beatles, Daltonlar ve Rolling Stones da oradadır…

  7. Uzun bir yürüyüşten sonra Öykücü koynunda Maviş, yazarlar kahvesinde Sevdiceği’yle buluşur. Yine aynı masada aklına öyküler düşerken Maviş benekli sırtını sonbahar güneşinde ısıtır. Dali bıyıklı, baston yutmuş garsonun sunduğu iki kadeh şampanya ise pek hoştur.

  8. Paris’te o akşamüstü bir arka sokakta gitar çalan Venezuellalı müzisyen gülen gözleri ve kısık sesiyle Latin şarkıları söyler. Comandante Che Guevara olmazsa olmazdır tabii. Ricayı kırmaz müzisyen. Maviş o akşam Che dinleyerek uyur. Sonra Chan Chan ve Gracias A La Vida derken…

  9. Latin şarkılar eşliğindeki kırmızı şarap kadar güzel hava, parke taşlı sokakta dansa çağırır onları. Öykücü, Sevdiceği’ne sarılmayı özlemiştir, şehir Paris’tir ve yaşam gemiler gibi geçip gitmektedir. Dans etmeyip de ne halt edilecektir?

  10. Ertesi gün olur. Her gün gülümseyecek bir şey bulunmalıdır.

  11. Sonbahar güneşinde sere serpe bir şekerleme mesela… Ya da Leon’ da yenecek, birer küçük tencere buharda pişmiş midye… Maviş de aileye uyup o günün küçük mutluluğunu midyecide bulur. Çok yorulup koyun koynuna o akşam erkenden uyunur.

  12. Maviş ailesiyle son gün yine aynı yollardan uzun bir yürüyüşle yazarlar kahvesine doğru yola koyulur. Oradaonu her mevsim Paris’in parklarında, çınar gölgeli bulvarlarında, arnavut kaldırımlı dar sokaklarında gezdirecek Ankaralı eski bir dostla buluşulacaktır.

  13. Yollarının üstünde, Seine Nehri boyunca dizili kaldırım sahaflarına bakmaya doyamaz.

  14. Nehir de çok eğlencelidir.

  15. Sonunda ayrılık saati gelip çatar. Ankaralı eski dost Rıfat’la yaşamda ilk defa uzun uzun konuşulup Maviş emanet edilir.

  16. O sırada telefon çalar telaşlı… Makarna süzgecinden süzülen ışığının altında, Ankaralı bir Düş Hekimi,Maviş için raptiye aramaktadır panosuna. Ve artık sıla tütmeye başlarken burnunda, Kaptan “Yelkenler fora,” der Miço’ya. Sonra, toprağın yağmur koktuğu bir akşam vakti, eve kavuşur Öykücü’yle Sevdiceği…

  17. Kadrajın flu arka planındaki Bohem Adam ise elinde Maviş hâlâ beklemektedir Kuğulu Park’ta… Aklından bir türlü çıkaramadığı Dilbaz bir umut belki yine gelir diye…

  18. www.oykucu.net

More Related