1 / 27

AHMET HAŞİM

AHMET HAŞİM. 1090310471 ZEYNEP YAZGAN. Ahmet Haşim 1884'te Bağdat'ta doğdu, 1933'te İstanbul'da yaşamını yitirdi . Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey'in oğlu. Çocukluğu Bağdat'ta geçti. 12 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte İstanbul'a geldi .

alamea
Download Presentation

AHMET HAŞİM

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. AHMET HAŞİM 1090310471 ZEYNEP YAZGAN

  2. Ahmet Haşim 1884'te Bağdat'ta doğdu, 1933'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. • Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey'in oğlu. Çocukluğu Bağdat'ta geçti. 12 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte İstanbul'a geldi. • Mektebe-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) yatılı okudu. Tevfik Fikret ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun öğrencisiydi.

  3. 1907'de mezun oldu. Bir süre Reji İdaresi'nde çalıştı. Bir yandan da Hukuk Mektebi'ne devam etmeye başladı. • İzmir Sultanisi Fransızca öğretmenliğine atandı. • Hukuk eğitimini bırakıp İzmir'e gitti. 1912-1914 arasında Maliye Nezareti'nde çevirmenlik yaptı.

  4. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde estetik ve mitoloji öğretmenliği yaptı. • Harp Akademisi ve Mülkiye Mektebi'nde Fransızca dersleri verdi. • Düyun-u Umumiye İdaresi'nde, Osmanlı Bankası'nda çalıştı. • 1. Dünya Savaşı yıllarını Çanakkale ve İzmir'de yedek subay olarak geçirdi. Mütareke'den sonra İstanbul'a döndü.

  5. Akşam ve İkdam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1928'de böbrek rahatsızlığının tedavisi için yurtdışına gitti ama iyileşemeden döndü. • Şiire lise öğrenciliği yıllarında başladı. • İlk şiirlerinde Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin, özellikle de Tevfik Fikret etkileri görülmektedir.

  6. Eserleri • Şiirleri;"Göl Saatleri" ve "Piyale" isimli iki kitapta toplanmıştır. • Nesirleri ; “Gurebahane-i Laklakan" (1928), "Bize Göre" (1928), "Frankfurt Seyahatnamesi" (1933). • Hakkında Yazılanlar Ahmet Haşim Şiiri ve Hayatı, Abdülhak Şinasi Hisar

  7. Önde Gelen Şiirleri • MERDİVEN • SÜVARİ • BAHÇE • MUKADDİME • KARANFİL • BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU • HAVUZ • PARILTI • ORMAN

  8. Arap kökenli olduğu için öğrenciliği sırasında Galatasaray Lisesinin öğrencilerince, daha sonraları edebi hayatında ise edebiyatın Tatlı Su Levantenleri tarafından dışlanmıştır. • Fecri-i Ati dönemi şairlerindendir... Eserlerinde sembolizm üslubunu kullandığı müşahede edilir. • Cins-i Latif'e karşı önyargılara sahip oluşu ve bu yargılarını mantıklı bir şekilde izah edebilme yeteneği de dikkat çekicidir. Bu önyargıların kendisinin fiziksel çirkinliğinden kaynaklandığı söylenir.

  9. Genelde kendisinden içine kapanık, geceleri seven şair olarak bahsedilir. • Çirkin olduğunu iddia ettiğinden yarasalık eğilimleri gözlenmiş, gündüzleri evinde oturup uyuyan; geceleri ise gezen dolaşan bir insan tavrını sergilemiştir. • Şiirlerinde isyanı ve de şikayeti bolca görülmüştür.

  10. Şiire serbest müstezat'ı getirmiş her dizesinde farklı ölçü kullanmıştır. Akşam yine toplandı derinde... Canan gülüyor eski yerinde Canan ki gündüzleri gelmez Akşam görünür havız üzerinde, Mehtap kemer taze belinde Üstünde sema gizli bir örtü Yıldızlar onun güldür elinde...

  11. Arapça tek bir satır, tek bir dize yazmamış olmasına rağmen Bağdatdoğumlu olduğu için Arap kimliğiyle ilgili bir hayli sıkıntılar yaşamıştır. • 1918 yılında askerlikten terhis edildikten sonraki günlerde Türkçülükle ilgili bir toplantıya Arap olduğu ileri sürülerek alınmayınca, “Muharebe oldu mu Türksün,buyur cepheye derler. Barış olup da bir yerden iş ve memurluk istedin mi, haydi oradan Arap, derler.”diyerek üzüntüsünü belirtmiştir.

  12. Döneminde gerçekleşen siyasi ve askeri yoğunluğa Çanakkale savaşına katılarak dahil olsa da şiirlerine bunu hiç yansıtmamıştır. • Aruzdan başka ölçü kullanmamış, şiirlerinde ağır bir üslup kullanmıştır.Bu dil üslubu düzyazıda oldukça rahatlar ve kolaylaşır. • Ahmet Haşim’in eserlerinde musiki oldukça hakimdir.Musikiden kasıt şudur: Akşam, yine akşam, yine akşam, Bir sırma kemerdir suya baksam, Akşam, yine akşam, yine akşam, Göllerde bu dem bir kamış olsam!

  13. Kendine özgü, uyumlu bir şiir dili, alımlı bir şiir dünyası vardır. Bir ressam gibi doğayı yansıtır. • Şiirlerinde çocukluğuna ait anılar, anne sevgisi, güneşten kaçıp çöle hayat veren geceye sığınma, hastalık, ölüm… vb bilinçaltında gizlenmiş duyguların izlerini bulmak mümkündür. • Akşam, gurup, şafak, ay, yıldız, gece, orman, kuş, gül, deniz ve göl motiflerini çok kullanır. Bunlar onun duygularını ve hayallerini açıklamaya yarayan motiflerdir.

  14. Bazı renkler ve günün bazı saatleri onun için ayrı bir önem taşır. • Şiiri; “Nesir gibi anlaşılmak için değil, hissedilmek için vücut bulmuş, musiki ile söz arasında ama sözden çok musikiye yakındır.”diye tanımlar.

  15. MERDİVEN Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak… Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta… Eğilmiş arza, kanar, muttasıl (sürekli) kanar güller, Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

  16. Haşim’ in yaşam felsefesi, şiirlerinde kendini göstermektedir. Çünkü onun şiirleriyle iç dünyası ve ruhsal yapısı arasında ciddi paralellikler vardır. • Onda “hayal” önemlidir. Hayal alemi, gerçeklerden kaçıp sığındığı ayrı bir dünyadır ve şiirlerinde kendini hissettirir. • Şiirde sular, ağaçlar, kuşlar kısaca bütün tabiat akşam vakti bambaşka görünmektedir.

  17. Merdivenlere yavaş yavaş çıkan biri… Etrafa saçılmış sarı yapraklar, suların sararması, nesnelerin belirgin çizgilerini yavaş yavaş kaybetmesi… Kızıl bir şekle bürünen güneşin etkisiyle sular yanıyor gibi. • Ahmet Haşim, sanatçı yönü itibarı ile hep sarı, kırmızı ve siyah renkleri kullanan bir kişiliğe sahiptir. • Kırmızıyı kızıl, kan, gül ve alev gibi kelimelerle ifade etmektedir. Şair, eserlerinde akşamın alev ve kan kızıllığı ile kendi evrenini süslemektedir.

  18. Şair gerçek dünyayı değil, bu dünyanın kendinde uyandırdığı izlenimi şiirleştirir. Şiirin geneline hüzün ağırlıklı bir akşam hâkimdir. • Şair “Merdiven” sembolüyle insan ömrünü anlatmak istemiştir şiirde. Çıkılan basamaklar arkada kalan yıllardır. • Şiirde ömrün son devresi anlatılmaktadır.

  19. Bunu ağaç, ağlamak, güneşin gruba meyletmesi, akşam vakti ve sararmış yapraklardan anlıyoruz. • İnsanın, hayatının son dönemlerinde meydana gelen değişimler de şairin ifadesinde, şeklinde belirmektedir. Bu da Haşim’ e hüzün vermektedir. • Haşim’in şiirlerinde hüzün kendini hissettirmektedir.

  20. Bu şiirde de sembolist özellikler ağır basar. Şair şiirde duygularını açıkça belirtmeyerek birtakım sembollerle kendi şiir anlayışını da yansıtır. • Onun şiir anlayışına göre şiir anlamdan çok, musikiye yakın olmalıdır. Ayrıca bunu yaparken söz sanatlarından da yararlanır. • Sanatçı, söz sanatlarından ve sembollerden yararlanarak yoruma açık bir şiir yazmıştır.

  21. “Merdiven” sözcüğüyle istiare yapılmıştır. Bu sözcükle:Hayat yolu, yani insan ömrü anlatılmak istenmiştir. • “Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?” derken tecahül-i ariften yararlanmış; dizesinde gülün akşam güneşiyle aldığı rengi, kan rengine benzetmiştir. Gülün daldaki duruşu ve renginin de kanayan yaraya benzetilmesi şiirdeki ahengin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır.

  22. Şiir, aruzun “mefâilün, feilâtün, mefâilün, failin (fa’lün) kalıbıyla yazılmış. Şiirin genelinde “r” sesi çokça kullanılarak aliterasyonla ses ahengi sağlanmıştır. • Uyak ve redifleri başarılı bir şekilde kullanılmıştır. Ayrıca şair, bir ressam titizliğiyle yansıtmıştır doğayı. • Gruba yakın bir vakitte merdivenlerden görünmesi, bütün bunlara ek olarak bu tabloyu tamamlayan karamsarlık, korku ve hüzün.

  23. O BELDE Denizlerden Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin. Bilsen Melal-i hasret ü gurbetle Ufuk-ı Şama bakan Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin! Ne sen, Ne ben, Ne de hüsnünde toplanan bu masa,

  24. Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ Olan bu mâi deniz, Melali anlamayan nesle aşina değiliz. Sana yalnız bir ince taze kadın Bana yalnızca eski bir budala Diyen bugünkü beşer, Bu sefil iştihâ, bu kirli nazar, Bulamaz sende, bende bir mânâ,

  25. Ne bu akşamda bir Gam-ı Nermin Ne de durgun denizde bir muğber Lerze-î istitâr ü istiğna O belde? Durur menâtık-ı dûşîze-yi tahayyülde; Mâi bir akşam Eder üstünde daima aram; Eteklerinde deniz

  26. Döker ervaha bir sükûn-ı manâm. Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylîdir, Uzak Ve mavi gölgeli bir beldeden cüda kalarak Bu nefiy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz… (Ahmet Haşim)

  27. Teşekkürler…

More Related